PERFORMANS ÖDEVİ/ GÖREVİ
Programda öngörülen eleştirel düşünme, problem çözme, okuduğunu anlama, yaratıcılığını kullanma, araştırma yapma gibi öğrencinin bilişsel, duyuşsal, psiko-motor alandaki becerilerini aynı anda kullanmasını, geliştirmesini ve bir ürünün ortaya konmasını gerektiren çalışmalarıdır.
Performans ödevleri, kısa sürelerde yapılabilecek çalışmalardır. Bu tür ödevlerle, öğrencilerin derslerde kazandırılması hedeflenen üst düzey becerilerdeki gelişimlerini günlük yaşamla ilişkilendirerek göstermeleri beklenmektedir. Performans ödevlerinin bir sınıftaki her öğrenciye, aynı konu başlığında ve aynı zamanda verilmesi zorunlu değildir. Performans ödevleri öğrencilerin seviyesine uygun ve öğrenciler tarafından yapılabilecek nitelikte olmalıdır. Performans ödevlerinin güvenirliği açısından öğrencinin ödevi yaparken konuya ilişkin kazanımlarını gözlemleyebilmek için ödevin belirli aşamaları sınıf ortamında gerçekleştirilir ya da yapmış olduğu çalışmayı öğretmeniyle ve arkadaşlarıyla paylaşması sağlanır.
Performans ödevi/görevi için örnekler:
· Bir konu hakkında yazı yazma (makale, anı vb. )
· Sergi oluşturma,
· Aynı grafikleri farklı ölçülerde çizme,
· Bir tarzdaki grafiği başka tarza dönüştürme,
· Bir yolculuk için verilen zaman ve bütçe sınırlamalarıyla bir yolcu rehberi geliştirme,
· Bilimsel gözlemlerini tablo oluşturarak belirtme,
· Bilimsel bir olayı sözel ve görsel olarak betimleme,
Bir konuyla ilgili afiş, poster, broşür vb. hazırlama
Bir oyun, piyes vb. yazma ve sergileme
Herhangi bir şey için bir sınıflama şeması geliştirme, kategorileri açıklama ve doğruluğunu savunma
Deney yapma
İki çalışmayı (resim, müzik parçası, dans veya oyun) yarattıkları ruh hâli açısından karşılaştırma
Bir tiyatro oyununa eleştiri yazma
Bir oyun için sahne ve kostüm hazırlama
Bir ev planı çizme
Geniş bir grubu doyurmak için gerekli olan yiyecek miktarını hesaplama,
Bir müzik parçası besteleme
Bir müzik parçası çalma
Bir dans sergileme
Tanıdıkları bir kişinin biyografisini yazma
Tüketici tercihlerine ilişkin bir oylama yapıp sonuçları grafikle ifade etme ve sonuçları tartışma
]]>Dereceli puanlama anahtarı, performansı tanımlayan ölçütleri içeren puanlama rehberidir. Herhangi bir çalışmanın puanlanması için geliştirilmiş ölçütleri içeren bir araçtır. En faydalı dereceli puanlama anahtarı öğretmenlerin kendi yaptıklarıdır.
Dereceli Puanlama Anahtarı Kullanmanın Nedenleri
Öğretmen ve öğrenci için açık bir kalite tanımı verir.
Öğrenciler derecelendirme ölçeği kullandıkça ürettikleri ürünün sorumluluğunu daha fazla duyarlar.
Öğretmenlerin puanlama için harcadıkları zamanın azalmasına katkıda bulunur.
Öğretmenin öğrenci çalışmalarını değerlendirmelerini basitleştirir.
Öğrencilere bir ödevi tamamlarken kendi performanslarını değerlendirebilecekleri standartlar ve ölçütler sağlar.
Ölçeklerde belirlenen ölçütlerin velilere bildirilmesi, çocuklarına yardımcı olacak velilere kolaylık sağlar.
Dereceli Puanlama Anahtarı Geliştirme Aşamaları I
Ölçeğin ne amaçla geliştirileceğinin belirlenmesi,
Ne tür puanlama anahtarı kullanılacağına karar verilmesi
Ölçütlerin tanımlanması. Davranış, ürün yada her bir becerinin yeterlik düzeyi için kısa ölçütler yazılır. Burada önemli olan yeterlik düzeylerini tanımlamak ve düzeyler arasında ölçütleri iyi ayırt edebilmektir.
Kullanılacak ölçeğin taslağının hazırlanması,
Taslak üzerinde gerekli düzeltmelerin yapılması için öğrenci ve öğretmen görüşlerinin alınması
Uygulamadan sonra tutarlık ve güvenirliğin belirlenmesi
Dereceli Puanlama Anahtarının Hazırlanmasına Yönelik Bazı Öneriler
Dereceli puanlama anahtarlarında çok genel ölçütler kullanılmamalıdır.
İşlevsel olmayan detaylara yer verilmemelidir.
Sınırlı sayıda boyuta ya da özelliğe odaklanmak gerekir.
Anahtar nitelikte, öğretilebilir ölçütler kullanılmalıdır.
Ölçülebilir ölçütler kullanılmalıdır.
Tanımlayıcılar dikkatlice seçilmelidir.
Dörtlü bir performans düzeyi kullanmak daha işlevseldir.
Düzeyler arasındaki uzaklık eşit tutulmaya çalışılmalıdır.
Gerektiğinde, dereceli puanlama anahtarının ölçütlerinin belirlenmesi sürecine öğrencilerin de katılımı sağlanmalıdır. Devamını buraya tıklayarak indirebilirsiniz
]]>
Her ne kadar anlama kavramını birkaç kelime ile anlatmak güç ise de, bu makalede biz anlamanın ne manaya geldiği ve yapısalcı (constructivist) öğrenme teorisi bağlamında yapılan öğretim sonunda elde edilen kazanımlar hakkında bilgi vermeye çalışacağız.
Aslında anlama, felsefi ve pratik açıdan bakıldığında açıklanması gerçekten güç bir olaydır. Skemp (1989) anlamayı iki kategoride açıklamaya çalışmıştır:
İlişkilendirerek (relational) anlama
Enstrümantal (instrumental) anlama
İlişkilendirerek anlama, öğrenmede zekayı kullanmayı gerektirir. Diğer bir deyişle, akıllı öğrenme ile uyumludur. Enstrümantal anlama ise huy öğrenimi demektir. Ya da belli bir nedene dayanmadan öğrenmedir. Enstrümantal öğrenmenin avantajları şunlardır; kolayca kavranır, faydaları çok daha çabuk ve açık görülür, doğru cevaplar kolay hatırlanır. Öte yandan ilişkilendirerek anlamanın avantajları; öğrenilenler yeni ortam ve durumlara kolayca adapte edilip uygulanabilir ve öğrenilen şeyi hatırlamak çok kolaydır.
Öğrencilerin ilişkilendirerek anlamaya yöneltilmesi onları daha etkili öğrenmeleri noktasında motive edebilecektir. Ancak, ilişkilendirerek anlama için yapılması gereken öğretim ve öğrencilerin ilişkilendirerek öğrenmeleri konusunda yapılan yönlendirmelerin öğretmen ve öğrenciler için problemli sonuçlar doğurabileceği belirtilmektedir (Selinger, 1994). Burada konular arasında yapılması gereken ilişki ve bağlantıları yapmak için harcanan emek ve zamanın enstrümantal öğrenmeden çok daha fazla olacağı ve ilişkilendirmenin kolayca yapılabilmesi için programın içeriği de göz ardı edilmemesinin gerektiği de unutulmamalıdır.
Acaba her öğretilen şeyin öğrenciler tarafından anlaşıldığını varsaymak mantıklı mıdır? Öğrencilerin öğretilen konuları ne kadar anladıkları konusunda yapılan çalışmalarının sonuçlarına göre bu o kadar da basit değildir. Her öğretim anlama ile sonuçlanmaz. Von Glasersfeld (1990) bu konuda günümüz koşullarını değerlendirirken, bazı çocuklar bugün okuldan ayrılırken doğru dürüst okuyup yazamadıklarından, veya basit matematiksel işlemleri doğru dürüst yapamadıklarından ve içinde yaşadıkları dünyanın bilimsel yapısından habersiz olarak okuldan mezun olduklarından dolayısıyla da uygulanan eğitim ve öğretim sürecinde bir şeylerin yanlış olduğundan bahsetmektedir. Radikal bir yapısalcı (constructivist) olan Von Galsersfeld, bu yanlışı davranışçı eğitim modellerinden kaynaklanan öğretim metotları ile bağdaştırmakta ve talim (training) ile anlamayı oluşturacak öğretimi (teaching) birbirinden ayırmaktadır. Ona göre, talim ile yapılacak bir eğitimin anlama ile sonuçlanması ancak şans eseri ortaya çıkabilir.
II. YAPISALCILIK NEDİR?
Anlama ile sonuçlanacak bir öğretim için öncelikle öğrencinin nasıl öğrendiği üzerinde durmakta yarar olduğu kanısındayız. Bu noktadan günümüzde özellikle yurdumuzda aktif öğrenme adıyla yaygınlaşan ve öğrencinin kendi öğrenmesinde aktif durumda olduğu esasına dayanan bu akımın teorik altyapısının ne olduğundan biraz bahsedelim.
Yapısalcılık, kökleri Jean Piaget’ nin fikirlerine dayanan bir öğrenme teorisidir (Mestre, 1994). Bu teoriye göre, bilgi bir kişiden diğerine direk olarak aktarılmaz. Bu görüşte öğrenme, kişinin aktif bir şekilde kendi bilgilerini yapılandırdığı aktif bir süreç olarak görülür. Bu teorinin özellikle 80li yılların ikinci yarısından sonra temelde birbirinin aynı ancak yaklaşım açısından birbirinden farklılıklar gösteren değişik akımları ortaya çıkmıştır. Bu akımları Solomon (1987) şu iki alt başlıkta toplamıştır:
Anlamın kişisel planda yapılandırılması
Anlamın sosyal planda yapılandırılması
Anlamın Kişisel Planda Yapılandırılması
Her ne kadar hayatının ilerleyen yıllarına kadar kendisine yapısalcı (constructivist) demese de (Piaget, 1970 in Driver ve ark., 1994), çocukların kendi bilgilerini kafalarında yapılandırdıklarından bahseden ilk kişidir. Bu bilgi yetişkin kişilerin sahip olduklarından farklıdır ve yıllar geçtikçe değişmekte ve gelişmektedir (Bliss, 1995). Çocukların kendi yaşadıkları olay ve aktiviteleri sonucu kendilerine has bilgileri kafalarında yapılandırdıkları konusundaki görüşlerinden dolayı Piaget, yapısalcılığın ilk taraftarlarından biri olarak kabul edilebilir. Zaten o da bilginin kişinin fiziksel çevresiyle olan karşılıklı ilişkilerinin bir ürünü olduğunu savunmaktadır.
Piaget’e göre her kişinin kafasında şema (schema) diye nitelenen bir bilgi yapısı vardır. Bu şema kişi çevresiyle karşılıklı etkileşime geçtikçe oluşur ve gelişir. Kişinin bilgi şeması adaptasyon sürecinin sonunda gelişir. Bu adaptasyon özümseme (assimilation) ve yerleştirme (accommodation) süreçlerini gerektirir. Burada özümseme, yeni fikir ve bilgilerin kişinin zihinsel şemasında dereceli bir şekilde bütünleştirilmesini sağlayan bir süreçtir. Kişi yeni bir bilgi yada olayla karşılaşınca bu yeni deneyimini zaten zihninde var olan bilgilerle birleştirmek için çaba sarf eder. Kişinin bu yeni bilgi yada deneyimi pasif olarak kabullenmeyip o konu hakkında düşünmesi, düşüncelerini uyarlaması, zihinsel şemasına oturtmaya çalışması yani kısaca bu gelen yeni bilgiyle zihinsel planda çalışması burada önemli olan noktadır. Bu özümsenen şemanın değiştirilmesi olayına yerleştirme denir. Burada özümseme ile yerleştirme arasında geçen süreç denge (equilibration) ile sonuçlanır.
Piaget’e göre kişi olgunlaştıkça bilgileri dengeye ulaşır. Yeni bilgi dengeyi bozabilir. Bu durumda ilgili olay yada durumla ilgili bilginin kişinin anlama bağlamındaki yeri kişi tarafından kavranması kişiyi yeni bir dengeye götürmüş olur.
Öğrenmenin kişisel planda meydana gelen bilgi yapılandırması sonucu meydana geldiğini savunan bu görüşe göre, öğrenme için öğrencinin okul ortamına gelmeden önce kafalarında var olan ve bilimsel düşünceyle çelişen öğrencilerin alternatif fikirlerine karşı iyi dizayn edilmiş uygulamalar sunulmalı ve öğrencilerin anlatılan konuyla ilgili kafalarında var olan kişisel fikir ve teorilerini yeniden yapılandırmaları için yardım edilmelidir. Piaget’e göre bilimsel fikirler, öğrencinin fiziksel sistemlerle karşılıklı ilişkiye girmesiyle yani bir öğretim olmadan, öğrenci tarafından anlaşılabilir. Hatta daha da ileri giderek formal bir öğretimin öğrenmeyi engellediğini ileri sürmüştür (Driver ve Easley, 1987). Yani Howe (1996)’ un söylemiyle Piaget öğretmeni bir odaya, öğrenciyi de başka bir odaya koymuştur.
Piaget’in görüşleri ve çalışmaları kendisini radikal bir yapısalcı (radical constructivist) olarak tanıtan Ernest von Glasersfeld tarafından geliştirilmiştir. Von Glasersfeld’e göre yapısalcılık iki temel esasa dayanır; psikolojik ve epistemolojik. Ona göre bilgi bilmekten ayrılamaz (Treagust ve ark., 1996). Birinci prensip olan psikolojik tabanına göre, bilgi kişinin yapılandırmasının sonucudur. Diğer bir deyişle:
Bilgi pasif bir şekilde alınmaz, aksine kavrayıcı tarafından aktif bir şekilde yapılandırılır (von Glasersfeld, 1989, p.182).
Dolayısıyla fikirlerin çocukların kafalarına tam olarak direk bir şekilde aktarılmaları mümkün değildir. Çocuklar yeni bir öğrenme ve anlam oluşturma olayı ile karşı karşıya kaldıklarında hali hazırda bildikleri en önemli merkezi önem arz eder. Von Gllasersfeld’in ikinci prensibi kavrama olayının adapte edilebilir ve öğrenciye deneyimlerinin uygulanabilir açıklamalarını yapılandırmalarını sağlar şeklinde açıklanabilir (Treagust ve ark., 1996). Von Glasersfeld bilgiyi kesin olmayan fonksiyonel olarak görür, ona göre bilgi kesin değildir. Dolayısıyla dışarıdaki dünya hakkındaki bilgi aslında insan tarafından yapılandırılmış bir bilgidir. Dışarıdaki gerçek yalanlanmıyor ama bu gerçeği bilme şekli kişiden kişiye değişen bir sübjektiflik arz eder (Von Glasersfeld,1990).
Anlamın sosyal planda yapılandırılması
Bu görüşe göre bilgi sosyal ortamda yapılandırılır ve geçerli hale getirilir (Driver ve ark., 1994). Bu yaklaşım Rus psikolog Vygotsky’nin yazılarından etkilenmiştir (Driver, 1989). Bu görüşe göre, bilimsel bilgi kişi olgunlaştıkça doğal olarak gelişmez, aksine bilgi toplumdaki kişiler arasında gelişen ilişkiler sürecinde, toplumun kültürel ve sosyal kurumları arasında aktarılmasıyla bir anlam kazanır:
Bilgi ve anlama, bilimsel anlama da dahil olmak üzere, kişi sosyal olarak bir konuşma veya başka toplum tarafından ortak kabul edilen bir problem yada bir durumla ilgili bir aktivitenin içinde olduğunda yapılandırılır (Driver ve ark., 1994, p.7).
Öğrenme, kişinin toplumdaki daha deneyimli bir fert tarafından konuşma vasıtasıyla yeni bir kültür yada bilgi ile tanıştırılması olayıdır. Dolayısıyla, bu görüşte, öğretmen öğrencinin öğrenmesinde merkezde ve vazgeçilmez bir rol üstlenmiştir (Howe, 1996).
Vygotsky’nin teorisinin temelini teşkil eden ana tema kavramanın gelişmesinde sosyal etkileşimin oynadığı temel roldür. Vygotsky öğrenmenin toplumsal bir olay olduğunu yada bir kültürün paylaşımı olduğunu savunmaktadır. Bu açıdan kişisel bazda öğrenme, sosyal etmenler yoluyla öğrenciye yada öğrenene sunulan değişik düşünme araçlarının kişinin zihinsel yapısının içerisine alınma sürecidir (Rogof, 1990). Öğrenci sadece sosyal etkileşim yoluyla diğerlerinden öğrenmez, daha çok sosyal etkileşim yoluyla elde edilen bilgi kişinin zihinsel yapısının içine dahil edilir (Wertch, 1985). Scott (1996) bu konuya açıklık getirmek için, bu zihinsel yapının içerisine dahil edilme sürecini açıklarken; bunun sadece toplumdan elde edilen bilgi yada kavramların kişiye aktarılması ve kişinin de bunları pasif bir şekilde kabul etmesi anlamına gelmediğini, aksine öğrencinin bu bilgi ve deneyimleri tekrar organize etmesi ve zihinsel şemasında tekrar yapılandırması gerektiğini belirtmektedir.
Vygotsky’ye göre dil, sosyal planda geliştirilmiş anlamların toplumun fertleri arasında paylaşılması için kullanılan bir araçtır. Dolayısıyla dil, kişinin diğerleri ile haberleşip konuşabilmesi ve bir şeyleri paylaşabilmesi için tek araç olduğundan, öğrencinin sosyal anlamda zihninin yapılandırılmasında çok önemli bir rol oynar.
Bu görüşe göre, öğretim öğrenciye şu an yardımsız olarak ulaşabildiği seviyeden daha iyi bir seviyeye yardım ederek ulaşmasını sağlamak şeklinde yapılabilir (Tharp ve Gallimore, 1988). Bu yardım bir destek şeklinde çevresinden yada arkadaşından veya bir büyüğümden gelmiş olabilir. Burada büyüğünden kastedilen şey, öğrencinin ailesi, kendisinden o konuda bilgi ve deneyimiyle daha üstün bir kişi yada arkadaşı veya öğretmenidir. Bu yardımı verecek kişinin yapacağı yardımın özelliği öğrencinin zone of proximal development) ına uygun olmak durumundadır.
Bu görüşte öğrenme, kişinin aktif bir şekilde kendi bilgilerini yapılandıracakları aktif bir süreç olarak görülür. Yani öğrenciler kendi başlarından geçen formal ve formal olmayan deneyimlerini kullanarak kendi kafalarında aktif olarak bilgilerini yapılandırırlar. Burada geçen formal olmayan deneyimlerden kastedilen, kişinin fiziksel ve sosyokültürel çevresinden elde ettiği deneyimlerdir. Öte yandan formal deneyimler ise kişinin okul gibi formal bir ortamda elde ettiği bilgi ve deneyimlerdir. Bazen bu bilgi ve deneyimlerinin içine kültürel inanışlar, alışkanlıklar ve efsanevi yaklaşımlar da görülebilir. Öğrenciler öğretmenin geliştirmek istediği fikirlerden farklı olan alternatif düşüncelerini (alternative conceptions) sınıf ortamına getirirler (Driver, 1983) ve bu düşünceler formal okul öğretimini olumsuz yönde etkilemektedir (Driver, 1986). Fakat bu çoğunlukla öğretmenler tarafından fark edilmez ve öğretimde dikkate alınmazlar (Wood-Robinson, 1994; Treagust ve ark., 1996). Eğer öğretimin anlama ile sonuçlanması isteniyorsa, öğretmenlerin bu fikirlerden haberdar olması ve öğrencilerin bu fikirlerini bilimsel fikirlere dönüştürmelerini sağlamak için gerekli öğretim metotlarını bulup uygulamaları gerekmektedir (Smith ve Anderson, 1986; Stavy, 1991). Bu alternatif fikirlere ilave olarak bazen öğretmenler tarafından uygulanan öğretim metotları veya ders kitaplarındaki bilgi yanlışları da yeni alternatif fikirlerin öğrenci kafasında yer almasına neden olabilir (Longden, 1982). Sonuç olarak yapılan öğretimle bilimsel bilgilere düzeltilmesi beklenen bu alternatif öğrenci fikirleri öğretim sonunda aynen kalabilir. Bu konuda yapılan bir çok çalışmanın olduğunu (Driver ve ark., 1994), ve gerçekten de bu fikirlerin dikkate alınmadan yapılan sıradan bir öğretim metodu ile bu fikirlerin öğretim sonunda da öğrencilerin kafalarında değişmeden kaldığını bir çok araştırıcı rapor etmiştir (Nusbaum ve Novick, 1982; Driver, 1986; Novak, 1988; Driver, 1989)
III. SINIF ORTAMINDA YAPISALCILIK
Bunlardan birincisi 'kuskusuzluk'tur. Cocuk ve genclerimiz, kendilerine ogretilenler konusunda kuskuya sahip olmadan egitiliyorlar. Dolayisiyla da karsilastiklari bilgileri sorgulama, bunlari zihinsel birer suzgecten gecirme gibi bir aliskanlik edinmiyorlar. Ikna olmaya hazir olduklari alanlarda ve/ya ikna edebilecek beceriye sahip olanlarca herhangi bir 'dogru' konusunda hic kuskuya dusmeden ikna ediliyor, bir kismi da bunlari 'inanc' haline getirebiliyor. Boylece hem gercek inanc sahibi olabilme imkânlarini yitiriyor, hem de Tanri vergisi meraklarini (kusku) ve onun turevi olan yaraticiliklarini kaybediyorlar. Gercekte ise, kendilerine ogretilenlerin dogruluklari /matematik ve fizik dahil- gorecelidir. Bunun sorumlusu ogretmenler degildir, cunku onlar da oyle egitilmislerdir. Hattâ toplumun buyuk cogunlugu da zamanla kuskusuzlasmis, yalniz okulda ogrendikleri konusunda degil, tum kaynaklardan akan bilgileri sorgulama, suzgecten gecirme ozelliklerini neredeyse yitirmislerdir. Bu basit gorunumlu olgunun cok sayidaki olumsuz sonucundan birisi muthistir: Bilim ile iliskisini kesmis bir toplum! Cunku bilim, sistematik kuskulanmanin bir baska adidir denilebilir. Tum kesif ve icatlarin altinda 'kusku' vardir. Toplumumuzdaki yaygin bulus antipatisinin altinda muhtemelen bu kuskusuzluk illeti yatmaktadir. Bu sorun cozulebilir mi? Evet ve hayir. Farkina varilir, kabul edilir ve cozum aranirsa evet. Uzunca suredir bu illetle yasayan ben dahil cok sayida kisinin buna cozum uretebileceginden eminim. 'Biz zaten oyle yapiyoruz', 'buncasikintinin icinde kala kala kusku mu sorundur'.. ve benzeri kaliplardan kendimizi
kurtaramaz isek hayir.
]]>Öğrenci ürün dosyası, öğrencilerin bir ya da birkaç alandaki çalışmalarını, harcadığı çabayı, geçirdiği evreleri gösteren başarılarının koleksiyonudur. Öğrencinin gelişimini, velisinin ve öğretmenlerinin izleyebilmesine olanak sağlayan bir çalışmadır. Sınıf içi etkinliklerin öğrencinin seçimi sonucunda bir araya getirilip, yansıtılmasıyla oluşan öğrenci ürün dosyası, aynı zamanda hem öğretmen hem de öğrenci için bir değerlendirme yöntemidir.
Kullanım amacına ve içeriğinde yer alan ürünlere göre, farklı ürün dosyaları vardır. Amaca ve belirlenecek politikalara göre ürün dosyası tipi tercih edilir.
Haladyna (1997) öğrenci ürün dosyalarını; ideal, sergileme, belgeleme, değerlendirme ve sınıf tipi olmak üzere beş gruba ayırmıştır. Aşağıda bu ürün dosyalarının özellikleri kısaca açıklanmıştır:
İdeal Öğrenci Ürün Dosyası: Not verme amaçlı olarak kullanılmaz, amaç öğrencinin gelişimini ve öğrenme sürecini yansıtmasıdır. Öğrencilerde not kaygısı olmadığı için, olumlu bir yaklaşım sunar. Öğrencinin çok farklı düzeydeki çalışmalarını içerir.
Sergileme Tipi Öğrenci Ürün Dosyası: Öğrencilerin yaptıkları en iyi ürünlerden, yani öğrencinin kendini en iyi yansıttığına inandığı çalışmalardan oluşur. Genellikle görsel ve performansa dayalı sanatlarda kullanılır. Öğrencinin en yüksek performansını gösterecek ürünlerin sergilenmesi amaçlanır. Daha çok sonuç ya da ürün değerlendirme amacıyla kullanılır.
Belgeleme Tipi Öğrenci Ürün Dosyası: Öğrencinin farklı zamanlarda ve farklı düzeylerde hazırladığı çalışmaları içerir. Daha çok süreci değerlendirmek amacıyla kullanılır. Öğrenci gelişiminin kayıtları ile öğrencinin kendini yansıttığı çalışmalar bulunur. Değerlendirme aşamasında öğretmen değerlendirmeleri yer alır.
Değerlendirme Tipi Öğrenci Ürün Dosyası: Belirli bir amaç doğrultusunda öğrenci gelişiminin izlenmesi söz konusudur. Öğrencilerin belirli ölçütlere göre hazırladıkları en iyi çalışmalar yer alır. Öğrencinin rahatça ürün seçmesine izin verilir. Öğrencinin ve öğretmenin sonraki öğrenme etkinliklerini hazırlamasına yardımcı olur. Ayrıca, öğretmen veya okul tarafından değerlendirilme özelliğine sahiptir. Dolayısıyla, kapsamlı değerlendirmeler için kullanılabilir. Daha çok sonuç ya da ürün değerlendirmede kullanılır.
Sınıf Tipi Öğrenci Ürün Dosyası: Her öğrenciye ait çalışma özetlerinin, öğretmen yorumlarının, etkinliklerin ve planların bulunduğu dosyadır. Öğretim amaçlarına hizmet etmesine rağmen, öğrenci başarısını ve gelişimini göstermediği için değerlendirmede bazı sınırlılıkları vardır. Süreci ve ürünü değerlendirmek amacıyla kullanılabilir.
Öğrencinin öz disiplin ve sorumluluk bilincini geliştirmek ve kendi kendini değerlendirme becerisi kazandırmak,
Müfredata bağlı olarak gerçekleştirilen yazılı ve sözlü değerlendirmeler ve standart testler dışına çıkarak, alternatif bir değerlendirme yöntemi geliştirmek,
Öğrencinin gelişimini kanıtlarla ve daha sağlıklı izleyebilmek,
Öğrencinin gelecekteki öğrenmelerine bilgi sunmak ve ışık tutmak,
Öğrencilerin yeteneklerini sergilemek ve ilgi alanlarını geliştirmek,
Öğrencilerin arkadaşlarının gelişimini izleyerek birbirlerine yardımcı olmalarını sağlamak ve böylelikle gelecekte yapacakları ekip çalışmalarına başlangıç yapmak,
Öğrencilerin kendi çalışmalarını değerlendirmeye yardım etmek,
Öğretmene eğitsel kararlar vermede yardım etmek,
Aile ile iletişimi sağlamak,
Ürün ve süreci değerlendirmek için bilgi toplamayı sağlamak,
Programın amaçlarını değerlendirmek için eğitimcilere yardım etmek,
Yazma, okuma ve düşünme becerileri arasında bağlantı sağlamak,
Öğrencilerin çalışmalarının değerlendirilmesi katılımlarının sağlanması onların çalışmasını teşvik etmek.
Öğrenci Ürün Dosyası Neleri İçerir?
Öğretmen tarafından hazırlanan rehber (öğrencilerin gelişim dosyasının ne olduğunu anlamalarına, kendi gelişim dosyaları için neler yapmaları gerektiğini anlamalarını kavrar.)
Öğrencilerin yazılmış ödevleri(taslak yada bitmiş parçaları)
Araştırmalar, problemler ve stratejiler
Diyagramlar, fotoğraflar, resimler
Video - kaset ve ses kasetleri ya da CD’ler
Grup ödevleri ve projeler
Öğretmen anektodları
Öğrencilerin mektupları
Öğretmen kontrol listeleri
Öğrencilerin zorlukla tekrar yapmak istediği ödevler
Özel ödevlerin içinden seçtiği örnekler
Değerlendirme kâğıtları (öğrenci çalışmalarındaki gelişimlerin değerlendirilmesinin nasıl yapılacağını gösteren kâğıtlar).
Öğrenci ürün dosyası çalışması sürecinde öğretmen, öğrencilere rehberlik eder ve yardımcı olur.
Öğrenci ürün dosyasının kapsamının ne olacağı konusunda ışık tutar.
Öğrenci ürün dosyasına hangi çalışmaların dâhil edileceği öğrencinin sorumluluğundadır, kararları öğretmenle öğrenci birlikte alabilirler.
Öğrenci ürün dosyasının değerlendirilmesi öğretmenin sorumluluğundadır. Ancak değerlendirme ölçütleri baştan belirlenmeli ve bu ölçütler açık ve anlaşılır bir biçimde öğrenci ve veliye sunulmalıdır.
Öğrenci ürün dosyası, öğrenciye ait bir çalışma olduğundan en önemli aşama, öğrencinin öğrenci ürün dosyasına hangi çalışmaları dâhil edeceğini saptamasıdır. Bu konuda öğretmen yardımcı olacaksa da karar öğrenciye ait alacaktır.
Öğrenci ürün dosyası çalışması kapsamına girecek olan çalışmaların belgelenmesi çok önemlidir. Öğrenci yaptığı çalışmayı resimlerle belgelemek gereğini duyabilmelidir. Ölçütler listesinin öğrenci tarafından çok iyi kavranması öğrencinin çalışmalarını sağlıklı değerlendirebilmesi açısından çok önemlidir.
Veli, ürün dosyasının öğretmen için anlamını, programın bir parçası olarak nasıl kullanıldığını, öğrenciler için önemini ve değerlendirmenin bir parçası olarak nasıl kullanıldığını çok iyi kavramalıdır.
Öğrenci Ürün Dosyası Hazırlama Sürecinde Öğretmenin Yapacakları
Öğrenci ürün dosyasının sınıfa tanıtılması. Varsa bir örneğinin öğrenciler gösterilmesi.
Öğrencilere ürün dosyasının bir değerlendirme aracı olduğunun söylenmesi
Öğrenciye ürün dosyası hazırlamada rehber olacak bir yazı hazırlanması
Öğrenci ürün dosyalarında nelerin bulunabileceğinin söylenmesi (projeler, araştırmalar, problemler, stratejiler dereceli puanlama anahtarları, yazılar vb.).
Yapılan çalışmalardan belli periyotlarla en iyi ürünün seçilmesi
Öğrencilerden, her öğrenme ürünü materyali seçmek için bir gerekçe yazmaları ve çalışmalarını eleştirmelerinin istenmesi
Öğrencilere akranlarıyla birlikte ürünlerini paylaşma fırsatı verilmesi
Her aşamanın nasıl değerlendirileceğinin açıklanması Öğrencilere puanlama konusunda bilgi verilmesi
Öğrenci ürün dosyasıyla ilgili öğrencilere geri bildirimde bulunulması. Örneğin, öğrencilerin yeteneklerinin bir profilini çıkarıp, güçlü ve zayıf yönlerini belirten bir yazı yazıp dosyaya eklenebilir.
Öğrenci Ürün Dosyasının İçeriği
Dosyanın “içindekiler” bölümü
Önsöz, özet (ya da özgeçmiş) (Burada öğrenci çalışmalarının başlangıçtan o ana kadarki gelişimini anlatır. Öğrenci başlangıçta neredeydi? Bu aşamaya nasıl geldi?)
Öğrenci tarafından dosyaya konulan tüm ürünler ya da çalışmalar.
Yapılan her çalışmanın değerlendirilmesi ile ilgili dereceli puanlama anahtarı, kontrol listesi ya da öz değerlendirme formları gibi araçlar.
Her ürünün dosyaya konulmasının nedeni? Burada öğrenci kendisi ile ilgili görüşlerini belirtir.
Her ürünle ilgili yansıtma ifadeleri yazılır. Bunu yazarken aşağıdaki sorulardan istenilenler öğrencilere verilerek cevaplaması istenir.
Bundan ne öğrendim? Bu çalışma benim için neyi ifade ediyor?
Hangi konuda çok iyi/başarılı olduğunu düşünüyorsun?
Çalışmada hangi bölümler, kısımlar geliştirilmelidir?
Tekrar denesen neleri değiştirir ya da eklerdin?
Neden bu çalışmayı seçtin?
Bu çalışmanda en çok neyi beğendin?
Burada senin için önemli olan ne?
Bu, yaptığın çalışmaları en iyi temsil eden örnek midir?
Çalışmayı yaparken beklemediğim nelerle karşılaştım?
Öğrenci Ürün dosyasının değerlendirilme Ölçütleri
]]>
Kavram haritaları;
Bir konunun öğretiminde,
Öğrenmeyi kolaylaştırmada,
Öğrenme sürecini kontrol etmede ve kavram yanılgılarını ortaya çıkarmada,
Değerlendirme yapmada
kullanılabilir.
Kavram Haritalarını Değerlendirmek İçin Kullanılabilecek Ölçütler
Kavramların uygun şekilde nitelendirilmesi
Kavramlar, en fazla üç sözcükle temsil edilmelidir.
Kavramların yerleşimi genelden özele doğru hiyerarşik olarak sıralanmalıdır.
Bağlama sözcüklerinin uygun şekilde nitelendirilmesi
Haritada kavramlarla bağlantılar arasındaki ayrım belirgin olmalıdır.
İki kavram arasındaki bağlantılar anlamlı olmalıdır.
İlişkiyi doğru şekilde temsil etmelidir.
Kavramların çapraz bağlanması
En iyi haritalar, kavramlar arasındaki çapraz bağlantıları yeterli ölçüde gösterenlerdir.
Çapraz bağlantılar, öğrencinin, birbirine bağlı çok sayıda düşünceyi bildiğini gösterir.
Çapraz bağlantılar, yaratıcılığı ortaya çıkarır.
Kavram Haritalarının Oluşturulma Aşamaları
Önceden hazırlanmış bir örneği öğrencilerinize gösteriniz.
Bu örnekte kavramların harita üzerinde nasıl birleştiğini sorunuz.
Harita üzerindeki çapraz bağlantıların neyi ifade ettiğini gösteriniz.
Öğrencilere yeni bir kavram haritası hazırlatmak için, onlardan en çok bildikleri kavramları ya da onlara kısa bir metin verip, metinden çıkardıkları kavramları listelemelerini isteyiniz.(Gerekirse yardım ediniz.).
Sonra bu kavramları en genelden daha özele doğru sıralamalarını isteyiniz.
Hangi kavramın konuyla en çok ilişkili olduğunu sorunuz ve bunu daire içine almalarını isteyiniz.
Öğrencilerin konuyla ilgili en önemli kavramdan daha az önemli olana doğru kavram ilişkisini hazırlamasına fırsat veriniz. Kavram haritalarını oluşturmalarına yardımcı olunuz.
Öğrencilerinize, kendi kavram haritalarına dayanan kısa bir hikâye yazdırınız]]>
2. 6.Sınıf sosyal bilgiler I.dönem I. Yazılı sorusu yeni eğitim sistemine uygundur
http://www.sosyalbilgilerciyiz.com/indir/download.php?file=202sosyalbilgiler6.sinif1.donem1.yazili.doc
3. Yeni müfredata uygun 6.sınıf sosyal bilgiler II. dönem I.Yazılı sorusu
http://www.sosyalbilgilerciyiz.com/downloaddd/download.php?file=307SOSYAL B#304;LG#304;LER 6.SINIF II DÖNEM 1 YAZILI.doc
4. 6.Sınıf sosyal bilgiler I. dönem I. yazılı soruları.Yeni müfredata uygun sbs ye yönelik yazılı sorusu
http://www.sosyalbilgilerciyiz.com/indir/download.php?file=640sosyalbilgiler6.sinif1.donem1.yazili.doc
5. 20 yakın sosyal bilgiler yazılı sorusu mevcut.demet hocadan alıntı
http://sosyalbilgilerci.com/indir/download.php?file=956sosyal.rar
6. Sosyal bilgiler 6. sınıf sosyal bilgiler 1. dönem 1. yazılı sorusu yeni müfredata uygun hazırlanmaya çalışılmıştır
| sbs seviye belirleme sınavı |
6.Sınıf sosyal bilgiler 2. dönem 3.yazılı sorusu
Sosyal bilgiler 1.dönem 2. yazılı sorusu için tıkla ve indir
http://www.sosyalbilgilerciyiz.com/index.php?action=downloads;sa=downfile;id=399
2007-2008 yılı 6. sınıf 1.dönem 3. Sosyal Bilgiler sınavı soruları
2007-2008 yılı 6. sınıf 1.dönem 2. Sosyal Bilgiler sınavı soruları
2007-2008 yılı 6. sınıf 1.dönem 1. Sosyal Bilgiler sınavı soruları
6. sınıf 1.dönem 3. Sosyal Bilgiler sınavı soruları
6. sınıf 2.dönem 2. Sosyal Bilgiler sınavı soruları
6. sınıf 2.dönem 3. Sosyal Bilgiler sınavı soruları
sosyal bilgiler 6.sınıf 1.dönem 2. sınav sorusu için tıkla
6.sınıf sosyal bilgiler 1.dönem 2. yazılı soruları indirmek için tıkla
6.sınıf 1.dönem 3 yazılı sosyal bilgiler tıkla indir
6.sınıf sosyal bilgiler 1.dönem 1.yazılı tıkla indir
Sosyal bilgiler 6.sınıf 6.sınıf 1.dönem 2. sınav sorusu tıkla indir
Sosyal bilgiler 6.sınıf 1.dönem 1.sınav indir
Sosyal bilgiler 6.sınıf 2.dönem 2. sınav sorusu indir
6.sınıf sosyal bilgiler 2.dönem 1. sınav sorusu tıkla indir
6.sınıf sosyal bilgiler 1.dönem 2. sınav örneği indir]]>
3. 7. sınıf sosyal bilgiler 1.dönem 1.yazılı sorusu
http://www.sosyalbilgilerciyiz.com/indir/download.php?file=9567.sinif_1.donem_1.yaz.doc
4. bütün sınıfları kapsayan sosyal bilgiler yazılı sorusunu aşağıdaki linkten indirebilirsiniz.'0 yakın yazılı sorusu mevcut olup demethocadan alıntıdır
http://sosyalbilgilerci.com/indir/download.php?file=956sosyal.rar
5.Sosyal bilgiler 7.sınıf 1.dönem 1. yazılı sorusu.Yeni müfredata uygun olup her çeşit sorular mevcuttur soru haznesi biraz geniş tutulmuş derleme bir yazılıdır
http://www.sosyalbilgilerciyiz.com/index.php?action=downloads;sa=view;id=360
7.Sınıf Sosyal Bilgiler 7.sınıf 1. dönem 3.yazılı sorusu indir
Sosyal bilgiler 1.dönem 2. yazılı sorusu için tıkla ve indir]]>1. Madde kökünde tek ve temel bir fikir olmalıdır.
2. Her madde karmaşık davranış, beceri zincirleri yerine, yalnızca bir tek zihinsel beceri üzerine odaklanmalıdır.
3. Madde kökü olabildiğince açık seçik ifade edilmiş olmalıdır.
4. Madde kökünde gereksiz açıklamalardan ve ifadelerden kaçınılmalıdır.
5. Kökte seçeneklere ipucu veren ifadeler kullanılmamalıdır.
6. Seçenekler anlam ve dil bilgisi bakımından kökle uyumlu olmalıdır.
7. Seçeneklerin tümü ifade, gramer ve konu bakımından homojen bir grup oluşturmalıdır.
8. Seçeneklerin uzunlukları birbirine yakın olmalıdır.
9. Cevapları kişilere göre değişebilecek sorulardan kaçınılmalıdır.
10. Tuzak niteliğinde olan sorulardan kaçınılmalıdır.
11. Çeldiricilerin doğru cevaba yakınlığı arttıkça maddenin güçlüğü de artar.
12. Seçeneklerin sıraya konulabileceği maddelerde, bunların seçeneklere yerleştirilmesi belli bir sırada olmalıdır.
13. “Yukarıdakilerin hepsi” seçeneği dikkatli kullanılmalıdır (Bu seçenek, maddedeki bütün seçeneklerin birbirine çok benzer olduğu hallerde kullanılabilir.).
14 “ Yukarıdakilerin hiç biri” seçeneği doğru cevap olarak kullanılmamalıdır.
15. Seçenek sayısı testin hitap ettiği öğrenci düzeyine uygun olmalıdır. Örneğin, üçüncü sınıfta üç seçenekli; dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci ve sekizinci sınıflarda dört; orta öğretim düzeyinde ise beş seçenekli olması önerilir.
16 Seçenekler birbirinden bağımsız olmalı, biri diğerlerini içerir özellikte olmamalıdır.
17. Bir testteki bütün maddelerin seçenek sayıları aynı olmalıdır.
Eşleştirmeli Maddeler: İki grup halinde verilen ve birbirleriyle ilgili olan bilgi öğelerinin, belli bir açıklamaya göre eşleştirilmesini gerektirir. Kim?, ne?, nerede? gibi soruların cevabını oluşturan olgusal bilgilerin ölçülmesinde daha kullanışlıdır.
Eşleştirmeli Maddelerin Yazımında Dikkat Edilecek Bazı Esaslar
1. Eşleştirme madde grubunda yet alan öncüller listesi ile cevaplar listesinin her biri benzeşik olmalıdır.
2. Bir eşleme takımında öncüllerle cevaplar eşit sayıda olmamalıdır.
3. Cevap listesi, bir kelime listesi ise alfabetik; rakam, sayı, tarihten oluşuyorsa büyüklük sırasına göre düzenlenmelidir.
4. Eşleştirme için iyi bir yönerge yazılmalıdır.
Uzun Cevaplı Maddeler: Bu tip maddelerde, öğrencilere bir ya da birkaç soru verilip bunlara belli bir sürede yazılı cevap vermesi istenir.
Bu Maddelerin Yazılmasında Dikkat Edilecek Bazı Esaslar
1. Her madde değişik yorumlara açık olmayacak biçimde açık ve anlaşılır bir dille yazılmalıdır.
2. Maddelerin başında, cevaplama işlemine ilişkin hususları açıklayan bir açıklama bölümü belirtilmelidir.
3. Maddeler ders kitaplarından ve diğer okuma kaynaklarından aynen alınmamalıdır.
4. Maddeler birbirinden bağımsız olarak cevaplandırılmalıdır.
İki türü vardır:
a. Sınırlı Cevap Maddeleri: Bu tip maddelerde verilecek cevabın niteliğine, uzunluğuna ve örgütlenmesine ilişkin bazı sınırlamalar konulur ( ... üç neden belirleyin, .... iki benzerlik yazın gibi).
b. Açık Uçlu Maddeler: Bu tip maddelerde cevabın içeriği, niteliği ve uzunluğu açısından cevaplayıcı serbest bırakılır. Yaratıcı düşünme, eleştirel düşünme, problem çözme, karar verme, analiz sentez ve değerlendirme becerilerinin ölçülmesinde kullanılabilirler.
