küreselleşmenin türkiye'ye etkileri

Küreselleşmenin Türkiye Üzerine Etkileri

Özet   

            Küreselleşme günümüz dünyasında en çok konuşulan kavramlardan biri haline geldi. İnsanların yaşadığı sosyal ortam, farklı düşünce yapıları gibi nedenlerden dolayı küreselleşe üzerinde tanım birliği bulunmamaktadır. Küreselleşme, bir kesimce dünyada meydana gelen bütün olayların nedeni olarak görülürken, bir kesim tarafında modernleşme ve çağdaşlaşma ile eş değer tutulmaktadır.

            Bu çalışmamızda küreselleşme olgusunun tanımı, Türkiye ve dünyada küreselleşeme süreci,  bu küreselleşme sürecinin, Türkiye üzerinde siyasi, kültürel ve ekonomi alanında olumlu ve olumsuz etkileri ile alınması gereken önemler üzerinde duracağız.

Küreselleşmenin olumlu ve olumsuz etkileri

Giriş

Küreselleşmenin Türkiye’ye etkileri

            Gazete, televizyon, dergi gibi yazılı ve görsel iletişim unsurları ile halk arasında her geçen gün küreselleşme kelimesini sık sık duymaktayız. Halk arasında yaşanan çoğu olayların nedeni olarak dahi gösterilen küreselleşmenin, herkesçe kabul edilen tam bir tanımı bulunmamaktadır. Çok boyutlu bir anlamlar katmanına sahip olan küreselleşme hakkında çok detaylı çalışmalar yapılmaya başlanmıştır.

Hakkında çok konuşulan ve tanım birliği bulunmayan küreselleşmenin Türkiye üzerinde gözle görülen etkileri olmaktadır. Bu etkinlerin Ülkemize olan yararları olduğu gibi zararları da elbette bulunmaktadır. Kaçınılması mümkün olmayan bu çok yönlü olgudan olumlu yönde istifade edilmelidir. Küreselleşmenin etkilerinin ülkemize olumsuz bir şekilde yansıması,binlerce yıllık birikimimiz yok olarak ve sonuçta sığ bir toplum haline gelmemize neden olabilir.

Bu çalışmamızda küreselleşmenin tanımı,tarihi, geleceği ve Ülkemize olan olumlu ve olumsuz etkileri ile alınması gereken önlemler üzerinde duracağız.

Araştırmanın Konusu

Türkiye’nin dününü, bu gününü ve yarınını etkileyecek olan küreselleşmenin daha çok kültürel, siyasi, ekonomik boyutlarını ile Türkiye üzerine olan olumu ve olumsuz etkileri üzerinde durulacaktır.

Araştırmanın Amacı

            Küreselleşme etkinlerinin ülkemiz üzerindeki olumsuz etkinlerini en aza indirebilmek içinyapılması gerekenler ve küreselleşmenin nimetlerinden olumlu yönde istifade etmek.

Küreselleşmenin rüzgârına kapılma yerine, yön vermek ve kendi bünyemizde küreselleşme unsurlarını şekillendirmek için yapılması gerekenler hakkında önerilerde bulunma.

Küreselleşmenin Tanımı ve Tarihçesi

            Küreselleşme son 20 yıl içinde en çok konuşulan konuların başında gelmektedir. Küreselleşme konusunda tanım birliği bulunmazken bunun nedeni olarak farklı toplum yada siyasi görüşe sahip inşaların küreselleşmeyi evrenselleşme, liberalizasyon,batılaşma, bağımlılık, modernizasyon ile eş anlamlı görmesidir (Bayar, 2010: 25).

            Küreselleşme iletişim araçların gelişmesi ile birlikte hayatımızın her alanına girmesi, ulaşım araçların hızlanması ve bunların etkili kullanımı ile uzakların yakın olması dünya üzerinden yaşayan farklı toplumlardaki bireylerin etkileşmesine en basit anlamı ile küreselleşme diyebiliriz (Bayar, 2010: 25).

Ayrıca küreselleşme, gerçeklik türüne göre bireylerin zihinlerinde çeşitli anlamlar oluşturmaktadır. Bu anlamda bazıları için küreselleşme, kapitalizmin gücünü temsil ederken, bazıları için de, dünyanın batılılaşmasını ifade etmektedir (Soydan, 2012: 5)

Küreselleşmenin olumlu bir yönü, toplumlara ait maddi ve manevi değerlerin ve bu değerler çerçevesinde oluşmuş birikimlerin milli sınırları aşarak dünya çapında yayılmasıdır.  Küreselleşme ile birlikte ülkeler arasındaki ideolojik kutuplaşmalar çözülür, farklı kültürler ve inançlar arasındaki ilişkiler yoğunlaşır (Demirci, 1998:172).

