NOT! Düz yörelerde renk değişimi fazla olmaz. Bu yerlerde herhangi bir rengin bir tonu ağırlıktadır. Bu yerlerde;
- Tarım alanları düzgün ve geniştir.
- Tarımda makine kullanımı kolaydır.
- Yol yapımı kolay ve yapım maliyeti düşüktür.
- Tarımsal nüfus yoğunluğu azdır.
- Kısa mesafede iklim ve bitki çeşidi azdır.
- Gerçek alan ile iz düşüm alan arasındaki fark fazladır.
Türkiye’nin düz bölgesi Güneydoğu Anadolu’dur. Daha sonra İç Anadolu gelir. Düz bölümler Konya, Ergene ve Orta Fırat’tır.
NOT! Ortalama yükseltinin fazla olduğu yerlerde haritada kahverengi tonlar fazladır. Bu yerlerde;
- Sıcaklık ortalamaları düşüktür.
- Sıcaklık farkları yüksektir.
- Gerçek sıcaklık ile indirgenmiş sıcaklık arasındaki fark fazladır.
- Akarsuların akış hızı, aşındırma gücü ve hidroelektrik potansiyelleri fazladır.
- Karın yerde kalma süresi uzundur.
Türkiye’nin ortalama en yüksek bölgesi Doğu Anadolu, bölümü ise Yukarı Murat – Van’dır.
NOT! Türkiye’nin Ortalama olarak en yükseltiye sahip bölgesi Marmara’dır. En yüksek yeri Uludağ’dır. Genel olarak 500 metre ve altında yükseltiler mevcuttur. Bu nedenle Marmara gerek hidroelektrik üretim gerekse potansiyelinde son sıradadır.
NOT! Kuzey Anadolu Dağları Karadeniz ve Marmara’da bulunan dağların genel adıdır. Karadeniz’de Kaçkarlar, Giresun Dağları, Canik dağları, Küre, Ilgaz ve Köroğlu Dağları ile Marmara’daki Yıldız Dağları bu sistemin parçalarıdır.
Toroslar ise batı, Orta ve Güneydoğu Toroslar olarak üçe ayrılır. Batı’da Sultan, Geyik, Bey dağları, Orta’da Aladağlar ve Bolkarlar yer alır.
NOT! Akdeniz Bölgesi’nde yer alan Amanos ( NUR) dağları oluşum itibariyle kırık dağıdır. Bu dağ horst iken Amik Ovası bir grabendir.
NOT! Orta Karadeniz’deki Canik dağları kıyı şeridine göre paralel olmasına rağmen Doğu ve Batı Karadeniz’deki diğer dağlardan yükseltileri az olduğu için ayrılır. Dağların yükseltisi az ve dağlar daha geride olduğundan yağış miktarı azalmış, delta oluşumu kolaylaşmış ve ulaşım iç kesimlere daha kolay gelişmiştir.
UYARI! Dağ oluşumun kırık olması kıyıya dik uzanması gibi bir anlam çıkartmaz. Dağın oluşumu ne olursa olsun kıyı şeridine göre farklı uzanış gösterebilir. Örnek: Menteşe ve Amanos dağları kırık dağlarıdır ve kıyı şeridine göre paralel uzanış gösterirler.
NOT! Dağların kıyı şeridine göre dik uzanış gösterdiği yerlerde;
- Kıyı kesimi ile iç kesimler arasında belirgin sıcaklık, yağış ve bitki örtüsü farkı oluşmaz.
- Kıyı ile iç kesimler arasındaki ulaşım maliyetleri az iken ulaşımda geçitler daha az kullanılır.
- Kıyının şekli girintili – çıkıntılı olduğundan, koy, körfez, doğal liman ve ada sayısı daha fazladır.
- Yamaç yağışları daha az görülür. Yağış miktarı azdır.
- Kıta sahanlığı daha geniştir. Bu durumun kıyının sığ olmasına neden olmuştur.
- Limanların gelişme bölgesi olan hinterlantları geniştir.
- Kıyının gerçek uzunluğu ile kuş uçuşu uzunluğu arasındaki far daha fazladır.
NOT! Türkiye’nin volkanizma ile oluşan dağları şunlardır:
- İç Anadolu’da: Erciyes, Hasan, Melendiz, Karadağ ve Karacadağ,
- Doğu Anadolu’da: Nemrut, Süphan, Tendürek ve Ağrı
Yukarıdaki iki madde de verilen dağların ortak özellikleri uzanış doğrultularının kuzeydoğu – güneybatı yönlü olmasıdır. Bu durum bu doğrultular boyunca uzanan kırık hatlarından volkanik malzemenin çıkmış olmasıdır.
- Güneydoğu Anadolu’da: Karacadağ ( Türkiye’nin en yayvan volkanıdır. Magmanın akışkan karakterli olması dağın yükselmesine engel olarak etrafa yayılmasına neden olmuştur).
