Sınıfta Davranış Yönetimi
Sınıfta davranış yönetimi sınıf ikliminin olumlu ya da olumsuz olmasını belirleyen en önemli etkenlerdendir. Bu konuda
belirleyici olan öğretmenin tutumudur. Eğer öğretmen, “Çocuklar yaramaz, bunların kafası çalışmıyor, bu yörenin
kültüründen kaynaklanan sorunlar var, aileler çocuklarına doğru eğitim vermemişler, bu çocukların zekâlarında
sorun var.” diye yaklaşırsa bu konudaki sorunları çözemeyecektir. Çünkü sorunun nedenini etki edebileceği alanındışında aramaktadır.
Ancak öğretmen, “Bu çocukların sınıftaki olumsuz davranışları benim izlediğim yöntemlerden,
benim tutumumdan ve yaklaşımlarımdan kaynaklanıyor olabilir” diye konuya yaklaşırsa bu sorunların çözümüne katkı
sağlayabilir. Çünkü sorunun kaynağı öğretmenin etki alanı içindedir. Bu nedenle kendi yöntem, yaklaşım ve tutumunu
sorgulayarak sorunu çözme yolunda adım atabilir.
O güne kadar izlenen yöntemlerle mevcut sorunlar çözemiyorsa bu yöntemleri değiştirilmesi gerekmektedir. Belki
de sorun bu yöntemlerin uygulanmasından kaynaklanmaktadır. Sorunlara neden olan yöntemlerle aynı sorunlar
çözülemez.
Matematik dersinde sözel, ritmik, müziksel v.b. zekâsı baskın olan öğrenciler matematiksel zekâsı baskın olan
öğrenciler kadar başarılı olamayabilirler. Bu öğrencilerin üzerine fazla gidilmesi ilgilerinin azalmasına ve matematik
dersini artık sevmemesine neden olabilir. Buradaki sorun öğretmenin öğrencilerinin öğrenmedeki bireysel farklılıklarını
dikkate almamasından kaynaklanmaktadır. Bu yüzden öğretmenin matematik dersinde diğerleri kadar başarılı olamayacağını
düşündüğü öğrencilerin üzerine fazla gitmemesi gerekir.
Kimi öğretmenler öğrencilerinin yüksek sesle konuşmasından dolayı onları sürekli olarak uyarır ama öğrenciler yine
yüksek sesle konuşmaya devam ederler ya da öğrenciler yüksek sesle konuştukça öğretmende sesini yükseltir. Ama
hiçbir zaman öğretmenin sesi öğrencilerinin sesinden fazla çıkmaz. Böyle bir durumda öğretmenin yapması gereken
şey, öğrenciler sesini yükselttiğinde sesini alçaltması, sınıfın sesi alçaldığında da ses tonunu yükseltmesidir.
Öğretmenler özellikle küçük sınıflarda öğrencileri susturmak için “Hadi bakalım çiçek olun.” komutunu vererek
öğrencilerin kollarını bağlayarak sessiz kalmalarını istemesi öğrencileri belirli kalıpların içerisine sokmak anlamına gelmektedir.
Bu durum programların kazandırmak istediği yaratıcı,eleştirel düşünme becerileri ile çelişmektedir.
Öğrenciler zaman zaman öğretmenlerinden çeşitli isteklerde bulunurlar. Öğretmen onların isteklerini yerine getirir
veya getirmez. Birkaç ısrardan sonra öğretmen teslim olur. Baştan olmaz dediği bir isteği yerine getirirse öğrenciler
bunu öğrenir ve sürekli olarak kullanmaya çalışırlar. Demek ki, “Öğretmenimizin teslim olma limiti üç kez ısrar etmektir.”
diye düşünmeye başlarlar. Öğretmenin duruşu önemlidir ve önemli değişiklikler olmadıkça karar değiştirmek
doğru bir yaklaşım değildir.
Yine öğretmenler günlük hayatlarında yaşadıkları iniş çıkışların getirdiği olumlu/olumsuz ruh hâllerini öğrencilerine
yansıtmamalıdırlar. Öğretmen her sınıfta ve her derste aynı davranışları göstermelidir.
Öğretmen öğrencilerinin gözünde en önemli rol modellerden biridir. Öğrenciler öğretmenin giyim/kuşamından
aksesuarına, saçını taramasından konuşmasına kadar birçok yönünü örnek alırlar. Bu kadar önemli bir rol model olan
öğretmenin giyim/kuşamına özen göstermesi, temiz, ütülü, ortama uygun ve abartılı olmayan bir tarzda giyinmesi
uygun olandır.
Vücut dili iletişimde önemli bir yere sahiptir. Öğretmenlik mesleği bir yönü ile iletişim mesleği olduğundan öğretmenin
vücut dilini etkili olarak kullanması önemli bir başka konudur. Sözel dille vücut dilinin tutarsız olması öğrencilerde
güvensizlik, kızarak gülmesi ise kararsızlık yaratabilir. Öğretmen çalıştığı yörenin kültürünü de dikkate alarak sözel
dille vücut dilini uyumlu ve etkili olarak kullanılmalıdır. Örneğin, iletişim kuracağı öğrenci ile aynı göz hizasında olmasına
dikkat edebilir. Özel alan algısı dar olan öğrencilere fazla yaklaşmayabilir, jest ve mimiklerinin olumlu mesajlar
vermesine dikkat edebilir.
