Etiket arşivi: eğitim

Eğitim Sisteminde Öğretmen ve Öğretmenin Özellikleri

Eğitim Sisteminde Öğretmenin Rolü

Öğretmen, eğitim sisteminin en temel unsurlarından biridir. Öğretmen olmadan bir okulun işleyişini sürdürmesi mümkün değildir. Eğitim teknolojilerindeki gelişmelerle birlikte, bu araçların öğretmenin yerini alıp alamayacağı sorusu gündeme gelmiştir. Ancak deneyimler göstermiştir ki, teknolojinin ilerlemesi ne kadar büyük olursa olsun, hiçbir araç öğretmenin yerini tutamaz. Aksine, teknolojinin gelişmesi, öğretmenlerin bu araçlardan etkili bir şekilde faydalanabilmesi için daha fazla çaba göstermesini gerektirmektedir.

Ülkemizde öğretmenlik mesleği, bazı insanlar tarafından yalnızca ders vermekten ibaret bir iş olarak görülmektedir. Yaz tatillerinin uzun olması sebebiyle rahat, yarı zamanlı bir meslek olarak algılanmakta ve bu özellikleri nedeniyle kız çocukları için uygun bir meslek olarak tanıtılmaktadır. Oysa öğretmenlik, okul içinde birçok farklı görevi de beraberinde getiren, oldukça sorumluluk isteyen bir meslektir. Bu görevler ülkemizde yönetmeliklerle belirlenmiştir. Yönetmeliklere göre öğretmenlerin temel sorumlulukları şunlardır:

1. Derslerle İlgili Görevler

  • Öğretmenler, sorumlu oldukları dersleri okutmak ve bu derslerle ilgili uygulamaları ve deneyleri yapmakla yükümlüdür.
  • Serbest çalışma saatlerinde öğrencileri gözlemler ve eğitim, öğretim ile yönetim işlerine aktif şekilde katılırlar.
  • Öğrencilerin gelişimi için her fırsatı değerlendirmeli, öğrenim süreçlerinde onlara rehberlik etmeli ve tutum ve davranışlarıyla örnek olmalıdırlar.

2. Öğretim Görevleri

  • Ders yılı başında müfredat ve uygulama planlarını hazırlayarak okul yönetimine sunarlar.
  • Derslere hazırlıklı girer, ders araçlarını ve kütüphane kaynaklarını kullanarak öğrencilerin faydalanmasını sağlarlar.
  • Öğrencileri bireysel çalışmalara teşvik eder ve çeşitli etkinliklerden yararlanarak öğrenim süreçlerini desteklerler.
  • Aynı ders veya sınıfta görev yapan öğretmenlerle iş birliği yapar ve yıllık planları gözden geçirirler.
  • Yazılı ve sözlü ödevler verir, değerlendirmelerini yaparak öğrencilere geri bildirimde bulunurlar.
  • Sınavlara katılır, sınav sonuçlarını değerlendirir ve ders defterine düzenli kayıt tutarlar.

3. Eğitim Görevleri

  • Haftada bir gün nöbet tutar ve nöbet sırasında okul düzenini sağlarlar.
  • Kendilerine verilen öğrenci kurullarını yönetir ve eğitim çalışmalarına katılırlar.
  • Sınıflarındaki öğrencilerin bireysel özelliklerini inceleyerek eğitim süreçlerini bu doğrultuda yönlendirirler. Öğrencilerin hem okul içi hem de dışındaki durumlarıyla yakından ilgilenirler.

4. Yönetim Görevleri

  • Disiplin ve onur kurulu gibi çeşitli okul kurullarında görev alır, toplantılara katılır ve okul yönetimine destek verirler.
  • Müdürün belirlediği şekilde diğer yönetim işlerine katkıda bulunurlar.
  • Tebliğler dergisini düzenli olarak takip ederler.

Sonuç olarak, öğretmenlik, düşünüldüğü gibi çalışma süresi kısa ve tatili bol bir meslek değildir. Öğretmenlik, pek çok farklı görevi yerine getiren, yoğun emek ve sıkı çalışma gerektiren, kimi zaman mesainin eve taşındığı bir meslektir. Bu görevlerin başarılı bir şekilde yerine getirilebilmesi için öğretmenlerin belirli niteliklere sahip olması önemlidir.

Eğitim Sisteminde Öğretmen ve Öğretmenin Özellikleri

ETKİLİ BİR ÖĞRETMENİN ÖZELLİKLERİ

Geçmişte hepimiz üzerinde derin etkiler bırakan birkaç öğretmenle karşılaşmışızdır. Bu öğretmenler, kişilikleri, ders anlatma yöntemleri ve bize yaklaşım tarzlarıyla iz bırakmıştır. İyi bir öğretmen tanımı bireyden bireye değişiklik gösterebilir. Öğrenciler genellikle eğlenceli ve kolay not veren öğretmenleri iyi olarak nitelendirirken, veliler iyi iletişim kurabilen ve nazik öğretmenleri tercih eder. Yöneticiler ise uyumlu ve verilen görevleri eksiksiz yerine getiren öğretmenlere değer verir. Ancak etkili bir öğretmen, öğrencilerin öğrenme sürecine gerçek anlamda katkı sağlayan, eğitim hedeflerine ulaşmalarını destekleyen kişidir.

Öğretmenlik mesleğinde etkili olabilmek için iki temel nitelik öne çıkar: kişisel özellikler ve mesleki yetkinlikler. Aşağıda, etkili bir öğretmende bulunması gereken kişisel nitelikler özetlenmiştir.

1. Hoşgörülü ve Sabırlı Olma

İlkokul öğrencileri doğruyu yanlıştan ayırt etmekte zorlanabilir, ergenlik çağındakiler ise kimliklerini kanıtlama çabası içinde çeşitli olumsuz davranışlar sergileyebilir. Öğretmen, bu gibi durumlarda sabırlı ve hoşgörülü olmalıdır. Farklı görüşlere açık, demokratik bir ortam yaratmak için öğrencilerin hatalarına karşı anlayışla yaklaşması önemlidir. Sabırsız ve sinirli bir tutum, sınıf ortamında gerginlik yaratabilir.

2. Açık Fikirli, Esnek ve Uyarlayıcı Olma

Toplumun hızla değiştiği, bilim ve teknolojinin ilerlediği günümüzde, öğretmenler açık fikirli ve yeniliklere açık olmalıdır. Öğrencilerin ihtiyaçlarına göre öğretim yöntemlerini uyarlayabilmeli, farklı fikir ve görüşlere saygı göstermelidir. Kendi fikirlerini tek doğru olarak gören öğretmenler, sınıfta çatışmalara ve tek yönlü bir eğitim anlayışına yol açabilir.

3. Sevecen, Anlayışlı ve Esprili Olma

Sevgi, öğrencilerin okul ve derslere karşı olumlu tutum geliştirmesinde önemli bir faktördür. Öğretmen, öğrencilerine sevgi ve anlayışla yaklaşmalı, onların bireysel farklılıklarına saygı göstermelidir. Ayrıca espri anlayışına sahip bir öğretmen, sınıf ortamında sıcak ve eğlenceli bir atmosfer yaratabilir. Bu, öğrenmenin pekişmesini ve disiplin sorunlarının azalmasını sağlar.

4. Yüksek Başarı Beklentisi

Öğrencilerin başarısı, öğretmenin onlardan beklediği başarıyla yakından ilişkilidir. Öğretmen, öğrencilerinin öğrenebileceğine inanmalı ve onları desteklemelidir. Beklentisi yüksek olan öğretmenler, öğrencilere daha fazla zaman ve emek ayırarak onların özgüvenini ve akademik başarılarını artırabilir.

5. Cesaretlendirici ve Destekleyici Olma

Etkili bir öğretmen, öğrencilerini öğrenme konusunda cesaretlendirir ve onlara destek olur. Öğrencilerin yeteneklerine güvenen ve saygı duyan bir öğretmen, onların potansiyellerini ortaya çıkarabilir. Bu tür bir yaklaşım, öğrencilerin öğrenme sürecine daha istekli katılmalarını sağlar.

Sonuç olarak, etkili bir öğretmen olmak, kişisel niteliklerle mesleki yeterliliklerin dengeli bir şekilde bir araya gelmesini gerektirir. Sevgi, hoşgörü ve yüksek beklenti gibi özellikler, öğrencilerin akademik ve sosyal başarılarına doğrudan katkı sağlar.