- Ege’de Kula volkanları (Manisa’daki bu arazi aynı zamanda Türkiye’nin en genç volkanik sahasıdır. Kanıt olarak üzerinde Neolitik dönemde yaşayan insanlara ait ayak izlerine rastlanması gösterilebilir ).
UYARI! Uludağ Marmara Bölgesi’nde bulunan bir volkanik birikimdir. Ancak Uludağ volkan değildir. Çünkü Uludağ oluşturan kütle yer altında soğuma ile oluşmuştur. Uludağ bir iç püskürük oluşumdur. Yeryüzünün aşınımı ile kütle açığa çıkmıştır.
NOT! Volkanik sahalar özellikle tarım ve turizm açısından önemlidir. Tarımsal anlamda verimli topraklar oluşturmuşlardır. Özellikle bağcılık ve yumru kök bitkilerin gelişmesi için elverişlidirler. Turizm açısından katkıları ise peribacaları oluşumu ve kış turizmi anlamındadır.
NOT! Türkiye’deki dağlar genel olarak doğu – batı doğrultuda uzanır. Nedeni kıtaların Anadolu’yu güney – kuzey yönlü sıkıştırmasıdır. Dağların uzanış doğrultusu daha çok doğu – batı yönlü olduğu için;
- Akarsular kaynaklarını aldıkları yerlerde daha çok doğu – batı yönlü akış gösterir.
- Ana ulaşım ağları yol yapımının daha kolay ve ucuz olduğu vadileri takip eder ve doğu – batı yönlü daha fazla gelişmiştir.
- Kuzey ve güneydeki denizel etki iç kesimlere daha az sokulabilmektedir.
NOT! Türkiye’de platoların geniş alan kaplamasının nedeni IV. jeolojik devirde yaşanan toptan yükselme ve akarsu ağının sık olmasıdır. İç Anadolu Bölgesi en fazla plato bulunan bölgedir.
NOT! Günümüzde ovalar yanlış kullanımlar nedeniyle kirlenmiştir. Kirlilik batıda daha fazla iken doğuya doğru azalır. Bu kirliliğin nedenleri şunlardır:
- Yoğun zirai ilaç ve gübre kullanımı
- Aşırı ve bilinçsiz sulama
- Evsel ve endüstriyel atıkların bırakılması
- Yerleşim yerlerinin ve sanayi tesislerinin işgali
- İnşaat kumu alma amacıyla tesislerin kurulması
NOT! Graben alanları çökmeler nedeniyle tektonik ovalar olarak nitelendirilirken karstik ovaların diğer adı polyelerdir. Polyeler sadece karstik erime değil aynı zamanda tektonik çökme sonucu da oluşmuştur. Bu nedenle karma oluşum ovalara örnektir.
UYARI! Delta ovaları akarsu ağızlarında oluşan kıyı ovaları iken kıyı ovalarının hepsi delta değildir.
NOT! Türkiye’de aktif fay hatları ile,
- Depremsellik
- Sıcak su kaynakları
- Jeotermal enerji potansiyeli
- Kaplıca ve ılıcalar
- Sağlık turizmi
- Volkanik araziler
- Tektonik ovalar arasında paralellik vardır.
UYARI! Türkiye’de tektonizma açısından en durgun yerler şunladır:
- Tuz Gölü ile Mersin arası
- Güneydoğu Anadolu’nun güneyi
- Sinop çevresi
- Ergene çevresi
- Doğu Karadeniz kıyı kuşağı
NOT! Batı Akdeniz’den denize dökülen akarsuların deltası yoktur. Nedeni geçtikleri arazinin karstik olmasıdır. Karstik arazilerde akarsular su içinde eriyebilen kayaçları bünyelerine alırlar bu nedenle alüvyon kıyıya gidemediği için delta oluşumu yoktur.
NOT! Aydın kenti, Aydın Dağları’ndan gelen akarsuların oluşturduğu bir birikinti konisi üzerinde kurulmuştur.
UYARI! Menderes adı verilen şekil, akarsuların hem aşındırma hem de biriktirme şeklidir. Akarsular eğimin azaldığı yerlerde hız kazanmak için kıvrımlar yaparlar bunlara menderes adı verilir. Ege’de grabenler içinde akan ırmaklar ile diğer bazı akarsuların delta ovasında menderesler bulunur. Menderesler yapan akarsuların;
- Eğimi azalmıştır.
- Akış hızı azalmıştır.
- Aşındırma gücü azalmıştır.
- Hidroelektrik potansiyeli azalmıştır.
- Yük miktarı azalmıştır.
- Kaynak kısmına göre boyu uzamıştır.
NOT! Türkiye’nin iç kesimlerinde yaygın olan karasallık nedeniyle yaşanan fiziksel çözülme iç kesimlerde rüzgarın yeryüzünü şekillendirici etkisini artırmıştır. Rüzgar şekillendirmesinin fazla olduğu yörelerin ortak özellikleri şunlardır:
- Bitki örtüsü oldukça cılız veya tamamen yok olmuştur.
- Kayaçlar fiziksel yolla çözülmüş ve ince taneli hale gelmiştir.
