Etiket arşivi: atatürk

Atatürk Düşünce Sistemin Oluşumu

cumhuriyetçilikFransız İhtilali

1789 yılında meydana gelen Fransız ihtilali, eşitlik, özgürlük, milliyetçilik ve demokrasi gibi fikirlerin bütün Avrupa’da etkili olmasını sağlamıştır. Bu fikirlerin etkisiyle imparatorluklar yıkılmış, milli devletler kurulmuştur. Meşruti yönetimler ortaya çıkmış, krallar egemenliklerini halk ile paylaşmak zorunda kalmışlardır. Fransız İhtilali’nin yaydığı fikirler Mustafa Kemal’i de etkilemiştir. Atatürk, 8 Mart 1928 tarihinde yaptığı bir konuşmada Türk inkılabının özgürlük ve demokrasi konusunda Fransız İhtilali’ni örnek aldığını belirtmiştir.

Osmanlı Devleti’nin, Avrupa’nın Gerisinde Kalması

Osmanlı Devleti, askeri alanda yetersizliklerinin ortaya çıktığı 18. yüzyılda Avrupa’nın gerisinde kaldığını kabullenmiştir. Osmanlı yöneticileri Avrupa’yı yakalayabilmek için Batılı tarzda yenilikler yaptıysa da bu yeniliklerden istenilen sonuç alınamamıştır. Okumaya devam et

Atatürk Ve Milli Mücadele – Sosyal Bilgiler

amasya-gorusmesiATATÜRK

       Atatürk 1881 yılında Selanik’te doğdu.

  1. Mahalle mektebi
  2. Şemsi Efendi Okulu
  3. Selanik Askeri Ortaokulu
  4. Manastır Askeri Lisesi
  5. Harp Okulu
  6. İstanbul Harp Akademisi ‘ni bitirerek Kurmay Yüzbaşı olarak orduya katıldı.

1905 yılında Şam’a atandı.

TRABLUSGARB SAVAŞI(1911)

İtalya, bugün Libya olarak bilinen Trablusgarb’a saldırdı. Binbaşı M. Kemal ve arkadaşları Trablusgarb’a savaşmaya gittiler.M. Kemal Derne ve  Tobruk  denilen yerlerde savaşarak  İtalyanlar’ı  yendi. Bu savaşın sonunda İtalya ile  Osmanlı arasında,UŞİ Antlaşması imzalandı.Antlaşma ile Trablusgarb ve Bingazi İtalyanlar’a bırakıldı. Okumaya devam et

ATATÜRK ve SOSYAL BİLİMLER

 1919-1922  arasında Mustafa Kemal önderliğinde bağımsızlık mücadelesi yapılmıştır. Bağımsızlık zaferinin ardından sıra yeni Türk Devletinin çağdaş kurumlarını oluşturmaya gelmiştir.

Mustafa Kemal’in cumhurbaşkanlığı döneminde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yeni hukuk düzenini gerçekleştirecek hukukçularını yetiştirmek için 1925 ‘te Hukuk Mektebi kurulmuştur.

1926 yılında “Orta Muallim Mektebi ve Terbiye Enstitüsü” açılmıştır. Öğretmen yetiştiren Enstitünün adı 1929 yılında “Gazi Orta Muallim Mektebi ve Terbiye Enstitüsü” olarak değiştirilmiştir. Bu kurum 1976 yılında Gazi Eğitim Enstitüsü’ne, 1982 yılında Gazi Üniversitesi’ne dönüştürülmüştür. Okumaya devam et