· Açık uçlu maddelerde, şans başarısı faktörü ortadan kalkar.
· Öğrencinin düşüncelerini organize etmesine olanak sağlar.
· Öğrencinin yaratıcılığını ortaya koymasına imkân verirler.
Farklı dersinde yapılacak olan değerlendirmede öğrencilerin yazarak verdikleri cevapların önemi büyüktür. Öğrencilerin yazarak verdikleri cevaplar, öğrencinin ne bildiği ve neler yapabileceği konusunda bilgi sağlamada diğer değerlendirme yaklaşımlardan daha fazla etkilidir. Öğrencilerin dersin içeriği ile ilgili yazdığı yazılar sadece belli olayları değil, bu olayların birbirleriyle ilişkilerini göstermeli ve bir yorum içermektedir. Bu görevleri yazarken, öğretmenler de öğrencilerin hem kullandıkları stratejileri hem de süreçlerini değerlendirirler. Açık uçlu sorular her bir öğrencinin öğrendikleri bilgilerle ilgili yorum yapmasına, değerlendirme yapmasını ve sonuçlar çıkarmasına fırsat verir. Öğrenciler bu tür görevleri yaparken olaylar, kavramlar ve konular arasındaki ilişkileri kullanmasına rağmen farklı cevaplar veririler.
Açık uçlu soruların değerlendirilmesinde dereceli puanlama anahtarı kullanılır. Her soru için değerlendirme ölçütleri belirlenir.
]]>
| Ürün Adı Yazar Adı |
Sosyal bilgiler öğretmenli bölümünde son sınıfta okuyan üniversite öğrencileri için örnek olabilecek okul deneyimi dersi staj raporunu aşağıdaki vereceğim linkten indirebilirsiniz.Bilgisayarımdaki arşivimde buldum yararlı olacağı kanısına vardım ve yayınladım.Hazırlayan arkadaşa çok teşekkür ederiz
http://www.sosyalbilgilerciyiz.com/downloaddd/download.php?file=184SOSYAL B#304;LG#304;LERÖ#286;RETMENL#304;#286;#304; OKUL DENEY#304;M#304; STAJ RAPORU.doc]]>
Sosyal bilgiler 6.sınıf 7. sınıf için hazırlanmış meb de yayınlanan örnek etkinlikleri sizinle paylamaktan mutluluk duyuyorum.Epey işinize yarayacak etkinliklerdir.Oldukça da kaliteli olup sosyal bilgiler etkinlikleri hemen hemen bütün konuları kapsmaktadır.Aşağıda vereceğim linklerden sosyal bilgiler etkinliklerini indirebilirsiniz
1) 6. sınıf sosyal bilgiler etkinlik indirin
2) 6. sınfı sosyal bilgiler erkinlik örnekleri indirebilirsiniz
3) Bir başka 6.sınıf sosyal bilgiler etkinliği indirebilirsiniz
4) 6.sınıf etkinliklerden bir örnek daha
5) sosyal bilgiler 6. sınıf etkinlerin tamamını kapsamaktadır indirebilirsiniz
6. sosyal bilgiler 7 sınıf etkinlik örnekleri indirebilirsiniz
7. Müfredatın ilk uygulandığı pilot illerdeki okullardan derlenen sosyal bilgiler etkinlik örnekleri]]>
Öğretmenlerin izin hakkı, hangi durumda izin alınır, izin yönetmeliği hakkında her şey mevcut
İZİN ALMA (İKY m-67)
Öğretmenler, yaz ve dinlenme tatilleri dışında, görev yerinden izinsiz ayrılamazlar. Yarıyıl ve yaz tatiline ayrılırken adreslerini okul yönetimine bildirirler.
İzin Süresini Kısaltma ve Kaldırma Yetkisi (MEB İzin Yönergesi) Savaş ve olağanüstü durumlarda Başbakan, Bakan ve Valilerce, memurlara verilecek izinler kaldırılabilir veya süresi kısaltılabilir.
Belge Kullanımı Her türlü izinlerde izne ayrılan memurlar için görevli bulunduğu birimlerce İzin Onay Belgesi (İzin Yönergesi EK-1) düzenlenir. Bu belgenin bir bölümü izne konu olan diğer belgelerle birlikte memurun özlük dosyasına konulur. Bir bölümü ise izne ayrılan memura verilir. Ayrıca, memurların izinlerine ilişkin bilgiler düzenli olarak İzin Takip ve Kullanma Kartı'na (İzin Yönergesi EK-2) işlenir. Yurt dışına çıkış izin isteğine ilişkin başvurular Yurt Dışına Çıkış İzin İstek Formuyla (İzin Yönergesi EK-3) yapılır. Sorumluluk Memur, kullandığı iznin bitimini izleyen ilk çalışma gününde görevine başlamak zorundadır. Kurumunca kabul edilebilir özrü olmaksızın izin bitiminde görevine başlamayan, izin belgelerinde yanlış beyanda bulunan ve onaylı belgelere aykırı davrananlar hakkında yasal işlem yapılır.
A-Yıllık İzin Süresi Hizmet süresi bir yıldan on yıla kadar (on yıl dahil) olan memurların yıllık izin süreleri yirmi gün, on yıldan fazla olanların ise otuz gündür.
Öğretmenler yaz ve dinlenme tatillerinde izinli sayılırlar. Bunlara ayrıca yıllık izin verilmez.
Yıllık İzin Süresinin Hesabında Dikkate Alınacak Hizmet Süreleri
Yol Süresi Yıllık izinlerini memuriyetlerinin bulunduğu yer dışında geçirecek olanların izin sürelerine zorunlu hallerde, memuriyet yeri ile iznin geçirileceği yerin uzaklığı dikkate alınarak, izin vermeye yetkili amirlerince gidiş ve dönüş için en çok ikişer gün olmak üzere yol süresi eklenebilir.
Yıllık İznin Kullanılışı Yıllık izinler, amirin uygun bulacağı zamanlarda toptan veya ihtiyaca göre kısım kısım kullanılabilir.
Birbirini izleyen iki yılın izni, içinde bulunulan yılda aynı usulle kullanılabilir. Bir önceki yıldan devreden izin ile içinde bulunulan yıla ait izin toplamının kısmen veya toptan kullanılamaması halinde sadece içinde bulunulan yıl iznine denk olan kısmı bir sonraki yılda kullanılabilir. Bu şekilde yıl içinde kullanılan izinler öncelikle bir önceki yıldan devreden izin süresinden düşülür.
Öğretmenlerden diğer hizmet sınıflarına ait kadrolara atananlara, yaz ve yarıyıl tatilini kullanmış olmaları halinde o hizmet yılına ait yıllık izin verilmez. Bunlardan yarıyıl tatilini kullanmış ancak yaz tatilini kullanmamış olanlara 10 uncu maddeye göre kullanabilecekleri yıllık izin süresinden yarıyıl tatiline ait süre düşülerek o yıl için kalan süre kadar izin kullandırılır.
Memurlara gelecek yılın izninden düşülmek üzere yıllık izin verilmez.
Amirin Takdir Hakkı Amirler, memurların yıllık izinlerini kullanmalarında takdir hakkına sahiptir. Bu haklarını görevin aksamamasını göz önünde bulundurarak açıklık ve eşitlik kuralları içinde memurların yılı içinde izin kullanma zamanını plânlayarak kullanırlar.
Yıllık İzin Vermekle Yetkili Amirler Yıllık izinler, memurun isteği üzerine: Memurlara ikinci sicil amirinin bilgisi dahilinde birinci sicil amirleri tarafından verilir.
İzinli Personelin Göreve Çağrılması Yıllık iznini kullanmakta olan memur, hizmetine gereksinim duyulması halinde izin vermeye yetkili amirler veya üst amirlerce yazılı veya sözlü olarak göreve çağırılabilir. Bu durumda memurun belli yol süresini takip eden ilk iş gününde görevine dönmesi zorunludur.
B-Mazeret İzinleri Memurlara, yıllık izinlerini kullanıp kullanmadıklarına bakılmaksızın 657 sayılı Devlet Memurları Kanunun değişik 104 üncü maddesine göre aşağıda belirtilen hallere bağlı olarak mazeret izni verilir.
a) Verilmesi zorunlu olan mazeret izinleri 1) Kadın memura, doğum yapmasından önce 8 hafta ve doğum yaptığı tarihten itibaren 8 hafta olmak üzere toplam 16 hafta süre ile aylıklı izin verilir.
2) Erkek memura, isteği üzerine eşinin doğum yapması nedeniyle üç gün, 3) Memura, isteği üzerine kendisinin veya çocuğunun evlenmesi, anne, baba, eş, çocuk veya kardeşinin ölümü halinde beş gün, izin verilir.
Ayrıca Memura doğum yapmasından önce 8 hafta ve doğum yaptığı tarihten itibaren 8 hafta olmak üzere toplam 16 hafta süre ile aylıklı izin verilir. Çoğul gebelik halinde, doğumdan önceki 8 haftalık süreye 2 hafta süre eklenir. Ancak sağlık durumu uygun olduğu takdirde, tabibin onayı ile memur isterse doğumdan önceki 3 haftaya kadar işyerinde çalışabilir. Bu durumda, memurun çalıştığı süreler, doğum sonrası sürelere eklenir. Yukarıda öngörülen süreler memurun sağlık durumuna göre tabip raporunda belirlenecek miktarda uzatılabilir. Memurlara, bir yaşından küçük çocuklarını emzirmeleri için günde toplam bir buçuk saat süt izni verilir. Süt izninin kullanımında annenin saat seçimi hakkı vardır.
Bu izin, eğitim-öğretimin aksatılmaması bakımından; okulöncesi ve sınıf öğretmenlerine eğitim ve öğretim saatleri dışında, diğer öğretmenlere ise çocuk emzirme durumları göz önünde bulundurularak derslerinin günün belli saatlerine konulması suretiyle kullandırılır.
b) Amirin takdirine bağlı olan mazeret izinleri (a) bendinde belirtilen hallerden başka, memurlara mazeretleri nedeniyle bir yıl içinde toptan veya parça parça olarak on gün izin verilebilir. Zorunluluk halinde on gün daha aynı usulle mazeret izni verilebilir. Ancak, ikinci kez verilen bu on günlük mazeret izni, memurun yıllık izninden düşülür. Bu ikinci izin aday memurlara ve öğretmenlere verilmez.
Mazeret İzni Vermekle Yetkili Amirler Mazeretin gerektirdiği süre içinde olmak kaydıyla; a) Verilmesi zorunlu olan mazeret izinleri, izin yönergesinin15 inci maddesinde belirtilen amirler tarafından, b) Amirin takdirine bağlı olan mazeret izinleri; 1) Merkezde izin yönergesinin 15 inci maddesinin (a) bendinde belirtilen amirler, 2) Taşra teşkilatında illerde valiler, ilçelerde kaymakamlar, 3) Yurt dışı teşkilatında misyon şefleri, tarafından kurum/dairesi amirinin uygun görüşü üzerine verilir.(b) bendinin 2 nci alt bendinde belirtilen mülki amirler mazeret izni verme yetkilerini alt kademelere devredebilir.
C-Hastalık İzni Memurlara, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 105 inci maddesinde belirtilen süreleri geçmemek kaydıyla hastalık raporlarında gösterilen süre kadar hastalık izni verilir.
Hastalık izin süresinin hesabında tedavi kurumlarında yatarak tedavi görülen süreler, hastalık iznine esas hizmet süresinin hesabında ise izin yönergesi 11 inci maddede belirteler süreler dikkate alınır.
Yurt İçinde Memuriyet Yeri Dışında Hastalananların Hasta Sevk İşlemleri Memurlar, memuriyet veya ikamet ettikleri yer dışında hastalanmaları halinde bulundukları il veya ilçe milli eğitim müdürlüğüne başvurarak hasta yollama kağıdı düzenlenmesini isteyebilirler. Bu durumda il veya ilçe milli eğitim müdürlüğü yetkilisine, il veya ilçelerinde bulunmasına gerekçe teşkil eden geçici görev veya izin belgesini ibraz etmekle yükümlüdürler.
Hastalığın beyan edildiği tarihte izinli veya geçici görevli olduğunu belgelendiremeyen memurlar için hasta yollama kağıdı düzenlenmez.
Tek Hekim Raporları ve Bu Raporlara Göre Verilecek Hastalık İzni Memura tek hekim tarafından, bir defada veya göreve başlamadan kısım kısım olmak üzere toplam yirmi güne kadar hastalık raporu verilebilir.
Bu raporlara göre verilen hastalık izni sonunda hastalığın devamı veya başka bir hastalığa yakalanma nedeniyle görevine başlayamayan memurun müteakip muayene ve tedavileri resmî yataklı tedavi kurumlarınca yapılır ve hastalık raporları adı geçen kurumların sağlık kurullarınca düzenlenir. Ancak, o yerde resmî tedavi kurumu bulunmaması ve hastanın, tıbbî veya ulaşım imkansızlığı nedeniyle resmî yataklı tedavi kurumu bulunan yere gönderilememesi halinde tek hekimler en çok yirmi gün daha ikinci bir rapor verebilirler. Bu raporun geçerli sayılabilmesi için tıbbî nedenlerin hekimce, ulaşım imkansızlığının da mahalli mülki amirlikten alınan bir yazı ile belgelendirilmesi ve kurumun veya il sağlık müdürlüğünün belirleyeceği sağlık kurullarınca da onaylanması gerekir.
Resmî sağlık kurullarınca düzenlenen veya onaylanan raporlara göre verilen hastalık izinleri hariç, tek hekimlerin değişik tarihlerde düzenledikleri hastalık raporlarında gösterdikleri zorunluluk üzerine, kendilerine yıl içinde toplam 40 gün hastalık izni verilen memurların, o yıl içinde 40 günü aşan ilk ve müteakip bütün hastalık raporlarının geçerli sayılabilmesi için bunların kurumun sağlık kurulunca veya il sağlık müdürlüğünün belirleyeceği resmî sağlık kurullarınca onaylanması gerekir.
Yıllık İzin Kullanmakta İken Hastalık Raporu Verilenler Yıllık izin kullanmakta iken hastalık raporu verilen memur; hastalık izninin bitiş tarihi yıllık izninin bitiş tarihinden sonraki bir tarihe rastlaması halinde hastalık izninin bittiği, hastalık izninin bitiş tarihi kullanmakta olduğu yıllık iznin bitiş tarihinde veya bu tarihten önce sona ermesi halinde ise yıllık izninin bittiği günü izleyen ilk çalışma gününde görevine başlar.
Yıllık iznini kullanmakta iken hastalık raporu verilen memurun hastalık izni nedeniyle kullanamadığı yıllık izin süresi, izin yönergesi 10 uncu madde dikkate alınarak 13 üncü maddeye göre kullandırılır.
Acil Durumlarda Düzenlenen Hastalık Raporları Acil durumlarda düzenlenen hastalık raporları uyarınca hastalık izni verilebilmesi için raporda, yapılan muayene ve tedavinin acil olduğunun belirtilmiş olması şarttır.
Hastalık izni vermeye yetkili amirler, gerekli gördükleri takdirde hastalık raporunun acil bir durum üzerine düzenlenip düzenlenmediğinin doğrulanmasını memuriyet yerindeki sağlık kurumunun sağlık kurulundan, yoksa en yakın resmî sağlık kurumunun sağlık kurulundan isteyebilirler.
Acil bir durum üzerine düzenlendiği belirtilmeyen raporlar ile resmî sağlık kurullarınca hastalığın aciliyet gerektirmediği belirtilen raporları alan memurlar, hastalık izni kullanıyor sayılmakla beraber, en kısa sürede Devlet Memurlarının Tedavi Yardımı ve Cenaze Giderleri Yönetmeliğinin ilgili maddelerine göre muayeneye gönderilir ve haklarında bu muayene sonucuna göre işlem yapılır.
Yurt Dışından Alınan Hastalık Raporlarına Göre Verilecek Hastalık İzni Sürekli veya geçici görevle ya da bilgi ve görgülerini artırmak, staj yapmak üzere yurt dışına gönderilenler ile yasal izinlerini yurt dışında kullanan memurlara, bu süre içinde hastalanmaları halinde, yurt dışından alacakları hastalık raporlarına göre hastalık izni verilebilmesi için; a) Tedavi isteğiyle ilk olarak ilgili misyon şefine başvurulmuş olması, b) Muayene ve tedavinin misyon şefinin sevk edeceği hekim veya sağlık kuruluşunda yaptırılması, c) Tedavi sonucu alınan rapor veya belgelerin Türkçe veya yabancı dildeki nüshalarının o ülke mevzuatına uygun olduğu belirtilerek ilgili misyon şefi tarafından onaylanması, şarttır.
Bu hastalık raporlarının yalnızca Türkçe tercümelerinin yabancı dildeki asıllarına uygun olduğunun misyon şefi tarafından onaylanması, raporun o ülke mevzuatına uygun olduğu anlamına gelmez.
Hastalık Raporlarının İbrazı Hekim veya sağlık kurullarınca hastalıkları nedeniyle dinlenmeleri gerekli görülen memurlardan; memuriyet yerinde olanlar amirlerine, memuriyet yeri dışında olanlar ise kendisiyle ilişki kurulabilecek adres ve telefon numarasını içeren bir dilekçe ile o yerin millî eğitim müdürlüğüne, en geç 2 gün içinde hastalık raporlarını vermekle yükümlüdürler.
Memuriyet yeri dışından alınmış usulüne uygun hastalık raporları, millî eğitim müdürlüğünce teslim alındığı gün içinde gerekli işlem yapılmak üzere personelin görevli olduğu kuruma en hızlı biçimde gönderilir.
Hastalık raporunun gönderildiği veya teslim edildiği amir veya millî eğitim müdürlüğü yetkilisi, raporun usulüne uygun olup olmadığını inceleyerek, usulüne uygun olmadığı anlaşılan rapor sahibine en kısa zamanda görevine başlamasını bir yazı ile bildirir.
Hastalık İzninin Geçirileceği Yer Hastalık raporunda veya izin belgesinde aksine bir kayıt bulunmadığı takdirde hastalık izinlerinin memuriyet yerinde geçirilmesi zorunludur.
Hastalık İzni Vermekle Yetkili Amirler Hastalık izni, merkezde 15 inci maddenin (a) bendinde belirtilen amirler, illerde kurum amirinin teklifi üzerine mülki amirler, yurt dışında misyon şefinin onayı ile verilir.
Mülki amirler hastalık izni verme yetkilerini alt kademelere devredebilir.
Hastalık Raporuna İtiraz Hastalık raporlarına memurun görevli olduğu kurum tarafından itiraz edilebilir. Bu durumda kurumun itiraz yazısı hastalık raporunun onaylı bir örneği ile birlikte; a) Tek hekim tarafından düzenlenmiş olan hastalık raporları bakımından en yakın resmî sağlık kurumuna, b) Kurul raporları bakımından ise yine en yakın başka bir resmî sağlık kuruluna, gönderilir. Bu sağlık kurumu veya kurulunca düzenlenen raporların ilk raporla aynı olması halinde karar kesinleşir. Çelişki halinde hasta, Sağlık Bakanlığının saptayacağı bir hakem hastaneye gönderilir. Bu hastane sağlık kurulunca verilen kararlar kesindir.
Hastalık İzni Verilmeyecek Haller a) Memurların Hastalık Raporlarını Verecek Hekim ve Resmî Sağlık Kurulları Hakkında Yönetmelik ve Devlet Memurları Tedavi Yardımı ve Cenaze Giderleri Yönetmeliği ile belirlenen usul ve esaslara uyulmaksızın alınan hastalık raporlarına, b) Resmî sağlık kurullarınca fenne aykırı olduğu belirtilerek onaylanan hastalık raporlarına, c) Yurt dışından alınan ancak, o ülke mevzuatına uygun olduğu ilgili misyon şefince onaylanmamış olan hastalık raporlarına,dayanılarak hastalık izni verilmez. Bu durumda olan memurlara, 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümleri uyarınca görevlerine başlamaları tebliğ edilir. Kendilerine bu şekilde tebligat yapılan memurlardan memuriyet yerinde olanlar ertesi gün, başka yerde olanlar belli yol süresi içinde görevlerine başlamak zorundadır. Bu süre içinde göreve başlamayanlar izinsiz ve özürsüz olarak görevlerini terk etmiş sayılarak haklarında, göreve devam etmedikleri süreler dikkate alınarak 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 94 veya 125 inci maddelerine göre işlem yapılır.
D-Aylıksız İzinler
Yakınlarının Hastalığı Nedeniyle Verilecek Aylıksız İzin 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 108 inci maddesine göre, Devlet memuru refakat etmediği takdirde hayatı tehlikeye girecek ana, baba, eş ve çocukları ile kardeşlerinden birinin ağır bir kaza geçirmesi veya önemli bir hastalığa tutulmuş olması ve bunun raporla belgelendirilmesi şartıyla Devlet memurlarına, istekleri üzerine en çok altı aya kadar aylıksız izin verilebilir. Aynı şartlarla bu süre bir katına kadar uzatılabilir.
Doğum Sonrası Aylıksız İzin Kadın memura doğum sonrası 6 haftalık izin süresinin bitiminden itibaren, isteği üzerine en çok 12 aya kadar aylıksız izin verilebilir. Bu sürenin tamamı bir defada verilebileceği gibi istek üzerine daha az sürede de verilebilir. 12 aylık aylıksız iznin başlangıç tarihi doğumun sezeryanla yapılmış olması hali dahil 6 haftalık iznin bitim tarihidir. Bu tarihten sonra belirli bir süre görev yaparak aylıksız izin almak isteyenlere 12 aylık süreden görev yaptığı süreler düşülerek kalan süre kadar aylıksız izin verilir. 12 aylık sürenin bitimine 1 aydan daha az bir süre kalanlara bu izin verilmez.
Askerlik İçin Aylıksız İzin Muvazzaf askerliğe ayrılacak memurlara görev yerleri saklı kalmak suretiyle askerlik süresince aylıksız izin verilir.
Hizmet Yılına Bağlı Olarak Verilecek Aylıksız İzin On hizmet yılını tamamlamış Devlet memurlarına istekleri halinde memuriyet süresi içinde ve bir defada kullanılmak üzere 6 aya kadar aylıksız izin verilebilir. Ancak, sıkıyönetim ve olağanüstü hal ilan edilen bölgelere veya kalkınmada öncelikli yörelere 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 72 nci maddesi gereğince belli bir süre görev yapmak üzere mecburi olarak sürekli görevle atananlar hakkında bu bölgelerdeki görev süreleri içinde bu izin verilmez.
Sürekli Görevle Başka Bir Yere Atanan Memurların Eşlerine Verilecek Aylıksız İzin Yurt içi ve yurt dışına sürekli görevle atanan memurların eşlerine 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 108 inci maddesine göre en çok dört yıla kadar aylıksız izin verilebilir. Bu süre bir defada kullanılabileceği gibi her defasında 1 yıldan az olmamak üzere bölümler halinde de kullanılabilir.
Özüre Bağlı Atamada Verilecek İzin Özürlerine bağlı yer değiştirme istekleri; a) Hizmet puanı ve norm kadro yetersizliği sonucu yerine getirilemeyen öğretmenlere istekleri üzerine verilecek izinlerde, 3797 sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunun değişik 61 inci maddesi ve Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Eğitim Kurumları Öğretmenlerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği,
b) Diğer hizmet sınıfına dahil kadrolarda görevli memurlardan eşlerinin bulunduğu yere ataması yapılamayanlara bu özüre bağlı olarak verilecek izinlerde 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun değişik 72 nci maddesi, hükümleri uygulanır.
Göreve Başlama Mecburiyeti Aylıksız izin veya 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 72 nci maddesi uyarınca izin alanlar, izin süresinin bitiminden önce izine konu olan özrünün ortadan kalkması halinde derhal görevine dönmek zorundadır. Özrün ortadan kalktığı veya izin süresi bittiği halde görevine dönmeyenler hakkında memuriyetten çekilmiş sayılmaya ilişkin hükümler uygulanır.
Muvazzaf askerlik için aylıksız izine ayrılanlar, terhis tarihini izleyen 1 ay içinde görevine başlamak zorundadır.
Bu izinlerini kullanmakta iken hastalık raporu verilen ve raporda belirtilen dinlenme süresinin bitimi aylıksız izin süresinin bitiminden sonraki bir tarihe rastlayan memurlar, izne çevrilmiş olmak koşuluyla bu raporda belirtilen sürenin sonunda göreve başlarlar.
Aylıksız İzin Verme Yetkisi İzin Yönergesi kapsamına giren memurun aylıksız izinleri; Taşra teşkilâtında görevli olanlara il millî eğitim müdürünün önerisi üzerine vali tarafından verilir.
Aylıksız izin verme yetkisi alt kademelere devredilebilir.
Sicil dosyası Bakanlıkta tutulan personelden aylıksız izin verme yetkisi valilikte bulunanların izin onaylarının bir sureti sicil dosyalarına konulmak üzere 15 gün içinde Bakanlığa (Personel Genel Müdürlüğü) gönderilir.
Aday memurlara bu Yönergenin 30, 31 ve 32 nci maddelerinde belirtilen izinler dışında aylıksız izin verilmez.
E-Diğer İzinlera-Öğrenim İzni
Yüksek lisans öğrenimine devam edenlere, görevlerini aksatmamak kaydıyla haftada iki yarım gün izin verilebilir. Öğretmenlerin ders saatleri, bu öğrenimlerine devam edebilmelerine olanak verecek şekilde düzenlenir. Bu izin merkez teşkilatında görevli olanlara birim amiri, taşra teşkilatında görevli olanlara il/ilçe milli eğitim müdürü tarafından verilir. İzin verme yetkisi alt kademelere devredilebilir.
b-Yurt Dışına Çıkış İzni Kanuni izin sürelerini yurt dışında geçirmek istediğini (İzin Yönergesi EK-3) form ile bildiren memurlardan durumları uygun görülenlerin yurt dışına çıkış izinleri, merkez teşkilâtında görevli olanlardan izin yönergesi 15 inci maddenin (a) bendinde belirtilenler için Bakan, diğerleri için birim amirinin uygun görüşü ile Personel Genel Müdürü, taşra teşkilâtında görevli olanlar için ise il millî eğitim müdürünün teklifi üzerine vali tarafından verilir. İl milli eğitim müdürlerinin yurt dışına çıkış izinleri hakkında Personel Genel Müdürlüğüne önceden bilgi verilir.
c-İkamet İzni 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun Ek 20 nci maddesi uyarınca; a) Görevini aksatmamak kaydıyla ve özel mevzuatında yer alan ilgili hükümler dikkate alınarak memurların görev yaptığı kurum ve hizmet birimlerinin bulunduğu yerleşim merkezinin (mücavir alanlar dahil) dışında ikamet etmelerine; 1) Merkez teşkilâtında, görevli oldukları birim amirlerince, 2) Taşra teşkilâtında millî eğitim müdürünce, b) İkamet ettikleri il hudutları dışına çıkabilmelerine izin yönergesi15 inci maddede belirtilen amirlerce, izin verilebilir.
Öğretmenlerin yasal olarak izinli sayıldıkları yarıyıl ve yaz tatillerinde ikamet edecekleri yer bakımından ayrıca izin şartı aranmaz. Ancak, bu izinlerini geçirecekleri yerlerin adresini görevli oldukları kurum müdürlüğüne bildirmeleri zorunludur.
d-Hastaya Refakat Bakmakla yükümlü oldukları aile fertlerinden birinin hastalanmasına bağlı olarak, doktor raporunda refakat önerilmiş olması kaydıyla; a) İkamet mahallinde refakatin söz konusu olması halinde memura öncelikle yıllık izin ve mazeret izni, bu izinlerinin yeterli olmaması halinde 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 108 inci maddesi uyarınca aylıksız izin verilir. b) Refakatin ikamet mahalli dışında söz konusu olması halinde ise memur refakat süresince görevli sayılır. e- Muvazzaflık Dışında Silah Altına Alınma Hazarda ve seferde muvazzaflık hizmeti dışında silah altına alınan Devlet memurlarına; a) Merkez teşkilâtında Personel Genel Müdürlüğünce, b) Taşra teşkilâtında millî eğitim müdürlüğünce, silah altında bulundukları sürece izin verilir.
Not: alıntı olup çok güzel bir çalışmaya sahip olan
Zeki DEMİRDÖĞEN
Boğaz İÖO Müdürü
Boğaz Köyü/NEVŞEHİR
hocamızındır.Teşekkürü bir borç biliriz
]]>
Ödeneme tarihleri belli oldu
TCKN/Yabancı Kimlik No Son İki Rakam Tarih
00 – 02 – 04 – 06 - 08 22.03.2010
10 – 12 – 14 – 16 - 18 23.03.2010
20 – 22 - 24 - 26 - 28 24.03.2010
30 – 32 - 34 - 36 - 38 25.03.2010
40 – 42 - 44 - 46 - 48 26.03.2010
50 – 52 - 54 - 56 - 58 29.03.2010
60 - 62 - 64 - 66 - 68 30.03.2010
70 – 72 - 74 - 76 - 78 31.03.2010
80 – 82 - 84 - 86 - 88 01.04.2010
90 – 92 - 94 - 96 - 98 02.04.2010 ]]>
Gelişen ve değişen bu hayat yapısında rehberlik som derece önemli bir yere oturmuştur.Sürekli değişim içindeki bu dünyaya çocukların bir yana yetişkinlerin bile ayak uydurması oldukça zor.Durum böğle olunca rehberliğin önemi daha bir artmış ve giderek insan hayatında önemli bir yere aturmaya başlamıştır.Malum sosyal bilgiler öğretmeni olsak da rehber öğretmenlerin azlığından dolayı rehberlik iişleri bize düşmekte.bu yüzden bu konularda bilgi sahibi olmak bir zorunluluk haline gelmiştir
SINIF REHBER ÖĞRETMENİNİN GÖREVLERİ>
Sınıf rehber öğretmeni aşağıdaki görevleri yapar:
a) Okulun rehberlik ve psikolojik danışma programı çerçevesinde sınıfın yıllık çalışmalarını planlar ve bu planlamanın bir örneğini rehberlik ve psikolojik danışma servisine verir.
b) Rehberlik için ayrılan sürede sınıfa girer. Sınıf rehberlik çalışmaları kapsamında eğitsel ve mesleki rehberlik etkinliklerini, rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri servisinin organizasyonu ve rehberliğinde yürütür.
c) Sınıfındaki öğrencilerin öğrenci gelişim dosyalarının tutulmasında, rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri servisiyle iş birliği yapar.
d) Sınıfa yeni gelen öğrencilerin gelişim dosyalarını rehberlik ve psikolojik danışma servisi ile iş birliği içinde inceler, değerlendirir.
e) Çalışmalarda öğrenci hakkında topladığı bilgilerden özel ve kişisel olanların gizliliğini korur.
f) Sınıfıyla ilgili çalışmalarını, ihtiyaç ve önerilerini belirten bir raporu ders yılı sonunda ilk hafta içinde rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri servisine iletir.
g) Öğrencilerin ilgi, yetenek ve akademik başarıları doğrultusunda eğitsel kollara yöneltilmeleri konusunda psikolojik danışmanla iş birliği yapar.
h) Okul müdürünün vereceği, hizmetle ilgili diğer görevleri yapar.
İlköğretimde 1'inci sınıftan 5'inci sınıfa kadar olan sınıfları okutan öğretmenler de bu görevleri kendi sınıflarında; üst sınıflardaki sınıf rehber öğretmenleri gibi, öğrencilerinin yaş, gelişim, eğitim durumları, bireysel özellikleri ve gereksinimleri doğrultusunda, rehberlik ve psikolojik danışma servisinin eş güdümünde yürütürler.
Şube rehber öğretmeni, müdür ve ilgili müdür yardımcısına karşı sorumludur.
]]>
ÖĞRETMENLER KURULU (İKY-m-94)(Örnek sene başı öğretmenler kurulu toplantısı gündem maddeleri)
Öğretmenler kurulu toplantılarında alınan kararlar tutanakla tespit edilir ve toplantıya katılanlar tarafından imzalanır, katılmayanlar tutanakta belirtilir. Tutanakların aslı, toplantı tutanakları dosyasında saklanır. Alınan kararlar, karar defterine yazılır. Uygulanmak üzere yönetici ve öğretmenler tarafından imzalanır.
Örnek sene başı öğretmenler kurulu gündem maddeleri
Gündem Maddeleri;• Örnek olayda asıl olan yaşanmış gerçek olaylardan hareket etmektir. Öğretmen planladığı öğretim faaliyetine uygun olarak, öğrencilerin davranışlarını değiştirmek amacıyla hayalî olarak da bir olay üretilebilir yani bir senaryo uydurabilir.
• Böyle bir durumda eğer anlatılacak konu kişilere zarar verecek bir boyutta ise olayın yerini, zamanını ve kişilerini değiştirmesi gereklidir.
• Öğrenci örnek olayda anlatılan bir durumla karşılaştığında daha önce öğrenmiş olduğu davranış formuna göre hareket ederek problemi kolaylıkla bertaraf edecektir.
• Öğrenciler veya öğretmen, bir trafik kazasını, bir çevre sorununu, bir spor kavgasını veya dostluğunu, tıbbî veya hukukî bir olayı sözel olarak veya resim, film gibi tekniklerle sınıfa getirirler.
• Kısa bir sunumdan sonra öğrenciler bu konu hakkındaki fikirlerini, yani olayın nedenlerini, gelişimini ve mümkün sonuçlarını ortaya koyup tartışırlar.
Seçilen olay iyi bir olay ise bunun geliştirilip yaygınlaştırılması yolları, kötü bir olay ise bunun engellenmesi ve düzeltilmesi yolları hep beraber ortaya konmaya çalışılı
]]>Bu süreçte öğrenci kendi bilgi düzeyini değerlendirmekte ve problemi çözmede gerekli ek bilgilerin neler olduğuna ve bu bilgilere nasıl ulaşacağına grup arkadaşları ile birlikte karar vermektedir
Probleme dayalı öğrenmede amaç sadece belirli bir konunun çözümlenmesi değil, o problem aracılığıyla gündeme gelen yeni öğrenme hedeflerinin ortaya çıkarılması ve problem çözme çabası içerisinde araştırma, sorgulama, tartışma gibi becerilerin edinilmesini sağlamaktırBu öğrenme modeli içerisinde öğrenenler kendi öğrenme hedeflerini şekillendirmeye ve kaynaklara yönlendirir. Öğrenmenin tek yönlü olmaktan çıkıp akranlarından ve eğitimciden destek almasına dönüşür
Probleme dayalı öğrenmenin tarihinin 1920’lere uzandığı ve savaş yaraları nedeniyle yüksek sesle konuşamaz hale gelen Fransız köy öğretmeni Celestine Freinet’in sınıftaki kontrolü öğrencilere bırakmasıyla ilk adımlarının atıldığı düşünülmektedir. Kanada’da McMaster Üniversitesinde 1969 yılında ilk kez Howard Borrows tarafından uygulanmıştır
http://www.sosyalbilgilerci.com/dosya/pdosunum.rar]]>
NEFES (antrenmanın belkemiği)
Vucut gelistirme ve agirlik calismalarinda yapılan en büyük yanlışlıklardan biri,"nefes"in yanlış verilmesidir. Bir vücut geliştirme salonuna girdiğinizde öğreneceğiniz ilk şey, zorlanırken nefes vermektir. Ağırlığı kaldırırken nefes verir, indirirken alırsınız. Bunu herkes bilir. Ancak bilinmeyen, kaldırma (zorlanma) hareketinin başladığı ilk andan itibaren, nefesin yavaş yavaş verilmesi gerektiğidir. Pek çok tecrübesiz vücutcu, hatta bazı ileri seviyede vücutcularda kaldırış esnasında nefeslerini tutarlar. Zorlanma bittikden sonra, yada tam bitiş anında tüm nefeslerini üflerler. Bu çok yanlış ve zararlıdır. Temel bir kural olarak tekrarlıyorum: Zorlanmanın başladığı ilk andan itibaren nefes vermeye başlayın, ve bunu öyle bi ayarlayın ki zorlanmanın son noktasında ciğerlerinizdeki tüm havayı dışarı üflemiş olun.
Isınma hareketleri:
VG (Vücut Geliştirme) çalışmalarınıza başlamadan evvel mutlaka 5 - 10 dakika arası ısınma hareketleri (gerinme şeklinde); çalışmalarınızın bitiminede 5 - 10 dakika arası aynı ısınma (bu sefer gerinme hareketi yapmadan; ki ub gevşeme hareketi demektir) hareketleri ile bitirmelisiniz.
Isınma hareketlerinin asıl amacı, hareket etmektir; dolayısıylada kalp atışlarının yükseltilebilmesi ve böylelikle kanın bütün vücuda yayılabilmesidir.
Kollarınızı bacaklarınızı ileri-geri, sağa-sola sallamanız, eğilip-kalkmanız, kalp atışlarını yükselterek, kanın vücuda yayılmasını, kanın vücudunuzun her tarafına gitmesini sağlamak içindir.
Yürüme ile neden ısınamazsınız? Çünkü tüm vücudunuzu hareket ettirmiyorsunuz. Her ne kadar kalbiniz atıyor isede, vücudun üst kısmıa hareketsiz kalmaktadır Yürüme ile insan ısınamaz. Yürüme bir spordur, bir çok da faydaları vardır. Fakat ısınma hareketleri arasında yer almaz. Sonuç olarak, ısınma tamamıyla bütün vücudunuzu kapsayan hareketler grubudur.
Ağırlık çalışmalarına nasıl başlamalı? Nelere dikkat etmeli? Adale yırtılması, tendon kopması gibi durumlar nasıl önlenmeli?
Öncelikle şunu belirteyimki, mümkünse antrenman sırasında bir partneriniz olmalıdır.kaldırdığınız ağırlığı öyle bir kaldırığ indirinki, adaleleriniz kilitlenme noktasına gelmesin. Adaleniz kilitlenir. Benchin üzerinde öylece kala kalırsınız. Yalnız başına çalışanlar bu faktöre çok dikkat etmelidir. VG çalışmalarında partner ok önemlidir. Oysa orada bir partneriniz varsa, kollarınız kilitlendiği anda ağırlığı sizden alır ve kurtulursunuz.
Şunu bilmelisinizki, kaidelere uymayan sporcularda, kolay kolay iyileşmeyen tendon kopması, adale yırtılması, incitme, burkulama adale patlaması, hatta fıtık ortaya çıkmaktadır. Eğer başınıza böyle birşey gelirse Vg'den uzunca bir süre uzak kalmak zorundasınız.
Ama ısınmalarınızı ve hareketlerinizi düzgün ve düzenli olarak yapar ve partnerinizle çalışırsanız, bu gibi durumların ortaya çıkması için hiç bir neden yok. Dediğim gibi hareketlerinizi muntazam yapmalısınız. Arnold kitabının bir bölümünde şöyle der; "Bir hareketi yanlış ve eksik yaparak 20 tekrar yapmaktansa, doğru ve tam anlamıyla 1 tekrar yapmak daha iyidir."
Deri bel kemerleri ve yararları:
Bu kemerler her VG çalışan için gereklidir.
Sert 2-3 milimetre kalınlığında, 8-17 cm uzunluğunda tokalı, deri bir kemerdir. Uzunluğuna tokasıda dahildir.
VG'ye yeni başlayanlar için bu kemere gerek yoktur. Yalnız 2. seneden sonra daha ağır kilolara geçiş nedeniyle, bu kemer gereklidir. Ama biz yinede yeni başlayanlara yapmış oldukları hareketlerin muntazam olması vede kişiye düzgün bir yapı kazandırması nedeniyle tavsiye ederiz.
Ne gibi yararları vardır?
* Ters bir hareket yapmanızı otomatik olarak önler. Çünkü kemer vücudunuza batar. Onun için istemesenizde hareketlerinizi kemerin doğrultusunda yapmak mecburiyetinde kalırsınız. Kemer sizi hareketleri muntazam yapmanız için adeta zorlar. (Karın adalesi çalışmaları hariç)
* Kalın deri kemer sayesinde, sırtınıza ağrılar, kramplar girmez.
* Çalışma esnasında, adalelerdeki gerilmeyi önler.
* Bel duruşunu geliştirir; bele ince ve düzgün bir yapı kazandırır.
Uyku saatleri:
Bir vücutcu günde en az 8 saat deliksiz uyku uyumalıdır.
Bu adalelerinizin tekrar dinlenerek kendine gelmesi, kendini toparlayabilmesi, gelişmesi, güç kazanması bakımından şarttır. Ne kadar enteresandır ki; VG çalışan kişilerin adaleleri dinlenirken gelişir, güç kazanır.
Aşırı yorgun kişilere VG tavsiye edilmez. O günkü çalışmalarını ertelemeli, dinlenmeli ve en az 8 saat uyuyarak, çalışmalarını ertesi güne bırakmalılar.
Ve şu vardır ki; herşeyde olduğu gibi, bu spordada kendinizi bir düzene sokmalısınız.
Gerinme "Stretching"
Ciddi şekilde çalışan bütün vücutcular, çalışmalarına gerinme hareketleri ile başlarlar. Hatta bazen 45-60 dakika arası sadece gerinme hareketleri yaparlar.
Vücut çalışmalarınıza başlamadan evvel hangi adale grubunuzu çalıştırmak istiyorsanız o adale grubu ile ilgili en az 2-5 dakika arası gerinme yapmalısınız.
Adalelere şekil veren ve geliştiren, gerinme hareketidir. Gerinme bir ısınma hareketi değildir. Birçok amatör, gerinmeyi ısınma hareketi sanır. Oysa birçoğumuz sabah yataktan kalkarken yaptığı gerinme hareketiyleuyku mahmurluğumuzu üzerimizden atarız. Bu çok önemlidir. Bu hareket doğru uygulandığı takdirde, vücudun yaşlanmaya karşı direnmesini sağlar. Vücudun yapmış olduğu normal hareketleride güçleştirmesini önlemiş olur.
Gerinmenin en önemli 3 etkeni vardır.
* Adaleler fazla zorlanmamalıdır.
* Her gerinme hareketinden sonra adaleleri biraz daha germek, sonra gevşemek (Bu arada derin nefes alıp vermek)
* Son aşamada vücut iyice gerilmeli (gerilebildiği kadar) (fakat tabiiki fazlada zorlanmamalıdır) sonra gevşemelidir. Bu arada yine derin nefes alıp verilmelidir.
Vücut çalışmalarınıza gerinme ile başlayın. Ne kadar kısa sürede, nasıl vücut yapacağınızı göreceksiniz.