- Yer şekilleri rüzgar hızını artıracak şekilde sadedir.
- Kuraklık şiddeti fazladır.
NOT! Türkiye’de yukarıda verilen şartlara en uygun olan İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’da yeryüzünün şekillenmesinde rüzgar belirgin şekildedir. İç Anadolu’da Konya ve kayseri çevresinde, Güneydoğu Anadolu’da güneydeki ovalar bölgesinde şekillendirici etki daha yaygındır. Ayrıca rüzgar etkisiyle delta kenarlarında kumsallar oluşmuştur.
UYARI! Ege ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki dağlarda buzul şekillerine rastlanmaz. Nedeni yükseltilerinin IV. jeolojik devirdeki buzul sınır olan 2200’den daha düşük olmasıdır.
NOT! Obruk olarak bilinen bir diğer oluşum ise yer altı sularının çekilmesi sonucu ortaya çıkan çökme boşluklarıdır. Konya Ovası’nda aşırı yer altı suyu kullanımına bağlı yaşanan obruk oluşumları mevcuttur. Bu alanda uygulanan KOP ( Konya Ovası Sulama Projesi) ile birlikte yer altı suyu yerine yöredeki ırmaklar sulamada kullanılacağından obruk oluşumu azalacaktır.
UYARI! Türkiye’de Dünya üzerinde görülen kıyı tiplerinden;
- Fiyord ve Skayer Tipi kıyılara rastlanmaz. Nedeni: Türkiye’de hiçbir zaman deniz seviyesinde buzullaşmanın olmamasıdır.
- Haliç ve Watt Tipi kıyılara rastlanmaz. Nedeni: Gelgit genliğinin düşük olması yani okyanusa kıyı olmamamızdır.
NOT! Gerçek sıcaklık ile indirgenmiş sıcaklık arasında fark olmayan merkezler yani gerçek sıcaklığı indirgenmiş sıcaklığına eşit olan merkezler deniz kıyısındadır.
UYARI! Türkiye’de herhangi bir bölge, yöre veya kentin sıcaklığı hesaplandığında indirgenmiş sıcaklık ise, sıcaklık dağılışında yükselti etkisi yok edilmiş demektir. Bu nedenle o yerlerin sıcaklığının dağılışı üzerinde etkisi kalmayan faktör yükseltidir. Diğer bütün faktörlerin etkisinden söz edilebilir.
NOT! Atmosfer’de yaşanan ısı birikimi nedeniyle açıklanabilecek durumlar şunladır:
- Sabah ve akşam vakitleri bir merkez Güneş ışınlarını aynı açıyla almasına rağmen akşam vakti sabah vaktinden daha sıcaktır.
- Mart ve Eylül aylarında bir merkez Güneş ışınlarını aynı açıyla almasına rağmen Eylül ayı daha sıcaktır.
- Gün içinde Güneş ışınlarının geliş açısı öğle vakti en yüksek olmasına rağmen günün en sıcak saati öğle vakti değil öğleden sonradır. Ancak karasal yerlerde günün en sıcak anı saat 13.00 civarı iken denizel yerlerde günün en sıcak saati 14.00 civarıdır. Bu durum kara ve denizlerin farklı ısınma özelliğinden kaynaklanır
NOT! Türkiye’de yağış miktarı oldukça az olduğundan kuraklık yaşayan yöreler şunlardır:
- Güneydoğu Anadolu’nun güneyi
- Iğdır Ovası
- Çoruh – Kelkit oluğu
- Tuz Gölü çevresi
- Malatya – Elazığ çevresi
- Kayseri – Niğde arası
NOT! Türkiye’nin tüm yörelerinde yaşanacak olan aynı orandaki bir kuraklıktan en fazla etkilenecek olan bölge Güneydoğu Anadolu’dur. Bu yörede buharlaşmanın daha da şiddetlenmesi ve muhtemel yağış azlığı nedeniyle kuraklık etkileri daha da belirginleşecektir.
NOT! Akdeniz ve Ege kıyılarında kış ayları yağışlı olmasına rağmen yaz aylarının yağışsız olması ve sıcaklığın yüksek olması nedeniyle kuraklık oldukça belirgindir.
UYARI! Türkiye’de kuraklıktan en az etkilenen bölge Karadeniz’dir. Nemlilik nedeniyle yaz sıcaklıklarının düşük olması ve yıl boyunca yağış düşmesi belli bir kurak mevsimin olmasını engellemiştir.
NOT! Türkiye’de aynı oranda yaşanacak olan bir don olayından en çok olumsuz olarak etkilenecek olan bölge Akdeniz’dir. Bu yörede özellikle kış ılıklığı isteyen zeytin, muz, turunçgiller ve sebzeler sıcaklığın 0°C’ın altına inmesi nedeniyle tahrip olacaktır.
NOT! Türkiye’de etkili olan yerel rüzgârlardan kuzeyden esenlerin sıcaklığı azaltıcı, güneyden esenlerin artıcı etki yapması Türkiye’nin Kuzey Yarım Küre’de yer aldığının kanıtıdır.
NOT! Anadolu’da kırsal kesim meskenlerinde genellikle kuzey cephedeki duvarların daha kalın olduğu ve pencerelerin daha küçük olduğu görülür. Ayrıca mesken girişleri ve balkonlar kuzey cephelere denk getirilmez. Bu durumların nedeni kuzeyden esen ve sıcaklığı düşüren rüzgârların etkisini kırmaktır.
NOT! Samyeli rüzgârına keşişleme de denilmesinin nedeni Uludağ’dan kaynaklanmaktadır. Uludağ’ın eski adı keşiş dağıdır. Uludağ’dan Bursa ve Güney Marmara’ya doğru esen sıcak rüzgâra keşişleme denilmektedir. Yani rüzgârların geldikleri yön o isimle anılmalarına neden olmaktadır.
UYARI! Türkiye’de meltem rüzgârlarının dört tipi de görülür. Nedenleri;
- Türkiye’nin üç tarafının denizlerle çevrili iki yarım ada olması ( deniz ve kara meltemlerinin görülme nedenidir)
- Yer şekillerinin kısa mesafede çeşitlilik göstermesi ( dağ ve vadi meltemlerinin görülme nedenidir)
NOT! Ege Denizi’nde yaz aylarında poyraza benzeyen meltemlere verilen isim ETESİEN’dir. Yunanlılar eskiden bu rüzgârlara ticaret rüzgârı anlamına gelen etesia demişlerdir.
UYARI! Fön rüzgârının etkili olduğu yerlerde yarattığı olumsuz etkilere rağmen bazı olumlu durumlar üzerinde fön rüzgârının payı vardır. Doğu Karadeniz’de Rize çevresinde Turunçgil yetişmesini sağlayan fön rüzgârıdır.
NOT! Avusturya Alplerinde fön rüzgârına verilen isim Türk Rüzgârı’dır. Anadolu’da “Bakır Sattıran” adı ile bilinir. Fön etkisi nedeniyle tarım ürünlerinin kuruması çiftçilerin evlerindeki bakırı satarak geçinmelerine neden olduğu için bu isim verilmiştir.
UYARI! Mutlak nem dağılışında dikkat edilmesi gereken özellik sıcaklık farklarıdır. Çünkü sıcaklık farklarının az olduğu kıyı bölgeleri mutlak nem sayesinde bu özelliği kazanır. Karasal yerlerde mutlak nem azlığı nedeniyle aşırı ısınma ve aşırı soğuma yaşanır.
UYARI! Sisin bu olumsuz etkilerinin yanında bazı olumlu etkileri de vardır. Bunlar özellikle tarım ve dağlar üzerinde gelişen alpin çayırlar üzerindedir. Bitkilerin nemlenmesini sağlar.
NOT! Türkiye’de güneşlenme süresi;
- Enleme bağlı olarak güneyden kuzeye doğru azalır.
- Karasallığa bağlı olarak kıyılardan iç kesimlere doğru artar.
- Bulutluluğa bağlı olarak Karadeniz’de en azdır.
NOT! Yağmurlar sağanak şeklinde düştüğünde toprağa sızamadan harekete geçer sel ve taşkına neden olur. Ancak uzun süreli ve çisenti şeklinde ise toprağa sızarak yer altı suyunu besler bitkilere fayda sağlar.
NOT! Kar şeklinde düşen yağışlar ilkbaharda sıcaklığın artmasına bağlı olarak erimeye başlar. Yavaş gerçekleşen bu erime toprağa daha fazla su sızmasına neden olur. Böylelikle yer altı su rezervi artar bitkiler için fayda sağlanır. Ayrıca bir yörede bir hava kütlesi yağmur bırakırken, aynı hava kütlesi başka bir yere kar bırakıyorsa iki yöre arasında yükseltiye bağlı sıcaklık farkı var demektir.
NOT! Dolu, hızlı yükselen ve sıcaklığın 0°’ın altına aniden inmesiyle oluşur. Etkili olduğu dönemde sorunlara neden olur. Büyük boyutlarda düştüğünde araçlara zarar vermekte ve tarım ürünlerinde tahribata neden olmaktadır.
NOT! Akdeniz ve Karadeniz kıyılarında dağların kıyı şeridine göre paralel uzanması nedeniyle yağış miktarı Ege kıyılarından daha fazladır. Bu duruma bağlı olarak Ege’nin güneyi ile kuzeyi arasında da yağış farkları vardır. Menteşe kıyılarında dağlar kıyıya paralel olduğundan kuzeyde dağların dik uzandığı yerlerden daha fazla yağış alır.
NOT! Çevresine göre daha yüksekte kalan Erzurum – Kars çevresi Iğdır Ovası’ndan daha fazla yağış alır. Hakkâri çevresi Güneydoğu Anadolu’nun doğusundan yüksek olduğundan daha fazla yağış alır. Ayrıca Doğu ve Batı Karadeniz Orta Karadeniz’den daha fazla yağış alır. Çünkü Orta Karadeniz’deki Canik Dağları’nın yükseltisi daha azdır.
NOT! Türkiye’nin 250 mm ile en az yağış alan yeri Tuz Gölü çevresidir. İç Anadolu’nun etrafının yüksek dağlarla çevrili olması denizel etkinin iç kesimlere sokulmasını önlemiştir. Ayrıca hava kütleleri kara içine girdiğinde havanın ısınması ve genleşmesine bağlı doymaktan uzaklaşmaktadır bu nedenle yağış en az olmaktadır.
NOT! Akdeniz ve Karadeniz iklimleri, sıcaklık farkının az olması, yağışın fazla olması, nemli iklimler olmaları ve kış ılıklığının olması yönlerinden benzerdirler. Ancak Akdeniz iklimi ile Karadeniz iklimini birbirinden ayıran en önemli özellik yaz kuraklığıdır. Akdeniz’de yaz kuraklığı belirgin iken Karadeniz’de yazlar serindir
NOT! İç Anadolu Tipi Karasal İklim ve Doğu Anadolu Tipi Karasal İklim, karasallığın şiddetli olması, yağışın kar şeklinde düşmesi, kışların soğuk geçmesi ve sıcaklık farklarının fazla olması özellikleri bakımından benzerdir. Ancak iki ikimi birbirinden ayıran en önemli fark yaz kuraklığıdır. İç Anadolu Tipi Karasal İklimde yaz ayları oldukça kurak iken Doğu Anadolu Tipi Karasal İklimde yazlar serin ve yağışlıdır.
NOT! Artezyenlere Türkiye’nin kuraklık şiddetinin fazla olduğu iç bölgelerinde yaygın olarak rastlanır. Yağış miktarının fazla olduğu Karadeniz’de bol miktarda yüzey suyunun bulunması artezyenlere daha az gerek duyulmasına neden olmuştur.
NOT! Türkiye’de kırıklı yer yapısının yaygın olması nedeniyle fay kaynaklarına yaygın olarak rastlanır. Fay kaynaklarının kullanım alanlarından bazıları şunlardır:
- Tarımsal sulama
- Çimento sanayi
- Konserve sanayi
- Kentsel ısıtma
- Sera ısıtması
- Sağlık turizmi
- Enerji üretimi
UYARI! Karadeniz Bölgesi’nde yağış rejimi düzenli olmasına rağmen bu bölgedeki akarsuların bile rejimi düzenli değildir. Çünkü Karadeniz’deki yağışın bir bölümü kar şeklinde düşmektedir. Karlar hemen eriyip akarsuyun bünyesine katılamadığından rejim düzensizliği oluşur.
UYARI! Bir akarsuyun hidroelektrik potansiyelini artıran faktörlerden biri de taşıdığı su miktarı yani debinin yüksek olmasıdır. Ancak dikkat edilirse Türkiye akarsularının debileri oldukça düşüktür. Akarsu enerji potansiyelini artıran özellik suyun yüksekten dökülüyor olmasıdır.
NOT! Akarsular ile ilgili kısa bilgiler şunlardır:
- Debisi ve eğimi yüksek olması nedeniyle Çoruh, Manavgat ve Göksu üzerinde rafting yapılır.
- Türkiye’nin en yüksek sete sahip barajı olan Deriner, Çoruh üzerinde yer alır ( Artvin ).
- Sınırlarımız içindeki uzunluğu en fazla olan ve en büyük havzaya sahip olan akarsu Kızılırmak’tır.
- Bartın Çayı üzerinde 5 – 6 km kadar turistik ulaşım yapılır.
- En fazla bölgede akış gösteren akarsu Sakarya’dır ( İç Anadolu, Ege, Marmara ve Karadeniz ).
- Susurluk Nehri, Marmara Bölgesi’nde aktığından akış hızı, aşındırma gücü ve hidroelektrik potansiyeli çok düşüktür.
- Meriç Nehri, Bulgaristan’ın üzerinde bulunan barajlardaki fazla suları boşaltması nedeniyle Trakya’da sıklıkla taşkına neden olmaktadır.
- Meriç Irmağının bir kolu olan Ergene Nehri, akış hızı çok az olduğu için kendi kendini temizlemeyen bir ırmaktır.
- Bakırçay, Gediz, Küçük Menderes ve Büyük Menderes nehirleri Ege’deki graben alanlarda aktıkları için menderesler çizerler. Ayrıca bulundukları alanda en fazla yağış kış aylarında yağmur şeklinde düştüğünden debileri ve hızları kışın artar.
- Aksu, Köprü ve Manavgat nehirleri karstik kaynaklarla beslendiklerinden yaz kuraklığından fazlaca etkilenmezler.
- Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin kaynağı Akdeniz dışında olduğundan Akdeniz’in diğer akarsularından farklı özellikler gösterirler.
- Asi Nehri özellikle kış aylarında debisi arttığından dolayı taşkına neden olmaktadır.
- Türkiye’nin debisi en yüksek olan akarsuyu Fırat’tır. Aynı zamanda üzerindeki barajlardan en fazla elektrik üretilen akarsudur.
- Dicle ile Fırat Irak’ta birleşerek Şattül Arap adını alırlar.
- Türkiye’nin en temiz akarsuyu Zap’tır.
NOT! Kapalı havza adı verilen alanların oluşmasında;
- Yer şekillerinin engebeliliği
- Dağların uzanışı
- Kuraklık şartları
- Yağış azlığı
- Karstik erime etkili olmuştur.
NOT! Türkiye akarsularının büyük bir bölümü en fazla suyu ilkbahar’da taşımaktadır. Bu durumun oluşmasındaki en büyük neden akarsuların genel olarak yüksek dağlık sahalardaki kar erimelerinden besleniyor olmalarıdır.
NOT! Türkiye’deki doğal göllerin bazıları ile ilgili bilinmesi gerekenler şunladır:
- Sığ olması ve aşırı buharlaşma nedeniyle alanı en fazla değişen göl Tuz Gölü’dür.
- Yolu kısaltması ve derin olması nedeniyle üzerinde feribot aracılığıyla demir yolu ulaşımı yapılabilen göl Van Gölü’dür.
- Van Gölü ve Beyşehir gölleri oluşum bakımından karma yapıdadırlar. Van’ın oluşumunda tektonizma ve volkanizma, Beyşehir’in oluşumunda tektonizma ve karstlaşma etkili olmuştur.
- Gideğen adı verilen akarsularla sularını dışarı boşaltan akarsuların suları tatlıdır. Eğirdir, Beyşehir, Tortum, Hazar, Ulubat, Manyas, İznik ve sapanca göllerinin gideğeni vardır.
- Tortum, Hazar ve Eğirdir göllerinin gideğenleri vasıtasıyla enerji üretimi yapılmaktadır.
- Manyas Gölü aynı zamanda bir milli parktır.
- Yedigöller, Abant ve Uzungöl’den turizm amaçlı yararlanılmaktadır.
UYARI! Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde doğal göle rastlanmaz. Nedeni yer şekillerinin sade olması nedeniyle göl oluşturacak bir çanağın olmaması ve şiddetli buharlaşmadır.
NOT! Türkiye’deki göller kentleşme, endüstrileşme ve yanlış atık depolama nedeniyle kirlenmiştir. Bu kirlilik batıda fazla iken doğuya doğru azalır.
Yapay Göller
Baraj Adı | Kurulduğu Akarsu | Bulunduğu İl | Enerji Üretimi ( Gw/h ) |
Atatürk | Fırat | Adıyaman | 8900 |
Karakaya | Fırat | Malatya | 7354 |
Keban | Fırat | Elazığ | 6000 |
Deriner | Çoruh | Artvin | 2117 |
Altınkaya | Kızılırmak | Samsun | 1632 |
Oymapınar | Manavgat | Antalya | 1620 |
Hasan Uğurlu | Yeşilırmak | Samsun | 1217 |
Aslantaş | Ceyhan | Adana | 569 |
Gökçekaya | Sakarya | Eskişehir | 562 |
Hirfanlı | Kızılırmak | Kırşehir | 400 |
NOT! Türkiye’de kurulan barajların kuruldukları yerlere göre kurulum amaçları şu şekildedir:
- Karadeniz’de kurulan barajların temel amacı enerji üretimidir. Çünkü bölgedeki düşük kentleşme, düşük sanayileşme ve yıl boyu yağışın olması barajların içme suyu, sanayiye su temin etme ve tarım sulama amaçlı yaralanılmadıklarını gösterir.
- Büyükşehirler çevresindeki büyük barajların temel yapım amacı büyükşehirlerin içme suyu ihtiyacını karşılamaktır.
- Doğu Anadolu’da kurulan barajların temel amacı enerji üretimidir.
- Güneydoğu Anadolu’daki barajların yapım amaçları elektrik üretme ve tarımsal sulamadır.
UYARI! Enerji üretme amacıyla baraj yapımının en az olduğu bölge Marmara’dır. Bölge akarsularının akış hızlarının çok az olması yükseltinin azlığı hidroelektrik potansiyel ve üretimin en az olmasına neden olmuştur.
NOT! Çernozyem Topraklarının Dünya’nın en verimli toprakları olmasının nedeni üzerindeki organik madde birikiminin fazla olmasıdır. Erzurum – Kars platolarında yaz yağışları ile gelişen gür çayırlar erken gelen kış ile birlikte toprak üstünde birikir.
UYARI! Çernozyem Toprakları Dünya’nın en verimli toprakları olmasına rağmen tarımda kullanılamaz. Nedeni yöredeki iklimin tarım yapmaya uygun şartlar taşımamasıdır. Yaz kuraklığı isteyen ürünler yazların serin ve yağışlı geçmesinden kış ılıklığı isteyen bitkiler ise kışların çok uzun ve sert geçmesinden dolayı yetiştirilemez
NOT! Kalsimorfik topraklardan olan Vertisoller ve Rendzinalar Trakya’da yaygın olarak bulunurlar. Bu topraklar ay çiçeği tarımına uygundur. Yöresel dilde bunlara verilen isim dönen topraklar veya taş doğuran toprakladır.
UYARI! Taşınmış topraklar dış kuvvetler tarafından oluşturuldukları için bulundukları alanlardaki ana kaya ve iklim özellikleri hakkında bilgi vermezler.
NOT! Bir yörede yağışın fazla olması toprakların A katmanındaki materyallerin yıkanarak B katmanında birikmesine neden olur. Bu nedenle bol yağışlı yerlerdeki topraklar tuz, kireç ve humus bakımından oldukça fakirdirler.
NOT! Bir yöredeki aşırı ve vahşi sulama gibi yanlış sulama teknikleri topraklar üzerinde tuz ve kireç birikime neden olarak toprak verimini düşürmektedir. Örneğin, Güneydoğu Anadolu’da topraklar GAP ile birlikte aşırı sulanınca buharlaşmanın fazla olması toprak üzerinde tuzlanma ve kireçlenme yaratmıştır. Bu durum toprak verimini düşürerek tarımsal üretime zarar vermektedir.
NOT! Türkiye ikliminde Karadeniz dışındaki alanlarda orman oluşumu kendiliğinden gerçekleşmez. Bu nedenle Karadeniz dışında tahrip edilen ormanlar yerine orman gelemediğinde ormanlık sahalar seyrek topluluklar halinde bulunur. Bu durum antropojen bozkır denir.
NOT! Makilerin gelişmiş bir kök sistemine sahip olmalarının nedeni karstik arazi nedeniyle yer altına çok fazla sızan sulara erişmeye çalışmalarından, tüylü gövde ve yapraklar sıcaklık nedeniyle yaşanan terlemeyi azaltmaya çalışmalarındandır.
NOT! Kızılçam ormanlarının Dünya üzerinde en fazla alan kapladığı ülke Türkiye’dir. Ayrıca orman ağaçları içinde en fazla alan kaplayan ağaç kızılçamdır
NOT! Meşe, iklim seçiciliği en az olan ağaç türlerinden biridir. Bu nedenle Türkiye’nin her bölgesinde rahatlıkla yetişen ağaç meşedir. Türkiye’de ağaçlandırma çalışmalarında en çok tercih edilen ağacın meşe olmasının nedeni de Türkiye’nin tüm iklimlerine uyum sağlamasıdır.
NOT! Türkiye’de ormanların bölgelere dağılımını belirleyen faktör nemliliktir. Nemin yüksek olduğu kıyılarda ormanlar daha geniş alan kaplarken iç bölgelerde nemlilik düşük olduğundan orman oranı oldukça azdır.
NOT! Orman alt sınırını belirleyen faktör NEM Orman üst sınırını belirleyen faktör ENLEM’dir.
- Ormanların kendini yenileme süresinin en kısa olduğu yerler kıyıdaki yörelerdir. İç bölgelerde ormanların kendini yenileme süresi en uzundur.
- Karadeniz Bölgesi dışındaki alanlarda ormanların kendiliğinden yetişmesi mümkün değildir. Bu nedenle ormanların tahrip edildiği İç Anadolu’da orman çıkamadığı için Antropojen bozkırlar, Akdeniz’de makiler oluşmuştur.
NOT! Türkiye’nin günümüz iklim koşulları %90 orman oluşturacak düzeydedir. Ancak tahribatlarla bu oran %28’e düşmüştür. Bu ormanların korunması amacıyla bazı ormanlık sahalar milli park ilan edilerek koruma altına alınmıştır. 1958 yılında ilan edilen Türkiye’nin ilk milli parkı Yozgat Çamlık Milli Parkı buna en güzel örnektir.
NOT! Sığla ağaçları endemik türler içinde en önemlilerdendir. Köyceğiz Gölü çevresinde bulunan bu ağaçlardan elde edilen sığla yağı kozmetik sanayisinde kullanılır. Bu nedenle tahribata uğrayan sığla ağaçlarını koruma projesi geliştirilmiştir.
OT! Türkiye’de endemik türlerin en fazla bulunduğu yerler Toroslar’dır.
NOT! Su kirliliğinin akarsular ve göllerde yoğun olarak hissedildiği yerler daha çok batıdadır. Bu alanda yaşanan yoğun atıkların depolanma sorunu kirleticilerin doğrudan suya bırakılması sonucunda ortaya çıkmaktadır.
NOT! Türkiye’de su kirliliğinin yüksek olduğu akarsu, göl ve kıyılar şunlardır:
- Sakarya Nehri ( Endüstrileşme )
- Kızılırmak ( Endüstrileşme )
- Susurluk Nehri ( Endüstrileşme )
- Gediz Nehri ( Endüstrileşme )
- Ergene Nehri ( Akış Hızı Düşük )
- Van Gölü ( Kentleşme )
- Beyşehir Gölü ( Yanlış Arazi Kullanımı )
- İznik Gölü ( Yanlış Arazi Kullanımı )
- Sapanca Gölü ( Yanlış Arazi Kullanımı )
- Manyas Gölü ( Yanlış Arazi Kullanımı )
- İzmit Körfezi ( Endüstrileşme )
- Gemlik Körfezi ( Endüstrileşme )
- Çandarlı Körfezi ( Endüstrileşme )
- İzmir Körfezi ( Kentleşme )
- Gökova Körfezi ( Termik Santral )
- Antalya Körfezi ( Turizm )
- İskenderun Körfezi ( Endüstrileşme )
UYARI!
Türkiye’nin en temiz akarsuyu Zap Suyu’dur. Kentleşme ve endüstrileşmeden en uzak olan Hakkâri’deki bu akarsu dağlık sahalardan geçmektedir. Türkiye’nin en temiz körfezi Saros Körfezi’dir. Ege’deki bu körfez Çanakkale’nin batısında bulunur. Gelibolu şehitliği nedeniyle kentleşmenin az olması ve Dünya’da kendi kendini yenileyebilen sayılı körfezden biri olması nedeniyle oldukça temizdir.
NOT! Türkiye’de toprak kirliliği, tuzlanma ve kireçlenme gibi sorunlar oldukça fazladır. Örneğin GAP ile birlikte Güneydoğu Anadolu’da yapılan aşırı ve kontrolsüz sulu tarım toprakların tuz tabakası ile bazı yerlerde
NOT! Bir yerde hava kirliliğinde yaşanan artış beraberinde bazı sorunlar ortaya çıkarır. Bunlardan en önemlisi hava kalitesinin düşmesine bağlı olarak ortaya çıkan sağlık problemleridir.
NOT! Türkiye’de doğal gazın ısınmada yeterince kullanılmaması nedeniyle özellikle büyükşehirlerde Londra tipi hava kirliliği oldukça fazla görülmekteydi. Günümüzde bu kirliliğin azalmasının en önemli nedeni ısınmada kullanılan yakıtın değişmesidir.
UYARI! Türkiye’de göçme – çökme depremlerinin oluşumunda insan etkisi olduğu unutulmamalıdır. Özellikle maden ocaklarında ve yol yapımlarında kullanılan dinamit patlatmaları bu tür depremlere neden olmaktadır.
UYARI! Türkiye’de aktif volkan olmadığından volkanik depremler görülmez.
NOT! Nüfusun büyük bir bölümü birinci derecede deprem alanlarında yaşamaktadır. Nedeni ise genellikle Faylanma sonucu oluşan tektonik ovaların yerleşim ve tarım için uygun düzlükler olmasıdır.
NOT! Türkiye’de heyelan olaylarına en fazla doğu Karadeniz Bölümü’nde rastlanılmaktadır. Bu alanda heyelan oluşumu için gerekli faktörlerin hepsi mevcuttur.
NOT! Türkiye’deki heyelanların mevsimlere göre dağılımında %65 ile ilkbahar birinci sıradadır. Nedeni ise kar erimeleri ile birlikte toprağın suya doyması ve kayganlığın artmasıdır.
UYARI! Heyelan önlenemez bir afettir. Heyelanın görüldüğü yörelerde etkileri azaltılabilir. Bunda da en önemli çalışma heyelan riski olan yerlere yerleşmemek eğer mevcut yerleşme varsa taşımak gerekir.
UYARI! Bitki örtüsü heyelan değil erozyonu önleme de dikkate alınması gerekir. Heyelanda toprak üstündeki bitki örtüsü ile birlikte hareket ettiğinden bitki önleyici değildir.
UYARI! Akdeniz’de bol yağış, kar erimesi ve kuvvetli eğim olmasına rağmen heyelan riski oldukça düşüktür. Nedeni karstik arazi yapısıdır.
NOT! Türkiye’de batıdan doğuya doğru gidildikçe taşkın riski azalır. Nedeni doğuya doğru akarsuların yatak eğimlerinin artmasıdır. Derin yataklar içinden akarsuların çevrelerine çıkmaları daha zordur.
NOT! Türkiye’de en çok taşkına neden olan akarsular Asi, Meriç, Ergene ve Gediz’dir. Ortak özellikleri yatak eğimlerinin oldukça az olmasıdır.
NOT! Çığ sonucunda doğal bitki örtüsünün zarar görmesi ve kış turizminin olumsuz etkilenmesi gibi iki önemli durum oluşur.
UYARI! Karadeniz’in kuzeye bakan yamaçlarında yüksek eğim ve kar yağışı olmasına rağmen çığ riski oldukça düşüktür. Bu durumun nedeni bitki örtüsünün oldukça gür olmasıdır. Bu nedenle Karadeniz’de çığ görülen alanlar bitkinin cılız olduğu güney yamaçlardır.