ATATÜRK’ÜN KİŞİSEL ÖZELLİKLERİ VE ÇEŞİTLİ YÖNLERİ

ATATÜRK’ÜN KİŞİSEL ÖZELLİKLERİ VE ÇEŞİTLİ YÖNLERİ
1-VATANSEVERLİĞİ
Atatürk, vatanı ve milleti için yaptıklarını asla yeterli bulmayan engin bir ruh yüceliğine sahipti.Sahip olduğu mal varlıklarını,millete bağışladığı günlerde,”Ben icap ettiği zaman en büyük hediyem olmak üzere,Türk milletine canımı vereceğim “demişti. Atatürk denilince ”vatan”,vatan denilince”Atatürk”akla gelir. Bu iki isim birbiriyle ayrılmaz bir bütündür. Atatürk,vatanını karış karış tanımıştı.Bu konuda,”Yurt toprağı!Sana her şey feda olsun.Kutlu olan sensin.Hepimiz senin için fedaiyiz,fakat sen Türk ulusunu ebedi hayatta yaşatmak için feyizli kalacaksın…”diyordu.
Atatürk’ün vatanseverliği, Türk toplumunun üstün gücüne dayanıyordu. Ona göre, Türk ulusunun karakteri yüksekti. Türk ulusu, zeki idi. Türk ulusu, birlik ve beraberlik içinde güçlükleri yenmesini bilen bir ulustu.
2-İDEALİSTLİĞİ
Atatürk’ün en güçlü yönlerinden biri, idealist olması idi. En büyük tutkusu, büyük gücüyle milletine yararlı olmaktı. Atatürk, eşi güç bulunan bir idealistti. İdeali için benimsediği ilkelerinden asla taviz vermezdi. Atatürk’ün ruh yapısında bir idealistin nitelikleri yerleşmiş ve gelişmişti. Öğrenciliğinden beri, tüm davranışlarında bu özelliği dikkati çekmiştir. Bir gün, “En büyük eseriniz hangisidir?” sorusuna şöyle cevap verir: “Benim yaptığım işler, biri diğerine bağlı ve gerekli olan şeylerdir. Fakat bana yaptıklarımdan değil, yapacaklarımdan bahsediniz.” demişti.
3-HAKİKATİ ARAMA GÜCÜ
Atatürk, her konuda gerçekçi düşünen bir önderdi. Hiçbir işi şansa bırakmazdı. “Bizim akıl, zekâ ile hareket etmek şiarımızdır.” diyordu. Önemli bildiği her sorun üzerinde gereği gibi durur, düşünür, o sorunu en derin noktasına kadar inceler, bütün hesaplarını buna göre yapardı. Böylece çok güç, çok karmaşık sorunların bile, en kolay ve en kestirme çözüm yollarını bulurdu.
4-YARATICI ZİHNİYETİ
Atatürk, en zor anlarda dahi üstün yaratıcı düşünceleriyle, sorunlara çözümler bulan ve bunları başarıyla uygulayabilen bir önderdi. Yaratıcı düşünceleriyle kimsenin hayal dahi edemediği işleri başarabilmiştir. Atatürk, kendini olayların akışına uymayı zorunlu gören ve buna göre davranan bir kişi değil, aksine olayların dışına ve üstüne çıkıp, olaylara kendi görüşünün ve düşüncesinin biçimini veren bir önderdi. Atatürk’ün gerçekleştirdiği her işinde yaratıcı düşüncesini görmek mümkündür.
5-SABIR VE DİSİPLİN ANLAYIŞI