“Bu tanımlar temelinde Steger’e göre, küreselleşmenin dört özelliği su şekilde sıralanabilir:

1. Küreselleşme, alışılmış siyasi, kültürel ve coğrafi sınırları teknolojik gelişmeler ebağlı olarak giderek asan bir şekilde yeni toplumsal ağların ve faaliyetlerin yaratılmasını ve çoğaltılmasını içermektedir.

2. Küreselleşme, hayatın her alanında; ister ekonomik anlamda finans piyasalarında yaşanan günlük sirkülasyon anlamında ister tüketicilerin istekleri doğrultusunda anlık karşılanan tüketici istekleri anlamında olsun, toplumsal ilişkilerin, faaliyetlerin ve karşılıklı bağımlılıkların genişlemesinde ve yayılmasında ifadesini bulan bir süreçtir.

3. Küreselleşme, uzaklık ve yakınlık mefhumlarının anlamını değiştiren ve toplumsal mübadelelerin ve faaliyetlerin yoğunlaşmasını ve ivme kazanmasını içeren bir süreçtir. Örneğin, internet, uzaktaki bilgileri sadece birkaç saniyede bir yerden diğerine göndermekte ve uydular tüketicilere uzaktaki olayların gerçek zamanlı görüntülerini sunmaktadır.

4. Küreselleşme, yasamın tamamında karşılıklı toplumsal ilişkilerin ve

bağımlılıkların meydana gelmesi, yayılması ve yoğunlaşmasını sadece nesnel, maddi

düzeyde ortaya çıkaran bir süreç olarak dikkat çekmektedir” (Steger, 2006: 29–31; akt. Çetin, 2008: 24-25).

Küreselleşme kavramının bugün anladığımız manada kullanılmaya başlanması hususunda değişik iddialar vardır. Bazı iddialara göre küreselleşme kavramı ilk kez 1980’lerde Harvard, Stanford, Columbia gibi prestijli Amerikan okullarında kullanılmaya başlanmış ve yine bu çevrelerce popüler hale getirilmiştir. Bazı iddialara göre ise, ilk olarak 1960’lı yıllarda Kanadalı Sosyoloji Profesörü Marshall McLuhan meşhur “küresel köy” (global village) kavramını kullanmıştır veona göre en azından dünyanın belli bir bölümü, özellikle iletişim teknolojilerindeki gelişmeler sayesinde küresel köy haline dönüşmektedir (McLuhan, 2001 ; akt. Erbay, 2011: 283)”.

1945-50 sonrası dönemde ve özellikle 1980 sonrasında ise küreselleşme büyük bir  ivme  kazanarak benzeri görülmemiş bir seviyeye ulaşmıştır. Bu durumun türlü nedenleri mevcuttur. Ekonomik anlamda, uluslararası ticaret hacmi ve uluslararası sermaye akımlarının hızı daha önceden eşi görülmemiş seviyelere erişmiş, küresel üretim süreçleri büyük bir dönüşüm yaşamıştır(Bayar, 2010: 26).

Küreselleşme 2000’li yıllardan itibaren internet çağının gelmesi, sosyal medyanın bilgisayarlar, tablet ve cep telefonlarından rahatlıkla ulaşılması ve sosyal medya ile büyüyen bir neslin oluşması sonucu hız kazanmıştır. Hatta herhangi bir sıradan olay, sosyal medya ile büyüyerek bir hükümetin devrilmesine kadar gidebilmektedir. Küreselleşme ile birlikte sınır kavramının kalması sonucu başka ülkelerde yaşanan olaylar,yaşadığımız bir ülkenin herhangi bir şehrinde yaşanmışçasına etki yapmaktadır. Geçen yıllarda Tunus’ta başlayan bir olayın zincirleme birden fazla ülkeyi etkilemesi küreselleşmenin geldiği boyutu göstermektedir.

Küreselleşme Boyutları ve Türkiye’ye Etkileri

1980’li yıllardan sonra dünyaya meydan okuyan küreselleşmeye karşı dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kuşkucu bir şekilde yaklaşıldığı görülür. Bu kuşkucu yaklaşımın dayanakları olarak küreselleşmenin ekonomik, siyasi ve kültürel sınırların kaldırılması gösterilir. Bu durumunda ulus devletin egemenlik alanların daraltmaktadır. Fakat mal, hizmet sermayenin rahat dolanımı varken emeğin dolanımı olmamaktadır (Öztürk, 2008: 19).

Küreselleşmenin, yanında fırsat ve riskleri de beraberinde getirmektedir. Küreselleşmenin ortaya çıkardığı kültürel, siyasal ekonomik sıkıntılar ile diğer yanda küreselleşme dışında kalarak dünyadan kopuk, içine kapalı toplumların başına gelen sorunlar (Öztürk, 2008: 20).

Küreselleşme daha önce de belirttiğimiz gibi çok boyutlu bir kavram. Bu çok boyutlu kavramların bütünü, küreselleşmenin çevresini ortaya çıkaracaktır.