Şampiyonlar ve 5 yılın üzerinde VG yapanlar için kalınlaşma (genişleme) ile ilgili 2 teknik:
* Birinci Teknik:
Glikojen, adalelerde depolanan karbonhidrat enerjisidir. Her 1 gram glikojen için vücudumuz 2.7 gramlık su depo eder.İşte bu su adalelrimizin abadını ve şeklini tayin eder. Bu nedenledirki, VG yapıpda adeta bir yokluk derecesinde glikojen vede dolayısıyla oldukca düşük düzeyde karbonhidrat perhizi yapanla, küçük ve dal gibi ince bir vücut görüntüsüne sahip olurlar. Vücut şampiyonasına bir kaç gün kala,vücutcular makarna ve fırında pişmiş patates yerler. Onlar için ne kadar faydalı olduğunu anlamışsınızdır. şişmek gösterişli vede daha iyi bir görüntü verebilmek içindir.
Bu size 2-3 gün gibi kısa bir müddet içerisinde derhal adalelerinizde 2,5 ile 4 cm gibi bir büyüme sağlar.
* İkinci Teknik:
2 Senenin üzerinde Vg yapanlar, ağırlık çalışmaları esnasında, arada sırada 1 çalışma gününü güç kazanma günü kabul ederek çalışmış oldukları ağırlığın kilosunu artırırlar. Bu, kaldırabilecekleri, çok zorlanmayacakları bir ağırlık olmalıdır. Tabiiki ağırlık fazlalaşınca setlerdeki tekrar sayısı düşecektir. Adalelerinizin buna ihtiyacı vardır. Bu adalelerinize sanki ilaç gibi gelir ve yeni bir boyut kazandırır. Üstelik adalelerinizi dinlendirmiş, rahatlatmış olursunuz.Schwarzenegger, Franco Colombu, Frank Zane ve daha bir çok vücutcu, zaman zaman bu metodu uygulamışlardır. Bu metodla adaleleriniz, tendonlarınız ve bağları güç kazanır, daha dayanıklı olurlar.Ve sisin ilerde daha fazla ağırlıkla çalışmanızı kolaylaştırıcı bir etken olurlar. Daha fazla ağırlık demek, daha kalın vücut demektir.
VG çalışan kişiler, antrenmanın sonuna doğru kendilerini aldatmaya başlarlar. Bilmeniz gereken, kendinizi aldatmaya hangi set sonunda başlayacağınızdır. Arnold Schwarzenegger, aldatmacayı, hileyi bir alışkanlık haline getirmiş bir vücutcudur.Şöyleki; 5 x 8 olarak tasarladığı antrenmanının 2 x 8 ini çok muntazam yapmakta, geri kalan setlerde yorulacağını hissettiğinde onları gelişi güzel yapacağını hissettiğinde antrenmanını o anda 8 x 8 çıkarır. Ve böylece gerçek ve ciddi olarak yapması gereken antrenmanı olan, 5 x 8 tekrarını muntazam bir şekilde yapar ve geriye kalan 3 x 8 ide gelişigüzel yapar. Buda O'nu yormaz, aksine yanına kâr kalırdı.
VG çalışmalarında ne gibi malzemeler kullanılmalıdır?
VG çalışanlar için o kadar çok çeşitli alet ve malzemeye ihtiyaç vardır ki; dünyada tam olarak bu ihtiyaca cevap verebilecek ve vücutcuları komple bir adale sistemine kavuşturabilecek, parmakla gösterilebilecek kadar az VG salonu vardır. Genel olarak kullanılacak üç çeşit malzeme vardır.
* Barbel: Bir bar ve uçlarına koyulan ağırlıklarla
* Dumbbel: Ellerinizle müstakil (ayrı ayrı) kullanabileceğiniz, sabit veya kilo ekleyebileceğiniz ağırlıklarla
* Pulleys: Makaralardan geçen çelik kabloları çekerek çalışma tekniğidir.
Adalelerin büyüyüp gelişmesinde fevkalade etkilidirler.
Birde şu konuya değinmek istiyorum. VG yaparken mümkün olduğunca makinelerden uzak durun. Makineler işi kolaylaştırır. Hareketleri barbell ve dumbbel ile yapmaya çalışın. Mesela KELEBEK yerine Bench'e sırtüstü yatın, iki elinize dumbbel alıp yanlara açıp kapayın. Kelebekte 60 kg basan birisi bu harekette tek 2x15 kg (15 kg'lik iki dumbbel) dumbbella çok zorlanacaktır. Yada Bench Press Machine ile 70 basan biri, bu hareketi benche yatarak barbel ile yaptığında 55 kiloda zorlanacaktır. Bunun örnekleri çoğaltılabilir. Makinelerden en çok etkili olan Calf Machine ve Pulleys'tir. Tabii bu benim şahsi görüşüm. Siz genede çalışırken hocanıza sormalısınız.
Enerji kullanımında sınırlama:
Çalışmaya başladığınız an enerjiniz tam kapasitededir. ve çalışmalarınız ilerledikce, bu enerjide mutlaka düşüş olacaktır. Bu nedenlede daha fazla ağırlık gerektiren hareketlerinizi ön sıraya almalısınız. Daha sonra daha hafif ağırlıklarla daha az zorlanarak çalışabilirsiniz. Bu şekilde hem bütün enerjinizi kaybetmemiş, hemde bir sonraki gün yapacağınız çalışmalar için daha rahat enerji toplamış olursunuz. Buda vücutcuların en büyük çalışma taktiklerinden biridir.
Şimdi bana "enerjim var ilk enerjimi hangi harekette kullanayım" derseniz, size hiç düşünmeden Bench Press ve nunu takip eden göğüs hareketleri derim.
Adalelere sağlık ve kuvvet kazandırmak, daha iyi duruma getirmek:
Adalelerin daha sağlıklı güzel görünüşlü ve sert olabilmesi için çok çalışmanın gerektiğini biliyoruz. Ama aynı oranda dinlenmenin muhakkak gerekli olduğunuda bilmemiz gerekiyor. Öyle bir çalışınki, bir sonraki gün yapacağınız çalışmada kullanacağınız gücü rahatsız etmeyin. Bu güç rahatsız edilmedikce, her çalışmamızda gelişme kaydederiz.
Unutulmaması gereken bir diğer noktada adalelerin dinlenmezse tam tersi bir etki yapıp, yıpranıp, bitkinleşeceğidir.
Vücut Geliştirme yöntemleri:
Bu konuda genelde 3 ayrı yöntem uygulanmaktadır;
* Bir çalışma gününde 1,5 - 2 saat içerisine bütün çalışm hareketlerini sığdırmak. ( Bunu ancak hafif kilolarla yapabilirsiniz)
* Her ayrı çalışma günü sadece bir tek adale grubu üzerinde çalışmak. (Tabiiki biraz ağır kilolarla çalışırsanız, tekrarlarınız az olacak. Hafif veya rahat kaldırabileceğiniz kilolarla çalışırsanız, tekrarlarınız fazlalaşacaktır.Çünkü bu hareketleri yorulmadan yapmalısınız).
* Bu üçüncü yöntem tanınmış bir çok vücutcu tarafından en çok tutulan çalışma tekniğidir. O da şöyledir; bir çalışma gününde üst vücut çalışma hareketleri, diğer çalışma gününde alt vücut çalışma hareketleri. Yani her ayrı çalışma gününde çalışma hareketlerini sırasıyla üst-alt-üst-alt-üst-alt-vücut hareketlerine ayırarak. Böylecede üst ve alt vücut adalelerini iyice dinlendirmiş olarak korkmadan çalışmak.
Ama öyle bir yöntemde vardır ki; günümüzde çoğunlukla bu uygulanmaktadır. Bir gün;
Göğüs - sırt - bacak - bel
Diğer gün ise;
Omuz - kol - bel.
Bunun nedeni şudur, bacak hareketleri yaptığımız zaman eğilip kalktığımızdan, kollarıma göre daha çok zorlandığımızdan dolayı göğüs bölgemiz (ciğerler, kalp) bundan etkilenmektedir. ve o bölgede açılmış olur. O gün o bölge çok daha rahat çalıştırılır. Sırt'da göğüsle ilgili olduğu için onuda aynı güne vermek doğru olacaktır.
Omuz ve kol ise birbiriyle doğrudan bağlantılıdır. Dikkat ettiyseniz birinci gün bir bölge fazladan bulunmakta. Bunun nedeni kol egzersizlerinin çok teferruatlı olmasıdır (Biceps, triceps, ön kol, üst kol).
Fakat bel hareketi her gündür. Çünkü ince bir bel ve sıkı bir karın vücutcuyu gösteren bölgedir.
Dinlenme:
Adalelere antrenmandan sonra, tekrar sağlık ve güç kazandırma süreci nasıl hızlandırılabilir? Tabii ki dinlenme ile.
Dinlenirken müzik dinleyebilir, kitap okuyabilir, film seyredebilir, yeni çalışma tekniklerini kafanızda tasarlayabilir yada kafanıza ve zevkinize göre istediğiniz zorlayıcı olmayan her şeyi yapabilirsiniz.
Stres:
Dinlenmenin en büyük düşmanı stresdir. Lüzumsuz stres bizi boş yere harcanan enerjiye sürükleyip götürür.Ayrıca stres vücudumuz için çok büyük bir tehditdir. Hazım sistemini derhal durdurur, kalp atışları hızlanır, derin nefes almalar başlar. adrenalin ve diğer hormonlar bütün vücuda yayılır, insanı mücadeleye ve kavgaya hazır hale getirir. Bu hem ruhsal açıdan, hemde hayatımızın akışı açısından çok ama çok tehlikelidir.
Stres kronik bir hale gelirse (devamlılık hali) vücudumuzdaki enerjiyi tamamen alır ve enerjimiz tükenir. Vücut çalışması sırasında strese yenik düşen bir kişi antrenmanını kontrol edemez ve bu konudaki kabiliyetini tamamen kaybeder.
Sonuç olarak stresden mutlaka uzak durmalıyız.
Güneş ve Hava:
Güneş ve hava vücudum gelişmesinde en önemli etkenlerden biridir. Ülkemiz temiz hava, güneş ve deniz bakımından dünyanın 6 ülkesinden biridir. 4 Mevsimin en iyi tarafı, mevsimine göre sağlıklı beslenme açısından istediğiniz sebze ve meyvaları yiyebilmenizdir.
Normal bir güneşlenme vücuttaki hormon üretimini harekete geçirir. Bu vücutcular için tam bir pozitif durumdur. Temiz hava ve derin bir şekilde nefes alıp vermeler, tüm fiziğimizi güçlendirir. Sonuç olarak oksijen bir yaşam gereksinimidir. Kendinizi kapalı yerlerde kalarak bundan mahrum etmeyin.
NTRENMAN Şimdi sıra olayın aksiyonunda.Burada klasik olarak hareketlerin nasıl yapıldığından çok antrenman tekniklerine değineceğiz.Teknikler ya hacim yapma ya da yağ yakma konularına yoğunlaşmaktadır. Öncelikle mucizevi hareket veya teknik yoktur.Mükemmel ve doğru yapılan teknik vardır.İşin doğrusu kendi yapınıza ve metabolizmanıza uygun teknikleri keşfetmektir.Çünkü aynı hareket ve tekniklerin etkileri kişiden kişiye değişebilmektedir. * Güç gösterisi yapmayın;hareketleri muntazam yapın.Sırf kendinizi tatmin etmek için zar zor yüksek ağırlıkların altına girmeyin.Ağır kaldırın ama hareketin tekniğini bozmadan;aldatmacaları arada sırada uygulayın. Dirseklerinizi kontrol etmeyi öğrenin, HAREKETİ HİSSEDİN.HEDEF KAS NE KADAR ZORLANIYORSA O KADAR O ÇALIŞIYORDUR. * Hareketlerde eklemlerinizi kilitlemeyin. * 1.5-2 ayda bir hareketlerinizi değiştirin,çeşitlendirin.Böylece kasların hareketlere olan adaptasyonunu minimuma indirip,gelişebilirsiniz. * Tamamen dinlenmeden,kaslarınız yenilenmeden çalışmayın.Ağıran kasları çalştırmayın(büyük kaslar 5 günde küçük kaslar 2-3 günde yenilenir).Fazla çalışma (overtraining)gelişememenin en büyük etkenlerindendir.Bir kaç ayda bir 1-2 hafta ara verin. * Isınmaya önem verin; sakat olarak çalışamazsınız.Isınırken,set aralarında ve antrenman sonlarında esneme hareketlerini yapın.Esneme kaslara daha fazla büyüme olanağı sağlar. * Aynı bölgedeki kasları çalıştırmaya özen gösterin.Böylece kanı aynı bölgede toplayıp dağıtmazsınız, tam bir pompalama sağlarsınız.Pompalamak kası tamamen yorup esnetir.Arnold'ın dediği gibi;"İyi bir pompalama orgazm gibidir." * Aralarda meyva suyu,limonata gibi karbonhidratlı içecekler tüketin. * ADAM GİBİ ÇALIŞIN.KALDIRIYOR OLMAK İÇİN VE NE KADAR AĞIR KALDIRDIĞINIZI GÖSTERMEK İÇİN ÇALIŞMAYIN. YOKSA OLDUĞUNUZ YERDE SAYARSINIZ! YOĞUNLUK ÇALIŞMASI VE HACİM YAPMAK Az ama yoğun çalışmak.Hacim yapmanın en önemli kuralıdır. * Ağır çok ağır çalışın. * Haftada 3 kere çalışın. * Büyük kaslar için 8set*6 tekrar, küçük kaslar için 5*6 yapın. * Aralarda 2-3 dakika dinlenin. * 1 saatten fazla çalışmayın. * 15-20 dk. ısının. * Çok yeyin.(4000-5000 kcal,250-400 gr protein) İşte sizi yoğunluk çalışmasında kullanabileceğiniz 3 teknik: TEKRARLANAN EFOR TEKNİĞİ Kas gerilimini ve kasın limitlerini yükselten,etkili bir tekniktir.Maksimum olmayan bir ağırlıkla ağırlığı arttırmadan 3*8'i bitirmektir.Yani bütün gücünüzle 3*8'i yapabileceğiniz ağırlıkla, tükenene kadar kadar.Örneğin 100kg ile bench press'te ancak 8 tekrar yapabiliyorsunuz,iş bunu 3 set yapabilmektedir. Burada esas olan bu 3 set'i çıkarabileceğiniz ağırlığı ayarlayabilmektir.Böylece zamanla bu ağırlık yetmeyecek ve gelişme duracaktır.Bu nedenle ileride ağırlığı arttıracaksınız. MAKSİMUM EFOR TEKNİĞİ Güç artşını sağlayan en önemli tekniktir.%90'un üstündeki ağırlıklarla yapılan çalışmaların en iyi güç artışlarını sağladığı ispatlanmıştır.Teknikte maksimum ağırlıkla 1-3 tekrar yapıyoruz ve antrenman başına 1 hareket seçiyoruz.Bu hareketi de en fazla 2 hafta uyguluyoruz, yani 2 hafta sonra başka bir harekete geçiyoruz. Örneğin;2 hafta bench press,2 hafta squat...Bunun nedeni fazla çalışmadan kaçınmaktır.Tabii ki temel hareketleri yapıyoruz.(bench press,squat,good-morning,deadlift,barbell row,barbell curls,leg press, behind neck,tricep extension...)3 tekrar çıkarabileceğimiz bir ağırlıkla başlıyoruz ve 1 tekrara kadar ağırlığı arttırıyoruz. DİNAMİK EFOR TEKNİĞİ Bu teknikte ağırlıktan çok hız önemlidir.Ağırlık harekete göre %50-%70 arasındadır.Bu ağırlıklarla da olabildiğince hızlı bir şekilde tekrarları yapıyoruz.Genelde 8 set* 2-3 tekrar.Bu teknikle mükemmel bir güç artışı ve hacim sağlayabilirsiniz.Özellikle ani gücü arttırmada çok etkilidir. SET ÇEŞİTLERİ o Tek set-Özellikle yeni başlayanlar için egzersiz başına bir set uygulanması. o Üçlü set-En çok uygulanan kasik uygulama.Çoğu kişiye yeterli gelişimi sağlayabilmektedir. o Split sistemi-Kas gruplarına göre antrenmanların ayrılmasıdır.Üst vücut/alt vücut veya bicep/tricep/omuz yada göğüs/sırt gibi.Varyosları deneyerek en uygununu bulmalısınız.İleri seviyede sabah/akşam olarak çalışılabilir.Ayrıca 1 saatten fazla çalışmanın testosteron seviyelerini düşürmesi nedeniyle kullanılmalıdır. o Piramid sistemi-Ağır kilolarla ve düşük tekrarlarla başlayıp az kilo ve yüksek tekrarlarla bitirmek.Ya da tam tersi hafif-ağır. o Süper setler-İki setin aralıksız olarak uygulanması.Ters kaslarda uygulanırsa etkisi artmaktadır. * Bench press-8 tekrar * Enseye barfiks(kanat)-8 tekrar * 2-3 dakika dinlenme ve tekrar o Dev setler-3 veya daha fazla aralıksız set.Bicep-tricep-omuz v.s gibi. Set sayısı arttıkça dinlenme zamanı artmaktadır,süper setlerde 2-3 dev setlerde 5-6 dakika olabilir. Bu tür aralıksız setler ileri seviyede olanlar tarafından uygulanmalıdır.Zira kaslar üstünde yüksek bir baskı ve zorlama olmaktadır.Güzel tarafı ise antrenman süresini bayağı bir kısaltmasıdır.
HAREKETLER
Bu teknikleri uygularken dinlenmeye özen gösterin ve fazla çalışmadan sakının.Unutmayın BÜYÜK AĞIRLIKLAR BÜYÜK KASLAR YAPAR.
]]>EĞİTİM VE TOPLUM BİLİNCİ
• Eğitim, uygarlıkların vazgeçilmez gereksinimidir. Eğitimin amacı, insan ve toplum yaşamını kolaylaştırmak, güzelleştirmek, zenginleştirmek, iyileştirmek, kişiyi ve toplumu mutlu kılmaktır. Eğitim bilgi, akıl, zekâ, kültür, zevk, etik gibi değerlere dayanan ve kişinin doğuşundan başlayıp hayatının sonuna kadar devam eden bir süreçtir.
• Eğitimde atılan her bir adım, toplumun duyarlılık bilincini, yaratıcılığını, akılcı düşünme gücünü, doğal yeteneklerini ve becerilerini geliştirmek için gereken gücü artırmaktadır.
Afet Türleri
“Avrupa Atlantik Afet Müdahale Merkezi Yönergesi” ekinde ise afet türleri aşağıdaki şekilde tasnif edilmiştir.
a. Doğal Afetler: Bu kapsamda deprem, dev dalgalar, volkanik patlamalar, toprak kaymaları, tropikal siklonlar, sel, kuraklık, çevre kirlenmesi, ormanların yok edilmesi, çölleşme, veba salgını gibi afetler bulunmaktadır.
b. Teknolojik Afetler: Nükleer santral kazaları, kimyasal ve endüstriyel kazalar, uçak kazaları, demiryolu afetleri, gemi kazaları, terörizm ile ilgili eylemler bu sınıf içinde yer almaktadır. Teknolojik afetler kendi başına tetiklenebileceği gibi tabii bir afet tarafından da tetiklenebilir. Büyük oranda doğal afetlere maruz kalan ülkemizde, doğal afetlere ilişkin sorumluluk kanunen İçişleri Bakanlığı ile Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’na aittir.
* İdeal Bir Afet Yönetimi;
1- Afet Öncesi
2- Afet Esnası
3- Afet Sonrası, safhalarından oluşmalıdır.
.
a. Afet Öncesi: Afet öncesi dönemde afet yönetimi, genel olarak, afet zararlarını en aza indirebilmek amacıyla gerekli önlemleri almayı, mümkün olan hallerde önlemeyi,mümkün olmayan durumlarda ise acil kurtarma ve yardım çalışmalarının etkin bir biçimde yapılmasını sağlamayı, afet zararlarının azaltılması çalışmalarını kalkınmanın her aşamasına yaymayı ve insanları bu konularda eğitmeyi amaçlamaktadır.
b. Afet Esnasında: Afet yönetiminin afet sırasındaki amaçları, mümkün olan en fazla sayıdaki insanı kurtarmak, afetlerin doğurabileceği ek tehlike ve risklerden insan canını ve malını korumak; afetten etkilenen toplulukların hayati gereksinimlerini en kısa zamanda karşılamak ve hayatın normale dönmesini sağlamaktır. Bu amaçların gerçekleşmesi, afet öncesi yapılan plan ve hazırlık çalışmalarının, kurulacak teşkilatın afet anında etkin bir biçimde harekete geçirilmesiyle mümkün olabilmektedir.
c. Afet Sonrası: Afet sonrası dönemde afet yönetiminin amacı, afetin doğurabileceği ekonomik ve sosyal kayıpların en düşük düzeyde kalmasını veya etkilerin en kısa sürede düzeltilmesini ve afetten etkilenen topluluklar için emniyetli ve gelişmiş yeni bir yaşam çevresi oluşturulmasını sağlamaktır.
* Türkiye'de Afet Yönetimi
Afet, insanlar için fiziksel, ekonomik ve sosyal kayıplara neden olan, normal yaşamı ve insan faaliyetlerini durdurarak veya kesintiye uğratarak, toplulukları olumsuz etkileyen doğal, teknolojik veya insan kökenli olaylar olarak tanımlanmaktadır. Bir olayın afet olarak adlandırılabilmesi için, insan toplulukları ve yerleşim yerleri üzerinde kayıplar meydana getirmesi ve insan faaliyetlerini durdurarak yada kesintiye uğratarak bir yada daha fazla yerleşim birimini etkilemesi gerekmektedir. Bu tanımlamalardan da anlaşılabileceği gibi afet, olayın kendisinden çok doğurduğu sonuçlar olarak görülmektedir. Bir afetin büyüklüğü ise insanlar açısından neden olduğu can ve ekonomik kayıplarla ölçülmektedir.
Başta depremler olmak üzere çeşitli afet türlerinin etkisinde olan ülkemizde meydana gelen tabii veya teknolojik afetler özellikle ekonomik açıdan büyük kayıplara yol açmaktadır. Bunlara yakın zamanlarda meydana gelmiş örnekler 1992 Erzincan, 1995 Dinar depremleri, 1995 Senirkent heyelanıdır ve 17 Ağustos 1999 Gölcük depremi.
Marmara havzasında İstanbul’u etkisi altına alabilecek bir büyük depremin ülkenin tamamını durma noktasına sürüklemesi akılda tutulması gereken bir ihtimaldir. Böyle bir durumda resmi kuruluşların da etkisinin yetersiz kalmaması beklenmelidir. Afet zararlarının azaltılması inşa edilmiş insan çevresinin iyi planlama ve teknik hizmetlerle afetlere dayanıklı hale getirilmesi ile mümkündür.
DEPREMLER
Depremin yol açacağı zararları azaltmak için;
• Üretim kalitesinde yüksek bir standart sağlamak, denetim mekanizmalarını etkili işletmek gerekir. Dolayısıyla devlete, yerel yönetimlere, meslek odalarına, sivil toplum kuruluşlarına, mimar, mühendislere ve medyaya çok büyük sorumluluk düşmektedir.
• Yukarıda sayılan bütün unsurları denetleyecek, standartları yüksek tutmaya zorlayacak olanlar; bilgili, bilinçli ve sorumlu bireyler olmalıdır. Yurttaşlar sadece tüketici değildir. Deprem kayıplarından bireyler de doğrudan doğruya sorumludur.
Sonuç olarak,
• Depremden korunmanın ilk ve tek yolu, bilgili, bilinçli, sorumlu yurttaşlar yetiştirmektir. Bütün bunların başarılabilmesi için de afet eğitimine okul öncesinden başlanmalıdır.
• Çağdaş eğitimin gereği olan düşünme, araştırma, irdeleme ve tartışma yeteneklerini geliştirmek için eğitim programlarında yeniden düzenleme yapılması zorunludur.
• Geçmişte yaşanan can ve mal kayıplarına yol açan büyük depremlerden ders alınarak öncelikle deprem olmadan yapılması gereken çalışmaların tamamlanması halinde deprem zararlarının en aza indirilmesi büyük ölçüde eğitim çalışmalarına verilecek ağırlıkla mümkün olacaktır.
Birey ve toplumun deprem konusunda eğitilip bilinçlendirilmesi öncelikle örgün eğitim sistemi tarafından gerçekleştirilmeli, aynı zamanda yaygın eğitim yoluyla örgün eğitim dışında kalan geniş halk kitlesinin eğitimine önem verilmelidir.
]]>
TARTIŞMA NEDİR?
Tartışma, iki ve/veya çok kimsenin herhangi bir konuyu karşılıklı konuşarak, birbirini dinleyerek, eleştirerek, gerektiğinde sorular sorarak incelemesine dayanan bir öğretim yöntemidir.
Tartışma, bir öğretim yöntemi olarak tarihte çeşitli dönemlerde çeşitli öğreticiler tarafından başarıyla kullanılmış, hattâ eğitim tarihinde bu yöntemin öğretisi bile yapılmıştır.
Antikçağ Yunan toplumunda ve özellikle Atina'da Sofistler, öğrencilerini tartışmada kendi iddiasını karşı tarafa kabul ettirecek tarzda yetiştiriyorlardı. Ortaçağda Doğuda ve Batıda dinî bilimler ağırlıklı bir öğretim yapıldığı ve çoğu dinî konuda da çeşitli taraflar arasında tartışmalar çıktığı için, eğitim sistemleri de yetiştirdikleri kişileri bu tartışmalarda üstün gelecek şekilde hazırlamaya gayret etmişlerdir. Bunun için Batının Gramer, Retorik ve Diyalektik dersleri; Doğunun ise Meâni, Bediî ve Beyân dersleri Ortaçağ üniversitelerinde ve medreselerinde yer almıştır.
Günümüzde ise, gerek eğitim içinde öğrencinin faaliyetlerine ve görüşlerine yer verilmesini isteyen akımlar gerekse toplumsal yönetim alanında çoğulcu demokratik yapılar egemen olduğu için, çocukların daha okulda iken tartışma yoluyla görüşlerini karşı tarafa kabul ettirmeye alıştırılması önem kazanmıştır.
Tartışma yöntemi niçin kullanılır?
a)Tartışma, birlikte yaşamanın getirdiği bir şeydir. İnsanların toplumsal hayatını geliştirir; onlarda yardımlaşma ve arkadaşlık duygularının ilerlemesini sağlar.
b) Çocukları, daha sonra yetişkin birer üye olarak katılacakları demokratik toplumun tartışmalarına hazırlar. Katılanlara, tartışma sanatını öğretir.
c) Çocukları karşıt düşünceleri tahammül ve hoşgörü ile karşılamaya alıştırır. Bu arada çocukların eleştiri yapma ve eleştirileri hoşgörü ile karşılama yetenekleri de gelişir. Öğrenci kendini kontrol etmeyi, disiplinli davranmayı öğrenir.
) Çocuklarda sorumluluk duygusu geliştirir; kendi haklarını nazik bir şekilde savunmayı öğretir. Kişilere, haklı oldukları konularda bile kırıcı olmamayı, nazik olmayı öğretir. Tartışma grupları içinde öğrenciler aidiyet, arkadaşlık, dayanışma gibi yüksek sosyal duyguları öğrenir ve geliştirirler.
e) Tartışma, öğrencilerin dil gelişimlerini sağlayan en iyi yöntemlerden biridir. Öğrenci bu yöntem sayesinde hem karşısındakilerin konuşmasını doğru anlamayı hem de kendi duygu, düşünce ve deneyimlerini en doğru ve etkili şekilde anlatmayı öğrenir.
) Bu yöntem, bir öğretmenin öğrencilerini tanımasının en doğru ve etkili yollarından biridir. Tartışmaya katılan öğrenciler hem bilgilerini hem de zeka ve diğer birçok ruhsal ve sosyal yeteneklerini berrak bir şekilde ortaya koyarlar.
g) Tartışma yöntemi, geleneksel derse bir canlılık getirir. Burada herkes gönüllü olarak derse katılmaya ve kendini ortaya koymaya çalışır. Geleneksel yöntemlerdeki öğretmenden öğrenciye doğru tek yönlü ve otoriter bilgi akışı yerine, çocuktan çocuğa çok yönlü ve demokratik haberleşme ve bilgi akışı sağlanmış olur.
h) Tartışma yöntemi, öğrenme ilkelerine uygudur. İlgi uyandırma, alıştırma, pekiştirme gibi öğrenme ilkeleri burada sıkça kullanılmaktadır. Konuyu çözümleme, kavrama, yorumlama, problem çözme gibi noktalarda öğrencilere yardımcı olur.
]]>
Beyin Fırtınası Nedir?
Bir grubun üyelerinin belli bir zaman zarfında
bir konuya çözüm getirmek, karar vermek ve
hayal yoluyla düşünce ve fikir üretmek için
kullandıkları yaratıcı bir tekniktir.
Çok sayıda fikri bir grup insandan, kısa sürede elde etme tekniklerinden biridir.
Beyin fırtınası nasıl ortaya çıkmıştır?
XX.Yüzyılda yaşamın gittikçe karmaşık bir hale gelmesi, eğitim sistemlerinin öğrenciye kazandırması gereken nitelikler arasında yaratıcılık ve problemler karşısında farklı çözüm ve alternatifler getirebilme becerilerini ön plana çıkarmıştır.Bu becerilerin öğrencilere kazandırılabilmesi için, sınıf ortamında kullanılabilecek tekniklerden birisi de beyin fırtınası tekniğidir.
Amerikalı bir reklamcı olan Alex Osborn tarafından geliştirilen beyin fırtınasının geçmişi, 1930’ lara kadar dayanmaktadır. Osborn’ un bir yöneticilik tekniği olarak geliştirmiş olduğu bu teknik, zaman içinde bir öğretim yaklaşımı haline gelmiş ve geçen asrın sonlarında gelişmiş ülke eğitim sistemlerinden sıkça kullanılmaya başlanmıştır.(Rawlinson, 1995)
Bu teknik iki bölümden oluşur:
v Fikir üretme
v Fikirleri değerlendirme
Fikir üretme aşamasında grupta problem çözmekle görevlendirilen üyeler mümkün olduğu kadar çok fikir ileri sürerler.Akıllarına geleni söylerler.Fikirler ile ilgili yorum, yargılama, eleştiri yapılamaz, düşünceler yönlendirilmez, fikirler tahtaya ya da kağıtlara yazılır; oturumun sonunda genel bir değerlendirme yapılır.
Doğal konuşma yapılır.Neşeli bir ortam oluşturulur.İyi-kötü, doğru-yanlış gibi yargılamalar kullanılmaz.Fikirlerin niteliğinden çok niceliği önemlidir.
Fikirlerin değerlendirilmesi aşamasında ise katılımcıların fikirleri sınıflandırılır, yeni ilişkiler kurulmaya çalışılır ve değerlendirme yapılır
Uygulamadan önce nelere dikkat edilmeli?
ü Öğrencilerin seviyesi önemlidir. Seçilecek konular, öğrencilerin seviyesine uygun ve ilgisini çeken problemler arasından seçilmelidir.
ü Öğrenciler, hakkında fikir ve bilgi sahibi olmadıkları problemlerle karşı karşıya bırakılmamalıdırlar.
ü Bu teknikle, herhangi bir problem hakkında fikir üretmeye başlamadan önce, konu çok açık ve net bir biçimde öğrenciye takdim edilmelidir.
ü Konu tartışılmaya başlanmadan önce, konuşulanları not edecek bir veya birkaç kişi seçilir.
Kalabalık ortamlarda tartışmayı yönetecek bir liderin bulunması da gerekmektedir
Uygulamada Dikkat Edilecek Noktalar :
q Yapılacak olan tartışmanın hedefi açıklanmalı ve problem tanımlanmalıdır.
q Çalışma grubunun altı kişiden az, on iki kişiden
çok olmaması beklenir.
q Sürenin belirlenmesinden sonra, bütün çözüm yolları eleştirilmeden ve üzerinde konuşulmaksızın yazılmalıdır.
q Her fikir; çılgınca, mantıksızca, aptalca, uygun değil veya tekrar ediliyor gibi görülse bile kabul edilir.
q Grup üyeleri eğer sıra kendilerine geldiğinde söyleyecek fikirleri yok ise "beni geçin" der.
q Oturumlara izleyici ya da konuk alınmamalı ve süreç herhangi bir kayıt cihazına kaydedilmemelidir.
q Tartışma sonunda, ortaya konan fikirler eleştirilmeli, analiz edilmeli ve değerlendirilmelidir.Değerlendirme sonunda, çözüm yolu bulunmaya çalışılmalıdır.
q Yapılan çalışma sonucunda elde edilen sonuca bakılarak, tartışmaya devam edip edilmeyeceğine karar verilmelidir.
q Beyin Fırtınası Tekniğinin Yararları
q 1.Öğrencilerin heyecanlı bir ortamda yaratıcı fikirler
q ortaya koymalarına zemin hazırlar.
q 2.Öğrencilerin yaratıcılığını geliştirebilir.
q 3.Sınıf atmosferini daha canlı ve zevkli hale getirebilir.
q 4.Öğrencilerin duygularını daha rahat ifade etmelerine olanak sağlar.
Beyin Fırtınası Tekniğinin Sınırlılıkları
• Kalabalık sınıflarda uygulanması zordur.
• Öğretmenin sınıf ortamında aktif olup sınıfı yönlendirememesi durumunda istenilen sonucu vermeyebilir.
• Uzun zaman alabilir.
Duyuşsal ve bilişsel özelliklere yönelik bir teknik olduğundan psikomotor etkinliklerde uygulanması zordur
Beyin Fırtınasını Ne Zaman Kullanabiliriz?
• Amaçlar belirlenirken,
• Öğretmen/öğrenci katılımını sağlamak için,
• Öğrenci/personel/veli fikirleri arasından öncelik taşıyanların belirlenmesinde,
• Fazla sıklıkla toplanmayan gruplarda fikir üretiminde,
Büyük değişim yaratacak fikirleri ortaya çıkarmada
• Personele görüşlerini açıklama fırsatı tanımada,
• Eleştiriyi formülleştirmede,
• Görüş birliğine ulaşmada,
• Gelişim hedeflerinin belirlenmesinde,
• Problem çözümünde,
• Yaratıcı fikirler üretmede
• Beyin fırtınasında yol gösterici unsurlar:
• 1. Değerlendirmenin sonraya bırakılması 2. Serbest bir ortam 3. Miktar 4. Çaprazlama – Geliştirme
DEĞERLENDİRMENİN SONRAYA BIRAKILMASI Herkesin - seans yöneticisi de dahil - düşüncelerin değerlendirmesini yapmayı seansın bitiminden sonraki bir zamana bırakması gerektiği anlamına gelir . Seans sırasında katılımcı , ne kendi ne de başkasının fikri üzerine değerlendirme yapamaz . Grup yöneticisi bu gibi durumlara izin vermemelidir .• SERBEST BİR ORTAM Katılımcıların kendilerine koydukları sınırları kaldırmaları ve akıllarına geldiği gibi konuşabilmeleri anlamına gelir . İyisiyle kötüsüyle , akla uygun olanıyla olmayanıyla , bütün fikirler hesaba katılır ve kaydedilir .
• MİKTAR Seans sırasında ortaya fikirlerin değerlendirilmesinin sonraya bırakılmasıyla kalite tartışması da ertelenmiştir . Katılımcılardan , niteliğine bakılmaksızın mümkün olduğu kadar çok sayıda düşünce ortaya koymaları istenir.
ÇAPRAZLAMA – GELİŞTİRME Katılımcıların öteki katılımcılar tarafından ortaya atılan düşünceleri ele alıp geliştirebilmeleri anlamına gelir . Katılımcıların seans sırasında ortaya attığı fikirler dokunulmaz değildir . Bu fikirlerin sadece sahipleri tarafından geliştirilmemesidir . Başka birinin düşüncesi sizin aklınıza başka bir şeyin gelmesini sağlıyorsa onu söyler , geliştirir ve ileri götürürsünüz .
Bu kurallar seans boyunca hep göz önünde bulundurulmalıdır . Seans yöneticisi bu dört temel ilkeyi gruptaki herkese anımsatabilmeli ve kurallara herkesin uymasına sağlayacak kadar özgüvenli bir tavır sergileyebilmelidir .BEYİN FIRTINASININ KADEMELERİ
1.Sorunun belirlenmesi ve tartışılması
2.Sorunun yeniden tanımlanması 3.Yeni tanımlardan birinin temel alınması 4.Isınma turu 5.Beyin fırtınası 6.En akla gelmeyecek düşünceSORUNUN TANIMLANMASI VE TARTIŞILMASI
Seansa katılan herkesin , sorunun ayrıntılarını bir ölçüye kadar bilmesi beklenir . Topluluk içindeki üyelerin o sorun hakkındaki bilgileri değişik düzeylerde olabilir . Bu aşamada sorunun tanımlanması ve tartışılması , konuya daha az hakim olanlara sorunun niteliği hakkında belli bir bilgi vermek için kullanılır . Bu bilginin minimum miktarda olması önemlidir . Zira derinlemesine bilgisi olmayan katılımcılardan beklenen , yalnızca sorunu anlayacak kadar teknik ayrıntı bilmeleri , fikir oluşturmalarını engelleyecek kadar ayrıntıya boğulmamalarıdır . Görüleceği gibi , beyin fırtınası seansı farklı disiplinlerden gelenlerin beraber çalışmasıyla oluşturulur .
Katılımcılardan bazıları , doğrudan doğruya , sorunla teknik açıdan ilgilidirler . Farklı alanlardan gelen diğer katılımcılar ise bu aşamada bir tanıtım bilgisine gereksinim duyarlar .
Sorunun tanımlanmasına ve tartışılmasına ayrılan süre kısa tutulmalı ve on dakikayı aşmamalıdır . Bu aşamada analitik yaklaşımlı sorulardan ve çok fazla ayrıntıya girmekten kaçınılmalıdır . Sorun seansın düzenlenmesini isteyen kişi tarafından veya sorun hakkında bilgisi olan biri tarafından anlatılmalıdır . Çalışmanın yapılmasını isteyen kişi sorunu belli bir biçimde görmektedir ve soruna kendi gördüğü biçimiyle bir çözüm bulunmasını arzu eder . Soruna farklı yaklaşımlar , bir sonraki aşama olan “Sorunun Yeniden Tanımlanması “ aşamasında ele alınacaktır ve görüşlerin belirtilmesinin yeri o aşamadır .Düz anlatım ve tartışmada kullanılan bu teknikler sayesinde öğretmen, öğrencilerini daha yakından tanıma fırsatı bulur ve onlara hangi açılardan yaklaşması gerektiğini bilir.İçe dönük, sessiz ve kendisini yeterli şekilde ifade edemeyen öğrencileri cesaretlendirerek katılımı artırır.Böylece öğretmenin dersi zengin bir içerikle işlemesi sağlanır; bu da öğretmenin liderlik yönünü güçlendirir
]]>Daha çok yaratıcı düşünme becerileri olarak da tanımlanır. Çalışanların sorunlara ve çözümlere nasıl yaklaştıklarını ve nasıl yeni "bağlantılar" oluşturabileceği kapasitesi ve becerilerini gösterir. Çalışanların değişik ilgi alanları, farklı alanlardaki bilgilerin birleştirilmesi ve farklılaştırma yaratıcılığı artırır. Düşünme becerilerinin üzerinde durulması gerekilen en önemli konu "sabır becerisidir". Düşünme becerileri ile sorun çözmede izlenebilecek yöntemlerin başında "Altı Şapkalı Düşünme Tekniği" ile çözüm gelmektedir. Sosyal bilgiler
Örneğin, bir sorunun incelenmesi ve çözüm üretilmesine dair bir toplantı düzenlenecek olursa, böyle bir toplantıda, çözüm için, Altı Şapkalı Düşünme Tekniğinin kullanılması mümkündür. Önce sorun incelenir, sonra çözüm önerileri üretilir ve daha sonra eleştirel değerlendirmelerin sonucunda uygun çözüm seçilir. sosyal bilgiler
Toplantı, herkesin, Mavi şapkanın toplantıyı nasıl idare edeceğini, nasıl hedef ve amaçlara ulaşılacağını duyuracağı beklentisi ile başlar. Tartışma Kırmızı şapkanın sorunu çözümü ile ilgili fikir ve tepkileri toplama düşüncesi ile devam eder. Bu faz gerçek çözüm için kısıtların geliştirilmesi için de kullanılır. Tartışma, fikirler ve muhtemel çözümler üretmesi için Yeşil şapkaya geçer. Daha sonra tartışma, bilgi üretmeyi düşünen Beyaz şapka ile çözümleri eleştirmeyi düşünen Siyah şapka arasında gider gelir.
Herkes herhangi bir anda belli bir yaklaşıma odaklandığı için, grup, bir kişinin (Kırmızı şapka) duygusal tepki göstermesinden ya da başka bir kişinin (Beyaz şapka) objektif düşünmeye ve yine bir başka kişinin (Siyah şapka) yaklaşımlara eleştirel olmaya çalışmasından çok daha fazla işbirlikçi olacaktır.sosyal bilgiler
Düşünce ve önerilerin belirli bir düzen içinde sunulması ve sistematikleştirilmesi için kullanılan bir yöntemdir.
“Şapkalar” düşüncelerin ayrıştırılması için kullanılan bir semboldür.
Şapkaların rengi değiştikçe rengin simgelendiği düşüncelerin belirli bir düzen içinde aktarılır
Düşünürün her seferinde sadece bir şeyle uğraşmasını sağlayarak düşünme faaliyetini sadeleştirmektir.Altı şapkalı düşünme tekniği ile düşünür duyguların, mantığın, bilginin ,umut ve yaratıcılığın hepsine aynı anda dikkat etmek yerine onlarla ayrı ayrı ilgilenebilme olanağı sağlar.sosyal bilgiler
. Gerekli düşünme biçimlerine istenildiği anda geçiş yapmayı sağlamaktır.
Düşünme şapkalarının bir tür kısaltılmış talimatlar olduğu söylenebilir.
Altı şapka kavramından en fazla yararın sağlanabilmesi için herkesin
oyunun kuralları hakkında bilgi sahibi olması gerektiği açıkça ortadadır.
Altı şapkalı kavram, ancak insanlar arasında bir tür ortak dil haline
geldiğinde verimli olacaktır.Sosyal bilgiler
Kısacası altı şapkalı düşünme tekniğinin ana amaçları;
düşünme sürecine odaklanıp geliştirmek
yaratıcılığı cesaretlendirmek, paralel ve lateral düşünme
iletişimi iyileştirme
karar verme sürecini hızlandırma
tartışmalardan kaçınma
sosyal bilgiler
alıntı
6.Şapkalı düşünce tekniği ile ilgili 6. sunumu indirmek için buraya tıklayınız
]]>
ÖĞRENME STİLLERİ
Öğrenmek ve öğretmek için bir çok yol vardır. Herkes öğrenebilir ama herkes aynı şekilde öğrenmez. Bütün çocuklara uyan bir öğrenme stili yoktur. Herkesin en iyi öğrendiği yolu bulup o yolu açmalı ve orada ilerlemeyi kolaylaştırmalı.
Bir öğrencinin öğrenme stilini belirleyerek gerekli düzenlemeleri yapmak öğrenci başarısını arttırır.