Meslekî Nitelikler

Öğretmenin temel görevi, öğrenmeyi sağlamaktır. Bu görevi başarıyla yerine getirebilmesi için öğretmenin meslekî niteliklere sahip olması gereklidir. Meslekî yeterlilik, genel kültür bilgisi, konu alanı bilgisi ve öğretmenlik meslek bilgisi ve becerilerini içermektedir. Kişisel özellikler ne kadar olumlu olursa olsun, bu meslekî niteliklerden yoksun bir öğretmenin etkili olması mümkün değildir.

1. Genel Kültür
Öğretmenin sosyalleşme ve toplumsal kültürü öğrenciye aktarma görevi, içinde yaşadığı toplumun kültürel ve sosyal yapısını iyi bilmesini gerektirir. Yaşadığı yerin özelliklerini, ailelerin değer ve normlarını bilmeyen bir öğretmen, öğrencileri ve aileleriyle çatışma yaşayabilir. Ayrıca, öğretmen hem yerel hem de toplumsal değerleri öğrencilerine aktararak onları doğru bilgilendirmelidir. Güncel olayları takip etmesi de öğretmenin görevleri arasındadır.

2. Konu Alanı Bilgisi
Öğretmen, verdiği dersin içeriğine hâkim olmalı ve alanındaki gelişmeleri yakından takip etmelidir. Kendi alanında uzman olan bir öğretmen, öğrencilerden gelen soruları yanıtlayabilir ve gerektiğinde bilgisini yenileyerek gelişimini sürdürebilir.

3. Meslekî Beceri ve Yeterlilikler
Meslekî başarı, öğretmenin sahip olduğu bilgileri öğrencilere etkin bir şekilde aktarabilme becerisiyle ilişkilidir. Bu beceri, öğretmen yetiştirme programları, deneyimler ve hizmet içi eğitimlerle gelişir. Meslekî becerilere sahip öğretmen, hem öğretim sürecini planlar hem de sınıf ortamını etkili bir şekilde yönetir.

  • Öğretim Sürecini Planlama: Derslerin giriş, gelişme ve değerlendirme aşamalarını iyi planlayan bir öğretmen, öğrenmeyi daha etkili hale getirir.
  • Çeşitlilik Getirme: Derslerde yenilikçi ve yaratıcı yöntemler kullanarak tekdüzeliği önler ve öğrencilerin ilgisini canlı tutar.
  • Öğretim Süresini Etkin Kullanma: Akademik sürenin verimli geçirilmesi için zaman yönetimi önemlidir.
  • Katılımcı Öğretim Ortamı Düzenleme: Öğrencilerin öğrenme sürecine etkin katılımını sağlamak, öğrenmenin kalıcılığına katkıda bulunur.
  • Öğrencilerdeki Gelişimi İzleme: Öğretmen, öğrencilerin öğrenme düzeylerini sürekli izleyerek eksikleri tamamlar ve olumlu davranışları ödüllendirir.

Sonuç olarak, etkili bir öğretmen, hem kişisel hem de meslekî nitelikleriyle öğrenciler üzerinde kalıcı bir etki bırakabilir.

Metne bağlı kalarak öğretmenlik mesleğini detaylıca açıklayabilirim. İşte bu metin çerçevesinde öğretmenlik mesleği hakkında detaylı bir açıklama:

Öğretmenlik Mesleğinin Tanımı ve Özellikleri

Öğretmenlik, köklü bir uğraş alanı olmasına rağmen, profesyonel bir meslek olarak kabul edilmesi görece yenidir. Günümüzde öğretmenlik, yalnızca bilgi sahibi kişilerin yerine getirebileceği bir görev olarak değil, akademik çalışma ve mesleki formasyon gerektiren, uzmanlaşmış bir alan olarak değerlendirilmektedir. Öğretmenlik mesleği, Milli Eğitim Temel Kanunu’na göre, eğitim, öğretim ve yönetimle ilgili görevleri üstlenen bir ihtisas mesleği olarak tanımlanır.

Mesleğin kapsamı, bireylerin eğitim ve öğretim süreçlerinde bilgi ve beceri kazandırmanın ötesinde, kültürel aktarımı ve toplumsallaşmayı sağlamayı da içerir. Bu nedenle öğretmenlik, yalnızca bilgi aktarımını değil, aynı zamanda eğitsel, sosyal ve ahlaki değerlerin öğrencilere kazandırılmasını da hedefler.


Meslekleşme Koşulları

Bir alanın meslek olarak kabul edilmesi için belirli koşulları sağlaması gerekmektedir. Öğretmenlik mesleği, bu koşulların büyük bir kısmını yerine getirmektedir:

  1. Tanımlanmış Bir Alanda Hizmet Verme:
    Öğretmenlik, belirli bir hizmet alanına sahiptir. Öğretmenler, okul denilen kurumlarda, belirli programlar çerçevesinde öğrencilerin bilgi ve beceri kazanmasını sağlar. Planlı etkinlikler düzenler ve bu etkinliklerde topluma ve devlete karşı sorumluluk taşır. Bu durum, öğretmenliği diğer informal öğretimden ayırır.
  2. Uzmanlık Bilgisi ve Örgün Eğitimden Geçme:
    Öğretmenlik mesleği, bilgi aktarılacak konu alanında uzmanlık ve eğitim bilimleri alanında kuramsal bilgi gerektirir. Öğretmenlik için bireylerin, hem konu uzmanlığı hem de meslek bilgisine sahip olması gerekir. Türkiye’de bu gereksinimi karşılamak için ilköğretim öğretmenleri 4 yıllık, ortaöğretim öğretmenleri ise 5 yıllık lisans veya lisansüstü eğitimden geçmektedir.
  3. Mesleki Kültüre Sahip Olma:
    Öğretmenlik, kendine özgü değerler, normlar ve semboller barındırır. Giyim tarzı, davranışlar ve öğretmenler arasındaki dayanışma gibi unsurlar, mesleki kültürün göstergeleridir. Bu kültür, meslektaşlar arasında bir birlik ve kimlik oluşturur.
  4. Giriş Denetimi:
    Öğretmenlik mesleğine giriş belirli denetim mekanizmalarından geçer. Türkiye’de bu denetim, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yapılmaktadır. Öğretmen olabilmek için, öğretmenlik formasyonu sertifikasına ve memuriyet için gerekli koşullara sahip olunması gerekmektedir.
  5. Meslek Ahlakı:
    Öğretmenlik mesleği, kendine özgü ahlak kurallarını içerir. Zamanında derslere girme, çocuklara eşit davranma, öğrencilerin sırlarını saklama gibi davranışlar, meslek ahlakının temel unsurlarıdır. Ancak bu kurallar, zaman içinde bazı değer kayıplarına uğrayabilmektedir.
  6. Meslek Kuruluşları:
    Öğretmenlik mesleği, meslektaşların haklarını koruyan ve mesleğin gelişimini destekleyen kuruluşlar tarafından temsil edilir. Türkiye’de öğretmenler geçmişte çeşitli dernekler altında örgütlenmiş olsa da, tüm öğretmenleri bir arada toplayan güçlü bir mesleki kuruluş bulunmamaktadır.
  7. Toplumca Meslek Olarak Tanınma:
    Öğretmenlik, toplum tarafından saygın bir meslek olarak kabul edilmiştir. Toplumun bu mesleğe verdiği değer, öğretmenlerin sorunlarına çözüm arayışında ve mesleğin gelişiminde önemli bir rol oynamaktadır.

Öğretmenlik Mesleği ve Günümüz Durumu

Metinde belirtildiği gibi, öğretmenlik mesleği, özellikle gelişmiş ülkelerde profesyonel bir statüye kavuşmuşken, Türkiye’de bu statüye ulaşma süreci devam etmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın geçmişte, öğretmenlik formasyonu olmayan kişileri öğretmen olarak ataması, bu mesleğin tam anlamıyla profesyonelleşmesini engellemiştir. Ancak 1997’den itibaren öğretmen yetiştirme alanında atılan adımlar, öğretmenlik mesleğinin profesyonelleşme yolunda ilerlemesini sağlamıştır.

Sonuç olarak, öğretmenlik, yalnızca bilgi aktaran bir meslek değil, aynı zamanda bireylerin toplumsal hayata uyum sağlamasını ve kültürel değerleri benimsemesini destekleyen bir uzmanlık alanıdır. Toplumların gelişiminde ve geleceğinin şekillenmesinde öğretmenlerin rolü büyüktür. Bu nedenle, mesleğin gerektirdiği bilgi, beceri ve değerlerin toplum tarafından daha iyi anlaşılması ve desteklenmesi önem taşımaktadır.