1.Kültürel boyutu ve Türkiye’ye etkileri.

            Çoğu kaynaklarda küreselleşmenin en önemli boyutu olarak ekonomiyi alsalar da bu çalışmamızda öncelikle ele    alacağımız konu,küreselleşmenin kültürümüze olan etkinleri olacaktır.

Ekonomik boyunun daha çok ele alınması ekonomik değişimlerinin daha net bir şekilde görülebilmesi nedeni olabilir. Örneğin geçtiğimiz yıllarda Yunanistan’da ortaya çıkan ekonomik kriz çok kısa bir sürede  tüm Avrupa’ya yayılmıştır. Yada ABD Merkez Bankasının aldığı bir karar sonucunda saniyeler içinde tüm dünya borsaları etkilenmektedir. Kültürel değişimler net bir şekilde, kısavadede görmek mümkün değildir. Küreselleşme sürecinde kültür, sinsice alttan alta erozyona uğrar ve geri dönüşü olmayan bir sürece girer.

“ Kültür üzerine yapılan tartışmaların iki farklı yönüne bakıldığında; bir tarafta küresel sürecin tüm dünyada kültürü homojenleştirdiği, evrensel bir tek kültürün oluşmaya başladığı ileri sürülmekteyken; diğer görüşe göre evrensel bir tek kültür mümkün değildir. Birinci görüşe göre küreselleşme dünyada mevcut kültürlerin çeşitliliğini yansıtan bir ‘kültürel gökkuşağına’ doğru bir gidişin olmadığını ileri sürmektedir. Aksine gelişmiş Batı ‘kültür sanayi’sinin etkisi altında, giderek türdeşleşenbir popüler kültürün ortaya çıkış süreci yaşanmaktadır. Daha çok ‘dünyanın Amerikan’laşması olarak da açıklanan bu süreçte Batı tipi yaşam biçimleri tüm dünyayı baskı altına almış ve tüm dünyada bir benzeşme süreci yaşanmaya başlamıştır (Steger,2006: 101; akt. Durdu, 2009: 28-49).”

Türk halk kültürü çok derin bir yapıya sahiptir. Bu zenginlik, kökleri tarihin derinlik ve ayrıntılarından almaktadır. Türkler Sibirya’dan Balkanlara, Yemen’den Hindistan ve Çin’e kadar çok geniş alanda yayılmış birçok devlet kurmuş o bölgelerdeki halkların kültürünü Türk kültüründe yoğurmuş ve mükemmel bir zenginlik kazandırmıştır. Bu Türk kültürünü dinamikve sürekli kılmıştır (Fığlalı, 1996) Anadolu’nun günümüzdeki evrensel değerler taşıyan kültürünün oluşmasında Türkler ana etken olmuştur. Anadolu, küçük bir çok kültürel egeleri ve yapıları içinde barındırmıştır. Bu kültürel zenginliği bir birinden ayırmak mümkün değildir.Anadolu coğrafyasında iç içe yaşayan bu kültürel zenginlik pek az ulusa nasip olmuştur. Bu bir kültürel mozaik değildir; yurt tutulan Anadolu coğrafyasında bir kültür alaşımıdır. Yeni bir Anadolu kültürüdür (Artun, 1996:18; akt. Artun, 2005:1).

Türkiye gibi köklü kültürel değerler birikimine sahip olan ülkeleri başlıca en önemli sorunu, küreselleşme karşısında gereli mücadele de bulunamamasıdır. Binlerce yıllık kültür çok kısa bir sürede yok olmanın eşiğine gelmektedir. İnternet, dizi, sinema gibi küreselleşmenin en etkili silahlarından olan unsurlar yaşamımızın bir parçası olmuş. İnsanlar zamanın büyük bir kısmını tv karşısında geçirir hale gelmiştir. Örneğin çok değil kısa bir zaman önce erkekler babalarının hatta ağabeylerin yanında sakal taraşı olmazken, artık farklı kültürün etkisi ile baba-oğul karşılık içki dahi içebilmektedir. Milli kültürümüz o kadar çok etkilenmiş ki bunu modernlik olarak algılayabiliyoruz.

Kültürümüzde evlere ayakkabı ile girme kolmamasına rağmen turbo küreselleşmesinin etkisi ile son beş altı yılda artı evlere ayakkabı ile girmek normal sayılabilmektedir. Örnekleri sıralayacak olursak yurt dışında o yıllarda popüler olan liseli ve üniversiteli öğrencilerin yaşantılarını konu alan dizilerin, ülkemiz versiyonlarında yayına girmesi ile birlikte öğrenim gören öğrencilerin kılık kıyafetleri,  hal ve hareketlerinde bir öğretmen olarak değişimler gözlemlediğim gibi öğretmen arkadaşlarında tespitleri bu yöndedir.