Gerekli düzenlemelerin başında her öğrenme stiline uygun öğretim malzemesi ve öğretim stratejisi hazırlamak gelir.
Her öğrencinin en iyi öğrendiği yol, onun öğrenme stilidir. Bir öğrencinin algılamasını, çevredeki diğer insanlarla ilişkilerini ve öğrenme çevresindeki davranışlarına etki eden bilişsel, duyuşsal ve fizyolojik yapısı, onun öğrenme stilini belirler.
İyi veya kötü öğrenme stili yoktur. Önemli olan her öğrenciye en uygun şekilde öğreneceği stille öğretmektir.
İnsanların farklı öğrenme ve farklı bilgi işleme sistemlerine sahip olduğunu, dolayısıyla farklı öğrenme stillerine sahip olduğunu belirtiyor. Öğretmen, karşısındaki öğrencilerin farklı öğrenme stillerine sahip olduğunu bilecek, hatta hangi öğrencinin hangi stille daha iyi öğrendiğini bilecek ve ona göre ders sunumu yapacak.
Herkesin farklı düşünme ve öğrenme biçimi vardır. Bunu öğrenmek için öğrenme olgusundaki işlemlere bakmak gerekir: cognition (bilgi kazanma), kavramsallaştırma (bilgi işleme), motivasyon, karar verme stili, değerleri ve duygusal tercihleri...
Öğrenme stili olarak görülmeyen ama öğreticilerin hemen dikkat edecekleri bazı hususlar vardır.
İnsanlar genellikle dört yoldan bilgi edinirler:
Görsel: Görerek ve okuyarak öğrenmeyi tercih edenler. Kendi kendine okuyarak öğrenirler, renkli temsil, grafik ve haritaları tercih ederler;
İşitsel: İşiterek, dinleyerek ve tartışarak öğrenmeyi tercih ederler;
Kinestetik: Bazılarının aklında hareket enerjisi daha iyi kalır. Bunlar öğrenecekleri şeylerle fiziksel temas kurarak, yaparak öğrenirler; Tactil, kişinin el ile duyumsamasına dayanır. Kinestetik gezme, pandomim, dramatize etme vs yi kapsar.
Sosyal: Bazı öğrenciler de başkalarıyla sosyal etkileşim (interaksiyon) halinde daha iyi öğrenir
Öğrencilerin bu dört tip öğrenmeden hangisine yatkın olduğu (bilgi alma ve işleme yönünden) tespit edilirse, ona göre öğretim materyali hazırlanabilir
Bir öğrencinin bu tiplerden hangisine girdiğine karar vermek için basit gözlemler yapmalıdır: Öğrenci gün boyu şarkı söyleyerek dolaşıyor ise işitsel, öğrenci öğrendiği her şey hakkında sizinle konuşmak istiyorsa sosyal, parlak resimli kitaplar ilgisini çekiyorsa görsel, bütün bunların dışında çok hareketli bir çocuk ise kinestetik bir öğrenici olabilir.
Öğrenme stili; Türkiye’de ve Dünya’da, eğitim alanında önemli kavramlardan biri haline gelmiştir. Öğrenme stili kavramının bu derece popüler olmasının pek çok sebeplerinden bahsedilebilir.
Bunlardan bazılarını şu şekilde sıralamak mümkün olabilir:
Bireysel farklılıklara önem vermesi
Öğrenme farklılıklarının ortaya koyabilmesi
Yapılan pek çok araştırmada öğrenme stili kavramına yapılan atıflar
Pek çok araştırmacının öğrenme stili/ stilleri konusunda çalışması
Çok yönlü bir kavram olması
Eğitim sahasında pek çok öğrenme stili modelinin bulunması( Kesercioğlu, 2005 (ed.))
Öğrenme stili kavramı; bireyin bilgiyi alma, yorumlama, düzenleme ve düşünme biçimlerini ve özelliklerini ifade etmektedir. Bazı öğrenciler; grup çalışmalarında başarılı olurken, bazıları da bireysel çalışmayı tercih edebilirler. Öğrencilerin bir kısmı, bilgiyi okuyarak doğrudan özümleme yoluna giderken, bazıları da bilgiyi aktif olarak işlerler.
Herhangi bir öğrenme stilinin; diğerlerinden daha iyi olduğunu söylemek doğru olmaz ve iyi bir öğrenme için tek bir öğrenme stili de yeterli değildir. Öğrencilerin öğrenme stillerinin belirlenmesi; üç nedenden dolayı önemlidir. Birincisi; öğrencilerin öğrenme stillerinin belirlenmesi, öğrenciler arasında gözlenen bireysel farklılıkların anlamlandırılmasını ve anlaşılmasını kolaylaştırabilir. İkincisi; öğrenme stillerinin belirlenmesi sonucunda, öğretim sürecinde farklı yeteneklere sahip öğrenciler için uygun öğretim stratejileri kullanılabilir. Üçüncüsü ise; farklı öğrenme stillerinin varlığının bilinmesi, öğrencilerin bu öğrenme stillerine ilişkin bilgilerini arttırmalarına yardımcı olabilir.
(Özdemir; Yalın ve Sezgin, 2004)
Bu tanımlar öğrenme stillerinin farklı her bir boyutunu vurgulamaktadır. Her ne kadar öğrenme stillerinin bireyden bireye farklılaştığı ve öğrenmede önemli bir etken olduğu kabul edilse de, öğrenme stillerinin doğası konusunda çok farklı yaklaşımlar söz konusudur. Bunun temel nedeni, bireyin öğrenme stilinin farklı boyutlarının olması ve kuramcılarının bunlardan birisi üzerinde odaklanmasıdır. Bireyin etkin öğrenme stilinin boyutları farklı biçimlerde sınıflandırılmaktadır.
(Ekici, 2003)
Bilişsel Boyut: Bilgiyi alma, işleme, depolama, kodlama ve kodları çözme biçimini ifade eden öğrenme stili modelleri.
Duyuşsal Boyut: Güdü, dikkat, denetim odağı, ilgiler, risk almaya isteklilik, sebat, sorumluluk ve sosyal hayatta hoşlanma gibi alanlarla ilgili kişilik özellikleri ve heyecansal özellikleri vurgulayan öğrenme stili modelleri.
Fizyolojik Boyut: Duygusal algı(görsel, işitsel, kinestetik,dokunma ve tat alma ile ilgili), çevresel nitelikler(gürültü düzeyi, ışık, ısı ve oda düzeni), çalışma sırasında yiyecek ihtiyacı ve gün içinde optimum öğrenmenin gerçekleşeceği zaman dilimini vurgulayan öğrenme stili modelleri.
]]>
MEDYA OKURYAZARLIĞI DERSİNDE ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME
Medya okuryazarlığı, çeşitli formlarda iletişim kurma, analiz etme, değerlendirme ve üretme yeteneği olarak tanımlanmaktadır. Medya okuryazarlığına sahip olan bir kişi kitaplarda, gazetelerde, filmlerde, internette, video oyunlarında, radyolarda, televizyonlarda, müziklerde gördükleri, duydukları ya da okudukları hakkında eleştirel ve yaratıcı düşünebilir, analiz yapabilir ya da kendisi yeni ürünler, mesajlar ortaya koyabilir.
Medyanın sadece çocukların değil, yetişkinlerinde hayatlarında önemli bir yer tuttuğu düşünüldüğünde, medya okuryazarlığı dersi sınıf içinde uygulanan öğretim programı ile sınırlı değildir. Öğretim programı dışında kalan çeşitli okul dışı aktivitelerlede medya okuryazarlığına ilişkin bilgi, yetenek ve beceriler öğretilebilir, geliştirilebilir. Bu dersteki temel amacın sene sonunda karne notu vermek değil, yaşamında önemli bir yer tutan medyaya karşı geleceğin yetişkinleri ve ebebeynleri olacak olan, öğrencilerde ciddi bir farkındalık geliştirmek olduğu düşünülürse, bu derse ilişkin bilgi, beceri ve yeteneklerin kazanılıp kazanılmadığının değerlendirilmesinde Performansa dayalı değerlendirme yaklaşımının kullanımı yerinde olacaktır.
OTANTİK DEĞERLENDİRMENİN AMACI
Toplumlar teknoloji çağından bilgi çağına geçmektedir. Bu gelişim toplumun ve iş dünyasının bireylerden bekledikleri yeterliliklerin farklılaşmasına neden olmuştur. Okulların öğrencilere temel bilgi ve becerileri kazandırmalarının yanısıra, eleştirel, yaratıcı düşünme, problem/sorun çözme, iletişim kurma, kendine güven, plan yapma, işbirlikçi çalışma vb. bilgi ve becerilerinde öğretmesini zorunlu kılmaktadır.
Sadece geleneksel ölçme ve değerlendirme araçları olarak adlandırılan, çoktan seçmeli maddelerden, eşleştirme maddelerinden, doğru/yanlış, boşluk doldurma maddelerinden ya da açık uçlu sorulardan oluşan yazılı, sözlü sınavlar ya da testlerdeki performanslarına bakarak öğrencilerin sahip olduğu bilgi, beceri ya da yetenekler hakkında fikir edinmek ve yargıda bulunmak doğru ve yeterli değildir. Temel bilgi ve becerilerin yanısıra sınıf içi etkinliklerde ya da yıl sonu değerlendirmelerinde öğrencilere kazandırılması hedeflenen daha üst düzey bilgi, beceri ve tutumların değerlendirilmesine en uygun araçlar olarak tanımlanan Performans değerlendirme, Performansa dayalı değerlendirme ya da diğer bir adıyla alternatif değerlendirme araçlarından da dengeli bir şekilde yararlanılmalıdır.
Öğretmenler Performans değerlendirme ve geleneksel değerlendirme arasında seçim yapmak zorunda değillerdir. İkisinin birleştirilmesi ihtiyaçları en iyi şekilde karşılayabilir. Eğer bir şoför seçmeniz gerekiyorsa, sadece uygulama sınavını geçen kişiyi mi, yoksa sadece yazılı sınavı geçen kişiyi mi seçmeliyim? şeklinde düşünmeden her iki sınavda da başarılı olan kişiyi seçmeyi tercih edersiniz. Seçtiğiniz şoför hem araba kullanma hakkında gerekli bilgilere sahip olmalı (bu geleneksel yollarla test edilebilir) hem de iyi araba kullanmalıdır (bu da Performansa dayalı değerlendirme ile test edilebilir).
OTANTİK DEĞERLENDİRME NEDİR?
Performansa dayalı değerlendirme, farklı şekillerde adlandırılmaktadır: alternatif değerlendirme, Performans değerlendirme, doğrudan gözlem yolu ile değerlendirme, bu değerlendirme yaklaşımına verilen diğer isimlerdir. Adına ne denilirse denilsin, Performansa dayalı değerlendirme; öğrencilerden temel bilgi ve becerilerinin uygulamalarını göstermeleri için gerçek yaşama ilişkin birtakım görevleri yerine getirmelerinin istendiği bir değerlendirme türüdür (Jon Mueller). Performansa dayalı değerlendirme öğrencilerden yetkinlik kazandıkları bilgi ve becerileri uygulamak için belirli yeterlilikleri, gerçek yaşamla ilişkilendirilmiş görevleri yerine getirirken göstermelerinin istenmesi olarak da tanımlanmaktadır (Stiggins,1987).
Performansa dayalı değerlendirme ya da Performans değerlendirme ya da alternatif değerlendirme, öğrencilerin yerine getirmeleri gereken bir görev ve bu görevi yerine getirirken öğrencilerin performanslarını değerlendirmek için kullanılan bir puanlama aracından (dereceli puanlama anahtarı, derecelendirme ölçeği, kontrol listesi vb.) oluşmaktadır.
Medya Okuryazarlığı Dersinin değerlendirilmesinde kullanılabilecek performans görevi, ürün ve puanlama araçlarına ilişkin örnekler aşağıdaki tabloda sunulmuştur:
DEĞERLENDİRME NASIL OLMALIDIR?
l Yaratıcı Performanslar: Sergi, Sözlü Sunum, Drama, Dans, Şarkı Söyleme, Resim yapma, Otantik Ürünler
Öğrencilere kinestetik, sanatsal, müziksel, uzamsal vb. ilişkin anlamalarını ve becerilerini gösterme imkânı sağlar. Öğrencilerin farklı terminoloji gerektiren kavramlara ilişkin anlamalarını göstermelerine imkân sağlamak için yaratıcı performanslar kullanılabilir. Öğrencilerin grup problem çözme becerisini ve işbirliğini kullanmalarını değerlendirmek için işbirlikçi yaratıcı performans görevleri (drama, dans, şarkı, vb) kullanılabilir. Öğrenciler yaratıcı performans görevlerini sergilerlerken teknoloji kullanımı konusundaki yeterliliklerini göstermeleri konusunda teşvik edilmelidirler (sözlü sunum, dans, sergi, otantik ürün, drama vb.). Öğrencilere yaratıcı performans görevlerini yerine getirirken kendi bilgilerini göstermek için farklı öğrenme ve iletişim becerilerini kullanma fırsatı sağlanmalıdır. Otantik ürünler, sergiler vb. performans görevleri katılımcılık ve kendi öğrenmelerinin sorumluluğunu almak gibi konularda öğrencileri motive eder.
l Yazılı Görevler
Öğretmen tarafından öğrencinin ilerlemesi, öğrencilerin plan yapma, organize etme ve üretme becerileri hakkında bilgi veren yazılı ürünlerin toplanmasıdır. Bunlar bireysel ya da grup temelli olabilir. Yazılı raporlar sunularla birleştirilebilir ya da ayrı olarak değerlendirilebilir. Bu içerik, beceri gelişimi, göreve karşı öğrencilerin tutumunun yanı sıra yazılı materyalin oluşturulması sırasındaki öğrenme süreçlerini değerlendirmek için kullanılabilir. Araştırma raporları, makaleler, kompzisyonlar, denemeler, şiirler vb.
l Sunular
Sunular öğrencilerin bildiklerini ve kavradıklarını sözlü olarak diğer insanlarla aktarma yeterliliklerinin değerlendirilmesinde kullanılabilir. Ayrıca, öğrencilerin topluluk önünde konuşma, düşüncelerini, görüşlerini paylaşma ve savunma, sözlü ve sözsüz iletişim öğelerini kullanma gibi beceri ve yeterliliklerinin değerlendirilmesinde etkili ölçme ve değerlendirme araçlarıdır. Sunular bireysel ya da grup çalışması şeklinde olabilir. Bunlar yazılı ödevlerle de birleştirilebilir
l Ev ödevi
Ev ödevleri öğrencinin sınıf dışında tamamlaması gereken çalışmalardır. Sınıfta işlenecek konu hakkında bilgi toplamak ve önceden hazırlık yapmak da ödev olarak tanımlanabilir. Bu görevler verilen metni okuma, konu hakkında araştırma yapmak ya da sınıfta etkinlik sırasında kullanılacak materyalleri toplamak gibi etkinlikleri içerir
l Öz Değerlendirme ve Akran Değerlendirme
Öz değerlendirme ve akran değerlendirme öğrencilere öğrenmelerinin daha fazla sorumluluğunu almalarını sağlamaktadır. Öz değerlendirmede öğrenci kendi etkinlikleri hakkında düşünerek öğrenme hakkında öğrenirler. Akran değerlendirmede öğrenci diğer öğrencilerin etkinliklerine ilişkin düşünceleri ile öğrenmeyi öğrenir
]]>Medya Okuryazarlığı Dersi Öğretim Programının genel amaçları şu şekilde belirlenmiştir: Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;
1. Medyayı farklı açılardan okuyarak yaşadığı çevreye duyarlı, ülkesinin problemlerini bilen, medyada gördüklerini aklın süzgecinden geçirecek bilinç kazanır.
2. Televizyon, video, sinema, reklâmlar, internet gibi ortamlardaki mesajlara ulaşarak bunlarıçözümleme, değerlendirme ve iletme yeteneği eldeeder.
3. Yazılı, görsel, işitsel medyaya yönelik eleştirel bakış açısı kazanır.
4. Yazılı, görsel, işitsel medyada yer alan mesajların oluşturulmasına ve analizine dönük olarak cevap bulmaktan-soru sorma sürecine doğru bir değişimi gündeme getirir.
5. Bilinçli bir medya okuryazarı olur.
6. Toplumsal yaşama daha aktif ve yapıcı şekilde katılır. Kamu ve özel yayıncılığın daha olumlu noktalara taşınması noktasında duyarlılık oluşturulmasına katkı sağlar.
Daha sonra ise medya okur yazarlığı dersinin kazandırlması gereken değerlerinden üniteler bazında sıralanmış.
]]>Meb2in sosyal biilgiler dersi öğretim programı ile ilgili öğretmenlere yaptığı anket sonucunda ulaştığı değerlendirme raporu.
ÜNİTELERE İLİŞKİN OLARAK ANKET 2’DEKİ AÇIK UÇLU SORUYA VERİLEN CEVAPLARDA ORTAYA ÇIKAN GÖRÜŞ VE ÖNERİLER
1. Ünite: SOSYAL BİLGİLER ÖĞRENİYORUM
· Bu ünitedeki kazanımlar birkaç etkinlik içinde verilebilir. Bilgi ve araştırma içeren konuların olmaması öğrencinin dikkatini ve ilgisini azaltmıştır. Bu ünitedeki etkinlikler azaltılmalı veya bazı kazanımlar birlikte verilmelidir.
· Sosyal bilgiler 1. ünitesi mutlaka görsel unsurlarla desteklenmesi lazım (Film, CD).
· Sosyal bilgiler 6. sınıftaki “Bilimsel araştırma yapıyorum” etkinliği 6. sınıf öğrencisinin kavrayabileceği sadelikte değil.
· Sosyl bilgiler 6. Sınıftaki 4. kazanım, 2. ve 3. kazanımdan önce verilse daha iyi olabilir.
· Sosyal bilgiler 4. kazanım yeniden gözden geçirilmelidir. Gerekçeli açıklama zümre tutanağında yer almaktadır.
· 4. kazanım için daha basit etkinlik verilebilir.
· Bu ünite etkinlikleri arasında kopukluk olduğunu düşünüyorum. Bir de bazılarının sıraları değişmeli. Örneğin; ikinci etkinlik başta olmalı.
· “Atatürk’ün ülkemizde sosyal bilimlerin geliştirilmesi için yaptığı uygulamalara örnekler verir” kazanımı için gezi konulabilir. Çünkü görsellik önemlidir. Bu kazanım konuyla tam olarak örtüşmüyor.
· Küçük yerleşim birimlerinde, ünitede öngörülen öğrenme etkinliklerini çevre imkânlarına uyarlamada sorunlar yaşanıyor.
· Sosyal bilgiler 6. Sınıf müfredatındaki olgu-görüş etkinliğinin Türkçe dersine aktarılması gerekir.
· Sosyal bilgiler 6. sınıf “Neden oldu?” ve “Atlantis’ten gelen çocuk” için verilen süreler yetersiz.
2. Ünite: SOSYAL BİLGİLER YERYÜZÜNDE YAŞAM
· Sosyal bilgiler 1. kazanım için verilen etkinlik örneğinde (Haritalar ne işe yarar?);
Ölçekler ile kıtalar ve okyanuslar konuları mutlaka birbirinden ayrılmalıdır. Ayrıca burada ölçekler ile ilgili olarak neyi, ne kadar vermemiz gerektiği belirtilmemektedir.
Aynı durum kıtalar ve okyanuslar için de geçerlidir. Çünkü burada kıtalar ve okyanusların yerinin haritalarda gösterilmesinin sağlanması için, öğrencilere bazı kavramları vermek gerekmektedir (Meridyen, paralel, kanal, boğaz, körfez, ekvator, v.b.)
· Sosyal bilgiler 2. kazanım için verilen etkinlik örneğinde belli başlı iklim türlerinden hangilerine ulaşılacağı konusunda bir kesinlik yok.
Bu ünitede bilgi ve araştırma daha ön planda yer alıyor olmasına rağmen etkinlikler kazanımları tam olarak karşılayamıyor. Ülkemizden 7 Renk ve Anadolu’da İz Bırakanlar dışındaki etkinliklere yeterli süre ayrılmamıştır. Etkinliklerin uygulanması tahmin edilenden daha fazla zaman almaktadır.
· Sosyal bilgiler etkinlikler arasında bütünlük sağlanmalı. CD ve film desteği şart. İlkçağ uygarlıklarıyla ilgili CD eksikliği var. Görsel materyal sağlanmalı.
Bu ünitede önce 3. kazanım sonra 2. kazanım verilse daha iyi olabilir.
· Sosyal bilgiler etkinlik örnekleri “ölçeklerle ilgili kazanımı” gerçekleştirmek için yetersiz.
· Sosyal bilgiler Matematik programıyla bu ünitenin paralel olması gerekirken, zaman olarak bu sağlanmamış. Öğrencilerin ölçekleri anlamak için gerekli hazır bulunuşluğa sahip olmadığını görüyoruz.
· Sosyal bilgileri konuları rasında kopukluk olmaması için, Tüm Anadolu uygarlıkları hakkında kısa bilgiler verilmeliydi.
· Sosyal bilgiler çatalhöyük’le ilgili taslak kitap sayfa 202’deki tarih şeridinde kronolojik olarak sıralanması istenen olaylar daha belirgin olsaydı iyi olurdu. Örn: Tarih çağlarıyla ilişkili olarak verilseydi daha belirgin olurdu
· Sosyal bilgiler “Haritalar ne işe yarar?” etkinliğinde, haritalarda uzunluk hesaplamaları yanında alan hesaplamaları da işlenmelidir.
· Sosyal bilgiler Anadolu uygarlıklarının temel özelliklerini yansıtan etkinlikler hazırlanmalıdır.
· Bu ünitede, Anadolu’da kurulan uygarlıklara ilişkin olarak Frig, Urartu, Lidya, İyon, Bizans gibi uygarlıklar için de etkinlikler hazırlanmalı.
· Sosyal bilgiler “Bir yaşam bir uygarlık” etkinliği öğrencilerin özel yeteneklerini sergileyebilecekleri bir etkinlik. Diğer etkinliklerinde bu yönde olması gerekir.
3. Ünite: SOSYAL BİLGİLER ÜLKEMİZİN KAYNAKLARI
· Sosyal bilgiler öğrencilere yaptırılan grup çalışmaları, zaman yeterli olmadığı için uygulanamamaktadır.
· Sosyal Bilgiler kazanımlar çok geniş kapsamlı ve süre yetersiz. Mesela, “madenler” dediğimiz zaman, sanayii de yanında belirtmemiz gerekiyor.
· Sosyal bilgiler tablo ve Grafik konusunda etkinlik örnekleri yetersiz.Nasıl oluşturulacağı ifade edilmemiş.
· Sosyal bilgiler Madenler, sanayi kolları gibi unsurlar görsel materyallerle desteklenmelidir.
· Sosyal bilgiler Ülkemizi geliştirelim adlı etkinlik, çok yoğun fakat kazanımı gerçekleştirmek için gerekli.
· Sosyal bilgiler ülkemizin kaynakları hakkında birkaç tane etkinlik yapılmalıydı. Ekonomik sektörler incelenirken, ülkemizi geliştirelim adlı tek etkinlik yerine değişik sektörler ayrı etkinlik olarak incelenmeliydi.
· Ülkemizin madenleri, sanayi ürünleri, turizm v.b. ile ilgili bütün özelliklerin bir haritada birleştirilmesi, öğrencilere karmaşık geliyor. Bunun yerine ayrı ayrı özelliklerin coğrafi dağılımı verilse, boş haritalarda öğrencilerin bunları bulmaları istense daha iyi olur.
4. Ünite: SOSYAL BİLGİLER ÜLKEMİZ VE DÜNYA
· Öğrenme alanı: Küresel bağlantılar; sayfa 278-279’daki haritalar- dünyada yoğun nüfuslu alanları eksik göstermektedir. Ayrıca, 279’daki haritanın lejantında kullanılan semboller birbirlerine çok benzediği için, öğrenci bakınca ayırt edememektedir.
5. Ünite: SOSYAL BİLGİLER İPEK YOLUNDA TÜRKLER
· Sosyal bilgileri bu ünitesinde de görsel materyal kullanımı yetersiz.
· Sosyal bilgilerin çok geniş kapsamlı kazanımlar içeren bir ünitesi. Tarih konularının, İlkçağ tarihi, İslam tarihi, Anadolu ya kadar Büyük Selçukluları içeren geniş bir yelpaze yer alıyor. Kültür ve medeniyet de işin içine girdiğinden, süre çok verilmiş olmasına rağmen yetersiz kalıyor.
· Sosyal bilgilerin bu ünitesinde yer alan destanlardan öğrencilerin çıkarım yapması güç oluyor. Destanlar öğrencilerin seviyelerinin üstünde gözüküyor.
· Bu ünitedeki kazanımlar, destanlar kullanarak verilirken gereksiz ayrıntılara girilmiştir. Dönemin yıllıkları ve seyahatnameleri ile kısa, sade ve anlaşılır olarak verilse daha uygun olur.
· Destanlar konusu işlenirken, uygun görülmeyebilecek yorumlara yer verilmiş.
“Demokrasinin Serüveni” ve “Elektronik Yüzyıl” üniteleri hakkında bilgi yoktur.
]]>
İlköğretim okulu altıncı sınıf sosyal bilgiler derslerinde öğretmenlerin en büyük bölümünün sözlü sunum, görsel çalışmalar ve ürün dosyasından (portfolyo) “Çoğu Zaman”; proje değerlendirme, drama, sözlü yoklama, yazılı sınavlar, performans ödevi, grup ve akran değerlendirmesi, özdeğerlendirme, kavram haritaları, tutum ölçeği, gözlem formu ve kontrol listesinden “Ara Sıra” yararlandıkları anlaşılmaktadır. Öğretmenlerin çoğunluğu yapılandırılmış grid’den “Hiçbir Zaman” yararlanmadığını belirtmektedir.
İlköğretim okulu altıncı sınıf sosyal bilgiler derslerinde en çok, sözlü sunum, görsel çalışmalar, sözlü sınav, yazılı sınavlar, ürün dosyası, gözlem formu ve kontrol listesinin kullanılmakta olması beklenir. Diğer yöntem ve teknikler bu derste genellikle ara sıra veya daha az kullanılabilir. Bu durum göz önüne alındığında, öğretmenlerin cevapları genelde beklenene yakın görünmektedir.
İlköğretim okulu altıncı sınıf sosyal bilgiler derslerinde öğretmenlerin büyük bölümü (%63,9) her grup üyesine ayrı ayrı not verdiğini, öğretmenlerin %38,6’sı grup üyelerine hiçbir zaman aynı notu vermediğini belirtmektedir.
Grup çalışmalarında ortak bir amaca ulaşmak esas olduğundan fevkalade haller dışında grup üyelerinin tümüne aynı puanın veya notun verilmesi beklenir. Aksi halde grup çalışmaları aracılığıyla gerçekleştirilmesi beklenen yardımlaşma, dayanışma ve benzeri önemli kazanımlar gerçekleştirilemez.
Öğretmenlerin çoğunluğu (%70,9) ölçme ve değerlendirmeler sırasında hem süreç hem de ürünleri göz önünde tuttuklarını belirtmişlerdir. Okulun özellikle öğretim yeri olduğu göz önüne alındığında, ölçme ve değerlendirmelerde genellikle hem süreç hem de ürünün dikkate alınması uygun bir yaklaşımdır.
Öğretmenler değerlendirme sonuçlarını, başta öğrenilmeyen konuları yeniden öğretmek olmak üzere verilen amaçların tümü için kullandıklarını belirtmektedirler. Öğretmenlerin bu görüşleri beklenene yakındır.
Sosyal bilgiler öğretmenlerinin üçte ikiden fazlası ölçme yöntemleri ve değerlendirme sistemini çok karmaşık bulmaktadır. Sosyal bilgiler öğretmenlerinin tamamına yakını ölçme yöntemleri ile değerlendirmenin zaman alıcı olduğunu belirtmektedirler.
]]>
Okul Yöneticilerinin Yeni Programların Uygulanmasına İlişkin Görüşleri
İnsan kaynakları ile ilgili olarak yöneticilerin çoğunluğu, yeni programların öğrencilerde yeni yaşam becerileri geliştirdiği ve kendileri için yeni planlama, düzenleme vb. çalışmaları yapma sorumlulukları getirdiğini belirtmişlerdir. Yöneticilerin, öğretmenlerin bilgi ve becerilerinin, yeni öğretim programlarında öngörülen uygulama biçimi için yeterli olduğuna ve öğretmenlerin sosyal çevreyi öğrenciler için bir bilgi kaynağı olarak kullandıklarına yönelik görüşleri aynı derecede olumlu gözükmemektedir.
Okulda fiziksel mekân ve materyal kullanımına yönelik olarak yöneticilerin %81’i derslerde çalışma kitabı, alıştırma örnekleri, çalışma yaprakları vb.nden, %85’i de harita, tablo, küre modeli, matematik araçları vb.den yeterince yararlanıldığı görüşündedirler. Ancak diğer sorulara verilen cevaplar bu derecede olumlu değildir.
]]>Öğretmenlerin büyük bir bölümü, sosyal bilgiler öğretim programı taslağını genellikle anlaşılır, programdaki açıklama ve örnekleri yeterli bulmaktadırlar. Özellikle ölçme ve değerlendirme bölümünü anlaşılır, bununla ilgili açıklama ve örnekleri yeterli bulanlar azdır. Ölçme ve değerlendirme konusu başta olmak üzere öğretmenlere yeni programı tanıtıcı nitelikte uygulamalı seminerlerin yapılması yararlı olacaktır.
· Öğretmenlerin önemli bir kısmı, öğretim programındaki etkinlik örneklerinin kazanımları gerçekleştirecek nitelikte olmadığı, kazanımların öncekiler üzerine dayandırılmış ve sonraki öğrenmelere hazırlayıcı görünmediği, ölçme ve değerlendirme araç veya yöntemlerinin kazanımların gerçekleşme derecelerini ortaya çıkaramayacağı görüşündedirler. Sosyal bilgiler öğretim programı tasarısının bu açıdan incelenmesi yararlı olacaktır. Böyle bir inceleme ile program tasarısının kusuru varsa bulunup düzeltilebilecektir. Program tasarısı bu açıdan kusurlu değilse o zaman öğretmenlerde bilgi eksikliği olduğu düşünülerek bunun hizmetçi eğitimle giderilmesi yoluna gidilebilecektir.
· Öğretmenlerin önemli bir kısmı “Öğrenilenlerin diğer derslere transferi (Ara disiplin alanlarında kullanılması sağlanmış mı? )” ve “Kazanımların diğer derslerdeki kazanımlarla bütünleşmesi sağlanmış mı?” sorularına kısmen veya hayır şeklinde cevap vermiştir. Sosyal bilgiler öğretim programı tasarısının bu açıdan incelenmesi yararlı olacaktır. Program tasarısının kusuru varsa düzeltilebilecek; kusuru yoksa öğretmenlerin bilgi eksikliği hizmetçi eğitimle giderilebilecektir.
· Öğretmenlerin yarıdan fazlası, “Öğretim programı, tüm öğretim faaliyetlerini yeterli bir biçimde planlamanıza imkân veriyor mu?”sorusuna kısmen veya hayır cevabı vermiştir. Bu konudaki yetersizliğin kaynağı belirlenerek bunun ortadan kaldırılması yararlı olacaktır.
· Öğretmenlerin dörtte üçe yakını, verilen sürelerin ünitelerdeki etkinlikler ve kazanımların gerçekleştirilebilmesi için yetersiz olduğu görüşündedir. Süre konusundaki farklı görüşlerin kaynağının belirlenerek giderilmesi yararlı olacaktır.
· Öğretmenlerin önemli bir bölümünün grup üyelerine farklı notlar verdikleri anlaşılmaktadır. Oysa, grup çalışmalarında ortak bir amaca ulaşmak esas olduğundan fevkalade haller dışında grup üyelerinin tümüne aynı puanın veya notun verilmesi beklenir. Aksi halde grup çalışmaları aracılığıyla gerçekleştirilmesi beklenen yardımlaşma, dayanışma ve benzeri önemli kazanımlar gerçekleştirilemez. Öğretmenlerin bu durumdan haberdar edilmesi yararlı olacaktır.
· Sosyal bilgiler öğretmenlerinin büyük bir bölümü ölçme yöntemleri ve değerlendirme sistemini çok karmaşık bulmakta; tamamına yakını ölçme yöntemleri ile değerlendirmenin zaman alıcı olduğunu düşünmektedir. Ölçme ve değerlendirme ile ilgili sorunların çözümü için şunlar önerilebilir: (1) Öğretmenler için ölçme ve değerlendirme konusunda bir el kitabının hazırlanması, (2) Öğretmenlerin ölçme ve değerlendirme konularında hizmetiçi eğitimle yetiştirilmeleri, (3) Kullanılacak ölçme araçlarının hazırlanıp ön deneme ile geliştirildikten sonra bir kullanma kılavuzu ile birlikte öğretmenlere sunulması ve (4) Sınav yönetmeliğine göre ölçme sonuçlarının değerlendirmesi sırasında yapılacak işlemler için bilgisayar programı hazırlanarak okullara gönderilmesi
· Müfettişlerin yarısına göre; sosyal bilgiler dersinin yapıldığı sınıflar bir öğrenme ortamı olarak istenen özelliklerde değildir. Eğitimin verimli olabilmesi için bu eksiklerin giderilmesi gerektiği açıktır.
· Müfettişlere göre; araç-gereç seçimi ve kullanılması konusunda önemli sayılabilecek eksikler vardır. Öğretmenler etkinlikler için ayrılan zamanı elverişli bir şekilde kullanamamaktadır. Ölçme ve değerlendirme ile ilgili eksiklikler vardır. Bunların hizmet içi eğitim çalışmaları ile giderilmesi yararlı olacaktır.
· Müfettişlere göre; etkinliklerin belirlenmesinde yerel olanaklardan ve içeriğin açıklanmasında yerel örneklerden yararlanma konusunda önemli sayılabilecek eksikler bulunmaktadır. Öğretmenlerin görev yerleri değiştikçe, mahalli yönetimler tarafından öğretmenlerin okulun bulunduğu çevreyi tanımalarını ve eğitimde çevre imkânlarından yararlanmalarını sağlayıcı yönde çalışmalar yapılması yararlı olacaktır.
· Okul yöneticileri, öğretmenlerin yeni öğretim programlarında öngörülen uygulamalar için gerekli becerilerde bazı eksiklerinin bulunduğu ve sosyal çevreyi öğrenciler için bir bilgi kaynağı olarak yeterince kullanamadıkları görüşündedirler. Öğretmenlere yapılacak hizmet içi eğitimde bu iki konunun özellikle ele alınması yararlı olabilir.
· Okul yöneticileri fen, bilgisayar ve yabancı dil laboratuarları gibi özel amaçlı odalar ve kütüphane, medya odası ve araç gereç odası gibi kaynak odalarının yetersizliğinden söz etmektedirler. Okullardaki tesis ve donatım eksiklerinin en kısa zamanda giderilmesi gerektiği açıktır.
· Okul yönetiminin temel görevinin sınıflardaki öğretme-öğrenme süreçlerinin etkili ve verimli birer biçimde işletilmesini sağlamak olduğu söylenebilir. Bu açıdan duruma bakıldığında, okul yöneticilerinin de yeni programlar ve bunların uygulamaya ilişkin gerekleri konusunda yetiştirilmeleri yararlı olabilir.
· Velilerin merak ettikleri konular arasında özellikle öğrencilerin geleceğine yönelik endişeleri dikkati çekmektedir. Velilerin okul ve yeni öğretim programları üzerinde bilgilendirilmeleri sırasında bu endişelerin giderilmesine yönelik çabalara da yer verilmesi yararlı olabilir.
· Öğrenci anketinde sorulan “derslerin işlenişinde hakim olan hava”ya ilişkin altı soruya alınan cevaplar, yeni programların uygulandığı okullarda daha çok görülmesi beklenen bazı uygulamaların kontrol grubu olarak alınan okullardaki uygulamalardan pek farklı olmadığını göstermektedir. Bu beklenmedik durumun açıklığa kavuşturulması için doğrudan gözlem gibi daha güçlü araçlarla bilgi toplanmasına dayalı daha ileri karşılaştırma araştırmalarına ihtiyaç vardır.
· Yeni programların uygulandığı sınıflardaki derslere karşı tutum puanı ortalamalarının, kontrol grubu olarak alınan sınıflardakine yakın olduğu ve tüm grup ortalamalarının ölçeğin orta noktası olan 60’ın bir hayli altına düştüğü görülmektedir. Öğrencilerin derslerin tümüne karşı tutumları olumsuz (negatif) tutum bölgesindedir. Öğrencilerin derslere karşı tutumlarının olumsuz (negatif) bölgede bulunmasına yol açan etkenlerin daha yakından, derinlemesine incelenmesi bu durumun nasıl düzeltilebileceğine ipuçları verebilir.
]]>
Yapılandırmacı eğitim anlayışının en önemli unsurlaarından biride ölçme ve değerlendirme sistemidir.Artık sonuç odaklı olmayıp süreç, performans odaklı değerlendirme yapılmamaktadır.Sonuç olarak değerlendirme yelpazesi genişlemiş biir çok formlar uygulanmaya başlamıştır.Siz sosyal bilgiler öğretmenlerinle bir kaç form paylaşmak istedim.
1. Sosyal bilgiler dersinde kullanabileceğiniz sözlü değerlendirme formu
http://sosyalbilgilerci.com/indir/download.php?file=606.sinif sozludegerlendirmeformu.xls
2.Sosyal bilgiler proje değerlendirme formu
http://sosyalbilgilerci.com/indir/download.php?file=433Proje_Degerlendirme_formu.xls
3. sosyal bilgiler 6.sınıf 1.ünite performans değerlendirme formu
http://sosyalbilgilerci.com/indir/download.php?file=946performans puanlama anahtari.doc]]>BÎREYİ TANIMA TEKNÎKLERİ
Bireyin tanınması gereken yönleri;
1. Yetenekler
2. İlgiler s
3. Kişilik
4. Benlik
5. Sağlık
6. Başarı
7. Sosyal Destek sistemi
Yetenek; Bir işi ya da aktiviteyi ustalıkla yapabilme gücü
İlgi; Bireyin bir uğraştan hoşlanıp hoşlanmama derecesi
Kişilik; Bireyin ilgileri, yetenekleri, mizacı duygusallığı, alışkanlıkları, tavırları, işbirljği gücü gibi çok sayıda özelliğin dinamik örgüsüdür. Bir diğer deyişle Bireyin süreklilik arzeden özellikleri bütünüdür.
Algı; Bireyin kendini nasıl gördüğüdür. Birey kendini yüzlerce sıfatla değerlendirebilir. Bazılan olumlu, bazılan olumsuz olabilir. Örnek; "Zeki biriyim ama insan ilişkilerim kötü" gibi. Öğrencinin geliştirdiği benlik algısı onun ruh sağlığı, meslek seçimi ve okul başansı ile anlamlı olarak ilişkilidir. Beklenen, her bireyin kendini çeşitli yönleriyle daha çok olumlu olarak algılamasıdır.
Sağlık; Beden sağlığıdır. Başanyı etkileyen önemli bir özelliktir.
Başarı; Başarı durumu geçmiş ve şimdi olmak üzere bilinmelidir.
Bireyin zihinsel, duygusal ve sosyal yönlerden bir bütün olarak gelişmesini sağlamak, uyum sorun-larının çözümüne yardımcı olmak, eğitsel ve mesleki olarak doğru karar vermesine destek olmak işin öncelikle bireyi iyi tanımak gerekir Bireyi tanımada amaç bireyin kendine has
özelliklerini ortaya çıkararak, sürekli gelişimi ve uyumunu sağlamaktır.
arak evrendeki kişi sayısı kadar da kişilik bulunduğu bilinmektedir. Bireyin kişiliği, çok sayıdaki bireysel ve farklı özelliklerden oluşan karmaşık ve dinamik bir bütündür.
Bireyin tanınması için, bireylerin ilgj ve yetenekleri, başarı ve başarısızlıkları, kişisel ve sosyal uyum sorunları, zayıf ve güçlü yönleri, değer yargılan, yetiştikleri çevrenin geliştirici ve engelleyici etkileri gibi pek çok özelliklerinin aynntılı olarak bilinmesi gerekir
Bireyi tanımada kullanılan tekniklerin uygulanmasının bir amaç değil araç olduğu unutulmamalıdır. Asıl amaç kişinin kendisini tanımasına yardımcı olmaktır. Bir diğer önemli nokta bu tekniklerin, uygulanan tekniğin özellikleri, sonuçların yorumlanması ve bireyi tanımada göz önüne alınacak ilkeleri bilen alanın uzmanı kişilerce uygulanması gerekliliğidir. Tek bir tekniği kullanarak bireyi bütün yönleri ile tanımak mümkün değildir. Her tekniğin ayrı bir amacı vardır. Dolayısıyla teknikleri kullanmadan önce bireyin hangi yönü hakkmda bilgi edinilmek istendiği ortaya konmalıdır.
Sonuçlar bireyin kendini daha iyi tanıması amacıyla kullanılmayacaksa bu teknikleri uygulamaya gerek yoktur.
2. Psikolojik danışma ve rehberlikte uygulanacak test ve test dışı tekniklerin geçerli ve güvenilir ölçme araçları olmasına özen gösterilmelidir. Araçların geçerlik ve güvenirlik özellikleri ne kadar İyi olursa olsun bireyi tanımada tek bir teknikle bilgi toplamak yeterli olmadığından eldeki bilgilerle başka tekniklerle toplanan bilgiler birleştirilmeli ve birlikte ele alınmalıdır. Birey sürekli değişen bir varlıktır. Bu nedenle bireyi tanımada kullanılan tekniklerin uygulamasında süreklilik olmalıdır. Olay kaydı (anekdot)
3. Derecelendirme ölçekleri
4. Oyun terapisi
5. Vak'a incelemesi II.Kendini anlatma teknikleri
1. Anket
2. Görüşme
3. Otobiyografi
4. Problem tarama listeleri
5. Psikodrama
6. Arzu listeleri IILSosyometrik teknikler
1. Sosyometri
2. Kimdir bu?
3. Sosyodrama
TESTLER
Testler, bireylerin ilgileri, yetenekleri, kişilik özellikleri, uyumları, tutumlan vb. psikolojik özellikleri hakkında bilgi toplamaya yarayan ölçme araçlarıdır.
Testlerde, bireyin ölçülmek istenen niteliğine ilişkin davranış ifadeleri veya sorular bulunur. Bireylerin bu uyarıcılara verdikleri cevaplar değerlendirilerek yorumlanır.Testler
profesyonel kişilerce uygulanmalıdır
1. Yetenek testleri
Maksimum performansı ölçen testlerdir. Bireylerin zihinsel ve akademik yeteneklerini saptamak amacıyla kullanılır. Çoğu araştırmacıya göre zeka bir yetenektir. Yetenek testleri;
a) Genel Yetenek Testleri: Bireyin her çeşit performansı ve davranışı için gerekli olan genel güce verilen isimdir. Bireyin geleceğe yönelik başansını yordamak amacıyla da kullanılmaktadır.