Ayrıca vücut dilinin öğrencileri yakından tanımaya yönelik ipuçları veren bir yönü de vardır. Kaygılı, öfkeli, gergin
bir öğrenci bu durumunu gizlemeye çalışsa bile bedeni, hareketleri, duruşu onu ele verir. Ellerinin titremesi ve terlemesi
çocuğun kaygılı ve gergin olduğunu ifade eder. Böyle durumlarda öğretmen öğrencisine karşı daha anlayışlı
olmalı onun neden kaygılı ve gergin olduğunu anlamaya çalışmalıdır.
Vücut dilinin etkili olarak kullanılması sözel dilin de doğru olarak kullanılmasıyla birlikte daha da etkili olabilir. Öğretmenin
görevlerinden biri de düzgün bir Türkçenin kullanılmasını sağlamaktır. Bunun için de diksiyonunun düzgün
olması gerekir. Bir öğretmen sınıfında kesinlikle yöresel bir ağız kullanmamalı ve kullanılmasına da izin vermemelidir.
Kuşkusuz yöresel dil ve şiveler zenginliktir ama öğretmenin görevi düzgün bir Türkçenin kullanılmasını sağlamaktırÖğretmen öğrenci iletişiminde önemli olan konulardan biri de öğrencilere ismiyle hitap edilmesidir. Öğretmenin
öğrencilerini etiketleyerek onlara, “aptal, kafasız, tembel” demesinin, “tenten, uykucu şirin” gibi çizgi film kahramanlarının
isimlerini kullanarak hitap etmesinin doğru olmadığı bilinmektedir. Bunun yanında öğretmenin bazı öğrencilerine
yönelik olarak, “yakışıklım, prensesim, sınıfın gülü” gibi bir hitap kullanması da diğer öğrenciler için olumsuz bir
mesaj içerirken, aynı zamanda bu şekilde hitap edilen öğrencilerde ego şişmesi gözlemlenebilir. Bu nedenlerden
dolayı öğretmenin öğrencilerine isimleriyle hitap etmelidir. Aynı şekilde öğrencilerin birbirine taktıkları lakapları da
öğretmen tespit edebilmeli ve bunları engelleyici şekilde müdahâle etmelidir.
Sınıfta sağlıklı bir davranış yönetiminin olabilmesi büyük ölçüde öğretmenin öğrencilerini yakından tanımasına
bağlıdır. Öğretmen bunun için öğrencilerle ilgili gözlemler yapabilir ve gözlem dosyalarına sıradan olmayan belli
davranışları tarihleri ile birlikte not edebilir. Bu notlar öğrenciyi tanıma konusunda kendisine bir fikir verecektir.
Öğretmen öğrencinin ailesi ile ilgili veriler toplayabilir. Öğrencinin öğrenme sitilinin ve baskın zekâsının ne olduğu,
ilgileri, yetenekleri, becerileri, alışkanlıkları konusunda toplanan veriler değerlendirilerek öğrenci yakından tanınmaya
çalışabilir.
Sınıfta davranış yönetiminde olumlu sonuç alabilmenin yollarından biri de yönerge vermektir. Öğretmen sınıfına
yönerge verirken çok dikkatli olmak durumundadır. Yönerge verme, öğrenciyi belli kurallar içinde davranmaya zorladığından,
emir içeren yönergeler yerine öğrencinin seçim yapabileceği içeriğe sahip nitelikte yönergeler verilebilir.
Yönerge verirken dikkat edilecek bir başka özellikte yönerge cümlelerinin başında eylem sözcüklerinin konmamasıdır.
Örneğin, “Kitabınızın 25. sayfasını açın ” denildiğinde öğrenciler hemen kitaplarını açmaya yeltenirler, sonra da
“Hangi kitabın, kaçıncı sayfasını?” sorusunu sorma ihtiyacı duyabilirler. Bu şekilde önemli zaman kayıpları olmaktadır.
Bunun yerine; “Türkçe kitabınızın 25. sayfasını açın.” dendiği zaman soru sorma ihtiyacı azalmış ve sınıftaki olumlu
hava bozulmamış olacaktır.
Sınıfta öğretmenlerin öğrencilerini sürekli aynı şekilde uyarmaları, plansızlık, B planının olmaması, kararsızlık gibi
nedenlerden dolayı zaman kayıpları olabilir.
Sağlıklı bir davranış yönetimi için öğretmenin tutumu önemlidir. Öğretmenin otokratik davranması kadar aşırı
serbest bir tutum takınması da sorun oluşturabilir. Öğretmenin yapması gereken şey, kendisine, öğrencilerine ve
başkalarına saygıyı içeren, öğrencileri karar verme sürecine katan, kendilerini özgürce ifade edebilecekleri ortamlar
hazırlayan, farklı fikirleri ötekileştirmeden destekleyen demokratik otoriteyi benimsemek ve uygulamaktır.