Televizyon insanlarının bütün boş zamanlarını alan, misafirliklerin ortadan kalkmasına neden olan,  çocukların oyun oynaması yerine çizgi film izlemesini sağlayan, akrabalık ve aile içi iletişimi ortadan kaldıran bir iletim aracıdır. Medyanın da etkisi sonucu son günlerde de gündeme gelen kız ve erkek üniversite öğrencilerin evlilik dışı bir arada kalması ve bunun bir takım çevrecelerce makul görülmesi kültürel yaşlaşmanın ne boyuta geldiği göstermektedir.

Peki neden geleneklerimiz, göreneklerimiz yani genel anlamda kültürümüz bu kadar değerli? Gelenek ve görenekler yüzyıllardan bu yana şekillenen davranışlar ve düşüncelerdir. Birey daha önceden belirlenen davranışlara uyum sağlayarak sosyalleşir. Toplum yazılı olmayan bu davranışlar bütününe uyum sağlaması ilet oplumsal bir düzen sağlanır.

Kültür bir milleti bir arada tutan en önemli unsurdur. Bir milletin herhangi bir olay karşısında tek bir insanmış gibi tepki vermesini sağlayan unsur kültürdür. Kültür bir hayat okuludur. İnsanların ruhunun gıdasıdır. Küreselleşme ise yerel kültürlerin etkisi azaltıp bunun yerine dünyaya tek bir tip kültürün getirilmesidir. Tv reklamları, sinema sayesinde farklı yaşamlar farklı insanların tek bir kültürü ortaya çıkmıştır. Pide yerine ABD kültüründe yer alan pizza gelmiş. Gençlerimiz reklamların da etkisi ile artık kola içer, pizza, mcdannes yer hale geldi. Anadolumuzun yemekleri artık unutuldu ve daha fazlası yiyenler degerici gözle bakılmaya başlandı. Dünya devi firmalarla rekabet edemeyen reklamlar yapamayan ayran firmaları, pidecimiz unutulmaya başlandı.

Televizyon dizilerinde konuların sürekli tüketen hiç çalışmayan insanlar, tozpembe yaşantılar, çeşitli reklamlar vasıtasıyla insanlar derinden etkilenmektedir. Sonuç olarak ortaya aşırı derecede marka bağımlısı, ortak bir zevki olan, sürekli tüketen, tasarrufun ayıp karşılandığı tek bir tip kültürün doğmasına neden oldu. Rusya’da yaşayan bir gencin yaşantısı ile ABD’de yaşan bir gencin yaşantısı arasında hiçbir fark kalmadı. Hatta Anadolu’nun ortasında yaşan bir gençte aynı şekilde giyinmekte, aynı şeyleri dinlemekte, aynı şeylerden zevk almaktadır. Artık ortaya kendinin bin yıllık kültürü yerinebeş  senelik ne olduğu belli olmayan kültür ile büyüyen üretmek yerine sürekli tüketen küreselleşmenin de etkisi ile hızla bencilleşen bir toplum ortaya çıkmaya başladı.

Ülkemizde son zamanlardaki kadınlarımızda artan intihar eylemi yada geçen günlerde yaşanan öğretmenin gayri meşru 2 aylık çocuğunu 9 günlük bayram tatilinde memleketine götürmeyerek ölüme terk etmesi Küreselleşme ve modernleşme ile sürekli değişen kız-erkek ilişkilerinin gelenek ve göreneklerimizle çelişmesi ile ortaya çıkan ruhsal bunalımların sonucudur (Kılıç, 2002:195).Bunun yanında televoleler, magazin programları kültürümüzdeki özel hayatın gizliliğini yok etmektedir.

Televizyon dizilerin, sinemaların tamamında artık bir aşk konusu işlenmektedir. Bunu sonucunda artık hayatımız bir pembe dizi olmuş birinci sınıfa giden çocuklarımız bile bir sevdiği olur hale gelmiştir. Şıp sevdi bencil hayatlar ortaya çıkmış, ailelerin ayrılma oranlarında her geçen yıl rekorlar üstüne rekorlar kırılmaktadır.

Küreselleşmenin beraberinde getirdiği liberalleşme ve daha çok para kazanma arzusu bunun yanın da şehirleşme ile birlikte birçok gelenekler unutulmuştur. Komşuluk ilişkileri bitmiş. Apartman kültürü gibi aynı binada bir birini tanımayan toplulukların ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Çocuklar artık çocuk oyunları oynamaz hale geldiler. Masallar yerini şiddet içerikli çizgi filmlere, hep beraber oynanan oyunlar yerini küresel dünyanın tek kişilik oyunlarına bıraktı. Çocuklar paylaşmayı unuttu. TV başında geçen hareketsiz yaşamlar sağlıksız bir neslin yetişmesine neden oldu. Büyük aileden yoksun tek başına büyüyen çocuklarda ruhsal bozukluklar, sapkın kişilikler, bağımlı yaşamlar ortaya çıkardı.

