ÖĞRENME ANLAYIŞLARI AÇISINDAN ESKİ VE YENİ SOSYAL BİLGİLER DERS KİTAPLARI
Bir ülkede hâkim olan öğrenme anlayışı, öğrenmeye ilişkin algılamalardan, müfredat programının içeriğine, ders kitaplarının yapılandırılmasından, sınıf içi iletişime, öğretmenin ve öğrencinin öğretme ve öğrenme sürecindeki rolünden öğrenmenin değerlendirme sürecine dek tüm basamakları temelden etkileyen bir yapıyı temsil etmektedir. Ders kitapları bağlamında da benimsenen öğrenme anlayışı, ders kitabı yazarının sorumluluğunu ve bununla bağlantılı olarak bilginin sunum biçimini, öğrenci katılımına olanak tanıyan etkinliklerin işlevini, ders kitabında öğrenmenin değerlendirilmesine olanak sağlayan ortamları ve öğretmen ile ders kitabı arasındaki ilişkiyi derinden etkileyebilmektedir.
Nitekim 2004 yılından itibaren Türkiye’nin eğitim sisteminde oldukça köklü değişiklikler yapılmaya başlanmıştır. İlköğretim birinci kademeden itibaren uygulamaya konulan bu değişikliklerin en önemli boyutu, varolan öğrenme anlayışını sorgulamaya ve yeni bir öğrenme anlayışının temellerini atmaya yönelik olmasıydı. Buna paralel olarak değişikliklerin başında yer alan Talim ve Terbiye Kurulu (TTK) Başkanı da bu değişimi “katı davranışçı program anlayışından kognitif ve yapılandırıcı (konstruktif) bir yaklaşıma geçilmesi” (1) olarak nitelendirmiştir. İlköğretim Sosyal Bilgiler Dersi (4 – 5. sınıflar) Öğretim Programı’nda da “… program, tümüyle davranışçı yaklaşımlardan öte; bilginin taşıdığı değeri ve bireyin varolan deneyimlerini dikkate alarak, yaşama etkin katılımını, doğru karar vermesini, sorun çözmesini destekleyici ve geliştirici bir yaklaşım doğrultusunda yapılandırmayı önemseyen bir gelişim göstermektedir. Bu yaklaşımla öğrenci, dolayısıyla etkinlik merkezli, sosyal bilgiler açısından, bilgi ve beceriyi dengeleyen, öğrencinin kendi yaşantılarını ve bireysel farklılıklarını dikkate alarak çevreyle etkileşimine olanak sağlayan yeni bir anlayış yaşama geçirilmeye çalışılmaktadır” (Milli Eğitim Bakanlığı, 2004: 44) denilmektedir.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, temel olarak yeni sosyal bilgiler öğretim programı ve dolayısıyla ders kitapları yapılandırmacı öğrenme anlayışı merkezli hazırlanmıştır denilebilir. Bununla birlikte gerek TTK Kurulu Başka-nı’nın ifadesinden gerekse programdaki ifadelerden bu değişimin bir bütün olarak yapılandırmacılık anlayışı olmadığı, kısmen davranışçı öğrenme anlayışının da izlerinin görülebileceği gibi bir yorum da geliştirilebilmektedir. Bu kitabın
Bölüm’ünde davranışçı ve yapılandırman öğrenme yaklaşımlarının teorik çerçevesi hakkında bilgi verilmiştir.
Burada ayrıca belirtilmesi gereken ilk nokta, davranışçı öğrenme anlayışı, sosyal bilimler ile ilintili derslerin okul düzeyinde öğretimi çerçevesinde “vatandaşlık aktarımı” (Barr, Barth ve Shermis, 1977; Barth ve Demirtaş. 1997) olarak da adlandırılan anlayışla paralellikler gösterdiğidir. Buna göre sosyal bilimler ile ilintili derslerin öğretimi belirli davranış, inanış ve değerlerin ders kitapları ve öğretmenler aracılığıyla öğrencilere aktarılması, iletilmesi işlevini görmektedir. Bu çerçevedeki öğretim amacı sorgulamak, irdelemek üzerine oturtulmamıştır. Zaten “vatandaşlık aktarımı” adından anlaşılacağı üzerine sistem, “doğru inanç ve değerleri” aktarmak üzerine kurulmuştur. Bu yapılırken akademik arenada üretilmiş bilgi ve değerlerin uygun görülen belirli bir bölümü öne çıkarılmaktadır. Ders kitaplarının içeriğinde ve yazım sürecinde kabul görmeyen akademik kaynakların ve görüşlerin ifade edilmesi çok da olanaklı değildir.
