MASAL EĞİTİMİ DERS NOTU
Masal nedir?
Naki Tezel, öz Türkçe karşılığı olarak masal terimi yerine ödkünç/ötkünç teriminin kullanılmasını önermiştir.
Ayrıca Sakaoğlu masalı, kahramanlarından bazıları hayvanlar ve tabiatüstü varlıklar olan, olayları masal ülkesinde cereyan eden, hayal mahsulü olduğu hâlde dinleyicileri inandırılabilen bir sözlü anlatım türü olarak tanımlamıştır (Sakaoğlu 2010: 2).
Umay Günay ise “masal” kelimesinin Arapça “mesel” kelimesinden türediğine dikkat çekmiş, Türkçe ve Osmanlıca sözlüklerde yer aldığını belirtmiştir. “Mesel” kelimesinin “halk dilinde yaygın ve benimsenen öğüt” anlamına geldiğini ve bu türün 19. yüzyıldan beri masal adıyla anıldığını ifade eden Günay, bu döneme kadar Türkiye’de masalın “kıssa, destan, hikâye, mesel” olarak geçtiğini dile getirmiştir (Günay 2011: 665).
StithThompson ise masalı motif veya epizot silsileleri içeren belirli bir uzunluktaki anlatılar olarak tanımlamıştır. Thompson ayrıca belirli bir mekâna veya belirli karakterlere sahip olmayan masalın gerçekdışı bir dünyada olağan üstülüklerle dolu olduğunu vurgulamıştır (Thompson 1977: 8).
Selami Fedakâr, “Halkın ve anlatıcıların hayal gücüne bağlı olarak kurmaca temelinde ilk örnekleri sözlü, sonradan hem sözlü hem de yazılı olarak yaratılan; çeşitli seviyelerde anlatma yeteneğine sahip anlatıcılar tarafından aktarılan; anlattıklarına inandırmak iddiası olmamakla birlikte toplumun farklı kesimlerinden oluşan dinleyicilerde gerçek etkisi yaratabilen; kahramanları insan, hayvan veya olağanüstü varlıklar olan, bazı örneklerinde yaşanması mümkün olmayan olağanüstü olayları, bazı örneklerinde ise yaşanması muhtemel gerçekçi olayları konu edinen, anlatılan olaylar bakımından gerçeküstü fakat ifade ettiği anlam bakımından hayatın gerçekliğiyle yakından ilgili; başında, ortasında ve sonunda kalıp ifadelere yer verilen, dinleyenleri eğlendirmek, eğitmek, öğüt vermek ve kıssadan hisse çıkarmak işlevleri olan bir anlatı türüdür.”
Mustafa Gültekin “İnsan, hayvan veya olağanüstü varlıkların gerçek olmayan bir zaman ve mekânda başlarından geçen olayların anlatıldığı; toplumsal tecrübe ve gözlemlerin, geleceğe dair ümit ve beklentilerin yansıtıldığı; başında sonunda ve ortasında bazı kalıp ifadelere yer verilen, inandırmak iddiası olmamakla birlikte, dinleyicilerin veya okuyucuların kahramanların yaşadığı olaylara acı, sevinç gibi duygularla katıldığı, kadın ve erkek anlatıcılar tarafından sözlü olarak yaratılıp aktarılan; bazıları çeşitli nedenlere bağlı olarak yazıya geçirilen ve bir kısmı da yazılı olarak yaratılan; dinleyicileri eğitmek, eğlendirmek ve öğüt vermek gibi işlevleri olan halk bilgisi ürünlerine masal adı verilir.
Masal, Türk dünyasında da çok yaygın bir türdür. Dolayısıyla her bölgenin kendine has bir masal adlandırması ve tanımı bulunmaktadır. Bunlardan bazıları şöyledir: ▶ Ertek (Karakalpaklar, Özbekler)
▶ Ertegi/ü (Kazaklar, Kırgızlar)
▶ Erteki (Türkmenler)
▶ Ekiyet (Başkurtlar)
▶ Erteği-ertek (Türkistan)
▶ Imak (Sagaylar)
▶ Nıbah (Şorlar)
▶ Sersek (Şorlar)
▶ Nağıl (Azerbaycanlılar)
▶ Hallep (Çuvaşlar)
▶ Çöçek (Doğu Türkistan)
▶ Çörçök (Altay Türkleri)
▶ CööComok (Kırgız Türkleri)
▶ Ostuoruya, Kepsen (Saha/Yakut Türkleri)
2. Motif
Masalın en küçük yapı unsuru olarak nitelendirilen motif kavramı, Stith Thompson tarafından “motif”, Propp tarafından “fonksiyon”, Veseleovskijz tarafından “tem” olarak adlandırılmıştır
Motifleri üç başlık altında ele alan Thompson bunları şu şekilde gruplandırmıştır:
▶ “Birinci grup: Olağanüstü hayvanlar, cadılar, devler ve periler gibi yaratıklar ve hatta gözde olan en küçük çocuk veya hain üvey anne gibi gelenek tarafından bilinen insan karakterlerini de içine alan masalların aktörleri.
▶ İkinci grup: Hareketin arkasındaki büyülü objeler, olağanüstü görenekler, acayip inanmalar ve benzeri unsurlar.
▶ Üçüncü grup: Tek tek olaylar” (Ekici 1998: 30-31).
3. Tip
Esma
Şimşek, Yukarı Çukurova Masallarında Motif ve Tip Araştırması adlı doktora tezinde Stith Thompson’ın tip ile ilgili şu görüşlerine yer vermiştir: “Bu terim gelenekte bağımsız bir şekilde var olabilen anlamlı bir masaldır. Ayrı bir hikâye, anlatış olarak söylenen herhangi bir hikâye ne kadar karmaşık veya ne kadar basit olursa olsun bir tip olarak kabul edilebilir.