Küreselleşmenin kültürel yaşantımıza olan katkıları ise farklı kültürler hakkında bilgi sahibi olmanın yolunu açar. Farklı yaşamlar, düşünceler, gelenekler görenekler hakkında yakından bilgi sahibi olunur.

Küreselleşmeden olumlu yönde etkilenmek zararlarından korunmak için. Eğitim politikamızda tarih bilincinin öğrencilere kazandırıldığı bir sistemin getirilmesi gerekmektedir. Milli değerlerine bağlı, paylaşmayı bilen, sorgulama kabiliyetine sahip bireyler yetiştirmeliyiz. Aileleri kültürel yozlaşma konusunda bilgilendirmeliyiz. İletişim araçlarını toplum eğitim araçları olarak etkin kullanmalıyız. Kültürel ögelerimiz, maniler, masallar, köy oyunları, halk oyunları, çocuk oyunları unutulmaması için kayıt altına alınmalı. Basılı yayınlarımızda kültürel ögelerimize sık sık yer verilmeli. Küreselleşme konusunda kamu spotları hazırlanmalıdır. Televizyonlardan Türk kültürün derinliği ve güzelliği yansıtılmalı ve bu günü çalışmalar takdir edilmeli. Dilimizi en iyi şekilde kullanılmalı. Küreselleşmenin zararlı etkinlerinden en iyi şekilde korunmanın bir yolu da planlı bir eğitim sürecidir. Türk kültürünü koruyup yaşatacak çeşitli kurumların açılıp kültürümüzün en doğal hali ile ülkemize gelen turistlere ve tüm dünyaya tanıtımı yapılmalı. Kültürümüze uygun olmayan programların tvlerde oynatılması konusunda bir düzenleme yapılmalı.

2. Ekonomik boyutu ve Türkiye’ye etkileri.

Ekonomik alanda küreselleşmenin başlangıcı 1800’lü yıllara dayanmaktadır. 1800’lü yılların başlarından itibaren keşif ve icatlardaki artış sonucu ulaştırma ve haberleşmede ulaşılan yeni boyutlar sermayenin küreselleşmesi hareketlerini başlatmıştır. Birinci Dünya Savaşının başlaması ile ekonomide küreselleşme duraklama dönemine girmiş, İkinci Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş dönemlerinde duraklama dönemini devam ettirmiştir. 1990 lı yıllarda Berlin duvarının yıkılması kutuplaşmış dünya düzeninde çözülme bunun yanına Sovyet Rusyanın dağılması ile birlikte soğuk savaş döneminin sona Ermesi ile ekonomi alanında küreselleşme büyük bir hız kazandı.

Bu küreselleşme en çok gelişmiş ülkelerin menfaatine oldu. Şirketleri gelişmemiş ülkelerin pazarlarına yoğun reklam politikası ucuz ürünle girerek yerli şirketlerin rekabet güçlerini kırdılar ve zamanla öldürdüler. Zor durumda kalan geri kalmış devletlerde gelişmiş devletlerden borç para istemek zorunda kaldılar. Devreye bu noktada İMF, Dünya bankası gibi küresel tefeciler devreye girdi. Gelişmiş devletler borç vererek o ülkenin ekonomisi ve siyasi yapısını ele geçirmiş oldular. 1997 dünya GSMH’nın (Üretilen mal ve hizmetler) bedeli  29.9 trilyon dolardır. Bu miktarın 7.7 trilyon doları ABD de 4.8 trilyon doları Japonya’ya, 4.2 trilyon doları Almanya’ya, 1.5 trilyon doları Fransa’ya, 1.2 trilyon doları da İtalya ve İngiltere’ye aittir. Demek ki Dünya GSMH’nın %62 si sadece 6 zengin ülkeye ait (Çakırcı, 2005 ).

Bir örnek daha vermek gerekirse. Küreselleşme ile birlikte sermayenin özgür kullanım sayesinde zengin-fakir ülkeler arasındaki uçurum giderek artmaktadır. 1960 lı yıllarında dünya nüfusunun en zengin %20 ‘nin en fakir %20 nüfusundan 30 kat daha fazla gelire sahip iken 1997 yıllarında bu oran 87 katına çıkmıştır (Öztürk, 2008: 19).

Küreselleşmenin global oyuncuları Dünya ticaret örgütü, Uluslararası Para Fonu (IMF), G-8, Dünya Bankası, AB, NAFTA,’dır Asıl dikkat edilmesi gereken ise İMF2nin küreselleşmede aldığı roldür (Öztürk, 2008: 20-21).