Stanford-Binet Zeka Testi
Thurstone Temel Kabiliyetler Testi
(TKT)
VVechsler Zeka Testi
b) Öze Yetenek Testleri: Bireyin bazı özel alanlardaki başarısı için gerekli güçtür. Daha çok özel sanatlarda yetenekli olan bireyleri teşhis ve seçme, yerleştirme
Bireyi tanıma teknikleri testler ve test dışı teknikler olarak sınıflanmaktadır.
A. Testler
1. Yetenek testleri
2. İlgi Envanterleri Kişilik Envanterleri Tutum Envanterleri Başarı testleri
B. Test dışı teknikler
I.Gözleme dayalı teknikler 1. Gözlem
amacıyla kullanılmaktadır. Örnek; mekanik, resim, müzik
• Farklı Yetenekler Testi
2. İlgi Envanterleri, Envanterler
Bireyin kişilik, ilgi ve tutumları ile ilgili tipik davranışlan ölçen araçlardır. Envanterler "kendini anlatma" yaklaşımına sahiptir.
Envanterler içinde ilgi, envanterleri sayılabilir.
İlgi envanterleri ise; Bireylerin hoşlandıkları ve hoşlanmadıkları alanlan belirleyerek mesleki ve eğitsel konularda uygun kararlar vermelerini sağlamak amacıyla kullanılır.
• Kuder İlgi Alanları Tercihi Envanteri
• Akademik Benlik Kavramı Ölçeği (Yetenek ve ilgiyi ölçer. İlköğretim 8. sınıfta kullanılması uygundur)
• Kendini Değerlendirme Envanteri (Lise I. Sınıf düzeyinde Yetenek, ilgi ve değerleri ölçer
• Strong Meslekî İlgi testi
• Bildemer (Bilgisayar destekü meslek tercih programı)
Kişinin sevdiği, ilgi duyduğu ve sevmediği nesne ve etkinlikleri tanımak için uygulanan, çoğunlukla da akademik ve mesleki eğilimleri saptamaya yarayan testlere ilgi testleri (ilgi envanterleri) denir Kişinin bir alanda başarılı olması o işin gerektirdiği yeteneklere sahip olması yanında işe ilgi duymasmı da gerektirir.
Yetenek ve ilgilerine uygun alanlarda etkinlik gösteren bireylerin daha başarılı oldukları gözlenmektedir.
3. Kişilik Envanterlerî
Bireyin kişilik özellikleri hakkında bilgi toplamak amacıyla kullanılır. Kişilik bireyin doğuştan getirdiği ve sonradan edindiği tüm özelliklerinin etkileşiminin oluşturduğu bir bütündür.
Bireyin genel ve özel zihinsel yetenekleri, fıziksel Özellikleri, ilgi, tutum, alışkanlık, ihtiyaç ve uyum düzeyi gibi özeliklerinin hepsi kişiliği meydana getiren yapılardır. Kişiliğin bu karmaşıklığı ölçülmesini güç kılmaktadır. Kişilik testlerini uygulamak, değerlendirmek ve yorumlamak ölçme teknikleri ve psikoloji konularında yeterli eğitimi almış uzman kişilerce yapılmalıdır.
• Minnesota Çok Yönlü Kişilik Envanteri
• Edvvards Kişilik Envanteri
• Hacettepe Kişilik Envanteri
• Rorschach Mürekkep Lekeleri Testi
• Good Enough Resim Çizme Testi.
4. Tutum Envanterleri
Tutum, bireyin bir şeye yönelik olarak hoşlanıp-hoşlanmama, değer verip-vermeme şeklinde
]]>
Tam öğrenme
Tam öğrenme modelini ortaya koyan ünlü Amerikalı eğitimci Bloom, "işin başından beri olumlu öğrenme koşulları sağlanmış ise dünyada her hangi bir kişinin öğrenebileceği her şeyi hemen hemen herkes öğrenebilir" düşüncesine dayalı olarak modelini geliştirmiştir.
Diğer bir deyişle, tam öğrenme modeli tüm öğrenciler okulda öğretilenleri öğrenebilir varsayımına dayanmaktadır.
Bloom tarafından geliştirilen ve okulda öğrenme adı da verilen tam öğrenme modeli, okullarda öğrenme sürecinde etkili olan bütün öğeleri, öğrencilerin en etkili öğrenme düzeyine ulaşması için sistemli olarak bir araya getiren yaklaşımdır
Tam öğrenme, hedeflenen her şeyin öğrenilmesi anlamına gelmektedir. Başka bir ifade ile; öğrencilerin %100’ünün her hangi bir kayıp vermeden hedeflerin %100’ünü gerçekleştirmesi demektir.
Tam öğrenme yaklaşımı her sınıfta hızlı öğrenen ve öğrenemeyen öğrenci bulunduğu ve her öğrencinin hazırbulunuşluk düzeyine göre öğretimin yapılmasını, her öğrenciye ihtiyacı olan ek öğretim zamanı ve nitelikli öğretim hizmeti (ipucu, katılım, dönüt, pekiştireç) sağlanırsa her öğrencinin öğrenebileceğini temel alır.
Tam öğrenme modeline göre öğrenciler arasındaki öğrenme farklılıklarının nedeni doğuştan değil, çevre koşullarından kaynaklanır.
]]>
Gardner’a Göre ZEKA ;
Poblem çözme, veya bir ya da birden fazla kültürde değer verilen birşeyi yapmaya yarayan bir insan yeteneğidir. İnsan zekası tek bir yapıdan oluşmamaktadır. Bütün zeka alanları geliştirilebilir.
Hiçbir öğretim stratejisi tek başına bütün öğrenciler için uygun olamaz.
Çoklu Zeka Alanlarının Gelişimini Etkileyen Etmenler
1.Biyolojik Nitelik
2.Kişisel Hayat Hikayesi
3.Tarihsel ve Kültürel Özgeçmiş
4.Kristalleştirici ve Felce Uğratıcı Deneyimler
Öğretim Programının öğrenme ile ilgili kabullenişleri şöyle özetlenebilir :
• Öğretme ve öğrenme arasındaki ilişki her zaman doğrusal ve birebir değildir. Bilgi ve
beceriler, öğretim uygulamaları ile öğretmenden öğrenciye olduğu gibi aktarılamaz.
• Öğrencilerin, öğrenme süreci öncesinde edinilmiş kişisel bilgi, görüş, inanç, tutum ve
amaçları öğrenmeyi etkiler.
• Sınıfta farklı şekilde öğrenmeye ihtiyacı olan öğrenciler vardır. Bu öğrenciler, farklı
öğrenme metotları ile öğrenebilir, bilgilerini arkadaşları ile paylaşarak
içselleştirebilirler.
• Öğrenme pasif bir süreç değil, öğrencinin öğrenme sürecine katılımını gerektiren
etkin, sürekli ve gelişimsel bir süreçtir. Bu yüzden, öğretim sürecinin çoğunlukla
“öğrenci merkezli” olması gerektiği genel kabul görmüş bir gerçektir.
• Bilgi ve anlayışlar her birey tarafından kişisel ve sosyal olarak yapılandırılır. Ancak
ortak fiziksel deneyimlerde, dil ve sosyal etkileşimler nedeniyle bireylerin
yapılandırdığı anlam kalıplarında ortak yönler vardır ve bu anlam kalıplarının
olabildiğince yakınsatılması, okul ortamında da sağlanabilir.
• Fen öğretimi, mevcut kavramlara eklemeler yapılması veya genişletilmesi olmayıp,
bunların köklü bir şekilde yeniden düzenlenmesini gerektirebilir.
• İnsanlar, dünyayı anlamlandırmaya çalışırken yapılandırdıkları yeni bilgileri
değerlendirerek özümler, düzenler veya reddedebilirler.
Öğretim Stratejileri
Öğrencilerin bu öğretim programında belirlenmiş olan kazanımları edinmesini
sağlamak için, yapılandırıcı öğrenme yaklaşımına dayanan ve öğrenciyi etkin kılan çeşitli
öğretim stratejileri ağırlıklı olarak verilmiştir.
Öğretim stratejileri, Tablo-1.1’de görüldüğü gibi, bir ucunda öğretmen merkezli
stratejilerin diğer ucunda ise yapılandırıcı öğrenme yaklaşımını esas alan öğrenci merkezli
stratejilerin olduğu bir spektrumda dağılım gösterir. Öğrenci merkezli stratejiler kritik ve
yaratıcı düşünme, analiz etme ve değerlendirme gibi üst düzey düşünme becerilerini ortaya
çıkarmak ve geliştirmek için uygun öğrenme fırsatları sağlar.
Öğrenme-öğretme
sürecinde uygun öğretim stratejileri seçilirken ünite kazanımları, öğrencilerin kişilik
özellikleri (ön bilgi, beceri, gelişim düzeyleri, tutum ve değerler ), öğrenilecek konu,
erişilebilir kaynaklar ve ayrılan süre dikkate alınmalıdır.
Bu konudaki değişmez doğrulardan bir tanesi de sürekli aynı metotların
kullanılmamasıdır. Fen eğitiminde öğrencilerin çeşitli öğrenme deneyimleri edinmesi için
farklı öğrenme ortamlarının sağlanması esastır. Öğrencilerin bilgiyi kendilerinin
yapılandırmaları ve değerlendirmelerini sağlayan bireysel veya grup etkinlikleri etkin şekilde
kullanılmalıdır. Öğretim sürecinde öğretmenin rolü öğrencilere rehberlik ederek öğrenmeyi
kolaylaştırmaktır.
Öğretmen, öğretim stratejileri ile ilgili olarak;
• Fen öğrenmeye elverişli ve destekleyici bir ortam oluşturmalı,
• Öğrencilerin motivasyon, ilgi, beceri ve öğrenme stilleri gibi bireysel farklılıklarını
göz önünde bulundurmalı,
• Öğrencilerin işlenen konu ile ilgili ön bilgi ve anlayışlarını açığa çıkarmak ve
öğrencilerin kendi düşüncelerinin farkında olmalarını sağlamak için sürekli bir arayış
içinde olmalı,
15
• Öğrencilerin zayıf ve güçlü yanlarını tespit ederek uygun sınıf içi ve dışı öğrenme
ortam, metot ve etkinliklerini sağlamalı ve uygulamada öncülük etmeli (eğitim
koçluğu),
• Öğrencilerin ileri sürülen alternatif düşünceler üzerinde düşünmelerini, tartışmalarını
ve değerlendirmelerini teşvik etmeli,
• Tartışmaları ve etkinlikleri, her fırsatta öğrencilerin bilimsel olarak kabul edilen bilgi
ve anlayışları kendilerinin yapılandırmasına imkân verecek şekilde yönlendirmeli,
• Öğrencilere yapılandırdıkları yeni kavramları farklı durumlarda kullanma fırsatları
vermeli,
• Öğrencilerin bir olguyu açıklamak için hipotez kurma ve alternatif yorumlar
yapabilme yeteneklerini teşvik etmeli,
• Fen ve teknoloji konularını çalışmaya ve öğrenmeye duyduğu isteği öğrencilere
hissettirmeli ve onlar için “özenilen model insan” olmalıdır.
Fen ve teknoloji okuryazarlığını geliştirmek için program uygulanırken öğrencilerin
araştırma, sorgulama, problem çözme ve karar verme süreçlerine katılmasını sağlayacak
çeşitli etkinlikler kullanılabilir. Tablo-1.2’de görüldüğü gibi araştırma-sorgulama sürecinde
“neden”, problem çözme sürecinde “nasıl”, karar verme sürecinde ise “ne yapılmalı”
sorularına cevap aranır. Öğretmen, öğrencilerin bilmeleri gereken her şeyi söylemek yerine
soru sormalarını, meraklarını sürdürmelerini sağlamalı ve bu sorulara cevap ararken onlara
rehber olmalıdır.
Öğrencilerin fenle ilgili bilgi ve becerileri en iyi nasıl edinecekleri sorusu oldukça
genel, önemli ve ne yazık ki duruma göre cevabı değişebilir bir sorudur. Bazı basit
genellemeler ve kanunlar, öğrencilerin bizzat keşfederek çıkarım sonucu öğrenebilecekleri
niteliktedir. Örnek olarak, ışığın doğrusal bir yol izlemesi, öğrencilerin basit deneylerle bizzat
ulaşabilecekleri bir çıkarım olabilir. Ancak bu çıkarımı yapan öğrencilerin, “doğrusal” yerine
başka bir ifade kullanmaları veya, bu kelimeyi bilmedikleri için çıkarım yapamamaları da
mümkündür. Öğretmen, böyle bir etkinlik sırasında hem çıkarımın doğru ifadesi için yardımcı
hem de yeri gelmişken bir kelimenin kavranmasında öncü olmak durumundadır. “Yaparak,
yaşayarak, düşünerek öğrenme” ye örnek teşkil eden yukarıdaki basit etkinlikte öğretmen,
daha çok imkân sağlayıcı ve ifadede yardımcı rolündedir.
Kimi fen kazanımları, öğrencinin yaptığı etkinliklerden hareketle genel olan ifadeye
ulaşması için oldukça zor bir zihinsel süreç gerektirebilir. Böyle bir durum, “suda batan bir
cisme suyun uyguladığı kaldırma kuvvetinin bulunması” etkinliğinde söz konusudur.
Öğrenciler, “ cismin suya batan kısmının hacmine eşit hacimli suyun ağırlığına eşit bir
kuvvet” ifadesini çıkarmada zorlanabilirler. Böyle bir etkinlikte, etkinlik öncesi bilgi hazırlığı
ve bu bilginin etkinlik ile doğrulanması kaçınılmaz olabilir. Bu durumda, asıl bilgi
“aktarılmakta”, etkinlik ise bir “doğrulama” görevi üstlenmektedir. Böyle etkinliklerden
genelde kaçınılmış, ancak zaruri hallerde bu tür etkinliklere de yer verilmiştir.Böyle
etkinliklerde bile, “düşünme” olmaksızın etkinlikleri sadece bir tariften yemek yapar gibi
“yapma” yoluyla anlamlı bir öğrenmenin gerçekleşeceği düşünülmemelidir. Öğrenciler,
etkinliğin her aşamasında, neyi sorguladıkları ve yaptıkları işlemin konu ile ilgisi hakkında
öğretmenin yardımına muhtaçtır. Bu tür etkinlikler, öğretmen gerekli müdahaleyi yapmazsa,
çoğu zaman ezbere öğrenmeye yol açar. Daha kötüsü, öğrenci, etkinliğin aşamalarını
ezberleme yoluna gidebilir ki istenen bu değildir.
Öğretim etkinlikleri, verilerin ne anlama geldiğini, teorik kavramlarla nasıl
açıklanabileceğini ve deney sonuçlarının neyi gösterdiğini öğrencilerin kendilerinin bulacağı
şekilde düzenlenmelidir. Öğretmen öğrencilere etkinliklerdeki verileri kaydederken,
açıklarken ve onları hiyerarşik olarak daha üst düzeydeki düşüncelerle ilişkilendirirken
rehberlik etmelidir.
17
Fen öğrenmeye iki zıt ve aşırı uçtan bakılabilir: Birincisi, feni tamamen olgunlaşmış
ve durağan bir bilgi yığını; öğrencileri de henüz feni bilmeyen, bu nedenle mevcut bilgi
birikiminin etkin ve verimli bir şekilde aktarılacağı bir kitle olarak görmektir. Bu durumda
öğretim yöntemleri de olabildiğince öğretmen merkezli ve bilenden bilmeyene bilginin
aktarılması şekline bürünmektedir.
İkinci bakış ise; feni, herkesin doğayı anlamak için kullanacağı, bunun için de her
şeyi yeniden keşfetmeyi gerektiren, bitmemiş bir gayret gibi algılama eğilimi taşır. Bu bakışa
göre fen, bir bilgi birikimi olduğu kadar bunun nasıl elde edildiği ile ilgili tarihsel süreçleri ve
yöntemleri de içine alan ve genişletilmesi gereken bir mirastır. Buna göre öğrenmenin niteliği
de değişerek “öğretmek”ten çok “öğrenme” ağırlık kazanmaktadır. Dolayısı ile öğretmenin ne
yaptığından çok öğrencinin zihinsel ve bedensel olarak ne yaptığı eğitimciler için daha önemli
olmaktadır. Öğrencinin pasif olarak öğrenmesinden çok; tıpkı bir bilim adamı gibi gereksinim
duyulan bilgiyi ortaya çıkarmaya ve değerlendirmeye yönelik etkinliklerde bulunması, aktif
olarak bilgi üretmeye ve edinmeye çabalaması ve bunu uygun şekillerde tartışmaya sunması
“anlamlı öğrenme” olarak nitelendirilmektedir.
Fen ve Teknoloji Dersi 6, 7 ve 8. Sınıf Öğretim Programı, yukarıda anılan, fenle ilgili
iki zıt görüşün arasında ve bunlardan ikinciye daha yakın bir duruş ve yaklaşımla
hazırlanmıştır. Birinci görüş, öğrenciyi pasif duruma sokma boyutu ile uzak durulması
gereken bir okuyuş gibi algılanırken ikinci görüş, fenin niteliği ve öğrenciye tanıdığı konum
ile benimsenmiş, ancak “her şeyin yeniden keşfi” anlamına gelen, çok zaman alıcı öğrenmeöğretme
stratejilerinden zaman zaman kaçınılmıştır.
Seçilen öğretim yöntemleri; öğretmenin bir antrenör gibi öğrencileri motive eden,
durumlara tanı koyan, gerektiğinde rehberlik eden, öğrencilerin yararına yeni ve özgün
ortamlar hazırlayabilen, öğrenmekten bıkmayan ve sürekli araştıran özelliklere sahip olmasını
gerektirir. Öğrenci de araştırma ve sorgulama yöntemlerini kullanarak günlük hayatta
karşılaştığı sorunlara kendine göre cevaplar arayan, bilgi üretebilen bir birey konumuna gelir.
Bu süreçlerde öğrenci hem bedenen hem de zihnen etkin olur.
Fen ve Teknoloji dersinde öğrenme ortamı düzenlenirken özellikle laboratuvarlarda
gruplarla çalışmak etkin bir öğretim stratejisidir. Bu öğretim programında, yapılandırıcı
öğrenme yaklaşımının sosyal boyutuna uygun olduğu için işbirlikli öğrenme stratejilerinin
gerektiği ölçüde kullanılması öngörülmektedir. İşbirlikli öğrenmede öğrenciler gruplara
ayrılırken çeşitli yönlerden heterojen grupların oluşturulması ve zaman içerisinde gruplar
18
arasında öğrencilerin yer değiştirilmesi uygun olur. Çünkü bu durumun; başarısı düşük
öğrenciler için rehberlik, kendini geliştirme, diğer öğrenciler içinse; bilgilerini pekiştirme
olanağı sağladığı görülmüştür.
Yapılandırıcı öğrenme yaklaşımıyla uyumlu öğretim stratejilerinden biri de
sorgulayıcı araştırma tekniğidir. Sorgulayıcı araştırma etkinlikleri, fen laboratuvarında yapılan
deneylerden okul dışındaki gezilere kadar değişen çeşitli etkinlikleri içerir. Bütün bu
etkinlikler; öğrencinin fiziksel, biyolojik ve teknolojik dünya hakkındaki sorulara cevap
bulma girişimine aktif katılımı ile gerçekleştirilir]]>
Sosyal bilgiler öğretmenlerine bir başka paylaşım daha.Bu paylaşımda rehberlik etkinliklerin uygulanmasında dikkat edilmesi gereken konulara değinilmiş.Rehberlik kiriterleri, rehberlik uygulanma ilkeleri ve en son olarakta uyulması gereken ilkelere dikkat edilmiş.Bir çok sosyal bilgiler öğretmenlerinin mutlaka rehberlik yaptığı kendi sınıfı bulunmaktadır.Bu sınıfımızda bir takım plana göre rehberlik dersinde etkinlikler yapmaktayız.Bu paylaşım inşallah size bu derslerde yardımcı olur.
Sunuyu buraya tıklarak indirebilirsiniz.]]>
Yine başka bir paylaşımla karşınızdayız.Umarı sosyal bilgiler öğretmenlerin işine yarar.Bu paylaşımımız kısaca sosyal bilgiler öğretmenlerine belirli gün ve haftalarda kullanabilecekleri kutlama programlarını hazırlamada yardımcı olunması amaçlanmıştır.Sosyal bilgiler öğretmenleri haricindeki öğretmenlerimiz içinde faydalı olacağı muhakkaktır, fakat sosyal bilgiler öğretmenlerine ait bir site olduğu için paylaşımımız öncelikle sosyalcilere atolunur.
1. Sosyal bilgiler öğretmenleri için 4 Ekim hayvanları koruma günü kutlama günü programı
http://sosyalbilgilerci.com/indir/download.php?file=777hayvanlarikorumagunu.rar
2. Sosyal bilgiler öğretmenleri için İlköğretim haftası kutlama programı örneği
http://sosyalbilgilerci.com/indir/download.php?file=459ilkogretimhaftasi.rar
3. Sosyal bilgiler öğretmenleri için 19 Mayıs gençlik ve spor bayramı kutlama programı örneği
http://sosyalbilgilerci.com/indir/download.php?file=34genclikvespor.rar
4. Sosyalciler için enerji tasarrufu günü kutlama programı örneği
http://sosyalbilgilerci.com/indir/download.php?file=255eneritasarruf.rar
5.Dünya tiyatro günü kutlama program örneği
http://sosyalbilgilerci.com/indir/download.php?file=838dunyatiyatrogunu.zip
6. Dünya çocuk günü kutlama programı
http://sosyalbilgilerci.com/indir/download.php?file=400dunyacocukgunu.zip
7.Dünya çevre günü kutlama programı
http://sosyalbilgilerci.com/indir/download.php?file=136dunyacevregunu.zip
8. Cumhuriyet bayramı kutlama programı
http://sosyalbilgilerci.com/indir/download.php?file=845cumhuriyetbayrami.zip
9. Anneler günü kutlama programı örneği
http://sosyalbilgilerci.com/indir/download.php?file=19annelergunu.zip
10. İnsan hakları haftası kutlama programı örneği
http://sosyalbilgilerci.com/indir/download.php?file=373insanhaklari.zip
11. Kanser haftası kutlama programı örneği
http://sosyalbilgilerci.com/indir/download.php?file=509kanserhaftasi.zip
12.Kızılay haftası kutlama programı
http://sosyalbilgilerci.com/indir/download.php?file=825kizilay.rar
13. Müzeler haftası kutlama programı örneği
http://sosyalbilgilerci.com/indir/download.php?file=268muzelerhaftasi.rar
14. Öğretmenler günü kutlama programı örneği
http://sosyalbilgilerci.com/indir/download.php?file=931ogretmen.rar
15. Kütüphaneler günü kutlama programı örneği
http://sosyalbilgilerci.com/indir/download.php?file=294kutuphanelerhaftasi.zip
www.memocal.com
]]>
NEDEN HALK KÜLTÜRÜ DERSİ?
Halk kültürü; üretilen, yaşatılan, sözlü veya yazılı olarak gelecek kuşaklara
aktarılan, örgün olmayan ve geleneksel alanlarda yoğunlaşan ortak değer,
davranışlarla yaşayış kalıplarının bütünüdür.
Yeryüzündeki kültür sınırları siyasi sınırlara bağlı kalmaksızın yüzlerce
yıldan beri gelişip genişlemekte ve özellikle 1950’li yıllardan sonra önceki yıllara
oranla kültürler daha yoğun bir biçimde birbirlerini etkilemektedir. Özellikle bilgi ve
kitlesel iletişimde son yıllarda yaşanan baş döndürücü gelişme bu süreci daha da
hızlandırmıştır. İçinde bulunduğumuz küreselleşme sürecinde -ulusal ve yerel
kültürlerin hızla değişmesi, dünyanın tek bir mekân olarak algılanması bilincinin
oluşmasıyla- genç kuşakların halk kültürü konularında bilgilendirilmeleri, ulusal
kültürün gelecek nesillere aktarımı açısından zorunlu hâle gelmiştir. Halk
kültürünün gelecek nesillere aktarılmasının, kaçınılmaz bir süreç olan küreselleşme
karşısında ulusal kimliklerin korunmasına katkı sağlayacağı kuşkusuzdur.
Halk kültürünün toplumsal rolünün araştırılmasında halk biliminin üstlendiği
bu önemli görevin gerçekleşmesinin yolu eğitim ve öğretimden geçmektedir. Genç
kuşakların geçmişini ve bugününü doğru öğrenip geleceğe yönelmelerini ve daha
mutlu, daha sağlıklı bir hayat için ait oldukları kültürü, bu kültürün oluştuğu
çevreyi tanımalarını sağlamak Türk millî eğitiminin temel amaçlarındandır.
Halk kültürü, örgün olmayan kültür aktarım alanlarında (sinema, televizyon
vb.) çeşitli nedenlerle kullanılmadığı ve eğitim kurumlarında yer almadığı için yakın
gelecekte kentli çocuklar, etkin kitle iletişim araçları tarafından üretilen popüler
kültürün ve kitle kültürünün yoğun etkisi altında kendi kültür ifadelerine, davranış
kalıplarına, yaşam biçimlerine uzak kalacaklar ve bunların yeniden üretimine
katkıları olamayacaktır.
Bu öğretim programı ile kısa vadede öğrencilerin; halkın değer yargıları,
hayatı, dünyayı algılayış biçimi, belli olaylar karşısındaki tavır, tutum ve tepkileri
konularında bilgi sahibi olmaları; uzun vadede ise dünya genelinde gözlenen
ekonomik, politik ve kültürel gelişmelerin yeni bir küresel uygarlığın oluşumunu
sağladığı gerçeğinden hareketle bu durum karşısında kendi kültürlerini tanımaları,
tanıtmaları ve korumaları amaçlanmaktadır.
İnsanlık, yazıyla güçlü uygarlıklar kurmadan ve yazıya dayalı örgün eğitim
kurumlarını günümüzdeki kadar tabana yaymadan önce, bir kültüre mensup
olmanın temel değer, davranış ve yaşayış biçimlerini sözlü kültür ortamlarında ve
örgün olmayan öğrenme modelleriyle gelecek kuşaklara aktarıyordu. Bugün ana dili
öğrenimi de dâhil olmak üzere bütün bilgi ve kültür aktarımı, kentsel alanda örgün
eğitim kurumlarında veya kentin örgün olmayan öğrenme alanlarında (basın, yayın,
televizyon, sinema, tiyatro vb.) biçimlenmektedir. Günümüzde Türkçe sözlü kültür
aktarımı biçiminde, doğumdan kısa bir süre sonra göreve dönmek durumunda olan
anneler tarafından öğretilememekte; ana dili çağdaş kentte hızla “kreş dili” veya
“okul öncesi eğitim dili” biçimine dönüşmektedir. Bu simgesel örnekte de görüleceği
8
gibi çocuğun kendi kültürü ile buluşması, onu anlaması, kavraması ve tüketmesi, bu
kültürün örgün eğitim süreçlerinin bir parçası olmasına bağlıdır.
Halk kültürü, çağdaş bilim yaklaşımı içinde bir kültüre ait olmanın sözel ve
geleneksel bütün yönlerini içerdiği gibi aynı zamanda bir toplumun kentsel
alanlarda kazandığı yeni sözel ve geleneksel değerleri, davranışları ve yaşayışları da
kapsamaktadır.
Yüzyıllar boyunca kuşaktan kuşağa geleneksel yollarla sözlü kültür
ortamında aktarılan kültürel ürünlerin ana dili öğretiminde olduğu gibi aktarılma
yolları, kentleşmeye dayalı olgular nedeniyle gün geçtikçe tıkanmaktadır. Bu
nedenledir ki “kültür eğitimi” günümüz insanı için kaçınılmaz hâle gelmiştir.
Dünyanın kentsel alanlarda “halk kültürü eğitimi”ni ihmal etmesi, insanlığın
kültürel zenginliğinin ve çeşitliliğinin ortadan kalkması olasılığını doğurmuştur.
Özellikle kültür endüstrisine egemen olan sınırlı sayıdaki çok uluslu şirketin
dayattığı tek tip kültürün etkinleşmesi, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür
Örgütü UNESCO’yu harekete geçirmiş ve 2003 yılında, Türkiye’nin de aktif destek
verdiği ve iç hukukunun bir parçası hâline getirdiği “Somut Olmayan Kültürel
Mirasın Korunması Sözleşmesi”ni ortaya çıkarmıştır. Bu sözleşme; halk edebiyatı,
halk müziği, halk tiyatrosu, halk gelenek ve inançları, halk el sanatları gibi kültür
alanlarının yok olmasının insanlık için büyük bir kayıp olacağını belirtmekte ve bu
yönde önlemler geliştirmektedir. Geliştirilmesi tasarlanan en önemli önlem, bu
mirasın korunması, yaşatılması ve kuşaktan kuşağa aktarılmasını sağlamaktır.
Burada bütün sorumluluk eğitim kurumlarına düşmektedir. Sözleşme, ilk olarak her
düzeydeki eğitim kurumunda “somut olmayan kültürel miras”ın ders olarak
okutulmasını istemekte, ardından kitle iletişim araçları ile bu mirasın
yaygınlaşması ve yaşatılması yönünde çaba harcanmasını önermektedir. Gerek
kendi kültürünü gelecek kuşaklarla örgün eğitim alanlarında buluşturma çabası
gerekse kültürel sorunları uluslararası alanda büyük bir ciddiyet ve sorumlulukla
paylaşan UNESCO gibi saygın bir kültür kurumunun öngörüleri, bu dersin eğitim
kurumlarında okutulması gereğini açıkça ortaya koymaktadır.
Halk biliminin durağan nitelikteki anlayıştan canlı ve üretken bir anlayışa
geçebilmesinde bu disiplinin temel amaçları ve yaklaşımlarıyla hazırlanan halk
kültürü dersi, Türk millî eğitiminin amaçları doğrultusunda nitelikli insan
yetiştirilmesine önemli katkılar sağlayacaktır. Öğretim programının, toplumsal ve
siyasal yapıdan ekonomik örgütlenmeye, sözlü gelenek, değerler sistemi ve
inançlardan yiyecek, giyecek, mimari, sanat, müzik, oyun, eğlence ve kültür
ürünlerine kadar kültürel yaşamın bütününü konu edinen bir temel yaklaşımı
içermesi amaçlanmıştır.
Kültürün sürekliliğini olduğu kadar değişkenliğini de fark ettirmek ve bu
değişkenliğe neden olan etmenleri çözümlemek dersin temel amaçlarındandır. Bu
nedenle halk kültürü dersi geleneksel olan kadar, modern ve güncel olan pek çok
kültürel öge üzerine de ilgisini yöneltmiştir.
Halk Kültürü Dersi Öğretim Programı’nda verilen öğrenme alanları ve
ünitelerle öğrencilere insan, kültür ve toplum üzerine değerlendirme yaparken daha
geniş, karşılaştırmalı bir perspektif ve çok yönlü bakış açısı kazandırılması
hedeflenmiştir.
9
Halk kültürü ürünlerinden çağdaş yaratmalar aşamasına varabilmek için
temel çizgileriyle halkın sezgisine, beğenisine, becerisine ve yaratma gücüne
dayandırılan bu Program, öğrenciye kültürel değerlerin yozlaşıp yok olmasını
önleme, onları koruyup arıtarak yerelliklerine ve ulusallıklarına çağdaş boyutlar
katma bilincini kazandıracaktır. Halk kültüründen beslenecek çağdaş yaratmalar
hem ülkemize ve insanımıza saygınlık kazandıracak hem de insanlığın ortak
kültürüne katkıda bulunacaktır. Bunun gerçekleşmesinde halk kültürü dersinin de
önemli katkıları olacaktır.
Halk kültürü dersi, halk arasında tarihî dönemlerde, çeşitli sebeplerle ortaya
çıkmış davranış ve geleneklerin tamamını olumlamak ve bunların tamamının
gelecek kuşaklar tarafından uygulanmasını sağlamak gibi bir amaç taşımamaktadır.
Öğrencilerin, kültürüne karşı irdeleyici ve çeşitli kültür gruplarının davranışlarını
çözümleyici bir bakış açısı kazanmaları dersin temel amaçlarından biridir. Öte
yandan örgün eğitim içinde yerini bulmayan; ancak bir toplum için sosyal ve
kültürel anlamda kullanımı son derece gerekli olan sosyal normların(kuralların)
öğrencilere aktarılması gerekmektedir. Bu aktarımlar, kültürel kimliğin veya bir
kültüre mensup olmanın asgari ölçütleri olacaktır. Bunlar ortak kültür kodlarını
oluşturacaktır.
Dünya gün geçtikçe yemek kültüründen giyim kültürüne, yapım
tekniklerinden sanat anlayışlarına kadar tek tip bir kültüre doğru gitmektedir. 19.
yüzyılda milletleri ve kültürleri birbirinden ayırmak için kullanılan giyim, mimari,
sanat gibi birçok özgünlük giderek yok olmaktadır. İnsanlığı kültürel fakirliğe
götüren bu yok oluş, yerel kültürlerin önem kazanmasını sağlamaktadır. Oysa Türk
halk kültürü hâlâ özgünlüğünü, zenginliğini ve çeşitliliğini korumaktadır. Bu
niteliklerini sürdürebilmesi genç kuşaklara aktarılabilmesine bağlıdır. Halk kültürü
dersi de Türk halk kültürünün genç kuşaklara aktarılmasına büyük katkı
sağlayacaktır.]]>
PROGRAMIN TEMEL YAKLAŞIMI
Bilgi, insanlık tarihinin her döneminde önemli olmakla beraber, iletişim
olanaklarının küçülttüğü dünyamızda en önemli konu durumuna gelmiştir.
Çağımızda tartışılmaz üstünlük, bilgiyi üreten ve bilgiyi kullananlarındır. Bilginin
kazanılmasında, kullanılmasında ve donanımlı insan gücünün yetiştirilmesinde en
önemli görev eğitim sistemimize düşmektedir.
Kalkınma planları ve millî eğitim şûralarında sıklıkla öğrencilerin bilgiye
ulaşma yollarını öğrenmelerine, sorun çözme ve karar verme becerilerini
geliştirmelerine olanak sağlayacak şekilde öğretim programlarının yeniden
düzenlenmesine ihtiyaç duyulduğu dile getirilmektedir. Tüm bu ihtiyaçlar
doğrultusunda dünyada yaşanan gelişmelere paralel olarak öğretim programlarında
yeni yaklaşımlar dikkat çeker duruma gelmiştir. Bu nedenlerle Halk Kültürü Dersi
Öğretim Programı bilginin taşıdığı değeri ve bireyin var olan deneyimlerini dikkate
alan bir yaklaşımla hazırlanmıştır. Böylelikle etkinlik merkezli, bilgi ve beceriyi
dengeleyen, öğrencinin kendi yaşantısını ve bireysel farklılıklarını dikkate alan,
çevresiyle etkileşimine olanak sağlayan yeni bir anlayış yaşama geçirilmeye
çalışılmaktadır.
10
Bu anlayış doğrultusunda Halk Kültürü Dersi Öğretim Programı;
1. Öğrencilerin bilgi, beceri ve değerlerinin gelişmesini sağlayarak öğrenmeyi
öğrenmenin gerçekleşmesini ön planda tutar.
2. Öğrencileri gözlem, araştırma ve derleme yapmaya özendirir.
3. Öğrencilerin fiziksel ve duygusal açıdan sağlıklı ve mutlu bireyler olarak
yetişmesini amaçlar.
4. Millî kimliği merkeze alarak evrensel değerlerin benimsenmesine ve
öğrencinin kendi kültürünü diğer kültürler içinde konumlandırmasına yardımcı
olur.
5. Öğrencilerin sahip oldukları kültürel zenginliği görmesini sağlar.
6. Öğrencilerin öğrenme sürecinde deneyimlerini kullanmasına ve çevreyle
etkileşim kurmasına olanak sağlar.
7. Her öğrenciye ulaşabilmek için öğrenme, öğretme yöntem ve
tekniklerindeki çeşitliliği dikkate alır.
8. Oluşturulacak öğrenci çalışma dosyalarıyla öğrenme ve öğretme
süreçlerinde öğrencinin değerlendirilmesine olanak sağlar.
]]>
MEDYA OKURYAZARLIĞI DERSİ NEDEN GEREKLİDİR?
20. yüzyılda başlayan ve hâlen devam etmekte olan bilim ve teknolojideki hızlı gelişme, her
alanda olduğu gibi iletişim alanında da etkili olmuş ve bilim adamlarının geçtiğimiz yüzyılı
“enformasyon çağı” olarak tanımlamalarına yol açmıştır.
Kitle iletişim araçlarının gelişimine paralel olarak iletişim kanallarının çeşitliliğinin
artması, bir yandan içerik doldurma sorununu beraberinde getirirken, diğer taraftan bu “bilgi” ve
“enformasyon” bolluğunda “doğru bilgi”ye nasıl ulaşılabileceğine ilişkin sorunsalı da ortaya
çıkarmıştır.
İletişim kanallarındaki niceliksel artışın, aynı oranda niteliğe yansımaması, yukarıda
tanımlanan sorunu tetikleyen önemli unsurlardan biri olarak görülmektedir. Elektronik medyanın
teknolojiden aldığı destekle kullanıma sunduğu kanalların çeşitliliği, çocuklardan yetişkinlere
kadar her kesimi kendine çeken bir cazibe merkezi oluşturmaktadır. Bu yoğun enformasyon
altında, özellikle çocuklar, sunulan malzemeyi seçme şansı olmadan ve bilinçsizce doğrudan
almakta ve o oranda da etkilenmektedirler. Kitle iletişim araçlarının kolay ulaşılabilirliği, bireyden
topluma kadar her alanda etkili olabilen çeşitli yayınların evimizin içine kadar gelerek, sadece
yetişkinlerin değil, çocukların da etkiye açık birer alıcı durumuna düşmelerine neden olmaktadır.
Bugün tartışmasız en etkili kitle iletişim aracı olan televizyonun, kişilerin sosyal yaşamlarının
neredeyse “olmazsa olmaz”ı hâline geldiği de çok açıktır. Ülkemizde 90’lı yıllardan bu yana özel
televizyon yayıncılığına geçiş ve televizyon programlarındaki görece çeşitlilik, ülkemiz insanının
ekrana daha bağımlı hâle gelmesine yol açmıştır.
Yapılan bilimsel araştırmalarda, Türkiye’deki televizyon izlenme oranının günde ortalama
4–5 saat olduğu görülmektedir. Bir kişi yılın %19’unu televizyon izleyerek geçirmektedir. Kişinin
yılın %33’ünü uyuyarak, %33’ünü çalışarak, %14’ünü de bu etkinliklerin dışında kalan
etkinliklerle geçirdiği göz önüne alındığında bu oranın oldukça büyük olduğu ortaya çıkmaktadır.
Çeşitli uluslararası araştırma ve istatistikler de çocuklar da dâhil olmak üzere televizyon
izlemenin, büyük bir zaman değerlendirme ya da başka bir deyişle zamanı tüketme olgusu olarak
gözüktüğüne parmak basmaktadır. Bir boş zaman aktivitesi olarak görülen televizyon izleme
süreleri, yapılan uluslararası istatistiklerde ortalama olarak günlük 2–4 saat olarak görülmektedir.
Bu da tüm hayati aktivitelerden arta kalan zamanın televizyon karşısında tüketilmesi anlamına
gelmektedir.
Çocukların televizyon karşısında etkiye en açık, en hassas grubu oluşturduğu bir gerçektir.
Çocuklar için, televizyon mesajlarına bu kadar açık olmanın diğer büyük bir tehlikesi de gerçeklik
ile kurguyu ayırt edecek bir yaşta ve donanımda olmadıklarından dolayı, gördükleri her şeyi
gerçeklik olarak algılayıp olabilirliğine inanmalarıdır. Bilimsel araştırmaların düzenli olarak 2–2,5
yaşında televizyon izlemeye başladıklarını ifade ettikleri çocuklar için, bunun ne kadar vahim bir
durum olduğu da ortadadır. Yapılan bazı araştırmalar ülkemizde çocukların televizyon izleme
konusunda oldukça özgür olduklarını ortaya koymaktadır. 6–17 yaşları arasındaki çocuk ve gençler
günde ortalama 3–4 saat televizyon izlemektedirler. Yine aynı yaş grubundaki çocuk ve gençlerin
okul dışındaki birinci etkinliği televizyon izlemektir. Çocukların yılda yaklaşık olarak 900 saatini
okulda, 1500 saatini ise ekran karşısında geçirdiği düşünüldüğünde durumun ciddiyeti daha da
belirginleşmektedir. Ülkemizdeki çocukların %82’si televizyon izleme, istediği programı seçme ve
istediği kadar ekran başında kalma kararlarını kendilerinin verdiğini söylemektedirler. Başka bir
5
ifade ile söylersek televizyonun yoğun etkisinin en hassas alıcısı durumundaki çocukların maalesef
%82’lik gibi büyük bir kısmı bu etkinliği, zamanını ve süresini kendileri tayin etmektedirler.
Bütün bu araştırmalar ve bunlar üzerinde yapılan değerlendirmeler; görsel, işitsel ve yazılı
medya karşısında savunmasız bir alıcı durumunda bulunan çocukların, ilköğretimden başlayarak
medya karşısında bilinçlendirilmelerinin gerekliliğini ortaya koymaktadır. Böylelikle öğrenci;
medya karşısında pasif bir alıcı olmak yerine, medyayı okuyabilecek, medyanın dilini çözebilecek
bilinç düzeyine ulaşarak iletişim olgusunda aktif bir birey olarak yer alabilecektir. Batı’da son 30
yıldır ilkokullar için Medya Okuryazarlığı dersinin zorunlu olup olmaması gerektiği tartışılmış ve
tartışılmaktadır. Bu ülkelerin bazılarında tıpkı Matematik, Fen Bilgisi ya da Dil Bilgisi gibi Medya
Okuryazarlığı dersi de diğer dersler arasında yerini almıştır. Ancak Kanada’da olduğu gibi bazı
ülkelerde ise medya okuryazarlığına ilişkin konular başka derslerin (Sanat, Edebiyat, Vatandaşlık
Bilgisi vb.) içerisinde verilmektedir.
Televizyon karşısında en hassas ve etkiye en açık grubu oluşturan çocukların ekranda
izlediklerini, “gerçeklik” ve “kurgu” bakımında ayırt etme becerisini de kazanacakları Medya
Okuryazarlığı dersinde, medyanın olayları ve olguları nasıl ve neden belli yönleriyle yansıttığı
çocuklara anlatılacak ve insanımız ilköğretim çağından başlayarak medyaya eleştirel bakabilen,
bilinçli alıcılar olarak yetiştirilecektir.