4. Varyant (Eş Metin)
M. Öcal Oğuz varyant terimini, Türk folklor araştırmalarında kazandığı anlam bakımından, asıl metinden az çok uzaklaşmış, çeşitlenmiş metin olarak tanımlamıştır (Oğuz 2000: 47-48).
5. Versiyon (Benzer Metin)
M. Öcal Oğuz “versiyon” terimi yerine ise “benzer metin” terimini önermiştir. Oğuz, benzer metin teriminin daha dar anlatım çevrelerinde daha çok birbirine benzeyen metinler için kullanılması gerektiğine dikkat çekmiş ve aynı metnin her anlatımının benzer metin olarak değerlendirilebileceğini belirtmiştir
2. BÖLÜM
MASALA TEORİK YAKLAŞIMLAR
METİN MERKEZLİ MASAL KURAMLARI VE MASALLAR
Kuramlar, metin(ler) üzerinde analitik çözümlemeler yaparak anlamlı sonuçlara ulaşabilme imkânı sağladıkları için son derece önem ihtiva etmektedir. Ayrıca her kuram teşekkül ettiği, geliştiği ve aktarıldığı kültürün düşünsel, kültürel ve entelektüel altyapısını barındırır.
1. Tarihî-Coğrafi Fin Kuramı ve Masallar
Tarihî-Coğrafi Kuramın kurucu ismi Julius Krohn olarak kabul edilmektedir.
Julius Krohn yapmış olduğu çalışmada Kalevela Destanı’nın kaynaklarını tespit etmiş, bu anlatmanın çeşitli eş metinler (varyantlar) hâlinde nasıl bulunduğunu, bu eş metinlerin yayılma yollarını ve bunların nasıl birleştirildiğini açıklayarak Tarihî-Coğrafi Kuramın temelini oluşturmuştur.
Tarihî-Coğrafi Fin Kuramının temel arayışı sözlü halk anlatmalarının, özellikle masalların, belli bir yer ve zamanda yaratılmış olduğunu ispatlamaktır. Bu kuramın düşünürleri sözlü kültür ürünlerinin
“Urform”unun yani “ilk şekli/hâli”nin bulunabileceğini ifade ederler.
Dorson, Tarihî-Coğrafi Fin Kuramına yer verdiği Günümüz Folklor Kuramları isimli kitabında pek çok farklı sözlü kaynakta bulunabilecek bir masalın, belli bir zamanda ve belirli bir yerde bilinçli bir uydurma davranışıyla yaratılmış olması gerektiğinden söz eder.
Tarihî-Coğrafi Kuramın genişlemesine ve özellikle halk anlatılarının yapı çözümlemesine yönelişin ilk örneklerinden biri de Axel Olrik’in “Epik Yasaları”dır. A. Olrik, bu yasaları ortaya koyarken halk anlatılarının içerik ve yapısal düzenini oluşturan bazı temel kuralları tanımlamayı hedeflemiştir.
“Kaarle Krohn’un öğrencisi olan Antti Aarne, Krohnlar tarafından derlenmiş olan masalları tasnif işini üstlenir. Masallara numaralar vermek suretiyle işe başlayan Aarne, 1910 “Verzeichnis der Marcheantypen (Masal Tipleri Dizini)” adlı masal tipleri kataloğunda masalları üç ana başlık altında sınıflandırmıştır (Uther 2008: 939; Sakaoğlu 2002: 54):
1. Hayvan Masalları (1-299)
2. Günlük (Asıl) Masallar (300-1199)
3. Anekdotlar ve Şakalar (1200-1999) Antti Aarne,
bu tasnifi Finlandiya, Danimarka ve Almanya’dan derlenmiş (Grimm Masalları) masallardan hareketle hazırlamıştır (akt. Ekici 2010: 67).
Aarne’nin öğrencisi Stith Thompson tarafından düzenlenen bu sınıflandırma sistemi, günümüz çalışmalarında da sıklıkla kullanılmaktadır. Stith Thompson, 1961’de “The Types of the Folktale”in genişletilmiş şeklini ikinci kez yayımlar. Masal araştırmalarında “AaTh”, “AT” veya Aarne-Thompson” olarak kısaltılan bu ikinci baskıda yer verilen katalogda masallar beş ana başlık altında toplanmıştır.
Stith Thompson’un 1961’de yaptığı tip sınıflandırması şöyledir:
1. Hayvan Masallar
2. Günlük (Asıl) Masallar
3. Fıkralar ve Anekdotlar
4. Zincirlemeli Masallar
5. Sınıflandırmaya Girmeyen Masallar (akt. Ekici, 2010: 68).
2. Yapısalcı Kuram ve Masallar Masalın Biçimbilimi ve Propp
Bu kuramlar, sözlü kültüre ait metinlerin yapısal özelliklerini inceleyip ortaya çıkartmaya çalışır.
Yapısal özellikleri derinlemesine incelenen metinlerden ortaya evrensel formüller çıkartılmak istenmiştir. Bu yolla kuramcıların arzusu, insanlığın ulusal değil evrensel bir kültürel yapısı olduğunu göstermek olmuştur. Yapısalcı kuramı masallar üzerinde uygulayarak kendine has bir yöntem geliştiren Rus halk bilimci Vladimir Propp (1895-1970) olmuştur.
Dorson, Propp’un Morfologiya Skazki (1928) adlı çalışmasını, yapısal deneme çalışmalarında diğer girişimleri gölgede bırakacak olan bir çalışma olarak kabul eder.
