DOĞAL AFETLER
İnsan ve Doğa İnsanlar ve diğer tüm canlılar doğa ile iç içe yaşar, insanlar yaşamlarını kolaylaştırmak için zaman zaman doğada değişiklikler meydana getirir. Artan nüfusla birlikte insanların barınma ihtiyacı da artmıştır. İnsanlar barınmak için evler yapmıştır. Evleri, binaları inşa etmek için ağaçları kesmiş, doğaya müdahale etmiştir. Ulaşımı sağlamak için dağları oymuş, tüneller açmış, köprüler ve yollar yapmıştır. Beslenme ihtiyaçlarını gidermek için tarlaları ekmiş, ürünler yetiştirmiştir. Ürünlerin kalitesini ve miktarını artırmak için ilaçlamalar yapmış, toprağı fazla gübrelemiştir. Aşırı ilaçlamalar yüzünden toprağın verimi düşmüştür. Ürünler sağlıklı yetişmemiştir. insanlar doğadan enerji elde etmek için rüzgâr tribünleri, barajlar ve termik santraller kurmuştur. insanlar geçimini sağlamak amacıyla madencilik yapmıştır. Doğadan maden çıkartarak, madenleri işlemiştir. Su kaynaklarından yararlanmış, balıkçılık yapmıştır. Su sporları yaparak eğlenmiştir. Deniz kenarlarında yaz turizmi yapmış, yüksek yerlerde kış turizmi yapmıştır. Bütün bunların sonunda bilinçsiz yapılan her hareket doğaya zarar vermiştir. Ormanlar bilinçsizce yok edilmiş, çevre zarar görmüştür. Doğal Çevreyi Korumak İçin Yapmamız Gerekenler
• Çevremizi temiz tutmalıyız.
• Doğal kaynaklarımızı dikkatli kullanmalıyız. Suyu boşa harcamamalıyız.
• Ormanlarımızı korumalıyız.
• Hayvanları korumalıyız. Nesli tükenmekte olan hayvanları koruma altına almalıyız. Doğaya bilinçsizce zarar veren herkesi uyarmalıyız. Doğal Afetler Tabiat olaylarına bağlı olarak oluşan afetlere doğal afet denir. Ancak doğal afetlerin oluşmasında insan faktörü de vardır. İnsan doğal afetlerin oluşmasında birinci sırada rol almasa da bazı doğal afetlerin oluşumunda insanın doğaya verdiği zararlar etkili olur. Örneğin erozyonun oluşmasında insanın doğal bitki örtüsüne zarar vermesi etkili olabilir. Deprem Yer kabuğunun kırılması ile aniden oluşan yer sarsıtılarına deprem denir. Ülkemiz deprem kuşağında yer almaktadır.Deprem araştırması yapan bilim dalına “sismoloji” depremin şiddetini ölçen ölçeğe “rihter” denir. Aşağıda verilen Türkiye deprem bölgeleri haritasını incelediğimizde ülkemizin büyük bölümünün deprem riski altında olduğunu görürüz. Özellikle Marmara, Ege, Doğu Anadolu bölgelerimiz ve Karadeniz Bölgesi’nin iç kısımlarında deprem riski daha fazladır. Bu nedenle nüfusumuzun büyük bir bölümü, deprem riski yüksek olan bölgelerde yaşamaktadır. Depremlerin yaşandığı bölgelerdeki ortak coğrafi özellik fay hatlarının olmasıdır. Bu fay hatları üzerinde oluşan kırılmalar sarsıntılara neden olur. Sarsıntının şiddeti arttıkça depremin yıkıcı etkisi de artar. Ülkemizde yaşanan depremler yıkıcı ve ciddi zararlar vermektedir. Bu durumun sebepleri şunlardır:
• Yerleşim alanlarının büyük bir kısmının fay hatları üzerinde kurulması.
• Kaçak ve denetimsiz yapılaşmanın fazla olması.
• Binalarda kullanılan yapı malzemelerinin depreme dayanıksız olması.
• Bina yapılacak arazilerde zemin etüt çalışmasının yapılmaması. İnsanlar tarafından engellenemeyen bu doğal afetin zararlarını en aza indirmek için bazı tedbirler alınabilir. Bu tedbirlerden bazıları şunlardır:
• Halkın deprem konusunda eğitilmesi.
• Acil kurtarma ve yardım ekiplerinin oluşturulması.
• Deprem riski taşıyan yerlerde yerleşim alanları kurulmaması.