Kaynak:EĞİTİM BİLİMLERİNE GİRİŞ
Prof. Dr. Münire Erden

Eğitimde Yapay Zeka Devrimi: Fırsatlar, Zorluklar ve Geleceğin Eğitimi

Eğitimde Yapay Zeka Devrimi: Fırsatlar, Zorluklar ve Geleceğin Eğitimi

Yapay zeka (YZ), günümüz dünyasında hemen hemen her sektörü etkileyen bir dönüşüm gücü olarak karşımıza çıkıyor. Bu dönüşümün en önemli alanlarından biri de hiç şüphesiz eğitim. Geleneksel eğitim modellerini yeniden şekillendiren yapay zeka, öğrenme deneyimini kişiselleştirme, öğrenci performansını artırma ve öğretmenlere destek olma gibi pek çok fırsat sunuyor. Ancak bu fırsatların yanı sıra, beraberinde getirdiği zorluklar ve etik tartışmalar da yok değil. Bu blog yazısında, eğitimde yapay zeka devriminin sunduğu fırsatları, karşılaştığı zorlukları ve geleceğin eğitim sistemini nasıl şekillendireceğini derinlemesine inceleyeceğiz.

Yapay Zeka Destekli Öğrenme: Kişiselleştirilmiş Eğitim Deneyimi

Yapay zeka, öğrencilerin bireysel öğrenme ihtiyaçlarına göre uyarlanmış eğitim deneyimleri sunarak öğrenme süreçlerini kişiselleştirme potansiyeline sahip. Öğrencilerin güçlü ve zayıf yönlerini analiz eden yapay zeka destekli öğrenme araçları, öğrencilere özel ders planları ve öğrenme materyalleri sunarak öğrenme verimliliğini artırıyor. Bu sayede, her öğrenci kendi hızında ve kendine uygun yöntemlerle öğrenme fırsatı buluyor.

Adaptif Öğrenme Platformları: Öğrencilerin öğrenme düzeylerine ve hızlarına göre içerik ve zorluk seviyesini otomatik olarak ayarlayan adaptif öğrenme platformları, öğrencilerin öğrenme motivasyonunu artırıyor ve başarılarını yükseltiyor.

Otomatik Geri Bildirim: Yapay zeka destekli sistemler, öğrencilerin çalışmalarını anında değerlendirerek geri bildirim sağlayabiliyor. Bu sayede öğrenciler, eksiklerini hızlıca tespit edip giderme imkanı buluyor.

Sanal Gerçeklik ve Artırılmış Gerçeklik: Yapay zeka ile entegre edilen sanal gerçeklik (VR) ve artırılmış gerçeklik (AR) teknolojileri, öğrencilere daha etkileşimli ve sürükleyici öğrenme deneyimleri sunarak öğrenmeyi daha eğlenceli hale getiriyor.

Öğretmenlerin Rolündeki Değişim: Yapay Zeka Bir Yardımcı

Yapay zeka, öğretmenlerin rolünü tamamen ortadan kaldırmak yerine, onlara yardımcı olacak ve iş yüklerini azaltacak şekilde tasarlanıyor. Yapay zeka destekli araçlar, öğretmenlerin öğrenci performansını takip etmesine, ders planları hazırlamasına ve öğrencilere daha iyi geri bildirimler vermesine yardımcı oluyor. Bu sayede öğretmenler, öğrencilerle daha fazla birebir ilgilenme ve onların gelişimine daha fazla odaklanma fırsatı buluyor.

Öğrenci Performansını İzleme: Yapay zeka, öğrencilerin ders içi ve ders dışı aktivitelerini takip ederek öğretmenlere detaylı raporlar sunuyor. Bu raporlar, öğretmenlerin öğrencilerin güçlü ve zayıf yönlerini daha iyi anlamasına ve öğrencilere daha etkili destek vermesine yardımcı oluyor.

Ders Planlama ve İçerik Oluşturma: Yapay zeka, öğretmenlere ders planları hazırlama ve öğrenme materyalleri oluşturma konusunda yardımcı olabiliyor. Bu sayede öğretmenler, daha yaratıcı ve ilgi çekici dersler tasarlamaya odaklanabiliyor.

Öğrenci İletişimi: Yapay zeka destekli sohbet botları, öğrencilerin sorularını yanıtlayarak ve onlara rehberlik ederek öğretmenlerin iş yükünü azaltabiliyor.

Yapay Zeka ve Eğitim: Karşılaşılan Zorluklar

Yapay zekanın eğitimde sunduğu fırsatların yanı sıra, beraberinde getirdiği bazı zorluklar da bulunuyor. Bu zorlukların başında, yapay zeka sistemlerinin geliştirilmesi ve uygulanması için gerekli olan yüksek maliyetler geliyor. Ayrıca, yapay zeka sistemlerinin öğrenci verilerini nasıl kullandığı ve bu verilerin güvenliği konusunda etik tartışmalar da yaşanıyor.

Maliyet: Yapay zeka destekli eğitim teknolojilerinin geliştirilmesi ve uygulanması, okullar ve eğitim kurumları için yüksek maliyetler gerektiriyor. Bu durum, özellikle gelişmekte olan ülkelerde yapay zeka teknolojilerinin yaygınlaşmasını zorlaştırıyor.

Etik ve Mahremiyet: Yapay zeka sistemlerinin öğrenci verilerini nasıl kullandığı ve bu verilerin güvenliği konusunda endişeler bulunuyor. Öğrenci verilerinin kötüye kullanılması veya veri ihlalleri, ciddi sonuçlara yol açabilir.

Dijital Uçurum: Yapay zeka teknolojilerine erişimdeki eşitsizlik, dijital uçurumu daha da derinleştirebilir. Gelişmiş teknolojilere sahip okullar ve öğrenciler, bu teknolojilere erişimi olmayanlara göre daha avantajlı konuma gelebilir.

Geleceğin Eğitimi: Yapay Zeka ile Uyumlu Bir Model

Yapay zeka, geleceğin eğitim sistemini şekillendirecek önemli bir faktör olarak karşımıza çıkıyor. Eğitimde yapay zeka kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte, öğrenme deneyimleri daha kişiselleştirilmiş, etkileşimli ve verimli hale gelecek. Ancak yapay zekanın eğitimde başarılı bir şekilde uygulanabilmesi için, maliyet, etik ve erişim gibi zorlukların üstesinden gelinmesi gerekiyor.

Geleceğin eğitim modeli, yapay zeka teknolojilerinin sunduğu fırsatları en iyi şekilde değerlendiren ve karşılaştığı zorlukları aşabilen bir model olmalıdır. Bu modelde, yapay zeka, öğretmenlerin yerine geçmek yerine onlara yardımcı olacak ve öğrencilerin öğrenme süreçlerini destekleyecek şekilde kullanılmalıdır.

Sosyalbilgiler.org olarak, eğitimde yapay zeka devrimini yakından takip ediyor ve bu alandaki gelişmeleri sizlerle paylaşıyoruz.

2024 Yaz Döneminde Öğretmen Seminer Dönemi

Öğretmenler, 20-28 Haziran tarihleri arasındaki mesleki çalışma programlarını kendi illerinde gerçekleştirebilecekler. Bu 7 günlük yüz yüze mesleki çalışma sürecinde, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’nde yer alan yeni müfredatı inceleyecekler ve Bakanlığa rapor sunacaklar. Eğer idari bir tatil olursa, program 5 gün olarak uygulanacak.

2023-2024 eğitim öğretim yılı, 14 Haziran Cuma günü karne dağıtımıyla sona erecek. Kurban Bayramı ise 16 Haziran Pazar günü başlayacak. Bu bağlamda, 20-21 Haziran ile 24-28 Haziran haftaları öğretmenler için mesleki çalışma dönemi olarak belirlendi ve öğretmenler için 7 günlük mesleki çalışma programı hazırlandı.

2024 Tüm Dersler MEB Yeni Müfredat – Öğretim Programı

“Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” Yeni Müfredat Taslağı Kamuoyunun Görüşüne Açıldı

Millî Eğitim Bakanlığı, internet sitesi üzerinden bir hafta süresince görüş bildirilebilecek tüm öğretim kademelerindeki zorunlu derslere ait “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” yeni müfredat taslağını “https://gorusoneri.meb.gov.tr” adresinden kamuoyunun görüşüne sundu.

Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, uzun soluklu bir çalışmanın ürünü olarak ortaya çıktı. Müfredat hazırlık sürecinde, uzun görüş alışverişleri ve kamuoyu yansımaları üzerinden analizler yapıldı, toplantılar düzenlendi. Akademisyen, öğretmen ve diğer eğitim paydaşlarının katılımıyla modelin beceriler çerçevesi oluşturuldu.

Modelin hazırlanması sürecinde yüzlerce toplantı yapıldı ve binlerce eğitim paydaşıyla görüş alışverişi gerçekleştirildi. Bu süreç sonunda “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” revize edilerek son haline getirilecek ve gelecek eğitim-öğretim yılından itibaren kademeli olarak uygulanmaya başlanacak.

Yeni müfredatın detaylarına ve tanıtım broşürüne ulaşmak için ilgili bağlantıları kullanabilirsiniz.

https://gorusoneri.meb.gov.tr

2024-2025 Seçmeli Ders Listesi

2024-2025_Eitim_yoretim_Ylnda_Okutulacak_Seymeli_Dersler_30.01.2024-

Resmi Yazıyı Görmek için tıkla

2024-2025 Seçmeli Ders Listesi

Millî Eğitim Bakanlığımızca öğrencilere ücretsiz olarak dağıtılacak ders kitaplarının miktarı, her yıl MEBBİS ortamında oluşturulan “Kitap Seçim Modülü”ne okul/kurum müdürlükleri tarafından girilen verilere göre belirlenmektedir. 2024-2025 eğitim öğretim yılı başında, ders kitapları ve öğretim materyallerinin öğretmen ve öğrencilere zamanında eksiksiz bir şekilde sunulabilmesi ve okullardaki öğretmen norm kadrolarıyla ilgili sorunların yaşanmaması için ortaokul ve imam hatip ortaokullarındaki seçmeli derslerin seçim işlemlerinin 30 Ocak-12 Şubat 2024 tarihleri arasında tamamlanması gerekmektedir. Bu doğrultuda, Bakanlığımız Destek Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından İl Millî Eğitim Müdürlüklerine gönderilen ilgili açıklama yazısı doğrultusunda, belirtilen tarihler dikkate alınarak seçmeli ders kitaplarının Kitap Seçim Modülü’ne girişi sağlanacaktır.

Bu bağlamda, ortaokul 5, 6, 7 ve 8. sınıflarda okuyacak öğrenciler haftada toplam 6 saat, imam hatip ortaokullarında okuyacak öğrenciler ise belirli çizelgeler doğrultusunda seçmeli derslerini belirleyeceklerdir. Seçmeli derslerin seçimi ile ilgili süreçte, öğrenci ve velilere detaylı bilgilendirme yapılacak, sınıf öğretmenleri rehberlik edecektir. Ayrıca, öğrencilerin belirli seçmeli ders gruplarından her birinden her yıl en az bir ders seçmesi zorunlu tutulmuş, ilgili derslerin okutulabilmesi için en az 10 öğrencinin aynı dersi seçmesi gerekmektedir.

Okullarda ilgili alanda yeterli öğretmen bulunmadığı durumda, öncelikle maaş/ek ders karşılığı görevlendirmeler ve mümkün olmadığı hallerde ücretli öğretmen görevlendirmeleri yapılabilecektir. Ayrıca, belirli dillerdeki dersler ve yabancı diller okul müdürlüklerinin imkan ve şartlarına bağlı olarak okutulabilecek, öğrencilerin ilgi ve yetenekleri dikkate alınarak e-okulda farklı seçenekler sunulacaktır.

Öğrenci ve velilere seçmeli derslerle ilgili detaylı bilgilendirme yapılacak, ayrıca belirli derslerle ilgili öğretim programlarına ve modüllere ilişkin bilgiler e-okul üzerinden sunulacaktır. Okul müdürlükleri, 2024-2025 eğitim öğretim yılına yönelik seçmeli ders taleplerini 30 Ocak-12 Şubat 2024 tarihleri arasında alarak e-okul sistemine işleyecek ve MEBBİS Kitap Seçim Modülü’ne girişleri, Destek Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından belirlenen tarihler doğrultusunda zamanında gerçekleştirecektir. Bu süreçte ilgili hususlara dikkat edilmesi ve gerekli önlemlerin alınması önemlidir.

Hibrit Eğitim Süreçlerinin Uzaktan Eğitim Değerlendirilmesi Raporu

Hibrit Eğitim Süreçlerinin, Uzaktan Eğitim Çalışmalarının Değerlendirilmesi Raporu

Covid-19 salgını sebebiyle 2020-2021 eğitim-öğretim yılı 24-28 Ağustos tarihlerinde seminer dönemi ile başlamıştır.

  • 21 Eylül-13 Kasım tarihleri arasındaki 8 haftada yapılan aşamalı ve seyreltilmiş eğitim ile hibrit eğitim süreci uygulanmıştır. Öğrenciler haftada iki gün yüz yüze eğitim alacak şekilde okula gelmiştir. Kalan diğer dersler uzaktan eğitim yoluyla tamamlanarak işlenmiştir.
  • Sınıf öğrenci sayıları zaten az olduğu için gruplara ayrılma durumu olmamıştır. Bu nedenle gruplara ayrılan başka okullara göre öğrenciler bu konuda daha avantajlı hale gelmiş diyebiliriz. Çünkü gruplara ayrılmadığı için yüz yüze olarak 12 saat, uzaktan eğitim olarak da 18 saat ders işlenmekte ve öğrenci haftalık alması gereken tüm dersleri almış olmaktadır.
  • Sınıfların genel olarak 2 gruba ayrıldığı okullarda bir öğrenci haftalık olarak 12 saat yüz yüze ve 6 saat de uzaktan olmak üzere toplamda 18 saat ders aldığı ayrıntısının çok çok önemli olduğunu vurgulamak gerekir. Bu açıdan gruplara ayırmadığımız bizim öğrenciler haftalık 30 saat dersi yüz yüze ve uzaktan tamamlamış bulunmaktadırlar.
  • Pazartesi ve Salı günleri yüz yüze eğitim yapılmakta, Çarşamba, Perşembe ve Cuma günleri günde 6 saatten ( 3 saati sabah, 3 saati öğleden sonra olmak üzere ) 18 saat ders de uzaktan eğitim yoluyla işlenmektedir.

Hibrit Eğitim Süreçlerinin Uzaktan Eğitim Değerlendirilmesi Raporu

Hibrit Eğitim Süreçlerinin Uzaktan Eğitim Değerlendirilmesi Raporu

  • Yüz yüze yapılan dersler Türkçe, Matematik ve Hayat Bilgisi dersleridir. Onun dışında eksik kalan bu ve diğer tüm dersler uzaktan eğitim yoluyla tamamlanmaktadır.
  • Ders sürelerinin yarım saat olmasını olumlu olarak değerlendirebiliriz. Özellikle 1. Sınıf öğrencileri yaş itibariyle küçük olduklarından derse odaklanma ve işleme açısından yarım saat olması istenilen düzeyde diyebiliriz. Yüz yüze ve uzaktan eğitim olarak da durum aynıdır. Özellikle uzaktan eğitimde bu yaş grubundaki çocukları ekran karşısında uzun süre tutmak sağlık açısından ve gelişim süreçleri açısından zararlı olacaktır. Sürenin yarım saat olması bu açıdan olumludur. Daha uzun olması bu yaş grubu için uygun değildir. Ders saati süreleri öğrenci yaş grubuna göre ayarlanmalıdır.
  • Yüz yüze yapılan 2 günde işlenen derslere baktığımızda, 6 ders sadece Hayat Bilgisi, Türkçe ve Matematik yapılması uygun olmadığını belirtmek isteriz. En az 1 ders Görsel Sanatlar, Beden Eğitimi, Müzik, ya da Serbest Etkinlik olarak planlanması daha uygun olacaktır. Çünkü günde 6 ders saatini sadece bu akademik derslere ayırmak çocuğun sıkılmasına yol açmaktadır. Programın tekrar gözden geçirilip en az 2 dersin Görsel Sanatlar, Beden Eğitimi, Müzik veya Serbest Etkinliklere ayrılması çocuğun gelişim dönemine uygunluğu açısından son derece önemlidir.
  • Bu süreçte okuldaki temizlik ve hijyen çalışmaları ile ilgili bilgi ve görseller velilerimiz ile paylaşılmıştır. Bazı velilerimiz çocuklarının okula göndermek istemediler onlara taahhütname gönderilerek doldurmaları istendi. Ve bu alınan dilekçeler öğrenci dosyasına konuldu. Ancak her iki şubede sadece 1 veli bu şekilde çocuğunu okula göndermiyor ve onun da dilekçesi alınıp dosyasına koyuldu. Yüz yüze eğitime katılım oranı son derece yüksek olmuştur. Bu da okulda salgın ve hijyene karşı alınan tedbirler ile bu konuda yapılan bilgilendirmelerin etkili olduğunu söyleyebiliriz.