Psikanalitik Kuram ve Masallar
Folklor kuramları arasında en çok bilinen kuramlardan biri olan Psikanalitik Kuram, sadece halk bilimi alanında değil edebî romanlardan sinema filmi çözümlemelerine kadar pek çok alanda sıklıkla başvurulan bir yöntemdir. Kuramın önde gelen temsilcileri olarak Sigmund Freud, Wilhelm Wundt ve Carl G. Jung dikkat çeker (Dorson 2011: 41).
Psikolojik yöntemin en önemli temsilcisi olan Sigmund Freud, bilinçaltının nasıl çalıştığını açıklamak için mit, masal, tabu, fıkra ve batıl inançlara yönelmiş ve Rüyaların Yorumları (Interpratations of Dreams 1900) adlı eserinde bilinçaltı ve işleyiş yöntemini açıklamıştır.
Erich Fromm da peri masalları üzerine psikanalitik kuramı uygulayan isimlerden biridir. “Erich Fromm peri masallarını, mitleri ve rüyaları psikanalitik açıdan yorumlayan The Forgotten Language (Unutulmuş Dil) adlı öncü kitabını yazmıştır”
Kuramın bir diğer önemli temsilcisi ise Carl Gustav Jung’tur. C. G. Jung, Freud’la olan entelektüel ilişkisini kopararak 1913’te İsviçre’de kendi analitik psikoloji okulunu kurmuştur (Dorson 2011: 50). Jung’un kurama kazandırdığı belki de en yeni kavram “arketip”tir. Jung kolektif bilinçaltıyla Freud tarafından tanımlanan kişisel bilinçaltı arkasındaki beynin derinlerindeki tabakaya ulaşmıştır.
Jung, arketipler hakkında şunları söylemektedir: “Psişik olan her şey önceden biçimlenmiş olduğu için psikenin tek tek işlevleri özellikle de bilinçdışı eğilimlerden kaynaklananlar da önceden biçimlenmiştir. Bunların en önemlisi yaratıcı fantezidir. ‘İlkimgeler’ fantezi ürünlerinde görünür hâle gelir ve arketip kavramı özel uygulama alanını burada bulur” (Jung 2005: 20). Jung, eserinde arketiplerin yalnızca gelenek, dil ve göçlerle yaygınlaşmadığını, her zaman ve her yerde herhangi bir dış etkenden bağımsız olarak kendiliğinden yeniden ortaya çıkabileceklerini de söylemektedir (Jung 2005: 20).
Jung’un bahsettiği dört arketip şunlardır:
▶ Anne Arketipinin Psikolojik Yönleri
▶ Yeniden Doğuş Üzerine
▶ Masallarda Ruhun Fenomenolojisi Üzerine
▶ Hilebaz Figürünün Psikolojisi Üzerine (Jung 2005: 17-137).
TÜRKİYE’DEKİ HALK BİLİMİ ÇALIŞMALARINDA PSİKANALİTİK YÖNTEMİN UYGULAYANLAR
Türkiye’deki halk bilimi çalışmalarında psikanalitik yöntemin denendiğini belirten Metin Ekici, Seyfi Karabaş’ın bu yöntemin Türk halk edebiyatı yaratmalarına uygulanmasında bir öncü olduğunu söylerken özellikle bazı masal ve maniler üzerinde yaptığı değerlendirmelerin kayda değer olduğunu da ekler (Ekici 2010: 78).
Kuramın Türkiye’deki bir başka uygulayıcısı ise Bilgin Saydam’dır. Saydam, Deli Dumrul’un Bilinci adlı kitabında bir psiko-mitoloji denemesi yaptığını belirtir ve Dede Korkut Kitabı’nda yer alan Deli Dumrul hikâyesini bu yönteme göre çözümler (Saydam 2013).
BAĞLAM MERKEZLİ KURAMLAR VE MASALLAR
Bağlamsal kuram, folklorik unsurları donuk ve geçmişte kalan yönleriyle değil dinamik biçimleriyle incelemeyi tercih eder. Özellikle masallar söz konusu olduğunda anlatıcı, anlatılan ortam ve dinleyicilerin masalla ilişkisi göz önüne alınmaya başlanmıştır.
Dolayısıyla bağlamsal kuram metni doğal çevresinden, metni icra eden kişiden ve onu dinleyenlerden ayırmayarak bütünsel bir ilişkiler ağı öngörür.
Dorson’un sözünü ettiği araştırmacılardan biri olan Dan Ben-Amos halk bilimi çalışmalarında yeni bakış açılarından biri olarak bağlamın öneminden söz etmiştir. Yazara göre bir masal incelenirken üç dinamiğin bir arada değerlendirilmesi gerekir. Bunlar:
▶ ” Bireysel boyut (anlatıcı/icracı-oynayıcı)
▶ Sosyal boyut (dinleyici/izleyici)
▶ Söz boyutu (anlatılan)” (Ben Amos, 2009: 242).
Ben Amos’a göre
bireysel boyut, toplum içinde büyüyen kişinin halk bilgisini kullanırken değişen kimliğini temsil eder.
Sosyal boyut iletişim olgularında, her birey tarafından bilinen ve her bireye açık olan halk bilgisi yaratmalarındaki farklılığı vurgular. Bu seviyelerden her birinde kişiselliğin artışı söz konusudur.
Söz boyutu ise hayalî gerçeklik de dâhil olmak üzere herhangi bir gerçeklik olgusu özelliğinin sözel türlere dönüştürülmesini anlatır (Ben Amos 2010: 238-242).
Alan Dundes ise herhangi bir halk bilgisi ürünü incelenirken o ürünün, dokusunun (texture), metninin (text) ve anlatı ortamının (context) birlikte ele alınması gerektiğini savunur.