Atatürk’ü her alanda başarıya ulaştıran özelliklerden birisi de, sahip olduğu sabır ve üstün disiplin anlayışıdır. Hiçbir konuda aceleci olmayan Atatürk, önce düşünür, araştırır, tartışır ve ondan sonra kararını verir ve bu kararı uygulardı. 16 Mayıs 1919’da Samsun yolculuğuna çıktığında, gelecekte neler yapacağını milli bir sır olarak saklamış ve günü geldiğinde her birini gerçekleştirmiştir. Sakarya ve Büyük Taarruz öncesi TBMM’de karşılaştığı tüm eleştirileri, büyük bir sabır örneği göstererek anlayışla karşılamıştır. “Hayatın her çalışma safhasında olduğu gibi, özellikle öğretim hayatında da disiplin, başarının esasıdır.”diyen Atatürk, her işin temelinde disiplinin bulunduğuna inanırdı.
6- İLERİ GÖRÜŞLÜLÜĞÜ
Atatürk, ileriyi çok iyi gören bir önderdi: “Yolunda yürüyen bir yolcunun yalnız ufku görmesi yetmez. Muhakkak ufkun ötesini de görmesi ve bilmesi gereklidir.” diyordu. Atatürk, yakın ve uzak çevresi ile ilgisini daima canlı tutardı. Bir gün demişti ki, “Ben askerim. Cihan Savaşı’nda bir ordunun başında idim. Türkiye’de diğer ordular ve onların kumandanları vardı. Ben yalnız kendi ordumla değil, öteki ordularla da meşgul oluyordum. Bir gün, Erzurum Cephesi’ndeki hareketlere ait bir mesele üzerinde durduğum sırada, yaverim dedi ki:
-Niçin size ait olmayan meselelerle uğraşıyorsunuz?
Cevap verdim:
-Ben bütün orduların durumunu bilmezsem, kendi ordumu nasıl sevk ve idare edebilirim.
Atatürk’ün ileri görüşlülüğüne en çarpıcı örnek, 1932’de Amerikalı General Mac Arthur’la yaptığı görüşmede, 1939’da çıkacak ve 1945 yılına kadar devam edecek olan İkinci Dünya Savaşı’nı ve sonuçlarının nasıl olacağını ifade etmesidir.
7-İYİ KALPLİLİĞİ
Atatürk, yüreği sonsuz iyilik ile dolu bir ruh yüceliğine sahipti. Kendisine en fazla kötülük edenlere dahi barışmaya her zaman hazırdı. Bir gün:
-“Ben onları affederim, çünkü kalbim vardır; onlar beni affetmezler, çünkü kalpsizdirler.” demişti.
8-AÇIK SÖZLÜLÜĞÜ
Atatürk, her konuda doğruyu söylemekten ve konuşmaktan yana olan bir önderdi. Bu konuda şöyle demektedir:”Ben düşündüklerimi, sevdiklerime olduğu gibi söylerim. Aynı zamanda gereği olmayan bir sırrı kalbinde taşıyacak güçte olmayan bir adamım. Çünkü ben, bir halk adamıyım. Ben, düşündüklerimi daima halkın önünde söylemeliyim. Yanlışım varsa halk beni uyarır.”
Atatürk açık sözlülüğün yararlarını da şöyle anlatır:
“Her şey açık söylendiği zaman halkın zihni çalışır durumda bulunacak, iyi şeyleri yapacak ve ulusun zararına olan şeyleri kabul etmeyecek…”