• Yapılarda depreme dayanıklı malzemeler kullanılması. Binaların depreme dayanıklı inşa edilmesi. Tarih Yer Can kaybı Büyük lüğü 31.03.1928 İzmir-Torbalı 50 7.0 26.12.1939 Erzincan 30.962 7.9 01.02.1944 Bolu-Gebze 3.959 7.2 18.03.1953 BalıkesirGönen 265 7.4 22.07.1967 Sakarya 89 7.2 24.11.1976 Van-Muradiye 3.840 7.2 17.08.1999 Gölcük 17.408 7.4 12.11.1999 Düzce 845 7.2 23.10.2011 Van 644 7.2 Tsunami Okyanusların ya da denizlerin dibinde oluşan deprem ve volkan patlaması gibi nedenlerle dev dalgaların oluşmasına denir. Sel Ülkemizde Karadeniz ve Marmara Bölgesi’nde sıklıkla sel felaketi yaşanır. Ülkemizde sık yaşanan doğal afetlerden bir diğeri seldir. Sel, aşırı yağan yağmurlardan veya eriyen karlardan oluşan geçtiği yerlere zarar veren taşkın sulardır. Sel doğal afetinin yaşandığı yerler genellikle bitki örtüsünden yoksun, eğimli arazilerdir. Özellikle ilkbahar mevsiminde yağışlar ve eriyen kar suları birleşerek çevresine göre çukurda kalan alanları sular altında bırakır. Ev ve iş yerleri, ana yollar, tarım alanları zarar görebilir. Sel tehlikesi olan yerlere ev ve iş yeri yapılmaması, bu alanlarda altyapı çalışmalarının tamamlanmış olması akarsu, baraj gibi taşkınlara neden olabilecek yerlere yakın yerleşim yerlerinin kurulmaması zararları azaltır. Heyelan ( Toprak Kayması) Eğimin fazla olduğu ve killi toprakların yaygın olduğu yerlerde yağışlar sonucu toprağın dik yamaçlardan aşağıya doğru kaymasına denir. Genellikle ağaçtan yoksun yerlerde görülür. Türkiye’de Karadeniz Bölgesi’nin özellikle doğu kıyılarında heyelan felaketi yaşanır. Çok yağış alan bölgelerdeki eğimli yamaçlar, yağan yağmuru emer ve toprak kaygan bir hâl alır. Toprağın üzerinde bulunduğu yüzeyden kayması sonucu da heyelan oluşur. Ülkemizde özellikle Karadeniz Bölgesi’nde bu afet çok sık görülür. Çünkü Karadeniz Bölgesi her mevsim yağışlıdır. Arazisi engebelidir. Yer kabuğunun yapısında killi toprak yaygındır. Bu özelliklere bağlı olarak yağışlar sonucu tutunamayan büyük kütleler yamaç boyunca hareket ederek heyelanlara yol açar. Özellikle yol yapım çalışmaları ile yamaç eğiminin bozulması ve orman alanlarının tahribi heyelanları arttırmaktadır. Bu alanlarda orman alanlarını koruyarak, heyelan riski taşıyan yerlerde yerleşmeye izin vermeyerek, yol yapımı vb. nedenlerle yamaç eğimini bozmayarak heyelan oluşma riskini azaltmak mümkündür. Erozyon Bitki örtüsünden yoksun yerlerde toprağın yağmur ve rüzgâr gibi etkenlerle aşınması ve taşınması olayına denir. Erozyon yüzünden her yıl 1,4 milyon ton verimli toprağımız taşınmaktadır. Erozyon ülkemizde İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde sıkça görülür. Eğer bir bölge az yağış alıyorsa, toprağı ince taneliyse, bitki örtüsünden yoksunsa, sağanak yağışlara maruz kalıyorsa ve eğimi fazlaysa erozyona daha çok uğrar. Ülkemiz arazisinin büyük bir bölümü, erozyon tehlikesi ile karşı karşıya kaldığı için ülkemiz giderek çölleşmektedir. Erozyondan korunmak için ormanlarımızı korumalı, ağaçlandırma yapmalı, bitki örtüsüne zarar vermemeliyiz. Çığ Eğimli yüzeylerde tutunamayan kar kütlelerinin yüksek bir yerden koparak yuvarlanması sonucu oluşur. Çığ, dağın bir noktasından kopup yuvarlanan ve yuvarlandıkça büyüyen kar kümelerine denir. Çığ ortalama yükseltisi fazla, eğimli ve soğuk iklim bölgelerinde daha sık yaşanır. Kışların uzun geçtiği ve kar yağışlarının çok görüldüğü Doğu Anadolu Bölgesi’nde ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde sıkça görü- len bir afettir. Karadeniz Bölgesi’nin yüksek kesimlerinde de çığ olayına rastlanır. Orman Yangını Çeşitli nedenlerle ormanda bulunan yanıcı maddelerin tutuşarak hızla bütün ormanı kaplaması sonucu oluşur. Orman yangınları sonucu sadece ağaçlarımız değil, ormanda yaşayan tüm canlılar yok olur. Ülkemizde en çok Akdeniz ve Ege Bölgesi’nde görülür.Ülkemizde genellikle insanların dikkatsizliği, yıldırım düşmesi, aşırı sıcaklık, yağış azlığı gibi sebeplerle orman yangınları yaşanır. Aşırı sıcaklığa bağlı olarak Ege ve Akdeniz bölgeleri bu alanda ilk sırada yer alır. Karadeniz Bölgesi’nde ise orman yangınları daha az görülür.
Kaynak:Tevfik FAKIOĞLU
saka saka suuperrrrrrrr