Bireyler, var olan gerçeklik ile medyada sunulan gerçeklik arasındaki farkı ne kadar erken
yaşta öğrenip idrak etmeye başlarlarsa, medyanın üzerlerindeki olumsuz etkilerini de o ölçüde aza
indireceklerdir. Medya Okuryazarlığı dersinde öğrencilerin bazı medya yayınlarının sunduğu
enformasyonun sübjektif, dikkatlice seçilmiş, belli bir bakış açısına göre kurgulanmış ve birtakım
etkilerle oluşturulmuş bir yeniden üretim olduğunu kavramaları sağlanacaktır. Ayrıca medya
kuruluşlarının birer ticari aygıt olarak insanların üzerinde reklamlar, filmler, müzikler vb.
aracılığıyla nasıl bir tüketim iştahı oluşturma işlevi üstlendikleri de vurgulanmaktadır.]]>
Artık yeter diyesiye kadar siz değerli sosyal bilgiler öğretmenleri ile gözlem, etkinlik, rehberlik ve binumum formları paylaşmaya devam edeceğim.E artık başlayalım mı paylaşımları ilkin
Siz dünya'nın en mutlu insanları sosyal bilgiler öğretmenleri için öğrenci ödev kontrol çizelgesini paylaşacağım.
http://sosyalbilgilerci.com/indir/download.php?file=588odevkonrol.doc
İlköğretim çocukları için sağlıklı beslenme nasıl olur diye merak ediyorsanız buraya tıklayınız
Çocuklarda internet kullanımı nasıl olmalı sorusunun cevabı.Kaynak:iogm.meb.gov.tr
http://sosyalbilgilerci.com/indir/download.php?file=302cocuklardainternetkullanimi.doc
Yıllık ödev değerlendirme formu
http://sosyalbilgilerci.com/indir/download.php?file=417yillikodevdegerlendirmeform.doc
Eğitsel kol dağılım çizelgesi
http://sosyalbilgilerci.com/indir/download.php?file=320egitselkol.zip]]>
Bu gün siz değerli sosyal bilgiler öğretmenleri için ne paylaşsam diye düşünürken aklıma kulüp çalışmları geldi.Öğrenciler açısından son derece faydalı olan bu kulüp çalışmları öğrenciyi sosyal hayata hazırlayan sorumluluk dugusu veren güzel bir uygulama.Duyduğum kadarı ile bu sosyal etkinliklere Avrupa'da daha bir fazla önem veriliyormuş.Öğrenciler hastanelerde huzurevlerinde yada kreşlerde çocuk bakıcısı olarak çalışıyorlarmış.Bizde öğrencilerimize bu öenemli değerleri kazandırmak için sosyal etkinliklere daha bir önem vermeliyiz kanaatindeyim.
1. Hayvanları koruma kulübü belgeleri
http://sosyalbilgilerci.com/indir/download.php?file=730hayvanlarikorumakulubu.zip
2. Tafik güvenliği ilkyardım kulübü belgeleri
http://sosyalbilgilerci.com/indir/download.php?file=198trafikguvenligiveilkyardimkulubu.rar
3. Çevre koruma kulübü belgeleri
http://sosyalbilgilerci.com/indir/download.php?file=463cevrekorumakulubu.rar
4. Yeşilay kulübü belgeleri
http://sosyalbilgilerci.com/indir/download.php?file=463cevrekorumakulubu.rar
5. Kütüphanecilik kulübü belgeleri
http://sosyalbilgilerci.com/indir/download.php?file=785kutuphanane.rar
6. Fotoğrafçılık kulübü belgeleri
http://sosyalbilgilerci.com/indir/download.php?file=97fotografcilikkulubu.zip
7. Gezi tanıma, tanıtma ve turizm kulübü
http://sosyalbilgilerci.com/indir/download.php?file=547gezitanitmaveturizmkulubu.rar]]>
ETKİNLİKLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Etkinliklerin değerlendirmesi için programda örnek olarak verilen “Etkinlik Değerlendirme Formları” her etkinlik sonunda uygulanacak diye bir sonuç çıkarılmamalıdır. Kazanımların değerlendirilmesinin süreç ağırlıklı olması öngörülmektedir. Bilindiği üzere rehberlikle ilgili kazanımların birçoğu 40 dakika gibi kısa sürede kazandırılıp ölçülebilecek nitelikte değildir. Bazı kazanımlar bir olgunlaşma süreci istemektedir. Bazıları gözlem yoluyla değerlendirilebilirken, bazıları için ölçek kullanmak gerekebilir. Değerlendirmede hangi kazanımların hangi yöntemle değerlendirileceği konusunda da karar yine tek tek sınıf öğretmenleri tarafından değil okul rehber öğretmeni tarafından, yoksa okul rehberlik hizmetleri okul yürütme kurulu tarafından alınmalıdır. Böylece okulda da bir bütünlük olacaktır. Burada asıl amaç; sınıf rehber öğretmenlerinin bu kazanımın öğrenciler tarafından ne ölçüde kazanıldığını, etkinliğin ne ölçüde uygulanabildiğini ve karşılaşılan güçlüklerle ilgili geri bildirim vermesidir. Bu geri bildirimler her etkinliğin altında yer alan değerlendirme bölümüne de yazılabilir.. Böylece sene sonu raporlarının altyapısı da hazırlanmış olur. Ayrıca bu geri bildirimler okul rehber öğretmeni ile paylaşarak etkinliklerle ilgili ortaklaşa kararlar verilebilir.
]]>
Osmanlı Padişahları
Saltanatı
Doğumu
Vefatı
Babası
Annesi
1.
1299-1326
1258
1326
Ertuğrul Gazi
Hayme Hatun
2.
1326-1359
1281
1360
Osman Gazi
Mal Hatun
3.
1359-1389
1326
1389
Orhan Gazi
Nilufer Hatun
4.
1389-1403
1360
8 Mart 1403
Sultan 1.Murad
Gülçiçek Hatun
5.
1413-1421
1389
26 Mayıs 1421
Sultan Yıldırım Bayezıd
Devlet Hatun
6.
1421-1451
1402
3 Şubat 1451
Sultan Çelebi Mehmed
Emine Hatun
7.
1451-1481
29 Mart 1432
3 Mayıs 1481
Sultan 2.Murad
Huma Hatun
8.
1481-1512
3 Aralık 1447
26 Mayıs 1512
Fatih Sultan Mehmed
Mükrime Hatun
9.
1512-1520
10 Ekim 1470
22 Eylül 1520
Sultan 2.Bayezıd
Gülbahar Hatun
10.
1520-1566
27 Nisan 1495
7 Eylül 1566
Yavuz Sultan Selim
Hafsa Hatun
11.
1566-1574
28 Mayıs 1524
15 Aralık 1574
Kanuni Sultan Süleyman
Hürrem Sultan
12.
1574-1595
4 Temmuz 1546
16 Ocak 1595
Sultan 2.Selim
Nurbanu Sultan
13.
1595-1603
26 Mayıs 1566
21 Aralık 1603
Sultan 3.Murad
Safiye Hatun
14.
1603-1617
18 Nisan 1590
22 Kasım 1617
Sultan 3.Mehmed
Handan Sultan
15.
1617-1623
1592
20 Ocak 1639
Sultan 3.Murad
Handan Sultan
16.
1617-1622
3 Kasım 1604
10 Mayıs 1622
Sultan 1.Ahmed
Mahfiruz Haseki Sultan
17.
1623-1640
27 Temmuz 1612
9 Şubat 1640
Sultan 1.Ahmed
Kösem Sultan
18.
Sultan İbrahim
1640-1648
5 Kasım 1616
18 Agustos 1648
Sultan 1.Ahmed
Kösem Sultan
19.
Sultan 4.Mehmed
1648-1687
2 Ocak 1642
6 Ocak 1693
Sultan İbrahim
Turhan Sultan
20.
1687-1691
15 Nisan 1642
22 Haziran 1691
Sultan İbrahim
Saliha Dilasub Sultan
21.
1691-1695
25 Şubat 1643
6 Şubat 1695
Sultan İbrahim
Hatice Muazzez Sultan
22.
1695-1703
5 Haziran 1664
29 Ocak 1704
Sultan 4.Mehmed
Emetullah Rabia Sultan
23.
1703-1730
31 Aralık 1673
1 Temmuz 1736
Sultan 4.Mehmed
Emetullah Rabia Sultan
24.
Sultan 1.Mahmud
1730-1754
2 Agustos 1696
13 Aralık 1754
Sultan 2.Mustafa
Saliha Valide Sultan
25.
Sultan 3.Osman
1754-1757
2 Ocak 1699
30 Ekim 1757
Sultan 2.Mustafa
Şehsuvar Valide Sultan
26.
1757-1774
28 Ocak 1717
21 Ocak 1774
Sultan 3.Ahmed
Mihrimah Sultan
27.
Sultan 1.Abdülhamit
1774-1789
20 Mart 1725
7 Nisan 1789
Sultan 3.Ahmed
Rabia Şermi Sultan
28.
1789-1807
24 Aralık 1761
28 Temmuz 1808
Sultan 3.Mustafa
Mihrişah Sultan
29.
1807-1808
8 Eylül 1779
16 Kasım 1808
Sultan 1.Abdülhamit
Ayşe Saniye Perver Sultan
30.
Sultan 2.Mahmud
1808-1839
20 Temmuz 1785
30 Haziran 1839
Sultan 1.Abdülhamit
Nakşıdil Valide Sultan
31.
Sultan Abdülmecid
1839-1861
25 Nisan 1823
25 Haziran 1861
Sultan 2.Mahmud
Bezmialem Valide Sultan
32.
Sultan Abdülaziz
1861-1876
8 Şubat 1830
4 Haziran 1876
Sultan 2.Mahmud
Pertevniyal Valide Sultan
33.
1876'da 93 gün
21 Eylül 1840
29 Agustos 1904
Sultan Abdülmecid
Şevk-efza Kadın Efendi
34.
Sultan 2.Abdülhamid
1876-1909
21 Eylül 1842
10 Şubat 1918
Sultan Abdülmecid
Tirimüjgan Kadın Efendi
35.
1909-1918
2 Kasım 1844
3 Temmuz 1918
Sultan Abdülmecid
Gülcemal Kadın Efendi
36.
1918-1922
2 Şubat 1861
15 Mayıs 1926
Sultan Abdülmecid
Gülistu Kadın Efendi
Kpss sınavına hazırlanan öğretmen adayları ve öğretmenler için çok güzel işlerine yarayabilecek değerli bir kaynak.Bu paylaşımda rehberlik konuları ayrıntılı bir şekilde açıklayan çok değerli bir kaynak.Bilhassa Kpss sınavına hazırlnan öğretmen adaylarının arşivinde mutlaka bulunmalıdır.Kendini eksik hissettiği yada aklına takılan bir soruya cevap bulabilir.Sınıf rehber öğretmeni alan arkadaşlar şöğle bir göz gezdirerek rehberlik konusundaki bilgilerini tazelemiş olurlar.Uzun lafın kısası arşivlik bir paylaşım.
Dosyayı buraya tıklarak indirebilirsiniz]]>
1-Mavri Mira:
Özellikleri:
1-Fener Rum patrikhanesi tarafından kuruldu
2-Bizans İmparatorluğunu yeniden canlandırmayı ve Ege’de ilerleyen Yunanlılara yardım ederek Batı Anadolu ve Trakya’yı Yunanistan’a katmayı amaçlıyordu. (megale idea)
3-Yunan Kızılhaçı, Göçmenler Komisyonu ve Rum izcilik kuruluşları bu cemiyetin alt kollarıydı
2-Pontus Rum Cemiyeti:
Özellikleri:
1-1904’de Merzifon’da Amerikan kolejinde kuruldu
2-Batum’dan Sinop’a kadar uzanan ve merkezi Samsun veya Trabzon olabilecek bir Rum devleti kurmayı amaçlıyordu.
Açıklama: MÖ281’de kurulan Pontus Devleti’ni MS 63’de Romalılar yıktı. 1204’de tekrar kurulan Pontus Devleti’ni 1461’de Fatih yıktı.
3-Kardos Cemiyeti:
Özellikleri:
1-Bu cemiyet Rum göçmenlerine yardımcı olmak görüntüsü altında Pontus Cemiyetine yardımcı olu-yordu.
4-Etnik-i Eterya Cemiyeti:
Özellikleri:
1-Bu cemiyet bağımsız Yunanistan’ı oluşturmak için 1814 yılında Filiki Eterya adıyla kurulmuştur.
2-I. Dünya Savaşından sonra ise Yunanistan’ı büyütmek ve Bizans Devletini kurmak için çalıştı
5-Hınçak ve Taşnak Sütyun Cemiyetleri
Özellikleri:
1-Doğu Anadolu toprakları, Çukurova toprakları ve Kara Deniz bölgesinin bir kısmını Ermenistan’a katmak için çalıştılar.
6-Makabi-Alyans İsrailit Cemiyetleri:
Özellikleri:
1-Yahudi devleti kurmak için çalışmışlardır.
2-Ekonomik çıkarlarının korunması ön planda olmuştur.
7-Rum-Ermeni Birlik Komitesi:
Özellikleri:
1-Rum ve Ermeni cemiyetleri arasındaki koordinasyonu sağladı.
Açıklama:
1-Azınlıklar Türkleri Hıristiyan katliamı yapıyor olarak göstererek Anadolu’nun işgalini başlatmak istediler.
2-Azınlıklar giriştikleri yıldırma faaliyetleri ile he-defledikleri bölgelerden Türkleri kaçırarak ilgili bölgelerde çoğunluk olmak istediler.
Azınlık Cemiyetlerinin Özellikleri:
1-Wilson Prensiplerinden ilham aldılar
2-Mondros Mütarekesi, azınlıkların çalışmaları için uygun zemin oluşturdu
3-Azınlıklar Osmanlı ülkesini sömürmek isteyen işgalciler tarafından kullanıldılar
4-Kiliseleri ve yabancı okullarını üs edindiler
5-İşgal devletlerinden yardım gördüler
6-Çıkardıkları olaylar ile TBMM’yi meşgul ettiler
1-Sulh ve Selamet-i Osmaniye Cemiyeti:
Özellikleri:
1-Kurtuluşun padişahın emirlerine bağlı kalmakla mümkün olacağını savunmuştur.
2-Teali İslam Cemiyeti:
Özellikleri:
1-Kurtuluşun halifenin emirlerine ve İslamın prensiplerine uymakla mümkün olacağını savunmuştur.
3-İngiliz Muhipleri Cemiyeti:
Özellikleri:
1-Kurtuluşun İngilizlerin himayesi ile mümkün olacağına inanıyordu
2-Bu cemiyet hükümet tarafından da desteklenmiştir.
4-Wilson Prensipleri Cemiyeti:
Özellikleri:
1-Bu cemiyetin taraftarları Wilson ilkelerinden ilham almıştır
2-Kurtuluşun ABD mandasına girmekle mümkün olacağına inanmışlardır.
5-Kürt Teali Cemiyeti:
Özellikleri:
1-Bu cemiyetin taraftarları Wilson Prensiplerine da-yanarak; halifeye bağlı olarak bir Kürt devleti kur-mayı planlamışlardır.
6-Hürriyet ve İtilaf Fırkası:
Özellikleri:
1-1911 yılında İttihat ve Terakki Partisine karşı kuruldu
2-1918’den itibaren yönetimde etkili olmaya başladı
3-Anadolu hareketini İttihatçıların hareketi olarak gören parti Kurtuluş Savaşına karşı gelişin liderliğini üstlendi.
]]>
İÇ İSYANLAR
Sebepleri:
1-İşgal devletlerinin işgallerini yerleştirmek istemesi
2-Osmanlı yönetiminin Mustafa Kemal ve arkadaşlarını etkisiz duruma getirmek istemesi
3-TBMM’nin halktan yeni fedakarlıklar istemesi
4-İtilaf devletlerinin milli mücadeleyi iç karışıklıklarla yıpratmak istemesi
5-Osmanlı ordusunun terhis edilmiş olmasından dolayı asayişsizlik olması
6-Bazı kuva-yı milliyecilerin tutarsız davranışları
7-Bazı milli mücadelecilerin tutarsız davranışları
8-Milli mücadele politikasının bazı çıkar çevrelerini rahatsız etmesi
9-Kürtçülük düşüncesi ve Kürtlerin kışkırtılması
10-Azınlıkların emelleri
11-Bazı kuva-yı milliyecilerin düzenli ordunun emrine girmek istemeyişi
A-İstanbul Hükümetinin İtilaf Devletlerinin İsteği Üzerine Düzenlediği İsyanlar
1-Ahmet Anzavur İsyanı:
Sebep:
1-İngilizlerin, milli mücadelecileri Çanakkale Boğazı çevresine yanaştırmak istemeyişi
2-İstanbul yönetiminin milli mücadeleden duyduğu tedirginlik
Özellikleri:
1-İsyan Marmara’nın güneyinde Susurluk civarında çıkmıştır.
2-Milli mücadelecilere karşı bölgedeki Çerkezler kışkırtıldı
3-İsyan TBMM açılmadan önce başladı
4-Saltanat yanlısı bir isyandır
5-İsyan önce Çerkez Ethem tarafından bastırıldıysa da; Ahmet Anzavur tekrar isyan çıkardı. Bu isyanı ise Ali Fuat Cebesoy 20 Mayıs 1920’de kesin olarak bastırdı.
2-Kuva-yı İnzibatiye (Halifelik Ordusu)
İsyanı
Sebepleri:
1-İngilizlerin, milli mücadelecileri Boğazlar çevresine yanaştırmak istememesi
2-İstanbul yönetiminin duyduğu tedirginlikler
Halifelik ordusu denilen isyancı birliğini Süley-man Şefik İngilizlerin istek ve desteği ile hazırladı. Birliğin oluşturulmasında genellikle Enver Paşa’nın ordudan tasfiye ettiği eski subaylar kullanıldı.
Özellikleri:
1-İsyan Adapazarı civarında başladı
2-Çerkez Ethem ve Refet Bele tarafından bastırıldı
3-İsyanın bastırılması sonucunda Kuva-yı İnzibatiye birliğinin çoğu milli mücadele saflarına geçti
Açıklama: Ahmet Anzavur ve Kuva-yı İnzibatiye İsyanlarının başarısız olması İngilizlere; İstanbul hükümetinin isyan düzenleme konusunda başarısız olduğunu gösterdi; ki bundan sonra İngilizler kendileri isyan düzenlettirmeye başladılar.
NOT:28 Nisan 1920’de Anadolu’da, padişah adına, asayiş sağlamak için Anadolu Fevkalade Müfettişliği kuruldu.
B-İstanbul Yönetimi ile İşgalcilerin Düzenlettirdiği İsyanlar
1-Bozkır-Zeynelabidin İsyanı
(27 Eylül-4 Ekim 1919)
Özellikleri:
1-Milli mücadeleye karşı çıkan ilk isyandır
2-Padişah taraftarı bir isyandır
3-Konya havalisinde çıkmıştır.
2-Bolu-Düzce Ayaklanması:
Özellikleri:
1-12 Nisan 1920’de başladı
2-Çerkez Ethem tarafından bastırıldı
3-Çapanoğulları İsyanı
(15 Mayıs-27 Ağustos 1920)
Özellikleri:
1-Yozgat, Çorum ve Tokat havalisinde etkili oldu
2-Bölgedeki Aleviler de kullanılmak istendi
3-Çerkez Ethem tarafından bastırıldı
4-Delibaş Mehmet-Konya İsyanı
(2 Ekim-15 Kasım 1920)
Özellikleri:
1-Halifelik taraftarı bir isyandır
2-Konya ve Isparta’da etkili oldu
3-İsyanın çıkarılmasında İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunanlılar etkili oldu
4-Milli kuvvetler karşısında tutunamayan Delibaş Mehmet önce Fransızlara sonra Yunanlılara sığınmıştır.
5-Cemil Çeto İsyanı (17 Haziran 1920):
Özellikleri:
1-Kürtçü bir isyandır.
6-Milli Aşireti İsyanı (8 Haziran 1920):
Özellikleri:
1-Kürtçü bir isyandır
2-Fransızlardan destek almıştır
7-Koçgiri İsyanı :
Özellikleri:
1-Kürtçü bir isyandır
2-Kemah ve Divriği’de etkili oldu
3-Bu isyanı II. İnönü Savaşı döneminde kurulmuş olan merkez ordusu bastırdı
8-Ali Batı İsyanı
(11 Mayıs-18 Ağustos 1919):
Özelikleri:
1-Kürtçü bir isyandır
2-Diyarbakır’da etkili oldu
3-Ali Batı çatışma esnasında öldürüldü
9-Çopur Musa İsyanı:
Özellikleri:
1-İsyan Afyon’da çıktı
2-İsyanın çıkmasında Yunanlıların kışkırtmaları da etkili oldu
3-İsyan Refet Bele tarafından bastırıldı
C-Kuva-yı Milliyecilerin Çıkardığı İsyanlar
Demirci Mehmet Efe İsyanı:
Özellikleri:
1-Yunanlılara karşı başarılı mücadeleler vermiş olan Mehmet Efe, düzenli ordu kurulurken ilk günlerde düzenli ordunun emrine girmek istemedi
2-Demirci Mehmet Efe ikna edildi ve efeleriyle birlikte düzenli ordunun emrine alındı.
Çerkez Ethem İsyanı:
Özellikleri:
1-Yunanlılara karşı başarılı mücadeleler veren ve isyanların bastırılmasında büyük katkıları olan Çerkez Ethem düzenli ordunun emrine girmeyerek isyan etmiştir.
2-Çerkez Ethem düzenli orduya karşı girdiği mücadelede başarılı olamayınca; 5 Ocak 1921’de Yunanlılara sığınmış; Çerkez Ethem’e bağlı birlikler ise 20 Ocak 1921’de düzenli ordunun emrine girmiştir.
D-Azınlıkların Çıkardığı İsyanlar
Sebepleri:
1-Osmanlı’dan toprak koparma düşüncesi
2-Emellerinin olduğu bölgelerde çoğunluk olma düşüncesi ile, Türk milletini yıldırarak, bölgeden kaçırma
3-İşlerini kolaylaştırma düşüncesi ile işgallere zemin hazırlama
4-İşgal devletlerinin kışkırtmaları
Ermeni isyanları Gümrü ve Ankara Antlaşmaları ile bitirilirken; Karadeniz’deki Rum isyanları Şubat 1923’e kadar devam etti.
TBMM’nin İsyanlara Karşı Aldığı Önlemler:
1-İstanbul ile ilişkiler kesildi
2-İstanbul hükümetinin icraatları yok sayıldı
3-İstanbul’un halkı milli mücadelecilere karşı kışkırtmak için yayınladığı fetvalara karşı; Ankara müftüsü Rıfat Börekçi fetva yayınladı
4-Damat Ferit Paşa vatan haini kabul edildi
5-29 Nisan 1920’ Hıyanet-i Vataniye Kanunu çıkarıldı
6-18 Eylül 1920’de İstiklal Mahkemeleri kuruldu
7-İsyanlara karşı Kuva-yı Milliye, merkez ordusu ve düzenli ordu kullanıldı
İsyanların Sonuçları:
1-Anadolu daha fazla işgal altında kaldı
2-Milli mücadelenin başarıya ulaşması gecikti
3-Yunanlılar Anadolu’da daha fazla ilerledi
4-Kardeş kanı akıtıldı
5-Anadolu birliği zedelendi
6-Ekonomik zayiatlar oldu
7-İsyanları bastıran TBMM’nin otoritesi arttı
Açıklamalar:
1-İsyanları kışkırtanlar ve çıkaranlar kutsal değerleri kullandılar
2-Padişaha bağlılık, milli mücadeleyi halka kötü gösterdi
3-Asker kaçaklarının bir kısmı isyanların insan gücünü oluşturdu
4-Yunan ordusu dahî bazı dönemlerde halifelik ordusu olarak tanıtıldı
5-İsyanların bastırılmasında TBMM’nin güçler birliği ilkesi etkili oldu
6-TBMM’ye karşı çıkarılan isyanlarda İstanbul yönetimi Milli Egemenliği; İşgalciler Milli Bağımsızlığı hedef almıştır.
7-Milli Aşireti TBMM açılana kadar milli mücadele taraftarıydı
8-Mayıs 1919’da başlayan isyanlar 1921 yılı sonlarına kadar devam etti.
]]>
]]>
http://www.sosyalbilgilerciyiz.com/indir/download.php?file=617sosyal bilgiler 7. sinif 1. donem 1. sinav.doc
3. 7. sınıf sosyal bilgiler 1.dönem 1.yazılı sorusu
http://www.sosyalbilgilerciyiz.com/indir/download.php?file=9567.sinif_1.donem_1.yaz.doc]]>1.Atatürk’ün milli tarihimize verdiği önem
ÖĞRENME ALANI / ÜNİTE
AÇIKLAMA: Türklerin tarih boyunca birçok güçlü devlet kurdukları belirtilerek Türklerin köklü ve zengin bir tarihe sahip oldukları vurgulanacaktır Kültür ve Miras/ İpek Yolunda Türkler DERS KAZANIMLARI1. Destan, yazıt ve diğer belgelerden yararlanarak, Orta Asya ilk Türk devletlerinin siyasal, ekonomik ve kültürel özelliklerine ilişkin çıkarımlarda bulunur.
7. Dönemin devlet adamları ve Türk büyüklerinin hayatından yararlanarak ilk Türk- İslam devletlerinin siyasal, sosyal ve kültürel özelliklerine ilişkin çıkarımlarda bulunur. Şablon olarak aşağıdaki linkten indirebilirsiniz http://sosyalbilgilerci.com/indir/download.php?file=3946.sinif ataturkculuk.doc]]>TÜRK HARF DEVRİMİ
Harf inkılabı yazı dilinde kullanılan Arap harflerinin yerine Türk harflerinin alınmasını ifade eder. 1924 Anayasasının 2.maddesi ' Türk devletinin dini, dini İslam'dır sözleriyle başlıyordu. 5 Nisan 1928 de Halk Partisi bu hükmün Anayasadan çıkarılmasına karar verdi ve 10 Nisan' da meclis bu yolda bir kanun kabul etti. Aynı zamanda dini deyimleri ve atıfları kaldırmak üzere üç hüküm daha değiştirildi. Türkiye hukuken ve anayasal olarak, Anayasasında, kanunlarında ve emellerinde laik ve modern bir devlet olmuştu. Onu Doğu' ya bağlayan tek güç ve sembol ' Arap Alfabesi ' kalmıştı. Ancak bu harfler Türk diline hiçbir zaman uymamıştır. Arap harfleri,Arapça'ya çok iyi uymakla beraber,Türk dili için elverişsizdir. Türkçe Arap harfleri ile kolay yazılıp okunamıyordu. Konuşulduğu halde yazılamayan,yazıldığı halde okunamayan bir yazı dilini baltalamakta idi.
Arap harfleri ile okuyup yazmak sınırlı bir sınıfın,özellikle idarecilerin ve ilmiye sınıfının imtiyazında idi. Okuyup yazmayı kolaylaştırmak ve yaymak,modern öğretim ve eğitim gerçekleşmesine çalışmak,ancak harf inkılabı sağlanabilirdi. Ahmet Cevat Emre'ye göre; Eski yazının en büyük mahsuru ara fonetiğine esir bir yazı olmasıydı. Yazımızı ancak yabancı seslerin harflerini atmakla hür ve milli bir yazı yazabilirdik. (14)
Aynı yazar Arap harflerini kullanmanın onur kırıcı yönüne de değinerek bunu bir kültür bağımsızlığı seklinde ifade etmiştir:! 'Siyasi istiklalini emsalsiz kahramanlıklarla kazanmış olan Türk milleti yazısının Arap fonetiğine esir kalmasına nasıl tahammül edebilir?'Harf inkılabının ilk adımı 20 Mayıs 1928'de 1288 sayılı kanunla Arap rakamlarının kullanılmasına son verilerek milletler arası rakamların kabulü ile başlamıştır.
26 Haziranda 'Latin harflerinin kabulü imkanını ve tarzını incelemek' ödeviyle İstanbul'da Dolmabahçe Sarayı'nda özel bir komisyon toplandı. Yaz boyunca İstanbul’da olan Mustafa Kemal tartışmaları yönetti ve şüphesiz komisyonun işini çabuk ve becerikli bir şekilde yürütülmesinde etkili oldu.
Komisyonun hazırladığı alfabe ciddi bir çalışmanın sonucu olduğu gibi Türk diline de uymakta idi. Prof.Dr. Zeynep Korkmaz'a göre,'Seçim esasına ve tek harfli yazı sistemine dayanan alfabe tasarısında ikili-üçlü veya dörtlü şekillere yer vermeyip,her sesin tek işaretle gösterilmiş olması
dilde mevcut dokuz vokalin sekiz ayrı işaretle karşılanmış bulunması alfabenin en başarılı taraflarındandır. Başka alfabelerden alındığı halde dilimizin çıkması da onu taklitçi bir alfabe olmaktan kurtarıp milli bir alfabe durumuna sokmuştur. (15)
'Altı hafta içinde yeni alfabe tamamlanmıştır ve Mustafa Kemal bunu millete sunmaya hazırdı.9 Ağustos 1928'de bir zamanlar Gazi şimdi Cumhurbaşkanı yeni bir rolde-baş öğretmenlikte-göründü. Cumhuriyet Halk Partisi o gece Saray burnu Parkı'nda bir şenlik yapıyordu ve birçok ileri gelen simalar oradaydı. Saat on bire doğru Cumhurbaşkanı da geldi ve bir süre sonra onlara bir konuşma yapmak üzere ayağa kalktı;'Arkadaşlar,güzel dilimizi ifade etmek için yeni Türk harflerini kabul ediyoruz. Arkadaşlar, bizim güzel ahenkli,zengin lisanımız yeni Türk harfleri ile kendini gösterecektir. Asılardan beri kafalarımızı demir çerçeve içinde bulunduran,anlaşılmayan ve anlayamadığımız işaretlerden kendimizi kurtarmak mecburiyetindeyiz. Lisanımızı muhakkak anlamak istiyoruz. Bu yeni harflerle behemehal pek çabuk bir zamanda mükemmel bir surette anlaşacağız .Milletimiz yazısıyla,kafasıyla bütün alem-i medeniyetin yanında olduğunu gösterecektir.
Vatandaşlar yeni Türk harflerini çabuk öğreniniz. Bütün millete,kadına,erkeğe,köylüye,
çobana,hamala,sandalcıya öğretiniz. Bu vatanperverlik ve milletperverlik vazifesi biliniz.
Bu vazifeyi yaparken düşününüz ki bir milletin,bir heyet-i içtimâiyenin %10-20 okuma-yazmabilir %80'i %90'ı bilmezse bu ayıptır.”
Bu seferberlik çağrısından sonra Gazi ülke içinde gezilere çıktı; köy meydanlarında,sınıflarda,belediye dairelerinde ve kahvehanelerinde halka ders verdi ve haklı sınavdan geçirdi. Başbakan ve ileri gelenler onun örneğini izlediler ve kısa zamanda bütün Türkiye halka yeni yazıyı okuyup yazmayı öğreten kara tahta ve sehpalarla donatılmış bütün aydınları ile bir ders odasına döndü. Büyük Millet Meclisi 1 Kasım 1928'de, daha önce Türkçe'yi yazmak için kullanılan Arap harfleri yerine Latin esasından alınan harfler, Türk dilinin özelliklerini belirten işaretlere yer vererek, Türk harfleri adı ile 1353 Sayılı kanunla kabul edilmiştir. Ve 3 Kasımda yeni Türkçe yazıyı yerleştiren ve yılın sonundan sonra Türk dili için alenen Arap harflerinin kullanılmasını yasaklayan bir kanun kabul edildi. birkaç gün sonra memurların yeni yazıda okur yazarlığını yoklamak üzere sınavlar yapıldı ve 11 Kasımda bir Bakanlar Kurulu kararı ile " Millet Mektebi" ni Nizamnamesi düzenlendi. Bu nizamname ülke çapında halk dershaneleri ile halka yeni yazı ile okuma yazma öğretmeyi amaçladı. 4 yıl içinde bu dershanelerden mezun olanların sayısı 1.5 milyona ulaştı.
1 Kasım 1928 günü açılan T.B.M.M.’ ne sunulan Türk harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkındaki kanun tasarısı aynı gün görüşülerek kabul edildi ve 3 Kasım 1928'de resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi. (17)
1 Aralık 1928'den itibaren gazeteler bütün yazılarını yeni Türk harfleri ile basmaya başladı. Ve 1 Ocak 1928'den sonra Arap harfleri ile basılmadı. (18)
Harf devrimini açıklamak ve haklılığını ortaya koymak için çeşitli kanıtlar ortaya konmuştu. Arap harfleri Türk dilinin seslerini deyimlendirmeye elverişli değildi; öğretimi güç, basımı zahmetli idi ve bundan dolayı eğitim ve kültürüm yayılmasına engel teşkil ediyordu. Bu ithamlar yersiz değildir. Ve açık, sade, fonetik yeni yazının okur yazarlıkta büyük bir artışa ve yayınların geniş yayılışına yol açtığı şüphesizdir. Fakat değişimin asıl amacı pratik ve pedagojik nedenlerden çok toplumsal ve kültürel nedenlere dayanıyordu. M. Kemal halkını onu kabule zorlarken geleceğe bir kapı açıp, geçmişe bir kapı kapıyordu. (19)
Geçmişle ve Doğuyla ilişiğin kesin olarak kesilmesi - Türkiye'nin nihai olarak modern Batı uygarlığı içine alınması - için şimdi yol açıktı. Bu arzu kendi içinde taşıdığı tehlike ile birlikte, seçkin Türk yazarı Halide Edip Adıvar tarafından iyi deyimlendirilmiştir: " Garp medeniyetini bir bütün olarak idrak edebiliriz. Demek ki, garp medeniyetine tam olarak ne İngiliz ne Fransız ne de İtalyan diye bir marka koyabiliriz. Yani bu medeniyete geç olarak iltihak eden bir millette bunların sadece murakıbı değil, Garp medeniyetinin bir parçasıdır." (20)
]]>
Yeni Türk harflerinin kabulüyle ,Arapça kelimelerin Türkçe'nin yapısına ne kadar yabancı olduğu meydana çıkmış, Arapça ve Farsça birçok kelimeler kendiliğinden kullanılmaz olmuştur. Türk dili davasını kesin bir karara bağlamak üzere son defa ele almak gerektiğini, zaruri bir netice olarak meydana çıkarmıştı. 12 Temmuz 1932 yılında Mustafa Kemal'in direktifiyle Türk Dil Kurumu kuruldu. amacı "Türk dilinin gerçek güzelliğini ve zenginliğini meydana çıkarmak onu dünya dilleri arasında layık olduğu yüksek mevkie çıkarmak"tı. İş bir harekat gibi planlandı ve çeşitli alanlara -dil bilimi, etimoloji, gramer, terminoloji, sözlük yazıcılığı vs.- hamleyi örgütlemek ve yöneltmek üzere bir dizi komisyonlar kuruldu. (21)
1932'deilk Türk Dil Kongresi, bizzat M. Kemal'in huzurunda dolmabahçe Saray'ında toplandı. kurumun ana görevi Türk dilinin sadeleştirilmesi ve arılaştırılması idi. fikir yeni değildi; fakat reformun kapsamı, çapı ve tarzı cidden yeniydi;çünkü daha önceki öncülerden hiçbiri, hükümet desteği ile giriştiği kadar köklü bir reformu hiçbir zaman aklından geçirmemişti.
Dil reformu konusunda ilk şuurlu ve olumlu adımı 1911'den itibaren Selanik'te çıkmaya başlayan Genç Kalemlerin yazarları Ali Canip, Ömer Seyfettin ve Ziya Gök alp atmışlardır. gerçekçi ve ilmi görüşle hazırlanan sadeleştirme programına göre Türkçe'si bulunan Arapça-Farsça kelimelerle, Arap-Fars gramerleri kurallarına göre yapılmış çokluk şekilleri, terkipler ve Arapça-Farsça edatlar artık kullanılmayacaktı. Bu akım 1932' de başlatılan "Dil İnkılabı" ile yeni evreye yönelmiş ve milli bir dil politikasına dönüştürülmüştür. Bunu daha köklü bir adım izledi. Bizzat Arapça ve Farsça sözcüklere hücum bin yılı aşkın bir süre Türkler O. Doğuda ortak İslam uygarlığını paylaşan bir müslüman budun olmuştu. Arapça ve Farsça onların klasik dilleri olmuş ve onların dillerine çap ve muhteva bakımından İngilizce'ye Yunan, Latin ve Romalı unsurların yaptığı katkıyı yapmıştı. ilk dil reformcuları, yabancı terkipleri ve nadir kullanılan âlimane veya arkaik sözcükleri atmakla yetinmişlerdi. Dil kurumunun radikalleri günlük konuşulan Türkçe'nin temel sözlüğünde temel bir yeri olan sözcüklere bile, salt Arapça ve Farsça olmaları dolayısıyla karşı idiler. kurum, bir yandan atılmaya mahkum ettiği yabancı sözcüklerin dizinini hazırlayıp yayınladı; öte yandan araştırma grupları bunların yerine konmak üzere çeşitli ağızlardan, diğer Türk lehçelerinden ve eski metinlerden arı Türkçe sözcükleri derledi ve inceledi. uygun sözcükler bulunamadığı, diriltilemediği ve ithal edilemediği zaman yenileri uyduruldu.
sözcük üzerindeki bu planlı mübadele, 1933-34'te genel laiklik ve batılılaşma hareketiyle aynı zamana rastlayınca, en yüksek noktasına erişmiş. Son Osmanlı üslubunun süs laf kalabalığında bazı budamalar muhakkak ki zorunluydu; Arapça ve Farsça 'dan alınmış tüm cümlelerin ve deyimlerin kullanılması, artık Babı-ı ali katiplerinin ve divan edebiyatçılarının bir oyuncağı değil, fakat kültürlü modern ve ilerleyen bir ulusun haberleşme aracı olan bir dilde şüphesiz devam edemezdi. reform gerekliydi, fakat yapılan reformların akıllıcılığında ve başarısında herkes aynı görüşte değildi.
1935'te yeni bir direktif verildi. yeni sözcüklerin uydurulup zorla kullandırılması durduruldu; alışkın olunan ve vazgeçilmez birçok Arapça ve Farsça sözcüğün daha bir süre kalmasına ve millileşmesine izin verildi. bu gerilemeye teorik bir haklılık sağlamak için "dilimizde kullanılan ve şimdiye kadar yabancı dillerden alındığı sanılan birçok sözcükler başlangıçta bu dillere Türkçe'den geçmişti"doktrini ilan edildi. diğer bir deyimle, yabancı bir sözcüğe Türkçe bir karşılık bulmanın elverişsiz olduğu yerde onu bir Türkçe etimolojiye bağlamakla iş bitecekti Böyle bir teorileştirme ve ona yardımcı olarak ortaya atılan diğer bazı şüpheli doktrinler, Dil Kurumunun iç çevresi dışında fazla bir destek görmedi ve bir süre sonra bunların unutulmaya terk edilmesine göz yumuldu. fakat arızi gerilemelere rağmen, reform devam etti ve Ocak 1945'te bizzat Türk Anayasası "arı"Türkçe'ye çevrildiği zaman nihai sembolik zaferini kazandı. Bu arılaştırmacıların son zaferiydi. Artık m. Kemal'in kuvvetli elinin desteğinden yoksun olduğundan bunu dilin yoksullaştırılması ve bozulması olarak gören öğretmenlerin,yazarların, gazetecilerin ve bilim adamlarının gittikçe yükselen bir eleştiri dalgasıyla karlaştı. Dil Kurumu, Aralık 1949'da 6.'ncı kongresinde belirli bir şekilde daha ılımlı bir durum aldı ve kendisine daha az politik ve daha çok bilimsel bir niteliğe vermeğe çalıştı. Bunu izleyen çalışmasında arılaştırma fikrini tüm terk etmemekle beraber çok daha büyük ölçüde sadeleştirme ile ilgilendi. sonunda Aralık 1952'de T. B. M. M' i ezici bir çoğunlukla "arı Türkçe "anayasadan vazgeçerek tekrar 1924 metnini ilan etti. O zaman hem 1924 metninin arkaizmden hem de 1945 çevirisinin suniliğinden kaçınarak gerçekten ülkenin yaşayan dilinde yazılacak 3. bir metnin hazırlanması fikride söz konusu oldu. Parlemento'nun dil bilimi tartışmalarının yeri olmadığına anayasanın da üslup denemeleri için uygun bir metin olmadığına karar verildi.
Türk Dil Kurumunun çalışmalarıyla yazı dilini konuşma diline yaklaştırmıştır. Bütün ülkelerde yazı ve konuşma dilleri arasında doku, üslup ve bir dereceye kadar gramer ve sözlük farkları olan bir ayrılık vardır. Osmanlı Türkiye'sinde bunlar iki farklı dildi ve okuryazar olmayan bir adam normal bir yazılı metni, kendisine yüksek sesle okunduğu zaman bile anlamayı umut edemezdi. Yeni Türkiye'de bu fark kapanmıştır. Kitapların, gazetelerin ve hükümet belgelerinin dili konuşulan dilin aynıdır.
]]>http://sosyalbilgilerci.com/indir/download.php?file=75ataturkvebilim.doc
]]>Proje - Performans Ödevleri ve Değerlendirme hakkında yeni öğretim programları ile beraber öğretmenlerimizin tereddüde düştüğü konularda açıklama niteliğindeki 2006 / 95 sayılı genelgeden alıntılanmıştır.
Sayı Konu B.08.0.TTK.0.01.01.0 İlköğretim Kurumlarındaki Ölçme ve Değerlendirme İlgi: 27.8.2003 tarih ve 25212 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan "Millî Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliği"
Mayıs 2006 tarih ve 2584 sayılı Tebliğler Dergisİ'nde yayımlanan "Millî Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumlan Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliksin 71. maddesinde; "Bu yönetmelik 2006-2007 öğretim yılında uygulanmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girer."denilmektedir. Buna göre yönetmelikte yapılan tüm değişiklikler, 7 ve 8. sınıflar da dâhil ilköğretimin tüm sınıflarında uygulanacaktır. Yönetmelikte ölçme ve değerlendirmeye yönelik uygulanması istenilen araç ve yöntemler yalnızca aktif {öğrenci merkezli) öğrenme yöntemlerinin uygulandığı programlarda değil, diğer yaklaşımlara göre hazırlanmış programlarda da uygulanabilecek niteliktedir. Ölçme ve değerlendirme yapmak amacıyla geleneksel ölçme araçlarının (yazılı sınav, çoktan seçmeli, eşleştirmeli, kısa cevaplı testler vb.) yanında proje, öğrenci ürün dosyası, performans ödevi, akran/öz değerlendirme vb. yöntemler de kullanılacaktır. ğretim programlarının uygulanmasına yönelik gerek illere düzenlenen rehberlik. bilgilendirme ve değerlendirme ziyaretleri esnasındaki gözlemlerden, gerekse Bakanlığımızın erişim sitelerine gönderilen bazı sorulardan, ilgide kayıtlı "Millî Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliği''nde; ilköğretim kurumlarında okutulmakta olan derslerin ölçme ve değerlendirmesine ilişkin yapılan değişiklikler hakkında uygulayıcıların tereddüt yaşadığı tespit edilmiştir. Konuya İlişkin tereddütlerin giderilmesi ve uygulamada birliğin sağlanması amacıyla aşağıdaki açıklamaların yapılmasına gerek duyulmuştur.