Uzaktan Eğitim

  • Tüm öğrencilerin ve yakınlarının hes kodları alınmış olup yüz yüze eğitim yapılacağı günlerde sistemden kontrol ediliyor. Bu durumda son derece önem arz etmektedir ve sistemin bu şekilde devamı faydalı olacaktır.
  • Uzaktan eğitim dersleri işlenmesinin öğretmenin teknoloji ve uzaktan eğitim alanında dersleri işlenmesi alanlarında kendisini geliştirmesi çok çok önemlidir. Uzaktan eğitim ile yapılan derslere ait uygun içerik ve yöntem seçilmesi büyük önem arz etmektedir. Sonuçta işi yapan öğretmen olduğu için bu konuda kendisini geliştirmeli, ayrıca bu konuda seminerler, kurslar vb. Faaliyetler ile öğretmenin kendini geliştirmesine yönelik çalışmalar mutlaka yapılmalıdır.
  • Uzaktan Eğitimde dersler işlenirken öğrencinin eve bulunduğu ortam büyük önem arz etmektedir. Daha doğrusu velinin uygun ortam sağlaması önemlidir. Duyarlı velilerimizde uygun ortamı sağlama açısından sıkıntı yaşanmıyor ancak canlı derslere katılıp uygun ortamı sağlamayan ( kalabalık oda, çocuğun yanına girip çıkanların olması vb. ) çocuklar ders işlenirken konsantre olmamakta ve anlayamamaktadır. Uygun ortamın sağlanmasının veliye açıklanması çok önemlidir.
  • Uzaktan Eğitimde canlı derslere katılım oranı maalesef istenilen düzeyde değildir.1-A şubesinde toplam 14 öğrenciden sadece 5’i, 1-B şubesinden ise 13 öğrenciden sadece 3’ü canlı derse katılım sağlıyor. Toplamda 27 öğrenciden 8 tanesi canlı derslere katılım sağlıyor. Bu durumda da canlı derslere katılan öğrenciler ile katılmayan öğrenciler arasında çok büyük öğrenme farkı ortaya çıkmaktadır.
  • Canlı derslere katılmayan öğrencilerin katılamama sebepleri
  • İnternet olmayışı
  • Tablet, bilgisayar vb. ekipman olmayışı
  • Velinin bu konuda duyarsızlığı
  • Her şey olmasına rağmen katılmama, devamsızlık
  • Kesintisiz ve hızlı bir internet tüm öğrencilere sağlanması önemlidir. Kullanılan internetin hızı da önem arz etmektedir. İnternet hızına bağlı olarak bağlantılarda kopmalar yaşanabilmektedir.
  • Ailelerin desteği her zaman çok büyük önem teşkil ediyor.Ailenin ilgi ve alakası ne kadar çoksa eğitim-öğretim adına o kadar ilerleme sağladığımız çok net ortada.
  • Uzaktan Eğitimin bir avantaj olduğu gerçeği ortaya çıkmıştır. Şartlar sağlanırsa yüz yüze eğitim ile birlikte uzaktan eğitimin de kullanılmaya devam edilmesi iyi olacaktır. Uzaktan eğitim bir fırsattır. Avantajdır.
  • Uzaktan eğitimin bir faydası da bazı çocukların sınıf ortamında anlayamadığı konuları canlı derslerde anlayabildiği ortaya çıkmıştır. Özellikle sınıf ortamında çekingen olan çocukların canlı derslerde anlatılan konuyu daha iyi anladığı ortaya çıkmıştır. Bu durum yüz yüze eğitimin yanı sıra uzaktan eğitimin de uygulanmasının devam etmesinin yararlı olduğunu ortaya çıkarmıştır.
  • Belli başlı bir takım davranışların ancak yüz yüze eğitimde kazandırılabileceği gerçeği net olarak ortaya çıkmıştır.Her ne kadar uzaktan eğitimde konuyu öğrenciye ulaştırma olanağını yakalasak bile; bir takım özellikle eğitim adına davranışların ancak yüz yüze eğitim ile kazanabilineceği aşikârdır.Toplum içinde yaşama kurallarına uyum, birlikte davranış gösterme, başkalarına saygı, karşılıklı tartışma, konuşma vb. gibi birçok davranış ancak yüz yüze eğitim ile kazandırılabilir.
  • Uzaktan eğitimde dersler planlama doğrultusunda işlenmeye devam ediliyor. Bütün ders kitaplarının bilgisayar ortamında bulunması gereklidir. Canlı ders esnasında ekrana ders kitabının yansıtılıyor olması çok önemlidir. Ders işleme yöntemini belirttiğimiz bu maddeden ders kitapları hazırlanırken uzaktan eğitimi destekleyecek nitelikte ders kitaplarının hazırlanması gereği ortaya çıkmıştır. Yeri geldiğinde ders kitabına konu ile ilgili video, görsel, soru vb. alanlar, bölümler eklenmesi çok faydalı olacaktır. Ders kitaplarının uzaktan eğitime yönelik olarak da hazırlanması gerekliliği ortaya çıkmıştır.

Sonuç olarak şartlar ve imkânlar oluşturulduğu zaman uzaktan eğitim ile yüz yüze eğitim birlikte kullanılması bir avantaj olarak değerlendirilebilir. Uzaktan eğitime katılım maalesef istenilen düzeyde değildir. Bu oran artırılmalıdır. Katılamama sebepleri iyi araştırılıp katılım oranının yükseltilmesi gereklidir. Salgın hastalık sonucu karşımıza çıkan bu eğitim süreci avantaja dönüştürülüp aynı şekilde devam ettirilmelidir.

Kaynak:

Özgür DE…..   ( 1- A Sınıf Öğretmeni )

Zennişan KAR…… ( 1-B Sınıf Öğretmeni )

OSMANLI DEVLETİNDE TAŞRADA EĞİTİM KURUMLARI İLE TOPLUM ARASINDAKİ İLİŞKİ

Giriş

Osmanlı Devletinde en yaygın kurum olarak sıbyan mektepleri görülür. Sıbyan mektepleri okuma yazmanın öğretildiği, temel dini bilgilerin verildiği eğitim kurumuydu. Mahalle başlarında bulunur ve açılması, öğretmen maaşları mahalle sakinleri ve vakıflar tarafından karşılanır. Medreseler İstanbul başta olmak üzere devletin bir çok yerinde açılır. Yüksek okul ayarındaki üniversitenin ihtiyaçları vakıflar tarafından karşılanırdı. Meşrutiyet dönemine doğru devlet okulların bazı ihtiyaçlarını kendi karşılar.

Osmanlı Devleti’nde Okul Toplum İlişkisi

            Osmanlı Devleti’nde eğitimin ilk basamağı “sübyan mektepleri”idi. Bunlara “mahalle mektebi”de denirdi. her mahallede her cami yanında sübyan mektebi bulunurdu. Günümüzdeki ilkokulların benzeri olan sübyan mektepleri,medreselere başlangıcı oluşturdu. bu okullara 5-6 yaşına gelen çocuklar alınırdı. bu okulda eğitim verenler özel eğitim görmüş öğretmenler değildi. okuma-yazma bilen ve bu işe uygun olduğu kabul edilen herkes bu okullara öğretmen olabilirdi. Sübyan mekteplerinin belirli bir sınıfı ve süresi yoktu. her çocuk verilmek istenilen bilgileri öğreninceye kadar okula devam edebilirdi. Bu okullarda alfabe yazı,okuma,dört işlem ve dini bilgiler öğretilirdi.