Uygulamalı Halk Bilimi Kuramı
“Uygulamalı halk bilimi” kavramı ilk kez 1939 yılında Benjamin Botkin tarafından kullanılmıştır.
‘‘kuramlardan sıkılmışlığın kuramı’’ olarak nitelendirilen uygulamalı halk bilimi kuramı, ilk çıkışını İkinci Dünya Savaşı sonrasında 1950’li yıllardan itibaren ekonomik ve sosyal çalkantıların doruğa ulaştığı Almanya’da yapmış ve bu yaklaşım hızla Avrupa’nın diğer ülkelerine yayılmıştır.
Richard M. Dorson, uygulamalı halk biliminin üç farklı algı etrafından tartışıldığını söyler.
Bunlardan birincisi, halk bilgisi ve halk bilgeliğinin yığın hâlinde birikmiş akademik halk bilimi çalışmalarından kopartılarak kültür içinde nasıl kullanıma sokulabileceği ve uygulanabileceği meselesidir. Dorson buna örnek olarak işe yarayan halk tedavilerinin ve reçetelerinin modern tıpta kullanılmasını verir.
İkincisi ise diğer alanlarda eğitim ve araştırma amacıyla halk bilimi kavramlarının ve içeriğinin uygulanmasıdır.
Üçüncü algı ise halk bilimcilerin halktan derledikleri malzemeyi uygulamaya dökmeye çalışan aktivist halk bilimciler ve akademik halk bilimciler olarak ayrılmaları ve bu iki grup arasında çıkan tartışmalardır
3. BÖLÜM
TÜRK MASAL TARİHİNE GENEL BİR BAKIŞ
Türk masal çalışmaları, İzzet Ulvi’nin Türk Yurdu dergisinde Türklük şuurunu uyandırmak için yaptığı masal yayınlarıyla 1910’larda başlamıştır.
Ancak Türk masallarını bilinçli olarak derleyen ve yazıya geçirip yayımlayan isimlerin başında K.D. Hanım gelmektedir. Kim olduğu hakkında herhangi bir bilgi bulunmayan bu araştırmacı, 1912 tarihinde yayımlanan Türk Masalları adlı 317 sayfalık kitabında 13 masala yer verir.
1913 yılına geldiğimizde Ahmedoğlu Kum imzasıyla masal derlemeleri üzerine çalışmalar devam etmiştir. Bu ismin Ziya Gökalp’ın masal çalışmalarına başlamasında da etkili olduğu bilinmektedir.
Ziya Gökalp’ın Türk masal çalışmalarındaki önemi, masalları hem derleyip yazıya geçirmesinden hem de nazma çekerek onların geniş kitlelere ulaşmasını sağlamasındandır. Ziya Gökalp’ın nazma çektiği ilk masal 18 Ekim 1912’de yayımlanan Alageyik masalıdır. Gökalp, yazıya geçirdiği masalların birçoğunu Küçük Mecmua adlı dergide yayımlamıştır. Gökalp’ın yapmış olduğu derlemelerde dikkat çektiği önemli noktalardan biri bugün de derleme yapan araştırmacının uymak zorunda olduğu kural olan kaynak kişi seçimidir (Sakaoğlu, 2010: 34-38).
Masal üzerine çalışan bir diğer isim Hamit Zübeyr Koşay’dır. 1935 yılında yayımladığı Ankara Budun Bilgisi kitabında sekiz masal metnine yer veren Koşay, bu masalları derleyerek çalışmasına almıştır.
1930 yılında Türk Masalları isimli kitabında Bahtaver Hanım, halk ağzından derlediği dokuz masal metnini aynen yayımlamıştır. Ancak masalları kimden ve nerden derlediği belirtilmemiştir.
Cenupta Türkmen Oymakları adlı beş kısımdan oluşan kitapta Ali Rıza Yalgın, bazı ciltlerde masallara yer vermektedir. Örneğin; 1933 tarihli taşıyan üçüncü ciltte “Hikâyeler” başlığı altında üç masal metni yer almaktadır.
Anadolu içlerine gidip köylerden derleme yapan bir diğer isim Yusuf Ziya Bey (Demircioğlu)’dir. Demircioğlu, derlediği halk anlatmalarını 1934 yılında Yürükler ve Köylülerde Hikâyeler-Masallar adıyla yayımlar.
Türkçe öğretmeni Suat Salih Bey (Asral) ortaokul öğrencilerine derlettiği masallardan yaptığı seçmeyi 1935 yılında Öz Türk Masalları adıyla yayımlar.
Bürokrat bir derleyici olarak nitelendirilebilecek Naki Tezel’in ilk kitabı Keloğlan Masalları adını taşır.
“Türk masallarının derlenmesi, işlenmesi ve neşredilmesinde büyük emeği olanların başında P. N. Boratav gelir. Boratav 1955’ten beri Fransızca, Almaca ve Türkçe olmak üzere dört masal kitabı neşretmiştir. Bu kitaplardaki metinlerin hepsi kendi derlemesi olmayıp bazıları talebelerinin derlediği veya başka kitaplardan
Masal derlemeleri yapan bir diğer isim olan Ahmet Edip Uysal, derlemiş olduğu Türk masallarını Warren S. Walker ile İngilizce’ye aktarıp yayımlamıştır. aldığı masallardır.” (Sakaoğlu, 1973: 57-58).