Bu ölçme araç ve yöntemlerinden;
]]>
ZÜMRE ÖĞRETMENLER KURULU
Toplantı No :1
Toplantı Tar. :07.09.2007
Toplantıya Katılanlar:Kamil KILINÇ (Okul Müdür Yard. Kurul Başkanı) Ergin MUTLUER(Sos. Bil. Öğrt)
GÜNDEM MADDELERİ
1-Açılış ve yoklama
2-Türk Milli Eğitiminin amaç ve ilkelerinin Tebliğler Dergisinden okunması
3-Müfredat Programının okunması ve 7.. Sınıf yeni müfredat programının incelenmesi İlköğretim yönetmeliğinin değişen bölümlerin incelenmesi
4-Bir önceki öğretim yılı zümre toplantısında alınan kararların incelenmesi
5-Öğrenci başarılarının değerlendirilmesi
6-Derslerin müfredat programlarının incelenmesi-yıllık ve günlük planlar
7-Ölçme ve değerlendirme
8-Proje ve performans ödevleri
9-Atatürkçülük ile ilgili konuların dağılımı
10-Ders araçlarının tespiti ve faydalanma yolları
11-Diğer zümre öğretmenleri ile işbirliği
12-Dilek ve temenniler
GÜNDEM MADDELERİNİN GÖRÜŞÜLMESİ
1-Toplantı zümre başkanı Kamil KILINÇ ’ın iyi bir eğitim–öğretim yılı geçirilmesi dilekleri açılmıştır.yapılan yoklamada zümre öğretmenlerinin hazır bulunduğu belirlenmiştir.
2-1739 Sayılı Türk Milli Eğitim Kanunundan Türk Milli Eğitiminin amaçları okundu.
3-8. Sınıflara yönelik olarak 2490 Sayılı Tebliğler Dergisinden Vatandaşlık 8 Dersinin ve 2368-2090Sayılı Tebliğler Dergisinden İnkılap Tarihi Dersinin Müfredat Programı ve bu derslerin amaçları okundu. Programın titizlikle uygulanması ve derslerin sınıfın seviyesine uygun bir şekilde işlenmesi halinde belirlenen amaçlara ulaşabileceği hususunda fikir birliği ortaya çıktı. Bu derslerin öneminden bahsedilerek öğrencilerin motive edilmesi şeklinde ortak bir fikir ortaya çıktı.
6. ve 7. Sınıflarda ise30.06.2005 tarih ve 188 sayılı kararı ile kabul edilen “İlköğretim Sosyal Bilgiler Dersi Öğretim Programı” uygulanacaktır. E.MUTLUER 2006-2007 öğretim yılında uygulamaya başlanan yapılandırıcı eğitim modelinin bu yıl 7. sınıfta ilk kez uygulanacağını belirtti 7. sınıfın yeni müfredatını incelediğini yapılandırıcı eğitim modeline uygun olarak 6. sınıf müfredatının devamı ve bütünleyicisi şeklinde olduğunu öğrenci merkezli ve etkinlik temelli eğitim anlayışını yansıtacak tarzda hazırlandığını söyledi. Ayrıca 22.08.2007 tarih ve333 sayılı kararının incelendiğini ve 7.sınıf müfredatına yansıtılacağını belirtti.
4-E.MUTLUER tarafından 2005-2006 yılı zümre toplantı kararları okunmuş;alınan kararların ve planlamalar doğrultusunda bir eğitim öğretim yılı geçirildiği görüşü dile getirilmiştir.
5-Öğrenci başarısını artırmaya yönelik olarak alınabilecek önlemler konusunda aşağıdaki kararlar alınmıştır
.
6-E.MUTLUER vat.ve ins.hakl.için 2490 T.C.İnk. için 2090ve 2368 sayılı tebliğler dergilerine göre hazırlanacağını ayrıca Atatürkçülük konularınında 2504 sayılı tebliğler dergisine göre dağıtılacağını söylemiştir.
Yıllık ve günlük planların hazırlanmasına ilişkin K.KILINÇ 2511 sayılı t.dergisinde yer alan ünitelendirilmiş yıllık plan örneğine uygun olarak hazırlanması gerektiğini bildirmiştir.Ayrıca yıllık planların Internet ortamından yararlanılarak yapılabileceğini bununla birlikte ;iş takvimi müfredata uygunluk, okul şartları,bölgenin sosyo-ekonomik yapısı,öğrenci seviyeleri,yakından uzağa ilkesi gibi kriterlere dikkat edilmesini istemiştir.yine günlük plana ilişkin planlarda öncelikli olanın iyi bir planlama ve uygulanabilirlik olduğu konusunda birleş ilmiştir. Kamil KILINÇ Etkinliklerin de günlük plan gibi önceden planlanıp etkinliğin yapısına göre gerekli hazırlıkların yapılmasının gereğini belirtmiştir. Etkinliklerin belirlenmesinde fiziki koşullara, öğrenci seviyesine,kapasitelerine, zamana uygunluk ölçütlerinin göz önünde tutulması kararlaştırılmıştır.
E. MUTLUER yöntem ve tekniklere ilişkin olarak önceki zümrelerde alınan kararlar doğrultusunda müfredatın ve koşulların izin verdiği ölçüde anlatım yöntemi azaltılarak ;soru-yanıt,tartışma,beyin fırtınası,ben kimim?neyim?öykü tamamlama,gibi yöntemlerinde uygulanmasına karar verilmiştir. “Yeni müfredatın yapısına uygun öğretim tekniklerinin kullanılarak, öğrencinin ders içindeki aktivitesinin arttırılması gerektiğini belirtti. Her konuya göre; uygun gelecek yöntemler kullanılmalıdır. “Anlatım, Soru-Cevap, Beyin Fırtınası, Tümevarım, Tümdengelim. Özellikle Beyin Fırtınası yönteminin çocukların demokratik yaşamı benimsemelerinde etkili olduğu vurguladı.
Derslerde uygulanacak Etkinliklerin amaca uygun bir şekilde mutlaka yapılması gerektiği, örnek etkinliklerin hem kılavuz kitapta hemde T.T.K.Başkanlığı sitesinde mevcut olduğunu belirtmiştir.
7-Yeni ögretim programlarında benimsenen ölçme ve degerlendirme yaklaşımları baz alınacaktır.Buna göre ölçme ve değerlendirmede aşağıdaki esaslar doğrultusunda hareket edilecektir:
İlköğretim Yönetmeliğinin değişen bölümleri dikkate alınarak(Resmi Gazetenin 26156 sayı /02.05.2006 tarihli nüshasının 35. maddesi)ölçme ve değerlendirme ;yazılı sınavlar, sınıf içi performans, performans ödevleri ve proje ödevlerinden oluşacaktır.
YAZILI SINAVLAR:
Ø 6.ve 7.sınıf sosyal bilgiler dersleri için her bir dönem 3 yazılı uygulama 8. sınıflar vat. ve ins. Hak.dersleri T.C.İnk.Tar. dersleri için her bir dönem için 2 yazılı uygulama yapılması kararlaştırıldı
Ø Sınavlarda :açık uçlu sorular,çoktan seçmeli sorular, doğru yanlış türü sorular, eşleştirme soruları, kısa cevaplı sorular sorulacaktır.
SINIF İÇİ PERFORMANS:Sınıf içi performans notları verilirken:Ham bilgiyi ölçmeye yönelik değil anlama,kavrama , ifade etme düzeyleri ,araştırıcı yönleri ,davranışları,sorumluluk alma özelliklerini ölçücü yöntem ve süreç içerisinde verilmesinin gerektiği bildirilmiştir.Ayrıca performansları değerlendirilirken :öğrenci ürün dosyaları,derse hazırlık süreçleri, etkinliklere katılma süreçleri, inceleme araştırma gözlem süreçleri dikkate alınacaktır. Yeri geldiğinde kontrol listeleri ve gözlem formları oluşturulacaktır.
PERFORMANS ÖDEVİ: öğrencinin sahip olduğu bilgi ve becerileri günlük yasamla da
ilişkilendirerek ortaya koymasını gerektiren kısa dönemli çalışmalar. olduğu Performans ödevinin
öğrencilerin bilgi ve becerilerini gerçek yasam durumlarına uygun olarak kullanmalarını
gerektirecek nitelikte olmasına özen gösterilmesi gerektiği belirtilerek performans ödevleri verilirken:
Performans ödevleri verilirken öğrencilerin konuyu belirlemede görüşünün alınması ödev süreci ile planlamanın yapılmasında rehberlik edilmesi gerektiği belirtildi. Performans ödevinin dereceli puanlama anahtarına göre değerlendirileceği ve değerlendirme ölçütlerinin öğrenciye önceden verileceği belirtilmiştir.
PROJELER: Proje devleri öğrencinin ilgi istek kabiliyetler ve imkanları doğrultusunda verilecektir.proje ödevleri verilirken şu hususlar dikkate alınacaktır:
öğrencilerin yaratıcılık, araştırma, iletişim gibi üst düzey zihinsel becerilerini geliştirmeye yönelik olmalı.
süreç basamaklarını da içereceğinden, bilimsel süreç becerilerinin gelişmesine yönelik olmalı..
öğrencilerin teknolojiyi kullanma becerisi kazanmalarına yönelik olmalı.
konularında yaparak, yasayarak, inceleyerek bilgi kazanmalarına yönelik olmalıdır
Proje ödevleri verilirken öğrencilerin konuyu belirlemede görüşünün alınması ödev süreci ile planlamanın yapılmasında rehberlik edilmesi gerektiği belirtildi. Performans ödevinin dereceli puanlama anahtarına göre değerlendirileceği ve değerlendirme ölçütlerinin öğrenciye önceden verileceği belirtilmiştir
Yeni müfredata uygun olarak öğrencilere bir “ürün dosyası” (portfolyo) aldırılması, yapılan çalışmaların bu dosyada saklanması ve öğrenci ölçme ve değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği söylendi. Tarih ve Coğrafya Atlasları ile, T.C Anayasası ve Türkçe Sözlüğün öğrenciler tarafından temin edilmesi gerektiği belirtildi
8-
PERFORMANS ÖDEV KONULARI
performans ödevleri 1. dönem için kasım ayının son haftası verilerek arılık ayının son haftası alınacaktır.2.dönem performans ödev tarihleri ve konuları 2.dönem zümresinde belirlenecektir.
Sosyal Bilgiler 6. Sınıf Konuları
Sosyal Bilgiler 7. Sınıf Konuları
T.C.İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük Konuları
· 1.. Dünya Savaşında Osmanlı Devletinin savaştığı cepheler ve sonuçları
· 31 Mart vaka’sı
· Zararlı ve yararlı cemiyetler
· M. Kemal ATATÜRK’ün hayatı
· Ermeni Sorunu ve sonucu
· Kurtuluş savaşında cepheler
· Erzurum Kongresi hazırlanması, önemi
· Sivas kongresi hazırlanması ve önemi
· Urfa’da Kuva-i Milliye hareketleri
· Urfa’nın kurtuluşu
· Mudanya’da ateşkes antlaşması
· Lozan Barış Antlaşması ve Önemi
Vatandaşlık ve İnsan Hakları Eğitimi Dersi 8.Sınıf Konuları
· Devlet ve çeşitleri
· TC Devletinin yönetim yapısı
· Vatandaşlık Hakları
· Vatandaşlık Görevleri
· Sosyal ve ekonomik haklar
· İnsan haklarının korunmasının gerekliliği
· İnsan Haklarının ulusal düzeyde korunması
· İnsan Haklarının uluslararası düzeyde korunması
· İnsan haklarının korunması ile ilgisi olan uluslar arası kuruluşlar
PROJE ÖDEV KONULARI
Sosyal Bilgiler 6. Sınıf Konuları
§ GAP’tan önce ve GAP’tan sonra Şanlıurfa
§ Şanlıurfa’nın iklimi(sıcaklık ,yağış, karlı gün sayısı vb. grafikleri)
§ Küresel ısınma: etkileri ve alınabilecek önlemler
§ Erozyon :etkileri ve alınabilecek önlemler
§ Komnogena uygarlığı
§ Yatırım ve pazarlama projesi hazırlamak(ilimizin coğrafi ve ekonomik özelliklerini dikkate alarak)
§ Şanlıurfa’da sanayi (kendi oluşturduğu grafikler)
§ Şanlıurfa’da kaybolan meslekler /palancılık
Sosyal Bilgiler 7. Sınıf Konuları
T.C.İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük Konuları
Vatandaşlık ve İnsan Hakları Eğitimi Dersi 8.Sınıf Konuları
9-K. KILINÇ sosyal bilgiler ders grubu açısından Atatürkçülük konularının daha önemli ve titizlikle uygulanması gerektiğini bildirmiş;bu bağlamda 2504 sayılı teb. Dergisinin hem yıllık plan hem de günlük plana yansıtılıp işlenmesini istemiştir.
10- Sosyal Bilgiler grubu derslerinde kullanılacak Araç ve gereçler belirlendi.
a- Derslerde eldeki olanakların en iyi şekilde ve eğitimde somuttan soyuta ilkesine uygun olarak kullanımına dikkat edilecektir.
b-Harita dolabının yeniden ve pratik kullanıma elverişli olarak düzenlenmesi kararlaştırıldı. c-Tepegözün kullanımı açısından teknik ve fiziki koşulların sağlanması konusunda okul idaresinden yardım istenmesi
d-Önceki öğretim yılında sıkça kullanılan projektörün bu öğretim yılında da özellikle etkinliklerin çoğaltılması gerektiği durumlarda tanıtım veya slayt gösterilerinde sıkça kullanılacaktır.
e-Bilgisayar sınıfı okul idaresinin planlaması dahilinde ve müfredat konularına uygunluğa dikkat edilerek kullanılacaktır.
f-Sosyal Bilgiler Panosu: Ders ile ilgili duyuruları, sınav sonuçları, yanıt anahtarları, performans ve proje ödev konuları ve puanlama anahtarları, ders ile ilgili belirli gün ve haftalara yönelik çalışmalar ve öğrenci talepleri ile ilgili olarak kullanılacaktır.
11-Okuma anlama ,imla hataları ile ilgili olarak Türkçe zümresi ile- ölçü ve hesaplamalarda matematik zümresi ile –Laiklik konularında Din kültürü zümresi ile Resmi bayram ve önemli günler ile ilgili kutlamalarda bütün zümrelerle koordinasyon kurulması kararlaştırılmıştır.
12- Toplantı katılanların iyi dilek ve temennileri ile sona ermiştir.
Kamil KILINÇ Ergin MUTLUER
Zümre Başkanı-Okul Müdür Başyardımcısı Sosyal Bilgiler Öğretmeni
memocal alıntı
]]>
Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde yürütülen milli mücadelenin başarıya ulaşmasından sonra 1 Kasım 1922 tarihinde saltanatın kaldırılması ile inkılâp ve yenilik çalışmalarına başlandı.(Sarısaman,1999)Yapılan inkılâpların amacı Türk toplumunu çağdaş ve uygar bir seviyeye yükseltmekti. Bu amaçla toplumsal yaşamın her alanında inkılâp çalışmaları hızla yapılmaya çalışılıyordu. Artık tarihten bir kere ders alınmıştı. Hiç durmadan olabildiğince köklü değişiklik yapmaktan kaçınılmıyordu. Halkında bu sürece yabancı olduğunu ve uyma konusunda zorlanmadığını söylemek hata olur.
Yenilik çalışmalarının tarihine baktığımızda, Osmanlı Devleti’nin bu sürece XVII. yüzyılından itibaren başladığını görürüz.(Sarısaman,1999) II. Osman bu ıslahat çalışmalarına ilk başlayan olmasından dolayı sonu ölüme kadar gitmiştir. Daha sonra III Selim, II Mahmut vb. padişahlar ıslahat yanlısı olup yenilik çalışmaları yapmışlardır. Tanzimat, Islahat ve Meşrutiyetin ilanı ile toplumda yenilik konusunda ki psikolojik ortam biraz da olsun sağlanmıştır.(Sarısaman,1999)Şunu söylememiz gerekir ki halk her yeniliğe hoş geldin diyecek kadar da olgunluğa erişmemişti. Fakat Atatürk için diğerlerine oranla daha müsait ortam vardı.
Mustafa Kemal inkılâplarında ki amacı doğulu bir toplumda zihniyet değişikliği yaparak batılı ve çağdaş bir toplum yaratmaya çalıştı. Bunu yaparken Türk halkını, çağdaş, medeni, toplum modeli istikametinde yapısal değişikliklere yöneltti. İlmi en hakiki rehber olarak kabul eden insan tipini ve düşünce tarzını hâkim kılmaya çalıştı.(Sarısaman,1999:1102)
İnsanların giyim kuşamları toplumsal kültürü yansıtan en belirgin ölçütlerden biridir. Günümüzde iletişim araçları sayesinde kültürel etkilenme olmakta ve modanın da etkisi ile benzer giysiler giyilse de dünyada benzer bir birliktelik oluşsa da yerel ve ulusal giyim yerini koruyor.(Türk Devrim Tarihi,1995)
1)ŞAPKA İNKILÂBI NEDEN YAPILDI?
Şapka inkılâbının yapılmasında birçok sebep mevcuttur. Bunları madde madde verelim.
1) Şapka kanunu daha sonra yapılacak olan köklü inkılâpların habercisi durumunda idi. 2)Halkın fiziki görüntüsünü değiştirip halk psikolojik olarak değişime hazırlanacaktı.(internet,1)
3)Bunun yanında şapka inkılâbına olan tepkiler daha sonra yapılacak olan inkılâpların düzeyini belirleyecekti.
4)Kıyafetin insan davranışları üzerindeki etkisinden yararlanılacaktı. Örneğin gecelik kıyafeti giyildiğinde insanın uykusu gelir ve yatmayı düşünür spor kıyafeti giydiğimde ise daha hareketli olur. Bu yüzden şapka giyerek doğulu (yeniliğe kapalı) zihniyetten çıkarak; batılı gibi düşünmeye (yeniliğe açık düşünceye) geçiş olması hedeflenmiş başarıya da ulaşmıştır.
Atatürk devrimi tümden değimi başlattığı için diğer bazı siyasi devrimlerden ayrılar. Sadece iktidarın değişim ya da ekonomik ilişkilerin yeniden düzenlenmesini hedefleyen devrimlerden ayrımla; hem bunları hem de toplumu hatta toplumdaki bireyin anlamını ilişkilerini, düşüncesini davranışını yani kısaca özünü değiştirmeyi amaçlamıştır(Aksu,1999:123)
5)Halkın giydiği kıyafet milli özelliklere sahip olmamanın yanında çok çeşitli olması da toplumda bir bütünlük olmadığının kanıtıydı. Bu durumu bize Atatürk 19 Mayıs 1919 da Samsun’a çıktığında Mustafa Kemal‘i karşılayan toplumu izleyen bir İngiliz subayının sözleri daha iyi açıklar.
Karşılamaya gelen halkın kiminin başında fes, kimisinde kalpak, kiminde sarık… Kimi başına bir bez parçası bağlamış… Kiminin sırtında aba kiminde cepken kiminde ceket kiminde yelek… Kiminin bacağında şalvar, kiminde pantolon, kiminde uzun beyaz külot… Kiminin ayağında çarık kiminde yemen, kiminde iskarpin, kiminde fotin… Demek ki henüz bunlar bir ulus değil.(Türk Devrim Tarihi,1995:181)
Bu görüntü ülkede bir birliğin olmadığının kanıtı olsa da olaya birde bu açıdan bakmakta fayda vardır. Türk halkı uzun bir tarihsel sürecin sonucu olarak birçok milletle etkileşimde bulunmuş bünyesinde pek çok ulusu da barındırmıştı. Tabi ki bunları etkilemenin yanında bunlardan etkilenmemekte mümkün değildir. O yüzdendir ki Cumhuriyetin ilk yıllarında halkta pek çok çeşit tipte kıyafetli insan görmek mümkündü. Bir bütünlük sağlaya bilmek âmâcıda bu inkılâbın altında yatar.
6)Halk bu giysileri bir dini simge olarak görüyorlardı. Halkın inancına göre eğer bu giysiler çıkarılırsa kendilerin de dinden çıkacağını düşünüyorlardı.(Sarısaman,1999)Hâlbuki fes bir Yunan başlığı olup II. Mahmut zorla kan dökerek ve hatta şeyhülislamın görevinden alınmasına kadar giden bir süreç sonrasında fesi sivil asker memura zorla giydirmişti.(Tural,2000)
7)Atatürk’ün amacı ise dış görünüşten ziyade insanların kafalarının içi ile ilgiliydi. Atatürk şunu biliyordu halkın şapka giyerek direkt medeniyetler seviyesine çıkamayacağını o yüzden kılık kıyafet devrimi insanların zihinlerine yönelikti.(internet,1)
Şapka devriminin temel felsefesini kavrayamamış olanlar, Atatürk’ün yaptığı kılık kıyafet devrimi bir “Gardolap Devrimi” demişlerdir.Oysa ki kıyafet devriminden önce sarık, fes ve peçe adeta islamiyetin bir parçası olarak kabul edilmekteydi.Laik ve uygar bir ulusun kıyafetini, dinsel inançlara bağlamak gerçekten yersizdi.(Olcaytu,?:65)
Atatürk’ün şapka inkılâbı yapmasındaki maksadını şu sözlerinden çıkarmak mümkündür:
Baylar ulusumuzun giymekte bulunduğu ve bilgisizliğin, aymazlığın, bağnazlığın, yenilik ve uygarlık düşmanlığının bir simgesi gibi görünen fesi atarak onun yerine bütün uygar dünyanın kullandığı şapkayı giymesi ve böylece Türk ulusunun uygar toplumdan anlayış yönünden de hiçbir ayrılığı göstermesi gerekiyordu(Keskinkılıç,2000:269)
Atatürk nutukta der ki:”Fesin kaldırılması zorunluydu.Çünkü fes, kafalarımızın üstünde; bilgisizliğin, bağnazlığın uygarlık ve her türlü ilerleme karşısında duyulan nefretin bir simgesi gibi oturuyordu.”(Erden,?)Atatürk’ün bu sözünden fes gericiliğin bir simgesi özelliğini taşıdığını bu yüzden fesin kaldırılmasının gerekli olduğu sonucuna varmak hiçte zor değildir.
8)Kılık kıyafet inkılâbının yapılmasındaki bir amaçta halk arasındaki sınıf ayrılıklarını kaldırmaktır.
Sokağa çıkınca kimin hangi inanç veya inanıştan nereli, hangi milletten olduğunun kolay ayrımı dışında, bu parçalanmışlık, çözülmüşlük göstergeleri örtünme işlevini bile geride bırakıyordu. Bir zevk zerafet ve örtünme aracı olan kıyafetler, bir benzeşme ve bütünleşme işlevi taşımıyordu; bu yüzden, kahvehane lokanta hatta mescitlerin dahi ayrılmış olmasını kılık kıyafet inkılâbı bütünleştirmek istiyordu.(Tural,2000;150)
Halkın görüntüsü bölünmüşlüğün gruplaşmanın resmiydi. Halkın kıyafetinden hangi ırktan cemaatten ya da meslekten olduğu bilinebiliyordu bu da toplumda sınıf ayrımına neden oluyordu. Örneğin gayrimüslim giyiminden toplumun içinde tanınıp soğuk davranılıyordu.
Şapka inkılabı yapılmadan önce ülkede hiç şapka giyilmiyor değildi.Meşrutiyetle artan batıcılık akımının etkisiyle, özellikle İstanbul Pera’da Gayri Müslimlerin önderliğinde pantolona, iskarpine yeleğe, gömleğe rastlanmaktaydı.Müslümanların arasında da şapka giyenleri görmek mümkündü.(internet,2)Atatürk ise fes yerine kurtuluş savaşı simgesi olan kalpak giyiyordu.(Türk Devrim Tarihi,1999)Her ihtilalin yada devrimin kendine has bir simgesi olmuştur Osmanlının son dönemimde fes kurtuluş savaşında kalpak, cumhuriyet döneminde ise şapka olmuştu.(Olcaytu,?)Bu yolda atılan ilk adım Şer’iye ve Evkaf Bakanlığının kaldırılmasından sonra hukukçuların giysileri ile bu işe başlanır.3 Nisan 1924 kabul edilen hakim ve adliye mensupları resmi kıyafetleri konusunda giyecekleri üniforma belirlenmiştir.(Türk Devrim Tarihi 1995) Daha sonra 24 Ağustos 1925 de Atatürk Kastamonu-İnebolu yöresindeki geziye panama şapkası ile çıkmıştır.Konuşmasında uygarım diyen Türk milletinin gerçekten uygar olabilmesi için dış görünüşü ile de değişmesi gerektiğini vurguluyordu.(Türk Devrim Tarihi,1995)
M. Kemal şapka inkılâbını çok önceleri (7–8 Temmuz 1919), Erzurum ve Sivas Kongreleri arasında Mahzar Müfit ile olan bir mülakatı; bize, şapka konusunda görüşlerini çok güzel bir şekilde yansıtır. Erzurum Kongresi sona erdikten sonra Mustafa Kemal ve arkadaşları her gün ve her gece bir araya gelerek Gazi Paşa ile İbrahim Süreyya Yiğit, baş başa vermiş çalışıyordu. Paşanın aklına Mahzar Müfit geldi Emir Eri Ali ile haber gönderip onu da odasına çağırttı. Bir ara Süreyya Bey, Paşaya şöyle bir soru yöneltti: “Paşam başarıya ulaştıkta sonrada iş bitmiyor. Memleketin sonsuza dek çalışmaya ihtiyacı var. Neler yapmayı düşünüyorsunuz?”
Mustafa kemal bu soru üzerine Mahzar Müfit’e gidip odasından not defterini getirmesi söyledi. Sonrada “şimdi not et bakalım” dedi”Ama defterinin bu yaprağını kimseye göstermeyeceksin dedi bir ben bir sen bir de Süreyya bilecek şartım bu. Önce tarihi koy:8 Temmuz 1919.Sabaha karşı şimdi yaz.
Bir: zaferden sonra hükümet biçimi cumhuriyet olacaktır
İki: Padişah ve hanedan hakkında zamanı gelince gereken muamele yapılacaktır.
Üç: Tesettür kalkacaktır.
Dört: Fes kalkacak uygar milletler gibi şapka giyilecektir.”
Bunu duyunca Mahzar Müfit’in kalemi elinden düştü. Paşa “neden durakladın?” diye sordu.”darılmayın ama Paşam sizin de hayalperest anlarınız var”
“Bunu zaman tayin eder sen yaz.
Beş: Latin harfleri kabuk edilecek.”
“Paşam yeter… Yeter. Cumhuriyet ilanını başarılalım, üst tarafı kolay”
Mahzar Müfit, bundan sonra defterini kapayarak koltuğunun altına aldı ve ağa kalkarak, “Paşam sabah oldu” dedi.”Siz oturacaksanız hoşça kalın.(Topuz,2000:141,142)
Görüleceği üzere M. Kemal şapka devrimini çok önceleri kafasında tasarlamış ve bunu gerçekleştirmek için uygun zamanı beklemiştir. Mustafa Kemal’in ilk kez şapkayı Kastamonu da giymesinin de nedenleri vardır. Bunlardan ilki Anadolu da muhafazakâr olarak bilinen şehirde eğer halk kabul eder, fazla tepki göstermezse Anadolu’nun diğer yerlerinde de halkın bakış açısı fazla sert olmayacaktır. Diğer bir neden ise Kastamonu halkı Mustafa Kemal’i ilk kez göreceklerdi bu yüzden halk Mustafa Kemal’i nasıl görürlerse öğle alışılır ve hızlı uyum sağlarlar(internet,3)
“Şapka Giyilmesi Hakkında Kanun
25.11.1925
Kanun No.671
Madde 1. Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri ile yerel idare ve bütün kurumlara mensup memur ve müstahdemler Türk Ulusunun giymiş olduğu şapkayı giymek mecburiyetindedir. Türkiye halkının genel başlığı şapka olup, buna aykırı alışkanlığın devamını hükümet engeller.
Madde 2. Bu kanun yayın tarihinden itibaren geçerlidir.
Madde 3. Bu kanun Büyük Millet Meclisi ve Bakanlar Kurulu tarafından icra edilir.”(Olcaytu,?:66)
Kanundan anlaşılıyor ki T.C halkının erkekleri şapka giyilmesi mecbur olurken fes yasaklanmıştır. Daha sonra 3 Aralık 1934 de din görevlilerin ibadethane dışında dini giysilerini giyememesi konusunda kanun çıkarılır. Kıyafet inkılâbı ile artık Türk milleti az çok Orta Asya’daki giyim kuşamına geri dönmüşlerdi. Kadın kıyafeti meselesine gelince bu konuda teşvik edici olunmuş ama hiçbir zaman zorlayıcı olunmamıştır. Ancak devlet dairelerinde modern giyimi hâkim kılındı.(Sarısaman,1999)
Kılık kıyafet inkılabına tepkiler din çerçevesi altında olmuştur.Yenilik karşıtları gülünç denilebilecek iddialar ileri sürerek sözde kendilerini İslam dininin savunucusu olarak görmüşlerdir.Şapka inkılabını ise genç Cumhuriyetinin dinsizliğini belgeleyen en önemli belge olarak görmüşlerdir.Şapkayı giymenin de dinden çıkmak olarak görmüşlerdir.Oysa ki Atatürk kafaya giyilen şeylerin dinle bir alakasının olmadığını göstermeye çalışıyordu.(internet 1)Halkın şapka inkılabına karşı olmasını başka bir nedeni ise şapkanın şeklinden dolayıdır.İslami kesimde daha önceden baş kisvelerin çıkıntısı olmazdı zira bu çıkıntı namaz kılırken müminin anlının yere dokunulmasına engel oluyordu.Dolası ile şapkaya bu yüzden tepkiler gelmiştir.(Ertunç,?).Memleketin çeşitli yerlerinden şapka ile namaz kılmanın caiz olup olmadığı konusunda din adamlarından görüş istenmiştir.Halk şapkaya oldukça yabancıydı şapkayı usulünce giyme konusunda uzun zaman sonra alışmıştır.Şapkayı ters giyen yan giyen şapka diye kafasına bez bağlayan kişilere oldukça çok rastlanmıştır.(Sarısaman,1999)
Atatürk şapka inkılâbını gerçekleştirene kadar aydınlarda dâhil olmak üzere toplumun büyük bölümü buna hazır değildi. Nitekim İstiklal Mahkemesi başkanı Ali Çetinkaya şapka giydiği gerekçesiyle Vakit gazetesi muhabiri makamından kovmuş ve hapse atamakla tehdit etmiştir. Ancak, Atatürk Kastamonu’da şapka inkılâbını başlatınca Ali Bey, bu defa şapka giyerek Mustafa Kemal Paşa’yı karşılamıştır.(Sarısaman,1999)
1930 Ağustos’unda kurulmuş olan Serbest Fırka’nın bir mitinginde halkın şapka çıkarıp yere atması, hala eski zihniyetin insanlarda hâkim olduğunu göstermektedir. Bu yüzdendir ki Mustafa Kemal eski zihniyetlilerin sığınak noktası olan serbest cumhuriyet fırkasını kapanması yönünde çalışmalar yapmıştır.(Sarısaman,1999)
Şapka yasa tasarısı TBMM tarafından görüşülürken, taslağın anayasaya aykırı olduğunu ileri süren Bursa Milletvekili Nurettin Paşaya zamanın adalet bakanı Mahmut Esat(Bozkurt)şu yanıtı veriyor:
‘’-Hürriyetin nasibi, irticanın elinde oyuncak olmak değildir… Ülkenin çıkarlarına olan şeyler hiçbir zaman anayasaya aykırı olamaz, olmaması belirlenmiştir(mukayyettir).’’(Ateş,?,343–344a)
Buradan da anlaşılıyor ki şapka inkılâbını meclis içerisinde bile benimseyemeyen zihniyetler mevcuttur.
Şapka inkılâbı yasasının uygulanması konusunda TBMM istiklal mahkemelerini kurmuştur. Bunlar ülkenin çeşitli yerlerinde şapka inkılâbına karşı gelenleri yargılamıştır. Yasaya göre; şapkadan başka bir başlık takmada direnmenin cezası 3 aya kadar hafif hapis iken, kanunu protesto hareketleri sistemin meşruluğuna karşı yönelen idamlık suçlar sayıldı.(Cumhuriyet Ansiklopedisi,2000)
Aslında cumhuriyetin ilanı, hilafetin kaldırılması, şer’iye mahkemelerinin kapatılması,
Hıyanet-i Vataniye Yasasına ‘dinin politikaya alet edilmeyeceği’nin eklenmesi gibi girişimler yüzünden kabaran tepkiler, şapka olayını bahane edindiler(İnternet,4)
Halk yurdun her köşesinde şapka inkılâbına tepkiler gösteriyordu. Emniyet kuvvetleri ve mahkemeler, öfkeyi bastırmak için var güçleri ile çalışmaya başlarlar. Şapka aleyhinde olanlar veya her ne gerekçe ile olursa olsun şapka giymeyenler mahkemeye sevk ediliyordu. Bir çok kimse sürgün veya 10-15 yıla varan hapis cezalarına çarptırılıyor hatta idama kadar varan cezalar veriliyordu.Rize de 8,Maraş ta 7, Erzurum da 4 kişi idam edildi.(Ertunç,?,159)
Anlaşıldığı üzere bütün inkılâplarda olduğu gibi, halk hemen şapka inkılâbını kabullenmemiş nihayetinde bazı aksaklıklar ve tepkiler ortaya çıkmıştır.
B) ULUSLARARASI SAAT VE TAKVİM’İN KABULÜ
1) EZANİ/ALATURKA SAAT VE ULUSLARARASI UYUM:
Bireyin ve toplumun güncel yaşamını ilgilendiren önemli bir değişiklik de, zamanı ölçmede kullanılan saat ve takvimdeki karmaşaya son verilerek uluslararası ilişkilerde uyum sağlanması idi.
Günümüzde kullandığımız saat deyimi gece ve gündüz diye ikiye ayrılan bir ‘’güneş günü’nün’’ 1/24’lük dilimi anlamına gelmektedir. Güneş günü güneşin, yeryüzünün herhangi bir noktasını belirleyen meridyenden arka arkaya iki kez geçişi arasındaki zaman dilimi demektir. Bu dilimde ‘’gün’’ gece yarısında başlamakta ve onu izleyen gündüzde öğlen vakti 12 olmaktadır. Güneş saatinin dışında yaklaşık olarak yerin kendi ekseni etrafında bir dönüş süresi üzerine kurulan bir ‘’ay saati’’ söz konusudur. Dayandığı esaslar ne olursa olsun, bir günün evrelerini belirleyen saat aslında yerel değer taşımaktadır.(Turan,1995:193)
‘’Ulaşım ve iletişim olanakları çoğalıp toplumlararası ilişkiler ivme kazanınca, ülkeler arasında zaman farkını ölçmek için bir düzenlemeye gidilmesi zorunlu görülmüştü’’ (Turan,1995:194). Yeryüzü saat dilimleri diye 24 parçaya bölünmüştü. Böylece her dilimin arası 15 meridyen olup, bir meridyen farkı da 4 dakikalık. Zaman farkını belirtmektedir. Saat dilimleri belirlenmişti ama saat dilimlerine başlangıç kabul edilecek bir noktanın saptanması gerekli olmuştu. Bu amaçla 22 Ekim 1884’de Washington’da (ABD)uluslararası bir toplantı düzenlenmiştir. Toplantıya 25 devlet iştirak etmiştir. Bu devletlerden bir tanesi de Osmanlı devleti’dir. Toplantıda Londra’nın güney batısındaki Greenwich gözlemevinden geçtiği kabul edilen meridyenin başlangıç kabul edilmesi oy birliği ile karara bağlanmıştır.
Osmanlı imparatorluğunda, öteki İslam ülkelerinde kullanılan ‘’ezani saat’’ kullanılmaktaydı. Ezani saatte gün 24 yerine 12 saatlik 2 dilime ayrılıyordu. Akşamları güneşin batışı 12 kabul ediliyordu. Osmanlı imparatorluğu, batı Hıristiyan topluluklarının karşısında İslam toplumunun temsilcisi sayıldığından kullanmış oldukları saat onlara ithaf edilmiştir. Bu bağlamda batı dünyası ezani saate Türk usulü/modası anlamında alaturka saat/alla turca saat demişlerdir. Avrupa’da kullanılan ve Osmanlı ülkesine gelen batı topluluklarının bağlı oldukları güneş saatine de, öğlen vakti demek olan zevali 12 kabul dildiği için zevali saat denilmiştir. Bu saat aynı zamanda ‘’alla franca/alafranga (Frank /Frenk usulü) olarak adlandırılmıştır.(Turan,1995)
Osmanlı devletinin son dönemlerin de güneş saatini kullanan devletlerle siyasal sosyal İlişkiler arttığında ortak toplantılar ve eylemler için zaman saptamada bazı aksaklıklar ortaya çıkmaktaydı. Bunun önüne geçmek için devlet bazı resmi belgelerde her iki saati de kullanmışlardır. Örneğin Kırım Savaşı gibi İngiltere Fransa ve Piemonte (İtalya) ile birlikte yürütülen savaşta hareket saatlerini, saptamada bazı güçlükler ortaya çıkmıştır.
Osmanlı devleti bu aksaklıkları gidermek için insanları bilgilendirme çabası içerisine girmiş zevali saati kullanıma geçirmek istemiştir. Yeni saat sistemini benimsemek o kadar kolay gerçekleşmemiştir. Örneğin 2. meşrutiyet döneminde mebuslar meclisinin bir oturumunda Rıza Tevfik kürsüye çıkarak alafranga saatin kabul edilmesini önermiş ve bunun yararlarını belirtmeye çalışmıştı. Bu arada Türklerin İslamiyet’i kabulden önce ezani saati bilmediklerini anımsatmak için o dönemde kâfir olduklarını söyleyince mebusların şiddetli protestoları ile karşılaşmıştır.’’Gâvur herifi söyletmeyin gebertin! Bizim saati kaldırmak namazı kaldırmak demektir! Bağırışları arasında kürsüden inip dışarıya çıkmak zorunda kalmıştır.(Turan,1995)
26 Aralık 1925’te TBMM’nin kabul ettiği bir yasa ile yeni saat sistemi kabul edilmiş resmi olarak kullanılmaya başlanmıştır. Alafranga saat geçilmesi ile Türkiye cumhuriyeti İzmit’ten geçen 30. meridyeni esas alarak ulusal saat sistemini oluşturmuştur.
‘’Ancak, ülkemizde bir süre yeni saat sistemini uygulamakta güçlük çekilmiştir. Halk ezani saat kullanma alışkanlığını terk edemiyordu. Bilgisizliğin bir sonucu olarak halk arasında namaz vakitlerini tespit etmekte alafranga saatin yetersiz kaldığı kanaati de vardı’’(Sarısaman,1999:1113)
Zaman konusundaki karışılıkların önü alınamayınca valilikler muvakkithanelerdeki ezani saatleri kaldırmış bütün saatleri alafranga saat esasına göre ayarlatmışlardır. Bir süre muvakkithane dışındaki Osmanlı bankası, telgrafhane vb.nin saatleri halkı yanıltmaya devam etmişse de nihayetinde bunlar da muvakkithaneyi esas almak durumunda kalmışlardır. Resmi dairelerde de yeni sistem esas alınınca halk ister istemez bu sisteme uymak zorunda kalmıştır.(Sarısaman,1999:1114)
Sonuç olarak saat meselesinde çekilen sıkıntıların sebeplerini bilgisizlik, ilgisizlik, önemsememe, eski alışkanlıkların terk edilememesi ve kurumlar arası koordinasyon eksiklikleri olarak maddeleştirmek mümkündür.
2)TAKVİM KARMAŞASINDAN ÇAĞDAŞ DÜZEYDE BİRLİĞE
Zamanı belirlemede bir ölçüt olarak kullandığımız takvim kelimesi Arapça kıvam’dan türeyen bir sözcüktür. Türkçe de anlam karşılığı olarak bir şeyin en uygun zaman ya da durumu olarak karşılık bulmuştur.
Türklerin eskiden beri kullanmış oldukları çeşitli takvimler mevcuttur. Kullandıkları bu takvimlerin bazıları ay esasına, bazıları güneş esasına dayalı takvimlerdir.
Türklerin Kullandıkları bazı takvimler;
a)12 Hayvanlı Takvim: Göktürklerden itibaren İslamiyet’in kabulüne kadar Türkler güneş yılını esas alan 12 hayvanlı takvim’i kullanmışlardır.12 yıllık dilimlere ayrılan ve 60 yılda bir dönem oluşturan bu takvimde yıllara birer hayvan adı verilmiştir.
b)Hicri Takvim(Kamer-i Hicri):İslamiyet’i kabul ile birlikte Türkler tarafından hicri takvim kullanılmaya başlanmıştır. Hicri takvim Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye hicretini başlangıç olarak kabul eden ay esasına dayalı bir takvimdir. Ay’ın her tam devrinin bir yıl sayılması esasına dayanır.
c)Rumi Takvim(Şems-i Hicri): Osmanlı imparatorluğunda ‘’hicret’’başlangıç alınarak; dünyanın güneş etrafında devrini bir yıl sayan bir takvim niteliğindedir.1840 yılında I. Mahmut tarafından hazırlattırılmıştır. Mali çalışmalarda meydana gelen bazı aksaklıkları gidermek amacı ile oluşturulmuş ve kullanılmaya başlanmıştır.
d)Celali Takvim: Selçuklu Sultanı Melikşah döneminde (1079) güneş yılına göre düzenlenen bir takvimdir.
Bunların dışında batı Hıristiyan dünyasının kullanmış olduğu ve daha sonra Türkler tarafından kabul edilen Jülien, Gregorien takvimlerini de unutmamak lazımdır.
26 Aralık 1925’te TBMM’nin kabul ettiği bir yasa ile Miladi Takvim resmen kabul edilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti dâhilinde resmi devlet takviminde, tarih başlangıcı olarak uluslararası takvim başlangıcı kabul edilmiştir. Bununla Miladi/Gregorien (İsevi)takvim kabul olunuyor ve Rumi 1341 yılı Aralık ayının 31. gününü izleyen günü, 1926 Miladi yılı Ocak ayının birinci günü sayılıyordu (Turan,1995:198)
Takvim değişikliği modern dünya ile bütünleşmemizi sağlamıştır. Yöresel halk takvimlerinde Rumi takvimdeki bir kısım bilgiler kullanılmaya devam ediyorsa da miladi takvim sosyal hayata getirdiği kolaylıklar dolayısıyla halkımız tarafından benimsenmiştir. Bu mesele de herhangi bir sıkıntı yaşanmamıştır.(Sarısaman,1999:1112–1113)
‘’Hicri takvim batılılaşma çizgisindeki Türkiye’de eski kültürün temsilcisi olarak görülmekte ve batı ile olan ticari ilişkilerde bazı meselelerin ortaya çıkmasına sebep olmaktaydı’’(Akkoyun,1997:173).Bu sebeple miladi takvim kabul edilmiştir.