Osmanlıların ilköğretim seviyesindeki okullarına genel olarak “sıbyan mektebi” veya “mahalle mektebi” denilmektedir. Sıbyan okullarına “mekteb” veya “küttab”, yoksul çocuklar için açılanlara da “küttab-ı sebil” veya “mekteb-i sebil” de deniyordu.  Küttab veya mekteb, “yazı öğretilen yer” anlamına gelir. Bu okullarda sadece yazı yazma öğretiliyordu. Daha sonraları bu okullar da dini eğitimde verilmeye başlanır. Bu okulların belirli bir binaları önceleri yoktu. Cami kenarlarında, odalarında mescit yakınlarında yer alırdı. Bu okulları vakıflar, zengin kişiler ve çoğu zaman da halk yaptırıyordu (Ergun, 2005)  Sıbyan mektepleri, okuma-yazma, bazı dinî bilgiler ve basit hesap işlemlerinin öğretildiği okullardı. Her mahallede bulunduğundan ve genelde taştan yapıldığı için bu okullara taş mektepler de denilirdi. Okuma-yazmanın yanında ahlâkî terbiye verilmesi de amaçlanıyordu. Çocuğu şerden sakındırmak ve hayra sevk etmek, Osmanlı cemiyetinin eğitim felsefesiydi. Sıbyan mekteplerinde bugünkü gibi sınıf, ders saati ve teneffüs ayarlaması yoktu. Sabahtan ikindiye kadar ders verilir, yalnız öğle paydosu yapılabiliyordu (Halis, 2005). Önceleri sıbyan mektepleri için özel olarak yetiştirilmiş öğretmenler olmadığı gibi, “okul” denebilecek binalar yoktu. Mescitleri kirletebilecekleri düşüncesi ile, onlara mescitlerde yer verilmeyince bu okullar özel evlerde, mescit ve cami kenarlarında vs. yer bulmuştur (Ergün, 2005)

Bu okulların ana hatlarını Kuran oluşturuyordu. Öğrenciden üç yılda Kur’ân’ın ezberlemesi istenirdi. Ama bu, çoğu zaman ezber olmaz, Kur’ân’ın hatmi (baştan sona bir kez yüzünden okunması ve bazı sayfaların ezberlenmesi) olurdu. Programın içinde yazı da vardı. Yazı, şiir ve atasözleri üzerinde olurdu, Küttablarda, bu derslere ek olarak hikâyeler ve aritmetik de vardı. İbadet şekilleri de öğretiliyordu. On yaşına kadar Kur’ân’ı hatmeden çocuk, daha sonra kelime bilgisi, hitabet, dilbilgisi, edebiyat, tarih gibi ek konular üzerinde üç yıl daha çalışabilirdi. Perşembe öğleden sonra ve Cuma günleri tatil idi (Ergün, 2005)

Sıbyan mektepleri, okuma-yazma, bazı dinî bilgiler ve basit hesap işlemlerinin verildigi ilkokullardır. Hemen her mahallede bulundugu için “Mahalle Mektepleri” veya tas bina olarak insa edildigi için “Tasmektep” de denilen bu okullar örgün egitimin ilk basamagını olustururlardı. Okuma-yazmanın yanında ahlâkî terbiye verilmesi de amaçlanıyordu. Çocugu serden sakındırmak ve hayra sevk etmek, Osmanlı cemiyetinin egitim felsefesiydi. Sıbyan mekteplerinde bugünkü gibi sınıf, ders saati ve teneffüs ayarlaması yoktu. Sabahtan ikindiye kadar ders verilir, yalnız ögle paydosu yapılabiliyordu (Halis, 2005).

Okul ve Toplum

Osmanlıda, orta ve yüksek öğretim kurumlarının temelini, medreseler meydana getiriyor. Medrese kelime olarak “talebenin”ilim öğrendiği yer anlamına gelir. Medreseler genel olarak sübyan mekteplerinin üzerinde eğitim-öğretim yapan orta ve yüksek öğrenim kurumlarıydı.

 

Osmanlılar, kendilerinden önceki Türk Selçukluları diğer İslâm ülkelerini örnek alarak, medreseler kurdular. ilk Osmanlı medresesi 1330 yılında İznik’te Orhan bey tarafından yaptırılmış ve müderris olarak şeref ettin davudî-i kayseri tayin edilmiştir. Orhan bey burayı aldıktan sonra devlet merkezini buraya naklederken, burada manastır medresesi olarak tanınan medreseyi yaptırdı.(1335)daha sonra I. Murat, Yıldırım Bayezid Çelebi Mehmet ve II. Murat hükümdarlıkları döneminde çeşitli yerlerde medreseler yaptırdılar.

Çocukların sıbyan mektebine baslama yası, 5-6 civarında idi. Bitirme ise 13-15 yasları arasında, bulug çagında olurdu. Baslama, özellikle Osmanlılarda “amin alayı” denilen, çocukların ve ögretmenlerin katıldıgı, ilahiler okuyarak o yerlesim yerinde yürüyüs yapılan bir törenle olurdu. Okul genelde tek bir dershane seklinde olup farklı seviye ve yaslarda çocukları barındırırdı. Bu ortamda dayak olayları da fazlaca olurdu (Demirtaş, 2007:175).

Öğrenciden üç yılda Kur’an’ın ezberlemesi istenirdi. Ama bu, çoğu zaman  ezber olmaz, Kurân’ın hatmi olurdu. Hatim yapan çocuk Kur’an’ı baştan sona bir kez  yüzünden okur ve bazı sayfalarını ezberlerdi. Programın içinde yazı da vardı. Yazı, şiir ve  atasözleri üzerinde olurdu. Bu derslere ek olarak hikâyeler, aritmetik ve ibadet şekilleri de  öğretiliyordu. On yaşına kadar Kurân’ı hatmeden çocuk, daha sonra kelime bilgisi,  hitabet, dilbilgisi, edebiyat, tarih gibi ek konular üzerinde üç yıl daha çalışabilirdi (Demirtaş, 2007:176).

Türk ilköğretim sistemi XIX. yüzyılda büyük değişmelere uğradı. 1824’te II. Mahmut’un “ilköğretim mecburiyeti” diye yorumlanan fermanı İstanbul sınırları dışına çıkmadı ve İstanbul’da da pek önemli bir başarı kazanamadı. 1850’lerden itibaren devlet ilköğretim kademesini denetim altına almak için pek çok girişimlerde bulundu. Reform yanlılarını tuttu. Buna rağmen ilköğretim kademesinin tam denetim altına alınması ancak Cumhuriyet döneminde mümkün olabildi (Halis, 2005)

Kitap

Osmanlı Devletinin eğitim sisteminin genel özelliklerini şu şekilde sıralayabiliriz.

1.Osmanlı Devleti’nde medreseler yağın ve örgün eğitim kurumları haline gelir. Toplum içinde oldukça ilgi gören eğitim kurumları haline gelir. Hatta Osmanlı dönemine medreseler dönemi de denebilir.

  1. Üst düzey yöneticiler ise Enderun denilen örgün eğitim kurumlarından yetişir.

3.İlkokul Osmanlı döneminde zayıf kalmıştır.

  1. Osmanlı Devleti’nin son dönemine kadar yüksek öğrenime sadece erkekler gitmiştir.
  2. Eğitim – Öğretim sistemi genel anlamda ezbercidir.

6.Tanzimat dönemine kadar eğitim tamamen ücretsizdir. Vakıflara bağlı olmayan bazı okullardan bir miktar ücret alınmaktadır.

7.Azınlıklar eğitim alanında özgür bırakılmış ve denetlenmemiştir. Bu da siyasi ve ekonomik sorunlara yol açmıştır.

8.Osmanlıca adında bir yazı dili ortaya çıkmıştır. Osmanlı Devleti’nde aydınlar ile halk arasında uçurum büyümüştür.