Öğretmenin sınıfı nasıl kullandığı da önemli konulardan biridir. Öğretmen
genel olarak masasına yakın duruyorsa ya da yazı tahtası ile masası arasında
gidip geliyorsa bu sorun yaratan bir durumdur. Böyle yaptığı takdirde masasından
güç alan, öğrencileri ile arasında mesafe koyan bir öğretmen görüntüsü
verebilmektedir. Öğretmen sınıfı hızlı adımlarla dolaşıyor ve gittiği yerdeki
öğrencilerle iletişim kurmuyorsa bu da istenmeyen bir davranıştır. Önemli
olan öğretmenin sınıfını dolaşması değil, yanına gittiği öğrencilerle iletişim
kurmasıdır. Örneğin öğretmen soru sorduğu öğrencisinin başına dokunabilir.
Bir başka sorun da öğretmenin bir öğrencisinin defteri ile ilgilenirken sınıfına
arkasını dönmesidir. O zaman sınıf karışmaya başlayabilir. Böyle bir durumda
yapılacak olan şey beden yakın göz uzak ilkesini uygulamaktır. Yani öğrencinin
defteri ile ilgilenirken gözle de sınıfın kontrol edilmesidir.
Öğretmen öğrencisinin ödevlerini kontrol ederken eğer öğrencisinin defterine geri bildirimde bulunacaksa bu
öğrencinin defterine yazmış olduğu yazının estetiğine zarar vermemeli ve öğrencinin emeğine saygı gösterdiği mesajı
vermelidir. Bütün bir sayfayı kaplayacak şekilde bir imza ile geri bildirimde bulunmak uygun bir davranış değildir.
Defterin kenarına uygun bir geri bildirimde bulunmalı ve kendi bitişik el yazısı kullanmalıdır.Öğretmenlerin öğrencilerinin performansına, tutum ve davranışlarına bakarak onları ödüllendirdikleri ya da cezalandırdıkları
bilinen bir gerçektir. Ödül ve ceza uygulamaları esnasında öğretmenler bazı noktalara dikkat etmek
zorundadırlar. Örneğin ödül ve cezanın öğrenci psikolojisine etkisi, ödül alan çocuğun davranışının pekiştirilmesinin
yarar ve zararları, ödül vermenin ödül alamayan çocukların üzerinde oluşturduğu baskı ve etki, cezanın nasıl olacağı,
mola, çocuğun bir etkinlikten uzak tutulması, davranışının görmezden gelinmesi, cezanın şiddet içerip içermediğinin
bilinmesi ve buna dikkat edilmesi gerekmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken bir başka ilke de öğrenciye değil
soruna odaklanılmasının doğru olacağının bilinmesidir.
Öğretmenin önemli görevlerinden biri de öğrencinin motivasyonunu sağlamaktır. Öğrencinin öğrenmeye ihtiyaç
duyar hâle getirilmesi, merak etmesinin ve soru sormasının sağlanması için ilginç ve değişik etkinlikler kullanabilir. Sınıfa
farklı materyaller getirmek, bir gün öncesinden çok önemli bir etkinlik yapılacağını söylemek, kısa bir film izletmek,
ısınma çalışmaları yaptırmak, geziler düzenlemek vb. etkinliklerle merak uyandırılabilir ve soru sorma ihtiyacı yaratılabilir.
Örnek yaşam öyküleri, başarı hikâyeleri, model kişiler göstermek, hayvanların yaşamlarından örnekler vermek
motivasyon sağlayabilir.
Yazı tahtalarının kullanımı da sınıfta öğretmenin dikkat etmesi gereken
konulardan biridir. Yazı tahtasının temiz ve düzenli kullanılması,
tahtayı silerken silgiyi kaldırmadan yukarıdan aşağıya doğru silinmesi,
yazı yazarken bir köşeden öbür köşeye geçilmemesi gibi konular dikkat
edilmesi gereken konulardandır. Ayrıca öğretmenin tahtayı kullanırken
dikkate etmesi gereken bir başka konu da tahtayı kullanmanın anlamaya
etki derecesidir. Örneğin: yazı tahtasının sol üst köşesine yazılan
yazının anlamaya etkisi %41, sol alt köşesine yazılanın %25, sağ üst
köşesine yazılanın %20 ve sağ alt köşesine yazılanın da % 14 etkisi olduğunu
bilerek tahtayı kullanması daha etkili olabilir. Öğretmen sınıf içinde
davranış yönetimi konusunda öğrencilerine iyi bir rol model olmasının,
onların olumlu ve sosyal bir kişilik kazanmalarına da katkı yapabileceği
unutulmamalıdır.
Ders etkinliklerinde yazı tahtasının düzenli kullanılması, bilginin sınıflandırılmasını,öğrenmenin kolaylaştırılmasını sağlayacaktır.
Öğrenciler tahtada yazılanları defterlerine geçirirken öğretmen ders anlatmaya devam etmemeli, tahtanın
yazılması için ayrı bir zaman vermelidir. Ayrıca dersin başında o ders ile ilgili tema, etkinlik, kazanımların yazılması
öğrenmeye olan merakı arttırarak güdülenmeyi arttırır.