9-İNSAN VE MİLLET SEVGİSİ
Atatürk’ün özelliklerinden biri de insan sevgisidir. Bu sevgi sadece kendi milletini sevmeyi, diğer milletleri hor görmeyi gerektiren bir sevgi değil, aksine tüm milletleri sevmeyi ve onlara saygı duymayı gerektiren asil bir duygu idi. Bu anlayış iledir ki,”Yurtta barış, dünyada barış”ilkesi ile bütün insanlığın barış ve huzur içinde yaşamasını istemektir.
Her önder, milletini sever, onu yükseltmeyi amaç edinir. Ancak, Atatürk kadar milletine tutkun önder az bulunur. Atatürk’ün, milletine olan sevgisi ve güveni sonsuzdu.”Benim için en büyük ödül, milletin en ufak beğenme ve değer vermesidir” diyordu.
10-YERSİZ ACIMA GÜCÜNÜ KONTROL
Atatürk’ün, cumhuriyeti kurmada ve inkılâpları gerçekleştirmede, bu özelliğin önemi büyüktür. Türkiye Cumhuriyetinin bütünlüğüne, Türk milletinin bağımsızlığına ve inkılâplara zarar vermeye çalışanlara karşı, en sert tepkileri göstermekten kaçınmazdı.
11-MANTIKLILIĞI
Atatürk’ün en önemli yönlerinden biri de,her işinde mantık kurallarının dışına çıkmaması, her sorunun çözümünde mantık kurallarına göre hareket etmesidir. Atatürk’ün gerçekleştirdiği bütün eserlerin temelinde mantık ve akılcılık vardır. Atatürk,”Akıl ve mantığın çözümleyemeyeceği mesele yoktur.”diyerek bunu vurgulamıştır.
Atatürk,”Bizim akıl, mantık zekâ ile hareket etmek en belirgin özelliğimizdir.Bütün hayatımızı dolduran olaylar bu gerçeğin delildirler.”diyerek, Türkiye Cumhuriyeti’nin meydana getirilmesinde,akıl ve mantığın nasıl kullanıldığını dile getirmişti.
12-ÇOK CEPHELİLİĞİ
Atatürk’ün değişik alanlarda gerçekleştirdiği inkılâplar, Onun çok cepheli bir önder olduğunun en açık kanıtıdır. Atatürk, vatan kurtarıcı,teşkilâtçı insan ve büyük bir komutandı.Usta siyasetçi,örnek inkılâpçı idi.Hem düşünce adamı,hem hareket adamı idi.Milletine yepyeni ufuklar açan insandı.Bu özelliklerin hepsi Atatürk’te toplanıyordu.
Atatürk,askerlikten sanata,hukuktan eğitime,tarihten dil konusuna kadar her alanda düşünmüş,yeni fikirler üretmiş ve topluma yeni hedefler göstermiştir.
13-EĞİTİMCİLİĞİ
Atatürk,eğitim ve öğretim işlerini,her şeyin üstünde tutmuş ve Milli Eğitim Bakanı olmak istediğini söylemek gereğinde duymuştur.Atatürk’e göre,Osmanlı Devletinin çöküşünde en önemli neden,milli eğitim eksikliği idi.Bu nedenle yeni devlet,eğitime önem vermeliydi. Eğitimin,millet hayatındaki önemini Atatürk,şöyle belirtiyordu:”Eğitimdir ki,bir milleti ya özgür,bağımsız, şanlı,yüksek bir toplum olarak yaşatır yada milleti esarete ve sefalete sürükler.”
14-YÖNETİCİLİĞİ
Atatürk’ün önemli kişisel özelliklerinden biri de üstün bir yönetici olmasıdır.Atatürk bu konuda”Verdiğiniz emrin yapılmasından emin olmak istiyorsanız,ta en son gerçekleşme ucuna kadar kendiniz onun başında bulunmalısınız.”diyerek,yöneticilik konusundaki başarısının sırrını açıklamıştır.
Askerlik hayatında üstün bir komutan olan Atatürk,devlet kuruculuğu ve yöneticiliğinde de üstünlüğünü sürdürüp,örnek bir devlet adamı olmuştur.Anılarında,onun devlet,ülke ve millet sorunlarıyla daha öğrencilik yıllarında ilgilendiğini görmekteyiz.Gerçekleştirdiği işlere ve inkılâplara baktığımızda,onun üstün bir örgütleyici ve yönetici olduğunu görmekteyiz.
15-SANAT SEVERLİLİĞİ
“Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuştur”diyen Atatürk,milletlerin oluşmasında ve yücelmesinde sanatın büyük etkisi olduğu inancındaydı.Türk sanatına yön veren büyük kuruluşların temelleride Atatürk döneminde atılmıştır.
Askerlik hayatında üstün bir komuta olan Atatürk,”Hepiniz millet vekili olabilirsiniz,bakan olabilirsiniz;hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz,fakat sanatkâr olamazsınız”diyerek sanatçının gücünü ve toplumun sanatçıya vereceği değeri açıkça ifade etmiştir.
16-REHBERLİĞİ
19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan Mustafa Kemal,Türk milletinin bu en zor günlerinde,rehber olarak izlenmesi gereken yolu gösteriyordu:”Türk’ün onuru ve yetenekleri yüksektir,büyüktür.Böyle bir ulusun,tutsak yaşamaktansa yok olması daha iyidir.Öyleyse,ya bağımsızlık ya ölüm!”Türk milleti,Atatürk’ün rehberliğinde,kısa zamanda düşmana karşı örgütlenerek,verdiği mücadelede sonunda bağımsızlığına kavuştu.
Atatürk, söylediği sözlerle ve koyduğu ilkelerle, günümüzde de rehber olmaya devam etmektedir.
17-GURURA YER VERMEMESİ
Büyük işler başarmış, inkılâplar gerçekleştirmiş olan Atatürk, hiçbir zaman gurura kapılmamıştır. Atatürk’ün “ben yaptım, ben kazandım”,gibi kendini öven sözler kullandığı görülmemiştir. Aksine, gerçekleştirdiklerinin hepsini millete mal edip,”Türk milleti başardı”demiştir. Başarılarından kendine pay çıkarmayışını şu sözleriyle dile getirmiştir:”Vatanın kurtuluşu, kazanılan zaferler, Türk ordusu ile Türk milletinin gösterdiği kahramanlık ve fedakârlıklar eseridir.
18-ÜMİTSİZLİĞE YER VERMEMESİ
Atatürk, başarılarda gururu yenmek, felâketlerde umutsuzluğa direnmek gereğini inanırdı. Yeni Türk alfabesinin ilk şekillerini hazırlayan komisyon, yeni harfler için en aşağı beş yıllık bir geçiş süresi düşünmüştü. Atatürk ise, bu geçiş için üç aylık bir süreyi yeterli buluyordu. Konuştuğu komisyon üyesi, üç aylık süreyi duyunca dona kalmıştı. Atatürk, konuşmasına şöyle devam eder:”Ya üç ayda tatbik ederiz, yahut hiç tatbik edemeyiz.”Atatürk’ün belirttiği gibi, üç ayda yeni harflerin kullanılmasına geçildi ve kısa zamanda da başarı sağlandı.
Atatürk, başarılı olmasının sırlarını şöyle açıklıyordu:”Ben,bir işte nasıl muvaffak olacağımı düşünmem.O işe neler engel olur diye düşünürüm.Engelleri kaldırdım mı,iş kendi kendine yürür.
19-METOTLU ÇALIŞMASI
Atatürk’ün en büyük özelliklerinden biri de,her şeyin sırasını,zamanını çok iyi bilmesi ve metotlu çalışması idi.Atatürk, 1927 yılında verdiği büyük Nutuk’ta,metotlu çalışma konusunda uyguladığı yöntemi şöyle özetler:
“…Uygulamayı birtakım evrelere ayırmak ve olaylardan yararlanarak milletin duygu ve düşünceleri üzerinde işlemek ve adım adım ilerleyerek amaca ulaşmayı çalışmak.”
20-TÜRK’ÜN ÖZ VASIFLARINI, BÜTÜNLÜKLE VE EN GERÇEK ÖLÇÜLER İÇERİSİNDE İLK DEFA ORTAYA KOYAN TÜRK BÜYÜĞÜ OLUŞU
Atatürk,Kurtuluş savaşını başlatırken,Türklük duygusu yada bilinci,yok denecek kadar zayıftı.Türk milletinin öz vasıfları unutulmuş durumdaydı.Atatürk,bu konuyla ilgili olarak şöyle demektedir:”Asla şüphem yoktur ki,Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve medeni kabiliyeti,bundan sonra ilerlemesiyle geleceğin yüksek medeniyet ufkunda,yeni bir güneş gibi doğacaktır.”Atatürk,bu sözleriyle Türk’ün geçmişte sahip olduğu üstün niteliklerini ifade etmiştir.