9.Eğitim alanında ilk yenilikler askeri okulların açılması ile başlanır (Akyüz, 2013:59-60)

Birinci madde: Osmanlı Devletinde bulunan okullar, birincisi gözetimi ve yönetimi  devlete ait olan “Mekatib-i Umumîye” (Genel Okullar); ikincisi yalnız gözetimi devlete,  tesisi ve yönetimi fertlere ve cemaatlere ait olan “Mekatib-i Husûsiye” (Özel Okullar)  olmak üzere ikiye ayrılır.  Üçüncü madde: Her mahalle ve köyde en az bir mektep, Müslüman-Hıristiyan  karışık yerlerde her toplum için bir mektep bulunacaktır.  Dördüncü madde: Sıbyan mekteplerinin inşa, tamir ve öğretmen masrafları ilgili  toplum tarafından karşılanacaktır. Beşinci madde: Öğretmenler yapılacak nizamnameye göre seçilip atanacaktır.  Altıncı madde: Sıbyan mekteplerinin süresi 4 yıldır. 4 yıldan sonra, hafızlığa çalışmak isteyen öğrenciler bir süre daha okulda kalabilirler. Hıristiyan sıbyan mekteplerinde kendi dinleri ve Osmanlı Tarihi kendi dilleri ile okutulacaktır. Dokuzuncu madde : Kızların 6-10, erkeklerin 7-11 yaşları arasında mektebe devamları zorunludur. On birinci madde: Okula devam etmeyen çocuklar, öğretmen tarafından mahalle muhtarına haber verilerek anne veya babası ya da en yakın akrabası ihtiyar meclisine getirtilerek çocuğun okula gönderilmesi teklif ve ihtar olunur. On ikinci madde: Çocuğunu okula göndermeyen anne-babaya ayda üç kez tebliğ  yapılır, yine göndermez ise maddi durumuna göre beş kuruştan yüz kuruşa kadar para cezasına çarptırılır, çocuk yine okula gönderilmez ise zorla okula getirilir. On beşinci madde: Bir yerde iki sıbyan mektebi varsa, bunlardan biri kızlara, öteki erkeklere ayrılacaktır. Bir mektep olan yerlerde, kızlar için mektepler yapılıncaya kadar onlar erkek çocuklarla aynı mektebe gidecekler, fakat onlarla karışık oturmayacaklardır. Osmanlı’da Sıbyan Mektepleri… On yedinci madde: Ayrı kız sıbyan mekteplerinin hoca ve dikiş ustaları kadın  olacak, fakat yeterli sayıda ehliyetli muallimler yetiştirilene kadar yaşlı ve iyi ahlaklı adamlardan muallim atanabilir (Demirtaş, 2007:178,179).

Tanzimat döneminde devlet tercihini “mektep” lehine yaptığı için, “yeni bir Osmanlı toplumu” yaratma görevi de mekteplere verilmiştir. Ancak, bu mekteplere Türk öğrenciler gittiği için, istenilen siyasî hedefe varılamamıştır. Belki, bir dereceye kadar Türk çocukları “Osmanlılaştınlmış” veya “Avrupalılaştınlmış”tır. Bunun, faydalı olmadığı ise tartışılabilir. Türk çocuklarına bu eğitim uygulanırken, diğer gayr-i müslim cemaatler kendi millî mekteplerini kurarak ve çoğaltarak, yine kendi çocuklarına millî bir eğitim ve öğretim veriyorlardı. Ayrıca, bu devirde yabancılar da İmparatorlukta çeşitli maksatlarla dinî ve laik mektepler kurma hakkı elde edince, pek çok yabancı mektep açılmaya başlamıştır. Bunlara bir de özel mektepler eklenince, Osmanlı eğitim sistemi tamamen parçalanmış bir manzara arz eder hale getirilmiştir. Tanzimatçıların görüşüne de aykırı olmasına rağmen, bu gelişmeye engel olunamamıştır (Kodaman, 1991:13).

Osmanlı Devleti kötü gidişatı durdurmak amacıyla 18 yy’ dan son modernleşme çabaları içine girdi. İlk modernleşme çalışmalarını askeri alanda yapıldı ve yeni kurulan askeri okullardaki öğretmen ihtiyaçlarının büyük bir çoğunluğu yabacılardan karşılandı. 19 yy‘ dan itibaren modernleşme çalışmaları bu kez sivil alanlarda da yapılmaya başlanıldı. Yeni kurumlar açıldı ve bu kurumların memur ihtiyaçlarını için okullar açıldı. Yeni okullarda yeni ders programına ve müfredata göre, yeni bir eğitim teknolojisi ile öğrenci yetiştirecek öğretmenlere ihtiyaç duyuldu. Osmanlı devleti bu ihtiyacı karşılamak için 1948 yılında ilk öğretmen okulları açıldı (Ergün, 1987:11).

Tanzimat Dönemi eğitimi bazı eğitim tarihçileri tarafından I. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar devam ettirilmiştir. Misal; Nafi Atuf, dört evreye ayırdığı Tanzimat Eğitimini şu şekilde tasnif etmektedir:

  1. Tanzimat’ın ilanından Saffet Paşa tarafından Maarif-i Umumîye Nizamnamesi’nin yayınlanmasına kadar olan devir. (1839-1869)
  2. Maarif-i Umumîye Nizamnamesinin neşirden II. Abdülhamid dönemine kadar olan devir. (1869-1878) (1878-1908)” (Altın, 2008:19)

Osmanlıda eğitim kurumları toplumun yapısına göre şekillenirdi. Eğitim bilgi ile toplumu şekillendiren olguların başında geliyordu. Toplumda farklılaşma dört ana unsurdan oluşuyordu. Bunlar askeriye, ilmiye, tüccar, sanatkar ve köylü olarak ayrılıyordu. Askerlerin eğitimi acemi oğlanlar ocağında, saraylar alıyorlardı. İlmiye sınıfın eğitimi medreselerde yapılıyordu. Tüccar ve sanatkar eğitimlerini localarda alıyorlardı (Yaman, 2010:27)

Sonuç:

Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarında eğitimin kurumları halk tarafından açılırken, meşrutiyet dönemi ile birlikte okulların açılması, öğretmen ataması ve eğitim araçların karşılanmasında İstanbul başta olmak üzere katkısı bulunur. Anadolu da eğitiminin büyük bir çoğunluğunu halk karşılardı.

 

KAYNAKÇA

Ergün, Mustafa, Medreseden Mektebe Osmanlı Eğitim Sistemindeki Değişme, Türkiye Sanal Eğitim Bilimleri Kütüphanesi, http://www.egitim.aku.edu.tr/ergun3.htm. 29.01.2005.

Akyüz, YahyaTürk Eğitim Tarihi (Başlangıçtan 2013’e), Pegama Yayınları Ankara.

Halis, EnverOsmanlı Eğitim Sistemi, http://www.ilkadimdergisi.com 29.01.2005.

Demirtaş, Zülfü (2007) Osmanlı’da Sıbyan Mektepleri ve İlköğretim Örgütlenmesi, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Cilt: 17, Sayı: 1 Sayfa: 173-183, Elazığ http://web.firat.edu.tr/sosyalbil/dergi/arsiv/cilt17/sayi1/173-183.pdf adresinden alınmıştır.

Altın, Hamza (2009). II.Abdulhamit ve II meşrutiyet devrinde öğretmen yetiştirme meselesi  (Doktora Tezi). Ankara. https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/ adresinden alınmıştır.

Kodaman, Bayram (1991) Abdulhamid devri eğitim sistemi, Türk Tarih Kurumu Basımevi Ankara. http://bayramkodaman.com/abdulhamid_devri_egirim_sistemi.pdf adresinden alınmıştır.

Yaman, Ayşe 2010 Osmanlı’da mekteplerin ortaya çıkışı ve gelişimi, Doktora Tezi  2010. https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/ adresinden alınmıştır.

 

Öğrencilere Kazandırılması Gereken Değerler Eğitimi

kpss tercih programıÖGRENCİLERE KAZANDIRILMASI GEREKEN, DUYGU, DÜŞÜNCE, BİLGİ, ERDEM,                                                                  TECRÜBE VE DAVRANIŞLAR

İnsan açısından eğitimin gayesinin ne olması gerektiği sorusu eğitimciler arasında her zaman tartışılan konulardan birisi olmuştur. Bu tartışmalarda üç nokta ön plana çıkmıştır: İnsanın zihnini ve düşünme kabiliyetini geliştirmek, duygu ve irade yönünü güçlendirmek ve bedenini eğitmek. İnsanın sağlıklı bir yaşam sürmesi ve kendinden beklenen işleri başarıyla gerçekleştirebilmesi için bedeninin eğitilmesi, akli melekelerin güçlendirilmesi ve ruhunun olumlu değerlerle bezenmesi gerekir.

“Eğitimin gayesi ne olmalıdır?” sorusuna eğitim tarihindeki en büyük pedagoglar “ahlaki karakter” karşılığını vermişlerdir.1 Eğitimin bu en üst gayeye ulaşabilmesi için okullar; yeni neslin değerlerini, alışkanlıklarını ve sosyal davranışlarını etkileyebilmelidirler. Çağın getirdiği olumsuz durumlar karşısında, okullar öğrencilerine iyi tercihler yapabilmek için seçenekler gösterebilmeli ve aynı zamanda bu tercihleri yapabilme stratejilerini sunabilmelidirler. Okumaya devam et

Eğitim alanında yapılan inkılaplar kısa bilgi

EĞİTİM VE KÜLTÜR ALANINDA İNKILAP HAREKETLERİ

Eğitim alanında yapılan inkılapları aşağıda konu başlıklarını verdikten sonra tek tek açıklama yapılmıştır. Kronolijik yardım için bu yazımızı okuyabilirsiniz.