Dünya’da artık belirli başlı markaların himayesi altına girmiştir. Sanırım yasayacak olduğumuz markları bilmeyenimiz yoktur. Bu markalar dünya ekonomisinde önemli bir yere sahip olup hayatımızın her yerinde bulunmaktadırlar. İnternet sektörünün sanırım büyük bir bölümü bu üç şirkete ait Facebook, Google, Twitter. Yazılım olarak Microsoft, Oracle ve Apple tartışılmaz sektörü domine etmektedirler. Telefonlarda Samsung, Nokia ve Apple tek başlarına liderler. İçecek denildiğinde aklımıza milli içeceğim ayran değilde Cola-Cola yadaPepsi gelir. Bunun yanında IBM, General Electric, Vodofone, Hp, Toyoto, Ford, İkea, McDonald’s, Disney, Shell, İntel, BMW, Nike, Adidas, Ups, Amazon, Sony, Bp, Honda, Nestle, Dell, Toshiba gibi markaları tanımayanımız yoktur. Küreselleşen dünya bu markaların kontrolü altındadır. İnsanların beğeni alışkanlıklarını yoğun reklam politikaları rekabetçi pazarlama ile değiştirebilmektedir. ABD’de bulunan bir genç acıktığında aklına pizza ve cola geliyorken Anadolu da ki gencinde aklına aynısı gelmektedir. Bu durum küreselleşmenin en belirgin göstergesidir.

Küreselleşme ile birlikte zengin ülkeler zenginliklerine zenginlik katarken yoksul ülkelerde her geçen gün küreselleşmenin karşısında direnemeyip giderek yoksullaşmaktadırlar. Yoksul ülkedeki insanların düşünce, beğeni, zevk ve eğlence anlayışlarını ele geçiren zengin ülkelerin büyük şirketleri istedikleri malları satmakta bu ülkeleri üretim, tasarruf yapmayan sürekli tüketen ülkeler haline getirmektedirler.

Türkiye ekonomisi 1980’li yıllardan sonra hızlı bir şekilde liberalleşmesi ile birlikte dünya ekonomisine açılmıştır. Küreselleşen dünya ekonomisinde yer sahibi olmak için gümrük birliği imzalamıştır. Böylece küresel ekonominin her türlü etkilerine maruz kalmış.

Ekonominin küreselleşmesi ile birlikte Ülkemizde üretilen malların kolaylık dünaya pazarlarına ulaşımı sağlanmıştır. Anadolu’nun bir köyünde organik kiraz yetiştiren bir çiftçi ürettiği ürünü Rusya’ya satabilmektedir. İhracat oranları ekonominin küreselleşmesi ile birlikte her geçen gün artmaktadır.

Küresel ekonominin hakimiyetinden korunmak için millet olarak yeri ürünlerin kullanılması ve tüketilmesine özen göstermeliyiz. Milli eğitim sistemimizde yerli malın önemine değinilmeli hatta bir ders olarak okutulmalıdır Tv, gazete gibi kitle iletişim araçlarından halkımızı planlı bir eğitime tabi tutulmalı. Yerli malların kullanılmasını teşvik edici ekonomik tedbirler alınmalıdır. Bu politikayı bir hükümet politikası değilde bir devlet politikası haline getirilmeli. Yurt dışından ülkemize giren  malların sıkı bir kontrolünün yapılması stratejik ürünlerin ülkemize alınmamasında bazı kısıtlamalara gidilmesine gidilmelidir. Küresel çapta yerli büyük şirketlerin kurulmasını sağlamalıyız. Devlet ve şirketler nezdinde arge yatırımları arttırmalıyız.

3.Siyasi Boyutu ve Türkiye’ etkileri

Siyasi küreselleşme, esas itibariyle, günümüz dünyasında siyasi güç, otorite ve yönetim biçimlerindeki yapısal dönüşüm olarak tanımlanabilir. Günümüzde, nüfuz alanını tüm dünya olarak kabul eden “küresel siyaset” anlayışının giderek güçlendiği görülmektedir (Bayar, 2013: 28).”

Küreselleşmede siyasi boyut, günümüz dünyasında siyasi güç, otorite ve yönetim biçimlerindeki yapısal dönüşüm olarak tanımlanabilir. Günümüzde, nüfuz alanını tüm dünya olarak kabul eden “küresel siyaset” anlayışının giderek güçlendiği görülmektedir. Bu durum, geleneksel siyaset anlayışından farklı bir yapıyı yansıtmakta, küreselleşmenin çok aktörlü yapısına işaret etmektedir. Bir başka deyişle, “küresel siyaset”, küreselleşmenin dört temel aktörü olan ulus devlet, devletler üstü kurumlar, yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşlarının karşılıklı etkileşimi sonucunda şekillenmektedir (Korkmaz, 2013)

küreselleşmenin türkiye’ye etkileri

Siyasi anlamda küreselleşme aslına bakılırsa dünyanın bütünleşmesi, sınırların silinmesi, insanların çeşitli yollardan birbirine daha çokyakınlaşması ve dünyanın giderek ‘bir dünya’ haline gelmesidir.