Atatürk ve Başörtüsü

Bu bilimsel eseri Araştımacı Yazar Mehmet DERİ’ye aittir.Diğer çalışmalarını katogoriler kısmında kendisine ait bir bölüm mevcuttur.Kendisine çok teşekkür ederiz.

CUMHURİYETİMİZİN KURUCUSU ATATÜRK BAŞÖRTÜSÜNE KARŞI DEĞİLDİ

Mehmet DERİ*
Adına ister başörtüsü denilsin ister türban denilsin(türban, Fransızca bir kelime olup, kumaştan yapılmış, başa bağlanan örtü, sargı anlamlarına gelmektedir) tesettürün bir parçası olup, Rabbimizin Ahzab Sûresi 59. ayeti kerime ve Nur Sûresi 31. ayeti kerimelerle her Müslüman kadına farz kıldığı dinî bir emirdir.

Prof. Dr. Ramazan Boyacıoğlu, İslâmî Araştırmalar Dergisi’nde “Atatürk, Kadın ve Tesettür” adlı makalesinde Atatürk’ün başörtüsüyle ilgili şu sözlerine yer vermektedir:
“Eğer kadınlarımız dinin emrettiği bir kıyafetle, faziletin icap ettiği davranış tarzıyla içimizde bulunur, milletin ilim, sanat ve sosyal etkinliklerine katılırsa bu durumu emin olunuz, milletin en mutaassıpları dahi takdir eder

Yine Atatürk 1 Mart 1923’te Büyük Taarruzdan sonra ziyaret ettiği Konya Kızılay Hanımlar Kolu’nun davetinde yaptığı bir konuşmasında: “Dinimizin tavsiye ettiği tesettür, hem hayata hem de fazilete uygundur” diyerek çok açık bir şekilde başörtüsünün dinî ve sosyal yönünü ortaya koyar.
22 Eylül 1924’te Samsun’da öğretmenlerle yaptığı bir konuşmada: “dinin icabı olan tesettür, kısaca ifade etmek lazım gelirse, denebilir ki kadınları sıkıntıya sokmayacak ve adaba aykırı olmayacak sade bir şekilde olmalıdır. Tesettür, kadını hayatından, mevcudiyetinden soyutlayacak bir şekilde olmamalıdır” diyerek, tesettürün kadının sosyal hayatındaki fonksiyonunu engellemediğini ifade etmektedir.

Ataturk ve Başörtüsü

Bir diğer konuşmasında ise Atatürk: “örtünme biçimi konusunda dinimizin, milli ananelerimizin, akıl ve mantığın, ahlak ve faziletin gerektirdiği, doğal ve kolay olanı kabul etmeliyiz” demek suretiyle, tesettür konusundaki düşüncelerini çok net bir şekilde ortaya koymaktadır.

Mustafa Kemal Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım ve eşi Latife Hanım hiçbir zaman başörtülerini çıkarmamışlardır, bilhassa eşi Latife Hanım resmi ve özel bütün toplantı ve merasimlere başörtülü olarak katılmıştır. Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhurbaşkanı olduğu 29 Ekim 1923 gününden, vefat ettiği 10 Kasım 1938 tarihine kadar, kadınların örtünmesine karşı olmamıştır. Onun hayatta olduğu ve Cumhurbaşkanı olarak çalıştığı 15 yıl zarfında başörtüsünü yasaklayan hiçbir kanun ve yönetmelik yürürlüğe konmamış ve başörtüsü yasağı hiçbir yerde uygulanmamıştır.
Bu dönemde TBMM’ye halk arasından seçilen bir kısmı kadın milletvekilleri, başörtüleri ile genel kurula katılmış, yemin ederek yasama görevlerine başörtülü olarak devam etmişlerdir. Bu kadın milletvekillerinin fotoğrafları TBMM. Arşivi’nde mevcuttur.

Bu durum karşısında başörtüsünün Atatürk ilke ve inkılaplarına aykırı olmadığı gerçeği ortaya çıkmaktadır. Hakikaten ülkemizde ilk başörtüsü yasağı, cumhuriyetin ilanından 58 yıl ve M. Kemal Atatürk’ün vefatından 43 yıl sonra ( 22. 7. 1981) tarihinde bakanlar Kurulu kararı ile orta dereceli okullarda ve bir yıl sonra (16. 7. 1982) tarihinde kamu kurum ve kuruluşlarında ve kanunla değil, Bakanlar Kurulu’nun kabul ettiği yönetmeliklerle yürürlüğe konulmuştur.

Bu duruma göre Mustafa Kemal Atatürk’ün sağlığında, onun ilke ve inkılapları yürürlüğe konduğu zaman başörtüsü yasağı bulunmadığına ve ilk yasak 1981 tarihinde yürürlüğe konulduğuna göre, başörtüsü Atatürk ilke ve inkılaplarına aykırı değildir.

Sonuç olarak söylemek gerekirse: İslam’a saygılı olan ve bunu birçok yerde dile getiren Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, kadınların tesettürüyle ilgili bir değişiklik yapmamış, tesettür ve kıyafet konusunda kadınları özgür ve serbest bırakmış, esas amacının Türk kadınının sosyal, bilimsel, ekonomik ve sanat hayatında büyük işler başarabilecek kapasite ve yetenekte/beceriklikte olduğunu belirterek, kadını sosyal hayata kazandırmak olduğunu birçok yerde ifade etmiştir.

* Uzman Tarihçi, Araştırmacı-Yazar