Davranışçı öğrenme kuramı ve bunun Sosyal bilimler ile ilintili derslerdeki izdüşümü olan “vatandaşlık aktarımı”nda temel amaç, öğrencinin içinde yaşadığı toplumla uyum içinde olmasını sağlayıcı bilgi, tutum ve beceriler geliştirmektir. Öğrenciyi toplum içindeki rollerini yapan, başkaları ile iyi ilişkiler kuran, işbirliği içinde çalışabilen, çevresine uyum sağlayabilen, iyi ve mutlu bir vatandaş olarak yetiştirmek, millî kültür değerlerini tanımasını, takdir etmesini, benimsemesini ve kazanmasını sağlamak anlayışın diğer temel özellikleri arasındadır. Birbirine benzeyen bir toplum ve değer sistematiği içerisinde, homojen ve aynı payda altında toplanan birey ve vatandaşı yaratmak bu sistemin ana iskeletini oluşturmaktadır. Bu bağlamda bu değerleri üreten eğitime katılımla, vergi vermek, askerlik görevini yerine getirmek, oy kullanmak iyi/sorumlu vatandaşın ödevleri olarak ders kitaplarında vurgulanmaktadır.
Öğrenme yaklaşımları bağlamında altı çizilmesi gereken ikinci nokta ise, yapılandırman eğitim felsefesinin sınırlarını ve çerçevesini çizdiği anlayışın, sosyal bilimler ile ilintili derslerin okul düzeyinde öğretimi çerçevesinde “sosyal bilimler olarak sosyal bilgiler” ve “yansıtıcı düşünme olarak sosyal bilgiler” (Barr, Barth ve Shermis, 1977; Barth ve Demirtaş, 1997) olarak da nitelenen anlayışlarla ilişkili olduğudur. Buna göre sosyal bilimler ile ilintili derslerin okul düzeyindeki öğretimindeki temel amaç, öğrencilerin sosyal bilimlerin metodolojisini tanımaları, anlamlandırmaları, temel kavram ve yaklaşımları ile ilintili birtakım becerileri içselleştirmeleridir. Böylelikle öğrenciler sosyal olay ve sorunlarla ilgili araştırma, inceleme ve problem çözme süreçlerini yaşamış olacaklardır. Küçük birer sosyal bilimci olarak görülen öğrencilerin, konu alanı ile ilgili kaynak ve kanıtları tanımaları, incelemeleri, değerlendirme sürecinde etkin olarak kullanmaları ve sorunsala ilişkin bireysel görüş ve bakış açılarını yapılandırmaları esas alınmıştır. Bu yaklaşımlarda amaç, öğrencinin önceden belirlenmiş birtakım doğruları içselleştirmesini beklemek değildir. Aksine öğrencinin sosyal bilimlerin üretmiş olduğu farklı bakış açılarını görmesi, kanıt ve kaynakları tanıması, kullanması ve bireysel bakışını oluşturması ön plana çıkmaktadır. Böylelikle anlam, yaklaşım ve içerik olarak yapılandırman anlayış ile sosyal bilginin üretilmesine temel oluşturan sosyal bilimlerin metodolojisi arasında felsefi açıdan bir izdüşüm olduğu görülmektedir.
Nitekim 2004 yılı İlköğretim Sosyal Bilgiler dersi (4 – 5. sınıflar) öğretim programında da öğretmenlere “sosyal bilimler olarak sosyal bilgiler” ve “yansıtıcı düşünme olarak sosyal bilgiler” anlayışlarına özel önem verilmesi” istenmektedir (Milli Eğitim Bakanlığı, 2004, 5). Her ne kadar ilerleyen sayfalarda (s. 45) sosyal bilgiler programının “vatandaşlık aktarımı” da dâhil olmak üzere her üç geleneği de önemsediği vurgulanmakla birlikte, programda yer alan,