Enver seferberlik ilan etmiş, mebuslar meclisi kapatılmış, borçlar ertelenmişti. Alman genelkurmay başkanı Moltke Dışişlerine gönderdiği yazıda şöyle demektedir:”Türkiye ile ittifak Antlaşması derhal yayınlanmalı Türkiye mümkün olur olmaz Rusya’ya savaş ilan etmelidir.” Osmanlı Genelkurmayı savaşın nasıl gelişeceğini hiç beklemeden Almanya’nın yanın da yer almaya hazırlanırken Alman Genelkurmayı da Türkiye’nin rolünü Çarlık Rusya’sına ve Müslüman İngiliz sömürgelerine karşı harekete geçmek olarak saptamıştı. Üçlü bağlaşmanın içinde yer alan Osmanlı hükümeti bundan da yararlanarak 1 Ekim 1914 den geçerli olmak üzere kapitülasyonların kaldırıldığını açıklamıştı. Sultan Reşat’ın onayladığı 4 Eylül 1914 günlü bu hükümet kararnamesine göre ;”mali, iktisadi, adli ve idari kapitülasyon” denilen ayrıcalıklar bundan doğmuş olan serbestlikler ve haklar kaldırılıyordu. Artık yabancı uyruklular için devletlerarası genel hukuk hükümleri uygulanacaktı. Anlaşma devletleri ve Almanya buna şiddetli tepki gösterdiler. Osmanlı hükümeti 1 Kasım 1916 da ise kapitülasyon hükümleri içeren tüm anlaşmaları da tanımadığını açıklayan bir bildiri yayınladı. Kapitülasyon sorunu tümüyle Lozan da çözüme kavuşacaktır. 11 Kasımda Şeyhülislam Hayri Efendi’nin Halife Sultan Emir-ül Müminin adına yayınladığı Kutsal Cihat’a ( En büyük cihat- Cihat-ı Ekber) çağrı niteliğindeki Fetva ve V. Mehmet Reşat’ın yayınladığı Hatt-ı Hümayun da dikkati çeken ilk özellik Türkistan ve Kafkasya Müslümanları gibi Kırım , Afrika, Hindistan Müslümanları gibi İngiltere, Fransa ve Rusya’nın egemenlikleri altında yaşayanları da kapsayacak biçimde yeryüzündeki tüm Müslümanların “can ve malları ile Cihat’a katılmayı yerine getirilmesi gerekli bir dini görev telakki etmelidirler” bu Müslümanlar Osmanlı kuvvetleriyle birlikte savaşacaklarının en azından yardımcı olacaklarının umulmasıydı. İkincisi ise Böyle bir Cihat’a geçmişte kaybedilmiş olan toprakların özellikle Mısır, Kıbrıs, Batı Trakya ve Makedonya’nın geri alınabileceğiydi. Yine Selanik’te bunun içindeydi. 10-11 Ağustos 1914 de Akdeniz’den gelen ve bazı düşman limanlarını topa tuttuktan sonra İngiliz savaş gemilerinden kurtulmak için Çanakkale Boğazına sığındılar. Böylece cehennemi olaylar zinciri 10 Ağustostan itibaren patlak verecektir.Almanların Goben ve Breslav zırhlıları Çanakkale Boğazını geçti. Devletler arası hukuk kurallarına göre bu gemilerin silahsızlandırılması ve savaş bitinceye kadar el altında tutulmaları gerekiyordu. Londra Osmanlının tarafsızlığını ileri sürerek iki geminin uluslar arası sulara geri gönderilmesini veya en azından enterne edilmesini talep etmiştir. Bab-ı Ali’nin başında bulunanlar hem iki güzel gemi elde etmek hem de zaten İngiltere’ye kızmış bulunan kamuoyunu büsbütün Almanya’ya eğdirmek amacı ile Osmanlı hükümeti bunları satın aldığını açıkladı. Bu gemiler 16 Ağustosta Türk bayrağını çekmiş oldukları halde İstanbul limanına girdiler. Goben’ e “Yavuz Sultan Selim” Breslau’ a “Midilli” adları verildi. Ancak bu gemilerin Alman komutanları ve erleri yerinde kalmıştı. Donanmamızın diğer gemilerinde de Alman subay ve erleri bulunmaktaydı. Böylece bu olayların harbe dönüşmesi engellendi. Herhalde kimse bunun bir oyun olduğunu anlamayacak kadar enayi değildir. Osmanlının harbe girmeye hazırlandığı ayan beyan ortadadır. İstanbul hükümeti 7 Eylülde müttefiklerin iktisadi menfaatlerine ağır darbe teşkil eden Kapitülasyonların ılga edildiğini açıklayacaktır. Bu kışkırtmanın tırmandırılmasında bir adım daha atmaktır. 26 Eylülde boğazların deniz ticaretine kapatılması, 1 Ekimde tek taraflı olarak Osmanlı gümrük vergilerinin arttırılması, tüm yabancı posta merkezlerinin kapatılması Bu arada Almanya’nın da Rus ordularının bir bölümünü Osmanlı imparatorluğu ve Balkanlar üzerine çekmek ve kesin darbeyi daha kolay indirmek amacıyla Osmanlıyı savaşa girmek yolunda sıkıştırmaya başlaması ve memleketin yönetimini aşağı yukarı elinde bulunduran Milli Savunma (Harbiye Nazırı) Enver Paşa da bir an evvel savaşa girme yandaşı olması Enver Paşa’nın emri ile 23-27 Ekimde başta Yavuz ve Midilli zırhlıları olmak üzere Alman amirali Souchon (Şuşon)’ un komutasındaki Türk donanmasının Odesa ve Sivastopol’ u ve Novorosisk’i bombardıman etmesi Türkiye’nin harbe girmesine neden oldu. 2 Kasımda Rusya, İngiltere ve Fransa ise 5 Kasımda Osmanlıya harp ilan ettiler. Osmanlı Devleti ise buna 14 Kasımda Cihat etmekle cevap verdi. İsmet İnönü’ye göre; “Bizim Cihan harbine girmemiz ibret verici olarak vukuu bulmuştur. İtilaf devletleri’nin bize harp ilan etmelerini hazırlayan hadiseleri hükümet başkanı bir emrivaki olarak kabul etmiştir. Cihan Harbine girme kararının alınmasında birinci derecede söz sahibi olanların fikir ve mutabakatını gösteren bir delile rastlamış değiliz. Meclis kararı olmadan girmişizdir. Devlet başkanı ve kabine üyelerinin haberi yoktur.” .”