Örgütsel sinizm ne demektir kısa açıklama

Örgütsel sinizm dediğimiz mevzu, iş yerinde insanın bi süre sonra “ulan bu işin sonu ne ki” diye içinden geçirmesiyle başlıyo işte. Hani, sabah kalkıp işe gidiyosun, masana oturuyosun, ama bi yanda da “ne için çabalıyorum ki” hissi yavaş yavaş kemiriyo içini. Yönetime güven sıfır, sistem desen zaten yamuk yumuk, işin kendisi bile bazen anlamsız geliyo. Mesela, toplantılarda herkes bi şeyler söylüyo, ama sen biliyosun ki o laflar havada kalıcak, kimse dönüp uygulamıycak. “Hep aynı terane” diyip içinden gülüyosun, ama bi yandan da sinir oluyosun.
Bu sinizm dedikleri, öyle pat diye ortaya çıkmıyo tabii. Zamanla birikiyo. İlk başta belki hevesle başlıyosun işe, “burda bi şeyler değişir, ben de katkı sağlarım” falan diyosun. Ama sonra bakıyosun, ne değişen var ne bi şey. Üstüne üstlük, bi de samimiyetsiz tavırlar, tutmayan sözler, “mış gibi” yapılan işler giriyo devreye. İnsanlar da haliyle “ee, niye yırtınıyım ki” noktasına geliyo. Kimisi dedikoduyla dökuyo içini, kimisi sessizce işten kaytarıyo, kimisi de “bana ne yaa” deyip robot gibi takılmaya başlıyo.
Bi nevi, organizasyonun ruhuna olan inancın sönmesi bu. Hani, eskiden “bu gemi yürür, hepimiz kürek çekersek bi yere varırız” diye düşünürken, bi bakıyosun “yahu bu gemi batıyo, ben niye boşa enerji harcayayım” moduna geçiş yapıyosun. İşin kötüsü, bu his sadece seni değil, etrafındaki herkesi de etkliyo. Bi bakıyosun, bütün ekipte bi umutsuzluk, bi “ne kadar az yapsak kâr” havası. Öyle garip bi döngü yani. Şirketler genelde bunu fark etmiyo bile, “çalışan niye mutsuz” diye kafa yormuyo. Halbuki bu sinizm dedikleri şey, iş yerinin içten içe çürümesi gibi bi şey. Kimse yüksek sesle “bıktım” demiyo belki, ama o bıkkınlık havada uçuşuyo. İşte böyle amcam, iş hayatının pek konuşulmayan ama heryerde olan bi gerçeği bu.

Yorum gönder