1. Tevhid-i Tedrisat Kanunu
2. Maarif Teşkilatı Hakkında Kanun 
3. Yeni Türk Harflerinin Kabulü 
4. Tür Tarih Kurumu’nun Kurulması 
5. Türk Dil Kurumu’nun Kurulması 

Eğitim alanında yapılan inkılaplar

Osmanlı Devletinde, başlangıçta eğitime önem verilir ve müspet ilimler de öğretilirdi. Daha sonra sistem bozuldu. Avrupalılar her alanda üstün duruma geçtiler. Mustafa Kemal; eğitimin, milli amaçlara hizmet etmesini, milli şuur ve milli bağımsızlık duygusu aşılaması gerektiğini, akla ve bilime dayanmasını ve bilginin gereksiz bir süs olmaktan çıkarılmasını, milletimizin içinde bulunduğu durum ve çağdaş eğitim ilkelerine uygun olmasını, kız-erkek ayrımı yapılmadan herkesin eğitim imkanlarından eşit olarak yararlanmasını ve eğitim çalışmalarının bir merkezden idare ve kontrol edilmesi gerektiğini savunmakta idi.

Eğitim Alanında Yapılan İnkılaplar

  • Tevhid-i Tedrisat ( Öğretimin Birleştirilmesi ) Kanunu – 3 MART 1924 : Eğitim sisteminde Osmanlı döneminden kalma ikiliğe ve eğitimde dini niteliğe son vermek, eğitimi çağdaşlaştırmak ve milli bir nitelik kazandırmak için eğitim kurumlarının bir çatı altında toplanması ve devlet denetimine alınması gerekli idi. Bu amaçla TBMM, 3 Mart 1924’te Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nu kabul etti. Bu kanun ile eğitim-öğretimde birlik sağlandı. Yabancı okullarda Türkçe kültür dersleri ( Türkçe, Tarih ve Coğrafya ) Türk öğretmenler tarafından okutulmaya başlandı ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın denetimine alındı. İlköğretim zorunlu ve parasız hale getirildi. Eğitimde eşitlik sağlandı. Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun kabulünden kısa bir süre sonra medreselerde ortadan kaldırıldı ve Maarif Teşkilatı Hakkında Kanun kabul edildi.
  • Yeni Türk Harflerinin Kabulü ( 1 KASIM 1928 ) : Eğitim-öğretim sistemi akılcı bir şekilde kurulmuştu. Eğitim-öğretimin yaygınlaştırılması, herkesin okur-yazar hale getirilmesi gerekmekte idi. Kullanılmakta olan Arap harfleri ve Arapça ses yapısı, Türkçe ile uyumlu değildi. Mustafa Kemal; Tür dilinin okunup-yazılmasının kolaylaşması, eğitim ve öğretim işlerinin yaygınlaştırılması için harf değişikliğinin yararlı olduğunu düşündü. Yapılan araştırmalar sonucunda Latin alfabesinin Türkçe’nin yapısına uygun olduğuna karar verilerek 1 KASIM 1928’de Türk Harfleri Hakkında Kanun kabul edildi. Mustafa Kemal’in de çabaları ile yeni harfler birkaç ay içinde bütün yazı işlerinde kullanılmaya başlandı.

Eğitim alanında yapılan inkılaplar

İlköğretim kuruluşlarının sayısı arttığı gibi yurdun her yerinde okuma-yazma seferberliği başlamıştır. Ortaokul, lise ve meslek okullarının sayısı arttırılmıştır. Darülfünun kaldırılmış ve yerine İstanbul Üniversitesi kurulmuştur. Almanların zulmünden kaçan pek çok bilim adamı üniversitelerde görevlendirilmiştir. Ankara Hukuk Mektebi, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, Yüksek Ziraat Enstitüsü açılmıştır.

Eğitim Alanında Yapılan İnkılaplar

  • Yeni Tarih Anlayışı : Yeni Türk Devletinde fertler, milliyet fikri etrafında toplanmıştır. Bu sebeple milli tarihin öğretilmesi kaçınılmazdı. Türk tarihi hakkında yayınlar genellikle Avrupa kaynaklı ve taraflıydı. Dünya bu sebeple Türkleri, sarı ırka mensup, sadece asker olup, her türlü medeni kabiliyetten uzak ve geri bir toplum olarak tanımaktaydı. Bir Fransız coğrafya kitabında yer alan Türkler hakkındaki haksız değerlendirmeler de çıkış noktası alınarak, esaslı bir şekilde tarih araştırmalarına başlandı.

Araştırmalardan sonra Türk Tarihinin Ana Hatları isimli bir eser yayımlandı. 1931 yılında da devamlı bir şekilde Türk Tarihi üzerinde araştırma yapmak üzere Türk Tarihini Tetkik Cemiyeti ( TÜRK TARİH KURUMU ) kuruldu. Mustafa Kemal, gelirinin bir bölümünü bu kuruma bırakarak, Türk Tarihini araştırmaya verdiği önemi gösterdi. Eğitim alanında yapılan inkılaplar

  • eğitim alanında yapılan inkılaplar

    Türk Dilinin Geliştirilmesi Çalışmaları : Dil, milli birliğin sağlanmasında, kültürel hayatın gelişmesinde en önemli etkendir. Osmanlı Devleti zamanında Farsça ve Arapça ağırlıklı bir konuşma ve yazma dili egemen olmuştu. Halkın kullandığı Türkçe kaba bir dil olarak görülmekteydi.

Balkan Harbi öncesinde Selanik’te yayımlanan Genç Kalemler mecmuasında Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin Mehmet Emin Yurdakul Türkçe’yi savundular. Yeni Türk Devletinde eğitimde birlik sağlanıp, yeni Türk harfleri de kabul edilince, Türkçe’nin gelişmesi için uygun bir ortam doğdu. Eğitim alanında yapılan inkılaplar

 

Dildeki bağımsızlığı siyasi bağımsızlığın  temeli sayan Mustafa Kemal, 12 Temmuz 1932’de TÜRK DİLİNİ TETKİK CEMİYETİ’ni kurdu. Amaç, Türk dilinin lügat, terim, gramer, ses yapısı ve kökenleri ile ilgili araştırmalar yapmaktı.

Türk Dilini Tetkik Cemiyeti’nin ( Türk Dil Kurumu ) çalışmaları sonucu, dilimize giren pek çok kelime, terim, bilim ve sanatla ilgili kavramların Türkçe karşılıkları kullanılmaya başlandı. Böylece Türk dilinin geliştirilmesi çalışmaları başladı. Eğitim alanında yapılan inkılaplar

Kaynak:egitimhane

Öğretmenden Velilere Eğitici Mektup

Sayın velim; bu yazı başka bir yazı. Bu yazı nasıl gayret edilmez ve çalışılmaza dair bir yazı. Uzun süren bayram tatilimiz sona erdi. Dinlenmek ve güzel vakit geçirmek elbette ki hepimizin hakkı. Hele hele çocuklarımız bunu en fazla hak edenlerden. Çocuklarımız çocukluklarını yaşamalı, eğlenmeli, arzularını yaşamalıdır. Çünkü onlar en değerli varlığımız.

Peki sizler, ebeveyn olarak çocuklarınızla ne denli ilgilisiniz. Düşünmenizi ve ilgili olmanın kriterlerini bir kez daha bilince çıkarmanızı istiyorum. Çocuğunuzun öğretmeni olarak üzerime ne kadar ne düşüyorsa gereğini yapıyorum. Belki benim de eksiklerim oluyordur belki ben de hata yapıyorumdur. Ama inanın değim yerindeyse öğrenmenin gerçekleşmesi uğruna sınıfta kırk takla atıyorum desem yeridir.

Sınıfta yeri geldiğinde psikolog veya sosyolog oluyorum. Kimi zaman anne ya da baba. Sağlık memuru veya hemşire. İyi bir pedagog ya da uzman bir eğitimci. Ne olduğum konusunda bir rahatsızlığım yok. Çünkü çocuklar benim en güzel çiçeklerim ve en güzel mutluluk kaynaklarım. O nedenle sınıf içerisinde bizler bir aile gibiyiz. O nedenle sınıfımızın fiziki düzeni bir evden farksız dizayn edilmiş durumda. Onlar sınıfa girince evlerine gelmiş gibi gözleri ışıl ışıl olsun istiyorum.

Okumaya devam et