İdari yönetim kuramı

İdari yönetim kuramı deyince, işin içine biraz disiplin, biraz sistem, ama bolca “işler nasıl yürür” sorusu giriyo işte. Bu kuram, aslında organizasyonları bi makine gibi görüp, “her şey tıkır tıkır işlesin” diye kafa yoran bi yaklaşım. Hani, Henri Fayol diye bi adam var ya, bu işin babası sayılır, o diyoki “yönetim dediğin bi sanat değil, bi bilim gibi olmalı”. Yani, rasgele değil, kurallarla, planla, düzenle ilerlemeli her şey.
Mesela, bu kuramda bi sürü ilke var. İş bölümü yapcaksın, herkes neyi nasıl yapacağını bilecek, yetkiyi doğru dağıtcan, bi de disiplin şart tabi. Ama öyle robot gibi değil, insanlar da işin içinde ya, onların da bi dürtülmesi, motive edilmesi lazım. Fayol’un derdi şu: “yönetici dediğin, sadece emir yağdırmaz, aynı zamanda ileriyi görür, plan yapar, insanları bi araya getirir, kontrol eder”. Hani, bi fabrikanın çarkları gibi, her parça bibiriyle uyumlu çalışsın istiyo.
Tabi bu işin bi de gerçek hayat tarafı var. Kağıt üstünde “herkes görevini yapsın, sistem otursun” çok güzel duruyo, ama iş yerine gelince bi bakıyosun, insanlar makine değil ki. Kimi tembel, kimi hırslı, kimi “bana ne” modunda. Yine de bu kuram, özellikle büyük şirketler, devlet daireleri falan için baya işe yaradı zamanında. Mesela, “üstler ne derse o” mantığı burdan geliyo biraz. Ama işte, fazla katı olunca da bi yerden sonra tıkanabiliyo, “ya bu kadar kural beni boğuyo” diye isyan edenler çıkıyo.
Özetle amcam, idari yönetim kuramı, işlerin kaosa dönmesini engellemek için bi yol haritası gibi. Herkes ne yapcak, kim kime bağlı, nasıl karar alınıcak, hepsi belli olsun istiyo. Günümüzde biraz eskidi diyo bazısı, ama hala bi şirkete girip “burda bi düzen lazım” dediğinde akla ilk gelenlerden biri bu. Öyle işte, yönetim dedigin hem basit, hem de karışık bi mesele.

Yorum gönder