C)UZUNLUK VE AĞIRLIK ÖLÇÜLERİNİN DEĞİŞİMİ MESELESİ
‘’Zaman ölçülerinin değişiminden sonra ağırlık ve uzunluk ölçülerinin değişimi için beş yıl beklenilmesi gerekti.gerçekten yurdun her yöresinde gerek ağırlık gerekse uzunluk için’’endaze’’,’’okka’’ vb. gibi zaman zaman farklı ve pek net olmayan ölçüler kullanılıyordu.’’(Ateş,1997:340b)
Osmanlı döneminde 60 cm. veya 65 cm. uzunluğa eşit olan endaze, parmak ucundan omuza kadar uzunluğu ifade eden ve ortalama 75,8 cm. kabul edilen arşın ile adım, ayak, kulaç gibi uzunluk ölçüleri kullanılıyordu. Bu ölçüler standart ölçüler değildi. Bunların içerisinde ayak, adım, kulaç gibi ölçüler sağlıklı olmaktan çok uzaktı. Bu ölçüler ile ortak bir iş yapmak mümkün değildi.(Sarısaman,1999).
26 Mart 1931 tarihinde modern dünyanın kullanmış olduğu metre sistemi kabul edilmiştir. Artık uzunluk ölçümü milimetre, santimetre, desimetre, metre, dekametre, hektometre, kilometre ile ifade edilecektir.
Eskiden Ağırlık ölçülerinin temel birimi dirhem idi.1 dirhem İstanbul da 3,207 grama tekabül etmekte idi. İstanbul için okka 1,282 gram ağırlığı ifade etmekte idi. gene 26 Mart 1931 tarihinde ağırlık ölçülerinde de batı standartlarını hâkim kılan bir yasa çıkarılmıştır. Artık ülke içerisinde ve dışındaki alış-verişlerde miligramdan tona uzanan modern dünyanın ölçü sistemi esas alınacaktır. Kuyumculukta ise yeni şekli ile 2 desigram ağırlığa tekabül eden kırat kullanılmaya başlanmıştır.(Sarısaman,1999)
Ölçülerde yapılan değişikliklerde aslında bir bakıma geç kalınmıştı çünkü gelişen dünyada çok önceleri bu sistemlere geçme gerekiyordu. Ölçülerde yapılan bu değişiklikler genelde halkımız tarafından kabul görmüştür. Ancak bazı sebeplerden dolayı kimi yerlerde geçiş biraz zor olmuş zamanla yerleşmiştir. Kırsal kesimde hala teneke ile tahıl tartmak, bidon ile süt satmak, arşın ile kumaş ölçmek gibi uygulamaların devam ettiği görülmektedir. Bütün bunlarda insanların kültür eksikliği, önemsememe ve alışkanlıklarını terk edememeleri gibi eksiklikler sorunun temelini teşkil etmektedir. Halkın okuma-yazma oranı, kültür seviyesi ve ekonomik düzeyi yükseldikçe bu tür uygulamaların azaldığı gözden kaçırılmaması gereken önemli bir husustur.
D)SOYADI KANUNU İLE KARIŞILIKLARA SON VERİLMESİ
Cumhuriyet idaresine kadar insanları birbirinden ayırt etmede farklı yöntemler kullanılmıştır. Kişileri ayırt etmede kullanılan yöntemlerden bir kaçını sıralayacak olursak;
a)Aile adıyla anma: örneğin Seyfettin Afşaroğlu
b)Baba adıyla anma: örneğin Mustafa Sabri
c)Memuriyetle anma: örneğin Doktor Veli, Öğretmen Kenan
d)Doğum yerleri ile anma: örneğin Mustafa kemal Selanik
e)Lakaplarla anma: örneğin Ayıcı Arif, Maymun Turgut
f)Kusur ve eksikleriyle anma: Kepçe Seyfettin, Aksak Timur
21 Haziran 1934 tarihinde ‘’Soyadı Kanunu’nun’’ çıkarılması ile tüm bu yöntemlerin kullanılmasına gerek kalmamış bu konuya yeni düzenlemeler getirilmiştir. Bu çıkarılan yasaya göre kişiler rütbe, memuriyet, aşiret, yabancı ırk ve milleti ifade eden isimleri soyadı alamayacaklardır. Soyadı ile kendilerini tarihte ün salmış büyük kişilere bağlamak isteyenlere, o kişi ile olan bağlantılarını resmi kayıtlar ve belgelerle ispat etmek zorunluluğu getirilerek kabul edilmiştir. Ayrıca genel ahlaka aykırı gülünç ve hakaret ifade eden kelimelerin soyadı olarak alınamayacağı belirlenmiştir. Bir soydan olmayan aileler aynı soyadını alamayacaktır. Soyadı seçme hakkı evlilik birliğinin reisi olan kocaya aittir.
Soyadı ile kanunlardan bir tanesi de Mustafa Kemal Paşa’ya Atatürk soyadını veren 24 Kasım 1934 tarihli kanundur. Bu kanun 17 Aralık 1934 tarihli bir başka kanun ile takviye edilmiştir. Bu yasaya göre Atatürk soyadı başına ve sonuna ekler getirilerek dahi olsa hiç kimse tarafından öz adı veya soyadı olarak alınamayacağı ve kullanılamayacağı belirlenmiş, belirtilmiştir.(Sarısaman,1999)
Soyadı kanununa halkımız tarafından hiçbir itiraz yöneltilmemiştir. Çünkü bu kanun ile insanların tanınması kolaylaşmış, karışıklıkların önüne geçilmiştir. Bu konuda ki tek değişiklik aile reisliğinin erkeğin üzerinden alınması ve kadına kızlık soyadını taşıyabilme hakkının verilmesidir.(Sarısaman,1999:1111)
Atatürk, 1934 yılında soyadı kanunu çıkartarak Türk ulusunun fertleri arasındaki unvan farklarını ortadan kaldırmıştır. Demokratik yolda atılan bu adımla ağalık, beylik, soyu ile övünme ve kendilerini diğerinden üstün görme düşünüşü önlenmiş, bir yandan da bu meselenin önüne geçilmiş oldu. Böylece ‘’Halkçılık İlkesi’’ bir yönüyle uygulamaya konulmuştur. Bugün Türk ulusunun birlik ve beraberliğinin sağlanmasında unvanların kaldırılması önemli bir aşama olmuştur. Atatürkçülüğün paydos ettiği ağalık, beylik vb. gibi unvanların kaldırılmasının bir bakıma temel felsefesini de her türlü ayrıcalığın sona erdirilmesi teşkil eder.
Tüm bu anlatılanlardan çıkarılacak en önemli sonuçlardan bir tanesi bu değişim sürecinde birçok zorluklarla karşılaşıldığı gerçeğidir. İnkılâpların özümsenmesinde çekilen sıkıntıların dini, tarihi ve sosyal boyutları olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Öte yandan cumhuriyetin kuruluşu dönemindeki Türk insanı ile günümüz Türk insanı karşılaştırıldığında önemli düzeyde değişmelerin gerçekleştiğini açıkça görebiliriz. Değişen dünyaya uyum sağlama sürecinde Türk toplumu hızlı ve sağlam adımlar atmaktadır.
Aynı şekilde inkılâpların benimsenmesini güçleştiren sebeplerden bir tanesi de bilgisizlik ve kültür eksikliğidir. Bazı inkılâplarda ise önemsememe ve alışkanlıkları terk edememe şeklindeki davranışlar olumsuz sonuçlar doğurmuştur. Ancak bütün bu olumsuzluklar basamaklar halinde çözümlenmiş ve halen de çözümlenmeye devam etmektedir.
Sonuç
Tüm bu anlatılanlar ışığında Türk insanının yapması gerekenin diğer ulusları geçmek için cehaletin perdesini, bilimin kılıcıyla yırtıp, uygarlığın ışığına çıkmak olduğunu unutmaması gerektiği gerçeğidir. Tanrı’nın ilk emri olan ‘’oku’’ emrini vicdanlarına yazıp, Atatürk’ün ‘’Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir’’parolasına uymak, modern çağın gerçekleri ile yüzleşip vatanı ve milleti için yararlı şeyler yapmaya gayret göstermek olmalıdır. Türk ulusunun, Yüksek uygarlığın en tepesinde gerçekleşen olaylarının tayininde rol oynaması için yüksek bir medeniyete ve güçlü bir devlete ihtiyacı olduğunu kabul etmeli, sadece yapması gerekenin Türk ulusunda var olan potansiyeli açığa çıkarması için çok çalışması gerektiğini hiçbir zaman unutmamasıdır.
Kaynakça
Akkoyun, Turan (1997) Türk İnkılâp Tarihi, Afyon: Afyon Kocatepe Üniversitesi, Sayfa:173
Aksu, Şener (1999) “Atatürk Devrimi Sürecinde Kıyafet Devriminin Yeri”, Atatürk’ün Cumhuriyet Sonraki Hedefleri Sempozyumu, Haziran 1998, Sayfa:123
Ateş, Toktamış (?a) A.G.E. , Sayfa:143
Ateş, Toktamış (1997b) Türk Devrim Tarihi, İstanbul: Der Yayınları, Sayfa:340
“Şapka İnkılâbı” , Cumhuriyet Ansiklopedisi, Cilt: 1, 1923–1940, Yapı Kredi Yay. , 4.Basım, İstanbul
Erden, Seçil (?), “Kültürel Batılaşma”, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce Ansiklopedisi, İletişim Yayınları, Sayfa: 387–388
Ertunç, Cemil Ahmet (?), A.G.E. ,Sayfa:156–157
İnternet 1http://www.wgitisim.inonu.edu.tr/Serdar_Sapkaink.htm şapka inkilabı
İnternet 2: http://www.senocak.com.tr/turk/sapka_c.htm
İnternet 3: http://www.tbmm.gov.tr /tutanak/donem 22/yil 1/bas /b113m
(TBMM Tutanak Dergisi,113. Birleşim, Dönem:22, Cilt:25, Yasama Yılı:1)
İnternet 4:http://www.tarihvakfi.org.tr/toplumsaltarih/tt83/makale2.asp
Keskinkılıç, Filiz (2000), Hukuksal Bir Yaklaşımla Kılık-Kıyafet Devriminin Değerlendirilmesi, Ankara: Genel Kurmay Basımevi, Sayfa:269
Olcaytu, Turhan (?),Dinimiz Neyi Emrediyor Atatürk Ne Yaptı? Devrimlerimiz İlkelerimiz, Ajanstürk, Basım ve Basın
Sarısaman, Sadık (1999), Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Cilt: XV, Sayı:45
Topuz, Hıfzı (2002), Gazi ve Fikriye, 6. Baskı, İstanbul: Remzi Kitapevi, Sayfa:141–142
Tural, Mehmet Akif (2000),Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı:46, Cilt: XVI, Sayfa:150
Turan, Şerafettin (1995), Türk Devrimi Tarihi, Yeni Türkiye’nin Oluşumu(1923–1938), Bilgi Yayınevi
]]>
Yeni programların Değerlendirmesi:
Yapılan bütün zümre toplantılarında varılan ortak görüş; yeni programların eskiye göre uygulamasının daha kolay olduğu, öğrenciyi daha aktif hale getirdiği ve uzun vadede eğitimin kalitesini daha da arttıracağı olmuştur. Yeni program ile ilgili önceki dönemde yapılan değerlendirmeler sonucunda görülen eksikliklerin yeni eğitim öğretim yılında giderildiğinin görülmesi, öğretmen ve yöneticileri son derece memnun etmiştir. Öğretmen ve yöneticilerin fikirlerinin ciddiye alınması kendilerini değerli hissetmelerini sağlamış ve özgüvenlerinin artmasına sebep olmuştur, bundan sonraki çalışmaların daha ciddiyetle yapılmasını sağlayacaktır.
Ancak;
Ders kitaplarının baskı kalitesinin düşük olduğu, kitapların kullanılmadan dağılmaya başladığı, etkinlikler için araç gereçlerin olmadığı, ölçme ve değerlendirme konusunda yapılan bilgilendirmelerin eksik olduğu, sınıfların kalabalık olduğu, sınıflarda kitapların muhafaza edilme olanaklarının bulunmadığı, öğrencilerin ağır çantalara mahkûm edildiği, çoğu öğretmenin programın mantığı hakkında yeterli bilgi ve uygulama becerisine sahip olmadığı gibi sorunların halen devam ettiği görüşleri ön plana çıkmıştır.
Öneri:
Bunun için;
Ders ve çalışma kitapların küçük fasiküller halinde basılmasının (dergi şeklinde) hem öğrencilerin yükünü hafifleteceği hem de öğretmene uygulamada kolaylıklar sağlayacağı,
Ders kitaplarında öngörülen etkinliklerin yapılabilmesi için araç gereç desteğinin sağlanması gerektiği öğretmenlerin ortak görüşü olmuştur. Bu bağlamda araç gereç desteği sağlanması etkinliklerin kavranması bakımında büyük önem arz ettiği,
Ölçme değerlendirme konusunda öğretmenlerin daha ehil eğiticiler tarafında eğitilmesi gerektiği ve bunun daha sık aralıklarla yapılması gerektiği,
Kalabalık sınıfların yeni programları uygulama da büyük sıkıntılar yaşattığı, bu sorunun giderilmesi durumunda öğretmenlerin etkinlikleri uygulamada büyük başarılar elde edeceği,
Yeni programların başarılı bir şekilde yürütülmeleri için çok kapsamlı ve uygulamaya yönelik öğretmen eğitimlerine gereksinim olduğu öğretmen ve yöneticilerin ortak kanısı olmuştur.
Haziran ve Eylül aylarında yapılan mesleki çalışmalar döneminde tv izlenmesi ve değerlendirmesi öğretmenlere fazla bir katkı sağlamamaktadır. Çünkü öğretmenlerin çoğu bu tv dersleri ile ilgili değerlendirme raporlarını internetten bulup okul müdürlerine sunmaktadırlar. Bunun yerine okul zümre çalışmalarının yapılması daha uygundur.
Hizmetiçi eğitim etkinliklerinin özellikle sene başı ve sene sonu (Eylül-Haziran) günlerine denk getirilmesi hizmetiçi eğitime katılımı arttıracaktır. Bu da eğitimin kalitesine etki edecektir.
Sonuç:
Yapılan çalışmalar öğretmenler arasında çok olumlu karşılanmış olup bu tür çalışmaların sıklıkla yapılmasının eğitim kalitesini arttıracağı, il genelinde öğretim birliği sağladığı, öğretmenler arasında deneyim paylaşımı ve işbirliği yapma imkânı sağladığı, il zümre kararlarının uygulanabilir kararlar olduğu sonucuna varılmıştır. Ayrıca zümre toplantılarını, internette hazırlanan ve herkesin kullanımına sunulan zümre toplantı tutanaklarından kurtarmış, geniş katılımlı ve müzakereler sonucu oluşturulmuş zümre kararlarının tutanak altına alınmasını sağlamıştır. Yani zümrelerin ilin kendi olanakları ve öğretmenlerin kendi iradeleriyle oluşturulmasını sağlamıştır. Bu tür çalışmaların sıklıkla yapılması gerektiği öğretmen ve yöneticilerin ortak görüşü olmuştur.
Yeni programların artık oturmaya başladığı, eğitim-öğretimin oluşturulan yeni yapıya uyum sağladığı ve bundan sonra yapılandırıcı mantığın işlerlik kazanarak kalitenin artacağı sonucu tüm eğitim camiasında kabul görmüştür. 28/09/2007
]]>2007 – 2008 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SOSYAL BİLGİLER DERSİ 1.DÖNEM GENİŞLETİLMİŞ ZÜMRE ÖĞRETMENLER TOPLANTI
TUTANAĞIDIR
Toplantı Yeri: Yavuz Selim İlköğretim Okulu
Toplantı Tarihi: 06.09.2007
GÜNDEM
1.Açılış ve Yoklama
2.1739 Sayılı Türk Milli Eğitim Temel Kanununda belirtilen, Türk Milli Eğitiminin
Amaç ve İlkelerinin okunması
3.2487 sayılı Tebliğler Dergisinde belirlenen Sosyal Bilgiler dersinin genel amaçları
4.2504 Sayılı Tebliğler Dergisinde yer alan Atatürkçülükle ilgili konuların işlenişi
5.Geçen eğitim ve öğretim yılının değerlendirilmesi,
6.Yeni programın değerlendirilmesi
7.Dersin işlenişinde uygulanacak yöntem ve teknikler
8.Ders araç ve gereçlerinin kullanılması
9.Öğretmen, öğrenci, veli işbirliği
10.Ders planlarının hazırlanması
11.Yazılılar, ders içi performans notları, performans ödevleri notları, proje çalışmaları
12.Diğer zümre öğretmenleri ile işbirliğinin sağlanması
13.Öğrenci başarısını arttırıcı tedbirler
14.Dilek ve temenniler
15.Kapanış
GÖRÜŞMELER
1.Toplantı, Adıyaman Merkez Yavuz Selim İlköğretim Okulu’nda saat 09.30 ‘da aşağıda imzası bulunan Adıyaman ili Sosyal Bilgiler Zümre Başkanlarının katılımları ile başlamıştır.
2. 1739 sayılı Türk Milli Eğitim temel kanununda belirtilen Türk Milli Eğitiminin Genel Amaçları ve
Temel İlkeleri okundu.
Türk Milli Eğitiminin Genel amaçları,
Türk Milletinin bütün fertlerini; Atatürk İnkılap ve İlkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk Milliyetçiliğine bağlı; Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan, İnsan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki Temel İlkelere dayanan, Demokratik, Laik ve Sosyal, bir Hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek.
Beden, zihin, ahlak, ruh ve duygu bakımlarından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş bir kişiliğe ve karaktere, hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı, kişilik ve teşebbüse değer veren topluma karşı sorumluluk duyan, yapıcı, yaratıcı, verimli kişiler olarak yetiştirmek.
İlgi, istidat ve kabiliyetlerini geliştirerek, gerekli bilgi, beceri, davranışlar ve birlikte iş görme alışkanlığı kazandırmak suretiyle hayata hazırlamak ve onların, kendilerini mutlu kılacak ve toplumun mutluluğuna katkıda bulunacak bir meslek sahibi olmalarını sağlamak. Böylece, bir yandan Türk vatandaşlarının ve Türk toplumunun refah ve mutluluğunu arttırmak; öte yandan milli birlik ve bütünlük içinde iktisadi, sosyal ve kültürel kalkınmayı desteklemek ve hızlandırmak ve nihayet Türk Milletini çağdaş uygarlığın yapıcı, yaratıcı seçkin bir ortağı yapmaktır.
Türk Milli Eğitiminin Temel İlkeleri, Genellik ve Eşitlik, Ferdin ve Toplumun ihtiyaçları, Yöneltme, Eğitim Hakkı, Fırsat ve imkan eşitliği, Süreklilik, Atatürk İnkılap ve İlkeleri ve Atatürk Milliyetçiliği, Demokrasi Eğitimi, Laiklik, Bilimsellik, Planlılık, Karma Eğitim, Okul ile Ailenin İşbirliği, Her yerde Eğitim.
3. 2487 sayılı Tebliğler Dergisinde belirtilen, Sosyal Bilgiler Dersinin amaçları vurgulandı. Eğitim ve Öğretim faaliyetlerinin bu amaçlar doğrultusunda, sınıfın seviyesine uygun bir şekilde ve titizlikle yapılmasının, bu amaçlara ulaşabilmek için gerekli ve önemli olduğu kararlaştırıldı.
4. 2504 Sayılı Tebliğler Dergisinde yer alan Atatürkçülükle ilgili konuların işlenmesi konusu üzerinde duruldu. Derslerin işlenişinde Atatürkçülükle ilgili konular üzerinde, programa uygun olarak ve geniş bir şekilde durulmasının gerekliliği ve önemi belirtildi ve kararlaştırıldı.
5.Sosyal Bilgiler Dersi programı okullarımızda geçen sene planlı, programlı ve düzenli bir şekilde yürütülmüş ve sona erdirilmiştir. Ancak, çocuklarımızın başarı çıtasını daha da yükseklere çıkartmamızın gerekli olduğu belirtilmiştir. Başarı çıtasını daha da yükseltebilmemiz için ise, daha titizlikle çalışmalar yapılması gereği üzerinde durulmuştur.
Geçen sene 6,7 ve 8. sınıflarda okuyan çocuklarımızla ne gibi çalışmalar yaptığımız, öğretmen arkadaşlar tarafından çeşitli örneklerle anlatılmış ve bu bilgiler karşılıklı olarak paylaşılmıştır. Geçen sene, OKS’ye girecek 8.Sınıflarda okuyan öğrencilerimize ders öğretmenleri veya Sınıf Öğretmenleri olarak, zaman zaman Okul Rehberlik Servisi ve Rehberlik Araştırma Merkezi ile işbirliğine gidilerek başarılarımızı arttırıcı tedbirler üzerinde durulmuş, sınav heyecanı ve endişeleri kontrol altına alınmaya çalışılmıştır. Bu tedbirlerden olarak bazen birebir, bazen de toplu görüşmeler yoluyla öğrencilerimizin eksik yanları tamamlanmaya olumsuz tutumları ve davranışları düzeltilmeye çalışılmıştır. Bu konuda olumlu bir yol alındığı da görülmüştür. Geçen sene 6. ve 7. sınıfta okuyan öğrencilerimize yönelik olarak başarılarını arttırabilecek tedbirler üzerinde durulmuştur. Bazen bire bir görüşmelerle, Genellikle de okullarımızdaki Rehberlik Servisleri ve Okul İdaresi ile yapılan işbirliği ile yıl içinde ortaya çıkan problemlerin giderilmesine çalışılmıştır. Ancak, toplantı gündeminin bir sonraki maddesinde de görüşüleceği gibi 6. Sınıflarda uygulanmasına bu yıl başlanılan yeni programda yer alan konuların, önerilen zaman içinde tamamlanması konusunda sorunlar yaşandığı tespit edilmiştir. Bu yıl ilk defa uygulanacak olan 7. sınıf yeni programı için ise, konuların önerilen ders saatleri içinde tamamlanabilmesi konusunda öğretmen arkadaşların endişeler taşıdığı belirtilmiştir.
6.Geçen yıl uyguladığımız 6. Sınıflar Sosyal Bilgiler Dersi Yeni Programı, Müfredat konularını daha somutlaştırması,
Uygulanan yöntem ve tekniklerin öğrencileri sınıfta daha aktif hale getirmesi,
Çoklu zeka kuramına uygun olması,
Öğrencilerin eksik yanlarını görerek tamamlamasına fırsat vermesi açılarından olumlu bulunmuştur.
Ancak,
Etkinliklerin ders saatinde yetişmemesi,
Performans ödevlerinin yapılmasında taşımalı gelen öğrencilerin araştırma yapma konusunda sıkıntılar yaşaması,
Sınıf Mevcutlarımızın öğrencilerimizle birebir ilgilenilmesi açısından fazla olması,
Araç ve gereç bakımından bazı okullarımızın yetersiz olması,
Açılarından bazı sıkıntılar yaşamakla birlikte, alabildiğimiz bazı tedbirler sayesinde bu sıkıntıların giderilmesine çalışıldığı vurgulanmıştır.
Yeni program Öğretmenin, sınıfta öğrenci ile daha çok bire bir ilgilenmesini gerektirmektedir.
Ancak sınıf mevcutlarının fazla olmasının, birebir ilgilenmede zaman sıkıntısı yaşanmasına yol açtığı vurgulanmıştır.
7.Derslerin İşlenişinde;
Öğrenci Merkezli bir yöntem izlenilmesi,
Konuların işlenişinde aktif öğrenme stratejileri ile çoklu zeka kuramına yer verilmesi,
Konuların akıcı ve anlaşılır olması için güncel olaylarla örneklendirilmesi yolu ile pekiştirilmesi,
Ders işlenirken konu bütünlüğünün sağlanması,
Öğrencilerin derslere ön hazırlık yaparak gelmelerinin sağlanması,
Yöntem ve tekniklerinin uygulanmasının önemi ve gereği vurgulandı.
Bu Yöntem ve Tekniklerin uygulanmasının başarı üzerinde olumlu etki sağlayacağı belirtildi.
8.Öğrencilerin dersleri daha iyi anlayabilmeleri ve konuların kalıcı olması açısından ders araç ve gereçlerinin kullanılmasının çok gerekli olduğu konusu belirtildi.
Ders işlenirken Atlas, Yer küre, Harita, Tepegöz, vb. araç ve gereçlerin kullanılmasının önemi ve gerekliliği üzerinde duruldu.
Ayrıca Öğrencilerimize atlas, yerküre, harita, tepegöz, vb araç ve gereçleri doğru, temiz ve zarar vermeden kullanma alışkanlığı kazandırılmasının faydaları üzerinde duruldu.
Çocuklarımızın kaynaklara daha kolay ulaşabilmesi için okul kütüphanelerinin zenginleştirilmesi ve daha aktif kullanılması gereği kararlaştırıldı.
Bilişim sınıflarının daha aktif kullanılmasının gereği üzerinde duruldu.
İmkanı olan okulların öğrencileri müzeye götürmesinin, öğrencilerin ufuklarını açması bakımından faydalı olabileceği vurgulandı.
9.Öğrencilerimizin başarılarını daha da arttırabilmek için, Öğretmen–Veli – Öğrenci arasında etkin bir işbirliğinin kaçınılmaz olduğu konusunda görüş birliği içinde olunduğu vurgulandı.
Velilerimizle, zaman zaman öğrencilerimizin eksik ve aksayan yönleri ile veya takdir ettiğimiz yönleri ile ilgili görüşlerimizi paylaşmamızın eğitim ve öğretimin daha başarılı ve verimli geçmesi açısından çok önemli olduğu konusu belirlendi.
Bazı velilerimize, bu konuda daha duyarlı olmalarının çocuklarımızın başarıları üzerinde olumlu etkileri olacağının anlatılmasının faydalı olabileceği vurgulandı.
Problemlerinin çözümünde öğrencilerimize rehberlik ederken, Okulumuz Rehberlik Servisleri, Sınıf Öğretmeni, Okul İdaresi ve Velilerimiz ile işbirliği içinde hareket etmemizin daha faydalı ve motive edici olacağı konusu vurgulandı. Aynı yöntemin Çocuklarımızın takdiri sırasında da izlenilebilineceği vurgulandı.
Okulumuza yeni gelen öğrencilerimiz varsa, onların okulumuza daha kısa zamanda uyum sağlamaları konusunda desteklenmeleri gerektiği belirtildi.
10.Ders Planlarından,
8. sınıf Ünitelendirilmiş Yıllık Planlarının ve Günlük Planların yönetmeliğe uygun olarak
hazırlanması gerektiği belirtildi.
6. ve 7. sınıflarda ise, Klavuz kitaplardaki şekilde uygulanması belirtildi. Eğitim ve Öğretim yılı içinde karşılaşılacak muhtemel problemler için ise gerekli düzenlemelerin yapılması vurgulandı.
Bu konuda derslere hazırlıklı girilmesinin derse olan olumlu etkileri üzerinde duruldu.
11.Yazılılar, Ders içi Performans, Performans Ödevleri ve Proje Çalışmalarının Yönetmelikte belirtildiği şekilde ve sayıda uygulanması konusunda anlaşıldı. Ayrıca Proje Çalışmaları yapılırken, projenin metin kısmının hazır metin olmaması, öğrencilerimizin yazmalarının daha faydalı olacağı konusunda uzlaşıldı.
12. Çocuklarımızın konuları daha iyi ve kalıcı bir şekilde kavramaları için gerekli durumlarda Diğer zümre Öğretmenlerimiz ile işbirliğine gidilmesinin faydaları üzerinde duruldu. Gerekli durumlarda öğrencilerimizin ihtiyaçları doğrultusunda diğer Zümre Öğretmenleri ile işbirliğine gidilmesi konusunda anlaşıldı.
13. Öğrencilerimizin başarılarını arttırabilmek için öncelikle başarısızlık sebeplerinin tespit edilerek Ortadan kaldırılmasına yönelik çalışmalar yapılması, gerektiğinde Okul Rehber Öğretmeni ile işbirliğine gidilmesine karar verildi.
Çocuklarımızın derslere ön hazırlık yaparak gelmelerinin sağlanması gerektiği vurgulandı.
Derslere aktif olarak katılmalarının sağlanması gerektiği belirlendi.
Zaman zaman ödüllendirmelere gidilmesinin faydalı olacağı üzerinde duruldu.
Dersler işlenirken mümkün olduğu kadar çok ve değişik öğrencilerin derse katılımlarının sağlanmasının başarıyı olumlu etkileyebileceği vurgulandı.
6. ve 7. sınıflar için sene sonunda yapılacak STS ‘de sorulacak soruların yeni müfredat
konuları arasından olmasının beklenildiği belirtildi. Bu yüzden derslerin işlenişinde öğrencilerin karşısına çıkabilecek soruların da dikkate alınmasının sınavlarda başarıyı arttırabileceği vurgulandı. Sınıfların oluşması ve öğretmenlerin tespitinde çeşitlilik olmasının başarıyı etkileyebileceği vurgulandı.
OKS’de Öğrencilerimizin başarılarını arttırabilmek için etkili bir şekilde rehberlik yapılması ve gerekli durumlarda, Okul Rehberlik Servislerimizle işbirliğine gidilmesi gerektiği konusunda anlaşıldı.
14.Toplantı Gündemimizin bu maddesi gereğince dilek ve temenniler kısmına geçildi ve başka söz isteyen olmadığı görüldü. Öğretmen arkadaşlar iyi dilek ve temennilerini bildirdi.
15.Toplantı öğretmen arkadaşların iyi dilek temennileri ile sona erdi.
KARARLAR
1.Eğitim ve Öğretim faaliyetlerinin, Türk Milli Eğitim Temel Kanununda belirlenen ilke ve amaçlar doğrultusunda yapılmasının,2487 sayılı tebliğler dergisinde belirlenen Sosyal Bilgiler Dersi amaçları doğrultusunda yapılmasının ve 2504 Sayılı Tebliğler Dergisinde belirlendiği üzere konuların işlenişinde Atatürkçülük konularına geniş bir şekilde yer verilmesinin önemi konusu kararlaştırılmıştır.
2.Öğrencilerimizin başarı çıtasını daha yükseklere çıkartmamız için gerekli çalışmaların yapılmasına karar verilmiştir.
3.Geçen yıl 6. sınıflarda uygulanan Sosyal Bilgiler yeni müfredat programının, Müfredat konularını daha somutlaştırması
Uygulanan yöntem ve tekniklerin öğrencilerimizi sınıfta daha aktif hale getirmesi
Çoklu Zeka kuramına uygun olması
Öğrencilerin eksik yanlarını görerek, tamamlamasına fırsat vermesi açılarından olumlu bulunduğu kararlaştırılmıştır.
Ancak,
Etkinliklerin önerilen ders saatinde yetişmemesi,
Performans Ödevlerinin yapılmasında taşımalı olarak gelen öğrencilerimizin araştırma yapma konusunda sıkıntılar yaşaması
Sınıf mevcutlarımızın öğrencilerimizle bire bir ilgilenilmesi açısından fazla olması
Bazı okullarımızın araç ve gereç bakımından yetersiz olması
Bakımlarından yer yer sıkıntılar yaşandığı tespit edilmiştir.
4.Derslerin İşlenişinde ;
Öğrenci Merkezli bir yöntem izlenilmesi,
Konuların işlenişinde aktif öğrenme stratejileri ile çoklu zeka kuramına yer verilmesi,
Konuların akıcı ve anlaşılır olması için güncel olaylarla örneklendirilmesi yolu ile pekiştirilmesi,
Ders işlenirken konu bütünlüğünün sağlanması,
Öğrencilerin derslere ön hazırlık yaparak gelmelerinin sağlanması,
Yöntem ve tekniklerinin uygulanması gereği kararlaştırıldı.
5.Öğrencilerin dersleri daha iyi anlayabilmeleri ve konuların kalıcı olması açısından ders araç ve gereçlerinin kullanılmasının çok gerekli olduğu kararlaştırıldı.
Ders işlenirken Atlas, Yer küre, Harita, Tepegöz, vb. araç ve gereçlerin kullanılmasının gerekliliği
Konusunda anlaşıldı.
Öğrencilerimize atlas, yerküre, harita, tepegöz, vb araç ve gereçleri doğru, temiz ve zarar vermeden kullanma alışkanlığı kazandırılması gerektiği kararlaştırıldı.
6.Çocuklarımızın kaynaklara daha kolay ulaşabilmesi için okul kütüphanelerinin zenginleştirilmesi ve daha aktif kullanılması gereği kararlaştırıldı.
7.Bilişim sınıflarının daha aktif kullanılmasının gereği kararlaştırıldı.
8.Velilerimizle, zaman zaman öğrencilerimizin eksik ve aksayan yönleri ile veya takdir ettiğimiz yönleri ile ilgili görüşlerimizi paylaşmamızın eğitim ve öğretimin daha başarılı ve verimli geçmesi açısından çok önemli olduğu kararlaştırıldı.
9.Problemlerinin çözümünde öğrencilerimize rehberlik ederken, Okulumuz Rehberlik Servisleri, Sınıf Öğretmeni, Okul İdaresi ve Velilerimiz ile işbirliği içinde hareket etmemizin daha faydalı ve motive edici olacağı kararlaştırıldı. Aynı yöntemin Çocuklarımızın takdiri sırasında da izlenilebilineceği konusunda da karar birliği görüldü.
10.Okulumuza yeni gelen öğrencilerimiz varsa, onların okulumuza daha kısa zamanda uyum sağlamaları konusunda desteklenmeleri gerektiği kararlaştırıldı.
11.Ders Planlarından,
8. sınıf Ünitelendirilmiş Yıllık Planlarının ve Günlük Planların yönetmeliğe uygun olarak hazırlanması kararlaştırıldı.
6. ve 7. sınıflarda ise, Kılavuz kitaplardaki şekilde uygulanması kararlaştırıldı. Eğitim ve Öğretim yılı içinde karşılaşılacak muhtemel problemler için ise gerekli düzenlemelerin yapılması kararlaştırıldı.
12.Yazılılar, Ders içi Performans, Performans Ödevleri ve Proje Çalışmalarının Yönetmelikte belirtildiği şekilde ve sayıda uygulanması kararlaştırıldı. Proje çalışmaları yapılırken, projenin metin kısmının hazır metin olmaması, öğrencilerimizin yazmalarının daha faydalı olacağı kararlaştırıldı.
13. Gerekli durumlarda öğrencilerimizin ihtiyaçları doğrultusunda diğer Zümre Öğretmenleri ile işbirliğine gidilmesi konusunda anlaşıldı
14. Öğrencilerimizin başarılarını arttırabilmek için öncelikle başarısızlık sebeplerinin tespit edilerek ortadan kaldırılmasına yönelik çalışmalar yapılması, gerektiğinde Okul Rehber Öğretmeni ile işbirliğine gidilmesine karar verildi.
15.Çocuklarımızın derslere ön hazırlık yaparak gelmelerinin sağlanması kararlaştırıldı.
16.Öğrencilerimizin tamamının derslere aktif olarak katılımlarının sağlanması konusunda tedbirler alınması kararlaştırıldı.
TAVSİYELER
1.Sosyal Bilgiler Dersinden yeni programa geçilen 6. ve 7. sınıflarda mevcut 3 saat bulunan ders saatinin arttırılmasının konuların daha verimli işlenilmesi açısından faydalı olacağı vurgulandı.
2.8.sınıfların bu yıl son defa OKS‘ye girecekleri bu sınavda çocuklarımızın başarılarını daha da arttırabilmek için konular işlenirken OKS’ de soru olarak sorulması muhtemel konuların da dikkate alınmasının başarıyı olumlu etkileyeceği vurgulandı.
3.6. ve 7. sınıflara bu yıl ilk defa uygulanacak olan Başarı Değerlendirme Sınavında çocuklarımıza sorulacak soruların yeni müfredat konuları kapsamı içinde olmasının beklenildiği vurgulandı.
4. 6. ve 7. sınıflarda da derslerin işlenişi sırasında öğrencilerin karşısına çıkabilecek soruların da dikkate alınmasının sınavlarda başarıyı daha arttırabileceği vurgulandı
5.İmkanı olan okullarımızın öğretmenlerinin, öğrencilerimizi müzeye götürmesinin, öğrenciler açısından faydalı olacağı belirtildi.
6.Bazı velilerimize öğrencileri hakkında, sınıf öğretmeni, Okul Rehberlik Servisi ve Okul İdaresi ile sürekli diyalog içinde bulunmasının çocuklarımızın başarıları üzerinde çok olumlu etkileri olacağının anlatılmasının faydalı olacağı belirtildi.
7.Sınıfların oluşması ve öğretmenlerin tespitinde çeşitlilik olmasının başarıyı etkileyebileceği vurgulandı.
8. OKS’de Öğrencilerimizin başarılarını arttırabilmek için etkili bir şekilde rehberlik yapılması ve gerekli durumlarda, Okul Rehberlik Servislerimizle işbirliğine gidilmesi gerektiği belirtildi.
9.Dersler işlenirken mümkün olduğu kadar çok ve değişik öğrencilerin derse katılımlarının sağlanmasının başarıyı olumlu etkileyebileceği vurgulandı.
10.Öğrencilerimize zaman zaman ödüllendirmelere gidilmesinin öğrencilerimizin derse olan motivasyonlarının artması açısından faydalı olabileceği belirtildi.
]]>
TC. İNKILÂP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSLERİ
Toplantı Tarihi : 12 Eylül 2007
Toplantıya Katılanlar: Ali ÖZBEN ( Müdür Yardımcısı ) , Ayşe TAŞKIN KARLI ( Sosyal Bil. Öğrt. )
GÜNDEM MADDELERİ
1-Açılış ve yoklama
2-Türk Milli Eğitiminin amaçları ile Atatürk ilke ve inkılâpları öğrenim esasları yönergesinin ilgili bölümlerinin okunup incelenmesi
3-Önceki yılın zümre kararlarının incelenmesi
4-Müfredat programlarının incelenmesi
5-Yıllık ve günlük planların hazırlanması
6-Yazılı yoklama ve sözlülerin genel değerlendirilmesi
7-Ders işleme metotları ve teknikleri, ders araç ve gereçlerinin incelenmesi
8-Performans ve proje konularıyla ilgili hususlar
9-Diğer zümre öğretmenleriyle gerekli konularda işbirliği sağlanması
10-Dilek ve temenniler
GÜNDEM MADDELERİNİN GÖRÜŞÜLMESİ
1- Sosyal Bilgiler dersi zümre toplantısı 12 Eylül 2007 Çarşamba günü saat 10.00’da Müdür Yardımcısı Ali ÖZBEN’ in başkanlığında ders öğretmeni Ayşe TAŞKIN KARLI ’ın katılımıyla başladı
2. 1739 sayılı Türk Milli Eğitiminin Genel Amaçları Ayşe TAŞKIN KARLI tarafından okundu. Öğrencilerin Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı, ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan, görev ve sorumluluklarını bilen vatandaş olarak yetişmesine; Çocukların beden, ruh ve duygu bakımından dengeli ve sağlıklı bir kişiliğe sahip olmalarına, insan haklarına saygılı, bilimsel bir düşünceye sahip olarak yetiştirilmesine; İlgi ve kabiliyetlerini geliştirerek, onların kendilerini mutlu kılacak bir meslek sahibi olmalarına, Türk toplumunun refah ve mutluluğunun artırılmasına katkıda bulunacak şekilde yetiştirilmesinin önemi tekrarlandı.
3. Önceki yılın zümre kararları incelenerek, bu kararların uygulandığı görüldü. Karşılaşılan zorluklar kısaca tekrarlanarak bu sene öğrenciyi daha aktif hale getirmenin yolları arandı ve öğrenci başarısını artırmak için yapılabilecekler konuşuldu.
4- Müfredat programı okundu ve bu müfredatın genel ve özel amaçları incelendi. Bu amaçların kazandırılmasında öğrencileri aktif duruma getirilmesinin önemine değinildi. 2006-2007 öğretim yılında uygulamaya başlanan 6.sınıf Sosyal Bilgiler ile 2007-2008 öğretim yılında uygulamaya konulan 7.sınıf Sosyal Bilgiler programının temeli öğrenci merkezli olup etkinlik esasına dayandığı belirtildi.
6-8.sınıflarda ünitelendirilmiş yıllık planlar ve ders planların 2551 sayılı Tebliğler Dergisinde belirtilen şekilde yapılmasına, derslere mutlaka günlük ders planıyla girilmesi gerektiği belirtildi. Ancak 6. sınıflarda ve 7.Sınıflarda yeni uygulanacak olan yeni müfredatta yıllık ve günlük planların öğretmen kılavuz kitaplarında olduğu gibi takip edilmesinin uygun olacağı belirtildi.
6-. 20.08.2007/26619 Resmi Gazete ile yapılan değişikliklere göre “haftalık ders saati üç ve üçten az olan derslerde en az iki, üçten fazla olan derslerde ise en az üç sınav yapılır.” İbaresi doğrultusunda bir dönem boyunca 6-7-8. sınıflara 2 sınav yapılmasına karar verildi.
Ayrıca yazılı soruları hazırlanırken klasik soru tipinin dışına çıkılarak, çoktan seçmeli, boşluk doldurma, doğru yanlış, eşleştirme gibi değişik yöntemlerin kullanıldığı yazılı sorularının her öğrencinin seviyesine uygun olduğundan daha faydalı olacağı belirtildi.
Ayrıca sözlü notları verilirken de tahtaya kaldırıp soru sorma şeklinde değil, daha çok sınıf içindeki derse katılımı, tutum ve davranışını göz önünde bulundurulması gerektiği belirtildi.
7-. Derslerde her konu için ayrı metot ve teknikler ( anlatım, soru-cevap, tartışma, açıklama, analiz, sentez, tanımlama, dramatizasyon, değerlendirme, video gösteri, boşluk tanımlama)’in faydalı olacağı belirtilirken öğrencilerin aktif katılımı ile işlenecek derslerin daha öğretici ve zevkli geçeceği konuşuldu.Ayrıca imkanlar ölçüsünde derslerde harita, televizyon, bilgisayar gibi araç gereçlere de yer verilmesine karar verildi.
8-Okul Müdür Yardımcısı: Ali ÖZBEN ’in; Performans ödevlerinin 6, 7 ve 8. her dönem içinde işlenen konulara göre öğrencilere grup halinde ya da tek tek verilerek, iki hafta içerisinde yapmaları ve ödev tesliminden itibaren 10 gün içinde öğrencilere değerlendirme sonuçlarının bildirilmesi gerektiğini belirtti.
Performans ödevi değerlendirmesini dereceli puanlama anahtarına göre yapılmasının gerektiğini söyledi.
Proje ödevlerinin öğrencilerin isteği göz önüne alınarak , bir ders yılı için birinci dönem kasım ayı içerisinde öğrencilere grup halinde ya da tek tek verilerek, ikinci dönem nisan ya da mayıs ayı içerisinde toplanması ve en geç 10 gün içinde belirlenecek dereceli puanlama ölçeğine göre değerlendirilerek sonuçların duyurulması gerektiğini belirtti.
ÖDEV KONULARI
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
| ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||