Ekonomik küreselleşmenin sonucu olarak ortaya çıkan siyasi küreselleşme, ekonomik ve teknolojik gelişmelere bağlı olarak devletin otoritesini azaltmıştır. Küreselleşme sürecinde devlete düşen en önemli işlev; uluslararası plandaki tehdit ve olanakları hesaba katarak ulusal bir strateji belirlemek ve yönlendirmek,milli sınırların önemini yitirmesi, ulus devletin ekonomi üzerindeki denetiminin yavaş yavaş ortadan kalkmasına neden olmuştur. Bunun yanında uluslararası terörün canlanmasına neden olmuştur. Türkiye’de yabancı ülkelerinde yoğun desteği ile faaliyet gösteren pkk buna örnektir. Artık terör şehirler arası değil ülkeler arası çalışmaktadır. Afrika da gerçekleşen bir terör olayın emri Ortadoğu ülkelerinden gelebilmektedir.

Siyasi küreselleşme en çok ABD’nin işine yaramıştır. ABD okyanusun öbür tarafından kendisini hiç alakadar etmeyen konulara müdahil olmuş hatta bu olayları bahane ederek müdahalede bulunmuştur. Afganistan, Irak savaşını bunlara örnek gösterebiliriz. Son zamanlarda yaşanan Batı dünyasınca Arap Baharı olarak nitelendirilen ve Arap ülkerini zincirleme olarak takip eden bu olaylarda ABD’nin siyasi küreselleşme kavramını çok iyi kullandığının göstergesidir. Arap Baharının gerçekleştiği ülkelerdeki ile aynı yönetim anlayışlarına sahip olan Suudi Arabistan, Kuveyt gibi devletlerin Arap baharından etkilenmemesinin nedeni olarak iktidarlardaki kral ailesinin ABD yönetimi ile olan sıkı dostluğu olabilir mi?

Siyasi küreselleşme aslına bakılacak olursak tek merkezli, tek sistemli, homojen bir dünya meydana getirmek asıl amacıdır. En çok emperyalist devletlerin işine gelir.

Uzun vadede baktığımızda siyasi küreselleşmenin önünü görememekteyim. İnsanlar yaratılışı gereği bir çok farklılıklarla dünyaya gelir. Yetiştiği kültür farklıdır, dili farklıdır, dini farklıdır, düşünce yapıları farklıdır, yaşadığı coğrafya farklıdır. Tüm bu nedenlerden dolayı dünyadaki siyasi sınırların kalması pek mümkün değildir. Sınırlar kalmaksa da şu bir gerçek ki farklı toplumlar bir birbirlerinden ilerleyen zamanlarda daha çok etkileneceklerdir.

Türkiye ise siyasi küreselleşmenin karşısında milli değerlerine, özüne sahip çıkarak karşı koyabilir. Engellenmesi imkansız bu siyasi küreselleşmeden millet olarak bilinçli olmamız halinde zararlarını minimum oranda hissedilecektir.

Sonuç

Türk toplumunun beğeni ve ilgi alanlarının, özellikle son yıllarda, ciddi bir değişim ve dönüşüm sürecinden geçtiği söylenebilir. Bunun yansımalarını rahatlıkla görebiliriz.

“Günümüz dünyasının temel niteliğini yansıtan küreselleşme olgusu, ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel alanlarda son dönemlerde yaşanan hızlı bütünleşme ve benzeşme sürecini ifade etmektedir. Bu süreçte dünya ölçeğinde hızla esen değişim rüzgârları, her alanda olduğu gibi siyasal yapılarda da köklü bir dönüşümü beraberinde getirmiş, bu dönüşüm gerek uluslararası sistemde ve gerek ulusal ve uluslararası düzeylerde yeni yönetişim modellerini kaçınılmaz kılarak, ulus-devletin geleneksel yapısında ve yetki ve işlevlerinde bir farklılaşmaya yol açmıştır. Uluslararası örgütler (hükümetler arası, Hükümetler dışı), çok uluslu şirketler ve bireyler, henüz devletin yerini almamalarına karşın, uluslararası ilişkilerde devletlerin muhatabı olabilmektedirler (Hidayet, 2010: 171)”.

Küreselleşmeye dahil olmak ve bunlardan yararlanabilmek oldukça önemlidir. Küreselleşme başarılı bir şekilde dahil olmuş olanlar, dünyada hiçbir sorunun olmadığı, rahat yaşamların sürdüğü ülkelerdir. Küreselleşmeye ayak uydurmaya çalışan gelişmekte olan ülkeleri gelecekte büyük bir tehlike beklemektedir. Bu süreçte tabiat zarar görür, inşalar yabancılaşır, kültürler unutulur. Fakat bir gün geri dönülecek bu unutulanları geri kazanılacağı düşünülse de pek bu mümkün olmayacaktır (Öztürk, 2008:21).

