Hukuk alanında yapılan inkılaplar nelerdir
Tanzimat döneminden itibaren batılı devletlerin hukuk kuralları taklit edilmeye başlanmıştı. Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde Mecelle adı altında yarı şer’i ve yarı laik kuralları ihtiva eden kanun uygulanmışsa da yetersiz kalmaktaydı. Bu kanun daha çok kişilerle eşya arasında hukuki düzenlemeler getirmişti. Ekonomi ve ticaret hayatını düzenleyen kurallar yetersizdi. Ceza hukuku alanında eksiklikler vardı. Mahkemeler tek hakimli idi. Yargılama metotları ilkeldi. Hukuk kurallarının, dine değil, akla ve bilime dayandırılmasının istenmesi, bütün vatandaşlara aynı kuralların uygulanmasının gerekliliği, kuralların gelişmelere uygun olarak değişmesinin zorunlu hale gelmesi, milli birliğin sağlanması için hukuk birliğinin temel nitelik taşıması, batılı devletlerin ülkemizde yaşayan azınlıkların haklarını bahane ederek işlerimize karışmalarına engel olunmak istenmesi, hukuk alanında inkılapları zorunlu hale getirilmiştir.
- Din-Devlet İlişkilerinin Aşamaları ( Hukukta Laik Düzene Geçiş) : 20 Ocak 1921’de kabul edilen Anayasa’da “şeriat hükümlerinin yürürlüğünü sağlamak TBMM’nin ödevlerindendir.” denilmek suretiyle, padişah ve halifenin bu konudaki yetkileri tamamen meclise intikal etmiş oldu. 1924 Anayasasında yer alan “Devletin dini İslam’dır.” maddesi, 10 Nisan 1928’de Anayasa’dan kaldırıldı ve milletvekillerinin yemin şekli değişti. Ayrıca, tekke ve zaviyelerin kapatılması, kılık-kıyafette değişiklik ve Medeni Kanun’un kabulü, laikleştirme aşamaları bakımından önemlidir. Bu gelişmelerden sonra 1937 yılında Anayasa’ya Laiklik ilkesi dahil edilmiştir.
- Medeni Kanun’un Kabulü ( 17 Şubat 1926 ) : Hukuk düzeninin temelini medeni hukuk oluşturur. Osmanlı Devleti’nin son zamanlarında Ahmet Cevdet Paşa tarafından hazırlanan Mecelle uygulanmakta idi. Ancak Mecelle, toplumun ihtiyacını tam olarak karşılamaktan uzaktı. Türk Devlet ve hukuk sisteminin laikleştirilmesi için yeni bir medeni kanun şarttı. Avrupa’da yapılan en son medeni kanun, İsviçre Medeni Kanunu idi. Önceki kanunların bazı eksiklikleri bu kanunda giderilmişti. Bu sebeple İsviçre Medeni Kanunu tercüme edildi. Bazı değişiklikler ile İsviçre Borçlar Kanunu ile birlikte Türk Medeni Kanunu olarak 17 Şubat 1926’da kabul edildi. Kanun 6 Ekimde yürürlüğe girdi.
Medeni Kanun ile evlilikte tek eşlilik ve nikah zorunlu hale getirilmiş ve devlet güvencesine alınmıştır. Kadınlara da boşanma ve mirasta eşit hak tanınmıştır. Mahkemelerde tanıklık bakımından kadın-erkek ayrımı ortadan kaldırılmıştır.
Kadınlara istediği işte çalışma imkanı sağlanmıştır. İnsan ilişkilerinde hukuk birliği sağlanmış, patrikhanenin din işleri dışındaki yetkileri kaldırılmış, azınlıkların hukuki özerkliği son bulmuş ve bir düzen getirilmiştir. Din ve mezhep ayrılığı gözetilmeden, hak ve ödevler bakımından eşitlik sağlanmıştır.
Medeni Kanun ile kadınlara siyasi haklar tanınmamıştı. Ancak kadınlara, 1930 yılında belediye seçimlerinde, 1933 yılında muhtarlıklarda, 1934 yılında da milletvekili seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır. Ayrıca, İtalya örnek olarak alınan Ceza Kanunu 1 TEMMUZ 1928’de yürürlüğe girdi. Ticaret Kanunu, hukuk ve ceza muhakemeleri usulü ile icra-iflas kanunları da yürürlüğe konularak, hukuk sisteminin laikleştirilmesi tamamlandı.
Kaynak:egitimhane