Türk masal araştırmaları tarihi içerisinde Saim Sakaoğlu’nun önemli bir yeri vardır. Sakaoğlu, Gümüşhane ve Bayburt Masalları adlı eserinde öncelikle masal kavramı hakkında bilgi vermiş, masalların tanımlanması üzerinde durmuş ve masallar hakkında yapılan çalışmaları ayrıntılı bir şekilde değerlendirmiştir
Ali Berat Alptekin ve Esma Şimşek tarafından hazırlanan çalışmalarda da Sakaoğlu ve Seyidoğlu tarafından kullanılan yaklaşımlar sürdürülmüştür. Ancak Alptekin ve Şimşek, “Motif-Index of Folk-Literature” adlı kataloğu daha geniş bir şekilde kullanmışlardır
Umay Günay, Elazığ Masalları: Metin-İnceleme (1975) doktora tez çalışmasında, Elazığ’dan derlediği yetmiş masal metnini vermiş ve bu metinleri Vladimir Propp tarafından hazırlanan yapısalcı yönteme göre incelemiştir.
Muhsine Helimoğlu Yavuz, Masallar ve Eğitimsel İşlevleri adlı çalışmasında masallardaki iletileri çözümlemiştir.
Mehmet Naci Önal’ın Muğla Masalları’dır. Çalışmada masal anlatıcıları, dinleyicileri, dinleyicilerin masallara karşı tutumu ve masal anlatım ortamları ayrıntılı bir şekilde incelenmiştir.
Ele alacağımız bir diğer çalışma ise Evrim Ölçer Özünel’in Masal Mekânında Kadın Olmak adlı kitabıdır.
4. BÖLÜM
MASAL VE GÜNÜMÜZ DÜNYASI
Küreselleşme ve teknolojik gelişmeler, dünyada yerelin görünürlüğünü azaltmakta ve kültürün tektipleşmesine neden olmaktadır. Örneğin; Pamuk Prenses masalının Anadolu’dan derlenmiş bir versiyonu olan Nardaniye Hanım konusunda ya da Kül Kedisi masalının Anadolu’dan derlenmiş bir versiyonu olan Küllü Fatma masalı hakkında pek az insanın bilgisi vardır.
“Masalcı Teyze” olarak da tanınan Günseli Güleç’in
1970 yılında gösterime giren Zeynep Değirmencioğlu’nun oynadığı Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler isimli filmin Walt Disney çizgi roman uyarlaması olduğunu ve Türk sinemasında ödül alan ilk masal filmi olduğunu söylemektedir.
5. BÖLÜM
GELENEKSEL MASAL ANLATICILIĞI
Günümüz koruma yaklaşımlarından öne çıkanlar arasında UNESCO’nun 17 Ekim 2003 tarihinde toplanan 32. Genel Konferansı sırasında kabul edilen Somut Olmayan Kültürel Mirasın (SOKÜM) Korunması Sözleşmesi yer almaktadır. Masal da Sözleşme’de Dilin, Somut Olmayan Kültürel Miras’ın Aktarılmasında Bir Araç İşlevi Gördüğü Sözlü Anlatımlar ve Sözlü Gelenekler başlığına dâhil edilebilecek türlerden biridir.
Geleneksel Masal Anlatıcısı
Dünyanın pek çok ülkesinde masal anlatıcılığı profesyonel bir meslek olarak sürdürülmektedir. 1970’lerden itibaren Avrupa’da ve Amerika’da masal anlatma geleneği yeniden popüler bir alan hâline gelmiştir.
Masalın ana çatısını bozmadan her anlatıcının anlatım ortamı, dinleyici kitlesi ve kişisel hikâyesini dikkate alarak masalları şekillendirmesi ve yeniden üretmesi, masallarda âşıklık geleneğindeki gibi bir anlatım geleneğinin oluşmama sebeplerindendir. Metin Ekici, masalların belirli bir anlatıcı tipolojisi olmadığını, bir masalın yere ve zamana bağlı olmadan belli bir anlatıcı tipine bağlı olmaksızın anlatıldığını belirtmektedir.
MASALLARIN ANLATILMA ZAMANI
Masalların anlatılma zamanına dair bir kısıtlama olmamakla birlikte genellikle uzun kış gecelerinde ve ateş, tandır veya ocak başında anlatıldığından söz edilir. Saim Sakaoğlu masalın anlatım zamanıyla ilgili şunları dile getirmektedir: “Masalları, her zaman dinlemek mümkündür.
ANLATICININ CİNSİYETİ
Sakaoğlu masalların başlıca anlatıcılarının kadınlar olduğunu; erkekler arasında da anlatıcılar var ise de bu işin önde gelen yaşatıcılarının kadınlar olduğunu dile getirir.
2. Günümüzde Masal Anlatıcıları ve Anlatıcılığı
1970’li yıllar ve sonrasında özellikle Avrupa ve ABD’de canlı performansa dayalı profesyonel bir meslek olarak karşımıza çıkmaya başlayan masal anlatıcılığı, günümüzde medya aracılığıyla da oldukça ilgi gören alanlardan biri hâline gelmiştir.
Masalların yaşatılması ve kuşaktan kuşağa aktarılması amacıyla 28 Mayıs 2013 tarihinde Gazi Üniversitesi, Altındağ Belediyesi ve Ankara Kalkınma Ajansı ortaklığında hizmete açılan Ankara Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesi, somut olmayan kültürel miras ürünlerinin yaşatılması ve gelecek kuışaklara aktarılmasına hizmet etmektedir.
6. BÖLÜM
MASAL ANLATMA UYGULAMA ETKİNLİKLERİ
1. Masal Anlatmaya Hazırlanma
Bir Masal Defteriniz Olsun
Hikâye Merdiveni Masalın eylem adımlarını aklınızda tutabilmek için üzerine tırmanıp masalın sonuna erişebileceğiniz bir merdiven hayal edin ve her bir basamağına bir eylem adımı yerleştirin. Bu adımlar 8 ya da 10 adımı geçmesin. Bu adımları seçerken masalda olmazsa olmazları düşünerek hareket edin
Masal anlatıcısı anlatacağı masalla ilgili farkındalıklarını, düşündüklerini masalın kendisine anlattıklarını ve masalla ilgili gözlem ve deneyimlerini bu deftere kaydetmelidir. Bu sayede anlatıcı masalı daha iyi benimseyecektir.
Masal Mekânını Çizelim
Bunun için masalı giriş, gelişme, sonuç olarak bölümlemeniz faydalı olacaktır. Haritanızı çizerken masalın geçtiği mekânları belirleyiniz. Masalınızda kaç ayrı mekân olduğunu not edip bu mekânlardaki değişimlerin hepsini ayrı ayrı düşününüz ve tüm mekânların bulunduğu yerleri haritada işaretleyiniz.
Masalın Olay Örgüsünü Keşfedelim
Olay örgüsü biraz da hikâye merdiveni gibi düşünülmelidir. Ancak bu uygulamada merdivenin basamaklarını biraz daha renklendirmeniz gerektiğini unutmayın. Geleneksel masalların olay örgüleri çok karmaşık değildir. Masallar; aksiyon, motif ve tiplerden oluşur. Masal anlatmaya başlamadan önce bu örgünün ortaya çıkartılması hatırlamak için önemli bir araçtır.
Masal Kahramanlarıyla Tanışalım
Karakterlere sorulacak sorular masalcının hayal gücüne bağlıdır, ancak örnek olması açısından aşağıdaki soruları sormayı deneyebilirsiniz. ✓ Senin bir adın var mı? ✓ Nerede yaşıyorsun? ✓ Yaşadığın yer nasıl? ✓ Nelerden hoşlanırsın? ✓ En sevdiğin yemek nedir? ✓ Nasıl giyinirsin? ✓ Nasıl bir ses tonuna sahipsin? ✓ Nasıl konuşursun? ✓ Nasıl yürürsün?
Masal Mekânında Gezintiye Çıkalım
Masal anlatıcısının masalı hatırlamasına yönelik alıştırmalardan biri de masalın hayali mekânını zihninde iyice canlandırabilmektir.
Masalın Sözcük Haritasını Çıkaralım
Masalın bütününde etkili olan bazı sözcükler vardır. Bunlar masal karakterlerinin özellikleri ya da masalın verdiği iletilerdeki değişmez sözcükler olarak düşünülebilir.
Yazılı Bir Metni Bir Anlatıya Dönüştürmek
Masalı birkaç kez okumak, yazılı metni sözlü anlatıya dönüştürmek için yeterli olabilir. Masalın olmazsa olmazlarını belirleyip geri kalan kısımda özgür bir anlatım yaparak masalınızı anlatabilirsiniz.
Masalla Bağ Kurma: Dinleyici Anlatıcı ve Masal Üçgeni
Masalla bağ kurabilmeniz için en sevdiğiniz ve kalbinize gelen masalı seçmeniz önemlidir. Kendi hikâyenizi bulduğunuzda kendi yolunuzu da bulmuş olursunuz. Masalın zayıf gördüğünüz yeri olduğunda orayla bütünleşmek, bu kısımla neden bağ kuramadığınızı düşünmek iyi olabilir. Daha sonrasında o bölümlerde özellikle çalışın. Masalı çok farklı şekillerde, onlarca kez anlatın.
Dinleyiciyle Bağ Kurma Teknikleri
Masallar, siz ancak dinleyicinizle bağ kurabilirseniz işe yarar. Anlatıcı ve dinleyici, anlatı başlamadan önce birer yabancı olabilirler, ancak masal başladığında birbirlerini tanımaya başlarlar. Göz teması kurmak, önemli bir adım olabilir. Eğlenmeyi unutmayın, kendi anlatma sürecinizden keyif almanız ve rahat olmanız dinleyicinin de kendini bir o kadar rahat hissetmesi için önemlidir.
Masal Anlatımındaki Duruşunuz
Kendinden emin ve anlattığını iyi bilen bir anlatıcı görüntüsü vermek için başınız dik ve omuzlarınız geride olmalı; dinleyiciyle sarsılmaz ve sabit bir göz teması kurmalısınız. Dinleyiciyi masalın içine çekmek, masalın içinde ilerlemelerini sağlamak ve ortamı kontrol altında tutmak için vücudun duruşu ve hareketler önemlidir. Masalı anlatırken çok fazla hareket etmeniz ve dinleyicinin sürekli olarak sizi takip etmesine neden olmanız, onun masalın içine girmesine engel olacaktır.
Masalınızı Seçmek Önemlidir
Masal seçerken aşağıdaki hususları göz önünde bulundurunuz: 1. Anlatmak için gerçekten sevdiğiniz ve sizin için anlamı olan bir masalı seçiniz. 2. Masalı anlattığınız topluluğu tanıyınız. 3. Eski ve çok bilinmeyen hikâyelere yeniden hayat veriniz. 4. Tatmin edici bir sonucu, çocuklarla yakından ilişkili, heyecan verici bir akışı olan masalları seçiniz. 5. Her anlatıcının farklı bir sesi vardır, kendi tarzınıza uyan bir masal seçiniz.
Bir Masal Oluşturmak
1. Hayatınızdaki önemli anları, çocukluğunuzu resimleyiniz. Daha sonra arkasındaki hikâyeyi anlatmadan bu resmi tarif ediniz. 2. Resimler, tablolar, fotoğraflar, görsel düşünmeyi desteklemek ve masaldaki imgeleri güçlendirmek için iyi bir araçtır. Unutmayın, siz masalınızı anlatırken imgelerinizi gözünüzün önüne getirebilirseniz dinleyicileriniz de masalınızı görebilecektir. Resimle ilgili şu soruları sorun: “Bu resim nereyi gösteriyor? Bu resimde hangi insanlar var? Ne yapıyorlar? Neden bu durumdalar? Ne hissediyorlar? Nerede yaşıyorlar?” 3. Masalınızın içindeki karakterlerin de tek tek hikâyelerini düşünün ve bunları anlatın. Masalınızı bu hikâyelerdeki karakterlerin perspektifinden anlatmayı deneyin. 4. İyi bildiğiniz bir masalı seçin ve bu masala farklı bir açıdan yaklaşın. Örneğin; bir nesneyi elinize alın ve onun ne görüp hissettiğini hayal edin; ona kişilik verin. Sesini, kokusunu, tadını düşünün
Olay Örgüsü Hatırlama Reçetesi
1. Resimlerle çalışın: Masalı görselleştirmek olay dizisini kaçırmadan takip etmeyi kolaylaştırır. 2. Bir hikâye merdiveni kullanın: Zihninizde bir hikâye merdiveni canlandırın. Bu merdivende istediğiniz kadar adım atabilirsiniz. Bu sadece hatırlamayı değil, masalın kalbine ulaşmanızı da sağlar. Bu merdivenler harita veya plan gibidir. 3. Temel öneme sahip ifadeleri öğrenin: Sizi ve dinleyiciyi doğrudan masalın içine çekecek bir başlangıç sahnesi düşününüz ve bunu geleneksel tekerleme ve giriş formellerini de düşünerek bir kalıp cümleyle ifade ediniz. Çocukların dilini göz önünde bulundurarak sade, kolaylıkla anlaşılır ifadeler kullanınız. 4. Alıştırma yapın: Kendinizi sadece kelimelere değil, bu kelimelerin sesine de alıştırın. Bu; sizin masala hâkim olmanıza yardımcı olur, güveninizi artırır.
Ne Anlattığınızdan Çok Nasıl Anlattığınız Önemlidir
Masallar, siz ancak dinleyicinizle bağ kurabilirseniz işe yarar. Masalla öncelikle siz bağ kurmalısınız. Bir bakıma masalınızın sözcüsü sizsiniz. Sesiniz: Ses temel araçtır. Sesinizi, her türlü ortama adapte edebileceğiniz bir sentezleyici olarak düşününüz.
Sınıfınıza Masal Anlatıcılığını Tanıtmak
Öğrencilere hikâye anlatıcılığı konusundaki fikirlerini sorarak başlayabilirsiniz. Bu, bir mesaj iletmek ve dinleyicinizle iletişim kurmak için doğru kelimeleri ve hareketleri bulmakla ilgilidir
Performans / AnlatıMasal anlatıcılığı, sözün egemen ve konuşulan dilin hâkim olduğu bir dünyayla ilgilenir. Bu yüzden sınıfınızı konuşturmak ve dille oynamalarına imkân tanımak önemlidir. Bu çerçevede bir grup kurabilir ve kendi masallarını oluşturmaları için sınırlı bir süre tanıyarak öğrencilere masalın farklı bölümlerinden sorumluluk verebilirsiniz.
7. BÖLÜM
TEKERLEME, ARA SÖZ VE FORMELLER
“Masaların belirli yerlerinde kullanılan, hemen her usta anlatıcı tarafından kullanılmak istenen, asıl olayların başlamasından önce kullanılan ve yine asıl olayın bitmesinden sonra da devam eden, unutma ve yanlışlık gibi sebeplerle biraz bozulmuş görülse bile aslında kalıptan çıkmış gibi görünen sözlere ‘formel’ yani ‘kalıp söz’ adı verilir.”(Sakaoğlu,
1. Başlangıç (Giriş) Formelleri
2. Bağlayış (Geçiş) Formelleri
3. Benzer Durumlarda Kullanılan Formeller
4. Bitiş Formelleri
5. Çeşitli Formel Unsurlar (Sakaoğlu
1. Başlangıç (Giriş) Formelleri:
Anlatıcının, dinleyenleri masal âlemine davet etmek için kullandığı formellere giriş formelleri denir
a) Sade Giriş Formelleri
Masal başı giriş formelleri incelendiğinde birçoğunun belirsiz bir zaman ifadesiyle başladığı görülmektedir.
▶“Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde. Memleketin birinde bir padişahın tam kırk oğlu varmış.”
▶”Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, uzak diyarların birinde yaşlı bir kadın bir kızıyla yaşarmış.”
▶“Bir varmış, bir yokmuş, bir….varmış.”
▶Bir varmış, bir yokmuş, bir …. ile ….varmış.”
b) Tekerlemeli Giriş Formelleri
▶“Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde; develer tellal iken pireler berber iken; ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken bir …….. varmış.”
2. Geçiş Formelleri:
▶ “Biz haber verelim ……olsun.” ▶ “Biz haberi …..dan verelim.” ▶ “Gel haberi ……dan verelim.”
3. Bitiş Formelleri:
▶“Yiyip içip yaşalar” ▶“Yeyip içip keyiflerine bakarlar.” ▶“Onlar yiyipiçip dünyada göçtü; siz de yeyin, için dünyada safa sürün.”
8. BÖLÜM
ÇOCUĞA GÖRELİK AÇISINDAN MASAL
1. Masal ve Eğitim
Türkçenin söz zenginliğini barındıran masalların, toplumun içinden gelmeleri yönüyle çocukların kişilik gelişiminde ve topluma uyum sağlamalarında kullanılması gereken değerli materyaller olduğunu söylemek mümkündür.
Karatay’a göre (2007:472) “Masallarda iyinin, doğrunun ve güzelin üstünlüğü onaylanırken çocuk da farkında olmadan iyiye, güzele ve doğruya yönlendirilir. Masallardaki bu zenginlik çocukların ilgisini çeker ve onlarda dil öğretiminin temel becerileri olan anlama ve anlatma becerilerinin edinimine önemli oranda katkı sağlar.
Mert (2012:9) de masalın eğitim boyutunu şu şekilde ifade etmiştir: “Masalların, çocuk eğitimindeki rolü oldukça önemlidir. Masallar ait oldukları toplumların gelenek, görenek, inançlarını; sosyal, kültürel, ekonomik yapılarını yansıtan pek çok motiften oluşurlar. Bu bağlamda masallar, çocuğun yaşadığı toplumun yapısını kavrayabilmesi sürecinde ona yardımcı olabilecek en zevkli araçlardan biri olarak kabul edilebilir.
2. Değerler Eğitimi ve Masal
Değer kavramı TDK’de (2019) “Bir ulusun sahip olduğu sosyal, kültürel, ekonomik ve bilimsel değerlerini kapsayan maddi ve manevi ögelerin bütünü.” olarak tanımlanmaktadır.
Aydın (2010), “özellikle okul öncesi dönemde değer kazanmanın çok daha önemli olduğunu” ileri sürmektedir. Bu sebeple, masalların değeri okul öncesi dönemdeki çocuklar üzerinde daha fazladır.
Değerler eğitimi için okul çağını beklemek, okulun başarısını tehlikeye atmak demektir. Eğer okul öncesinde duygular geliştirilmemiş ve doğru yönlendirilmesine çalışılmamışsa çocuk onları ezberleyecek, fakat kendisine mal edemeyecektir
Sosyal Bilişsel Teoriyi ortaya koyan Bandura’nın da belirttiği üzere öğrenme, büyük oranda davranış kalıplarının ve çevresel olaylarla ilgili bilginin davranış için rehber sembolik sunumlara dönüştüğü bilgi işlemedir.
3. Masalların Taşıması Gereken Özellikler
çocukları masallarla erkenden tanıştırmak gerekmektedir. Bu süreçte (okul öncesi) çocukların karşılaştıkları masallar; kurgu ve dil bakımından çocuğun anlayabileceği seviyede olmalıdır. Masal, çocuğun dikkatini verebileceği uzunlukta ve ruh dünyasına zarar verebilecek argo, şiddet vb içeriklerden arınmış olmalıdır.
Çocukların yaş seviyelerine göre algı ve dikkat kapasitelerinin değişiklik gösterdiği gerçeğinden hareketle çocuğun bireysel farklılığı da göz önüne alınarak seçilen masalın uzunluğunda değişiklikler yapılabilir.
Duyuşsal Devinim (Doğum-2 yaş): Bu dönemde çocukların hareketleri anlıktır, değişim de çok hızlıdır. Şemalar yapılandırılır ve değiştirilir.
Duyuşsal devinim döneminde, çocuğun kulağında Türkçenin fonetik özellikleri, masalın söyleniş biçimi/ezgisi yer eder. Anlama anlamlandırma süreçlerinden ziyade seslere aşina olması bakımından masalın yeri önemlidir. Bu dönemde ebeveynler bebeklerini masallarla uyutabilir.
İşlem Öncesi (2-7 yaş): Bu dönemdeki çocuklar geleceği hayal edebilir ve geçmişe bakabilir; ancak dikkatleri daha çok yaşadıkları an’dadır. Gerçekle hayali ayırt etmekte zorlanırlar. Bu dönemde dil gelişimi hızlıdır. Bu dönemde ben merkezcilik azalmaya başlar.
İşlem öncesi dönem, çocukların masallara aşina olmaları bakımından önemli bir dönemdir. Çocuğun beyninin hızla şekillendiği bu dönemde, kültürel ögelerimizi kullandığımız dilin söyleyiş özelliklerini bilmesi ve masallarda geçen ögelerle beyinde yeni bağlantılar oluşturması ve kendini geliştirmesi önem arz etmektedir.
Somut işlemsel Dönem (7-11 yaş): Bu dönemde kayda değer bilişsel gelişim gözlenir ve çocuğun eğitim hayatına hazır olması açısından önemlidir; çünkü dil ve temel beceri edinme hızlarında artış olur. Kullandıkları dil giderek sosyalleşir.
Somut işlemsel dönemdeki çocuğun dil ve temel beceri edinmedeki hızı göz önüne alınarak çocuğa verilecek masal çeşitliliğinde birtakım unsurlara dikkat etmek gerekir. Bu dönemdeki çocuk, okul çağı içerisinde değerlendirmektedir. Artık istediği ya da merak ettiği bir masala kendi ulaşabilir, yanında bir yetişkin olmadan da metni okuyabilir.
Soyut İşlemsel Dönem (11 yaş ve sonrası): Bu dönemde varsayımlar üzerine düşünme kapasitesi artar. Muhakeme gücü gelişir. Birden fazla boyut ve soyut özellikler hakkında düşünülebilir
Soyut işlemsel döneme gelindiğinde muhakeme gücü ve varsayımlar arttığı için bu dönemdeki masallarda seçicilik azaltılabilir. Çocuk, yetişkin dünyasına adım attıkça hayatın gerçeklerini de öğrenmeye/görmeye başlar. Masallar bu dönemde hoş vakit geçirmek, kültürümüzü daha yakından tanımak gibi amaçlarla okunabileceği gibi terapi amacıyla da kullanılabilir.
Kaynak: Hüseyin CANDOST – Eğitimhane