Tüm bunlardan batının eşitlikçi bir dünya düzenine hazır olmadığı görülmektedir. Küreselleşme ekonomide, siyasette, kültürel alanda hep batı yönünde ve tek boyutlu bir gelişim göstermiştir (Öztürk, 2008: 20).

Küreselleşme karşısında Türkiye, küreselleşmeye dahil olma ve küreselleşe karşıtlığında etkili bir plan programa dahil sahip değildir. 1980’li yıllardan itibaren küreselleşmeye dahil olmada ve karşı olmada bilinçsizce davranılmıştır. Düşünülmeden, plan ve program geliştirilmeden küreselleşme ile mücadele edilmeye çalışılmış. Başarıya ulaşılamayınca derinleşen bir kriz dalgası olarak geri dönmüştür. Küreselleşmenin, bu dalgalarına karşı koyamayan Türkiye, edilgen olarak uyum sağlamaya sürecine gitmektedir (Öztürk, 2008: 20).

Türkiye tarihinin, zengin kültürel birikiminin ve jeopolitik durumunu en iyi şekilde kullanarak küreselleşmeyi kendi lehinde kullanmalıdır. Küreselleşmeden etkilenen değil de etkileyen bir ülke olmalıdır.

 

KAYNAKLAR

Artun, Erman (2005) Küreselleşen dünyada güney Anadolu halk kültürünün geleceği. http://turkoloji.cu.edu.tr/HALKBILIM/16.php adresinden alınmıştır.

Altunyaldız, Z (1996). Globalleşen dünyada bölgesel organizasyonların önemi ve APEC. Dış Ticaret Dergisi, Sayı:1, ss.14-17

Bayar, Fırat (2010) Küreselleşme kavramı ve küreselleşme sürecinde Türkiye, Uluslararası Ekonomik Sorunlar, 25-35 http://www.mfa.gov.tr/data/Kutuphane/yayinlar/ EkonomikSorunlarDergisi/sayi32/firatbayar.pdf adresinden alınmıştır.

Çakırcı, Emin  (2013, Ekim 13). Özgün ekonomi ve makale arşivi, Türkiye’nin dünya ekonomisindeki yeri.  <http://www.ekodialog.com/Makaleler/turkiyenin-dunya-ekonomisindeki-yeri.html> adresinden alınmıştır.

Çetin, Beyzade Nadir (2008). Küreselleşme olgusunun farklı boyutlarıyla toplumsal yansıması: Küreselleşme karşıtı hareketler Doktora tezi, Elazığ. https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/ veri tabanından ulaşılmıştır

Demirci, Rasih (1998),  Küreselleşme ve iktisat, Milli Kültürler ve Küreselleşme,

(Konya, 16-18 Ekim 1997) Tebliğler, Tartışmalar, Konya  http://w3.gazi.edu.tr/~cafoglu/kuresel.htm adresinden alınmıştır.

Durdu, Zafer (2009) Türkiye’de küreselleşmenin kültürel – siyasal etkileri Çokkültürcülük-Ulusal Kültür, Doktora tezi, İzmir.https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/ veri tabanından ulaşılmıştır

Dursunoğlu, Abdülkadir (2010), Küreselleşme: Pratiksel ve Teoriksel Yaklaşım,

Çizgi Kitabevi, Konya

Erbay, Yusuf (2011),  Küreselleşme sürecini anlamaya yardımcı bazı kaynaklar, İletişim Kuram Araştırma Dergisi, 280-294. ilet.gazi.edu.tr/posts/download?id=13212‎ adresinden alınmıştır

 

Ekmekçi, Aydın. (2004). Küreselleşme ve Türk halk kültürü üzerine etkileri, Yüksek lisans tezi. (148358 sıra nolu) https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/ veri tabanından ulaşılmıştır

Fığlalı, Ethem Ruhi (1996), Türk Dünyası ve Halk Kültürü Üzerine Araştırmalar, İncelemeler (Ali Abbas Çınar), Muğla.

Korkmaz, Esfender (2013, Temmez 03). Siyasette küreselleşme. Yeniçağ Gazetesi.
http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=27333 adresinden alınmıştır.

Kılıç, Hidayet. (2010). Küreselleşme sürecinde değişim devlet Türkiye örneği Yüksek lisans tezi.https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/ veri tabanında ulaşılmıştır.

Öztürk, İbrahim (2008). Türkiye’nin küreselleşmesi fırsatlar ve tehditler. İstanbul Ticaret Odası İstanbul

Soydan, Kürşat M. (2012) Küreselleşme sürecinde medyanın rolü (Yüksek lisans tezi). https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/ veri tabanında ulaşılmıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir