(1926 ). Organik mimarlık anlayışı çerçevesinde çalışan mimar. Floransa’da mimarlık öğrenimi ve doktora çalışması yaptı. Ankara’daki bürosunda serbest mimar olarak çalışırken Forum dergisinde incelemeler yayımladı. Türkiye Mimar ve Mühendis Odaları Birliği’nin yönetiminde görev aldı; imar ve iskan Bakanlığı’nda danışmanlık (1974 – 75) yaptı. F.L. Wright insana Dönüş adlı kitabında bu Amerikalı mimarın temsilcisi bulunduğu organik mimarlık anlayışını tanıtan Vanlı, gerçekleştirdiği tasarımlarda da yapıların işlevleriyle biçimleri arasında organik bütünlük sağlama çabası içinde oldu. En önemli tasarımları Ankara’daki Oran Toplu Konut yerleşmesi ile Milli Kütüphane (1968) binasıdır.
Kategori arşivi: Biyografi
Şerif Muhittin TARGAN
(1892-1967). Ut ve viyolonsel virtüözü, besteci. Küçük yaşta ut çalmayı öğrendi. Ayrıca viyolonsel, piyano ve armoni dersleri aldı. Mektebi Hukuk’u ve Darülfünun’un Edebiyat Şubesi’ni bitirdi. 1924’te ABD’ne yerleşti, buradaki ut ve viyolonsel konserleri geniş ilgi gördü. 1932’de Türkiye’ye döndü. 1934’te Irak hükümetinin çağrısı üzerine Bağdat’a giderek konservatuarın kurulmasında görev aldı. On iki yıl yönettiği Bağdat Konservatuarı’nda ut ve viyolonsel dersleri de verdi. 1948’de İstanbul’a döndü ve Belediye Konservatuarı ilmi Kurul başkanlığında bulundu (194850). Besteleri arasında ut için çoksesli parçalar, Tamburi Cemil Bey’den esinlenen Hüzzam, Ferahfeza, Uşşak, Irak, Dügah ve Nihavend Saz semaileri; Kanatlarım Olsaydı, Koşan Çocuk, Ömrümün Son Şevki Şensin gibi şarkılar vardır.
Niyazi SAYIN
Niyazi SAYIN
(1927). Ney virtüözü ve ebru sanatçısı. İstanbul Belediye Konservatuarını bitirdi (1950). Küçük yaşta başlayan müzik tutkusu nedeniyle özel dersler aldı. 1954’te memur olarak girdiği İstanbul Radyosu’nun plak ve nota kitaplığını kurdu. İki yıl sonra memurluktan ayrıldıysa da, radyoyla sanatçı olarak ilişkisi otuz yıl sürdü. On beş yıl Belediye Konservatuarı İcra Heyeti’nde çalıştı. 1980’de kurulan Türk Musikisi Devlet Konservatuarı’nda (TMDK) kısa bir süre öğretim üyeliği yaptıktan sonra emekliye ayrıldı. Bir yıl kadar ABD’de, Seattle Üniversitesi Müzikoloji Bölümü’nde seminerler verdi. 1981’ den bu yana TMDK’ da sözleşmeli olarak çalışan, Türk müziği ve ney dersleri veren Sayın, sonradan Nefesli Sazlar Bölümü Başkanlığına getirildi.
ŞEKER AHMET PAŞA
(1841-1907). Batılı anlamda Türk resminin oluşmasına katkılarda bulunan ressam. Asıl adı Ahmet Ali’dir. Şeker, saray çevrelerinde kendisine verilen ve giderek yerleşen lakaptır. 1855’te Mektebi Tıbbiye’de öğrenime başladı. Resimde özel yeteneği görülünce öğretmen yardımcılığına getirildi. Resimleri Abdülaziz’in ilgisini çekti ve resim öğrenimi için Fransa’ya gönderildi (1864). Paris Güzel Sanatlar Yüksekokulu’nda Boulanger ve Gerome’un atölyelerinde çalıştı. Yapıtları 2. Paris Dünya Sergisi’ ne (1867), 1869 ve 1870 Salon Sergilerine kabul edildi. Okulu bitirince Roma Ödülü’nü kazandı; üç ay da Roma’da çalışıp İstanbul’a döndü (1871). Sultanahmet Sanat Mektebi’nde ve askeri liselerde öğretmenlik yaptı; 1873’te Türkiye’de ilk resim sergisini Sanat Mektebi’nde düzenledi. 1875’te Darülfünun’da ikinci sergiyi açtı. Abdülaziz’in yaverliğine getirildi; rütbesi 1890’da refikliğe (tümgeneral) yükseltildi. 1895’ten ölümüne kadar yabancı misafirler teşrifatçılığı yaptı. Osman Hamdi Bey’le çalışarak Sanayii Nefise Mektebi’nin kuruluşuna katkıda bulundu (1882 – 83). Paris’te henüz izlenimciliğin gelişmediği bir dönemde akademik anlayışa bağlı öğretmenlerle çalışan Ahmet Paşa, bir ölçüde Corot ve Courbet gibi ressamların etkisi altında kalmış ve çağdışı birçok ressam gibi peyzaj ve natürmorta ağırlık vermiştir.
Suut Kemal YETKİN
(1903-1980). Sanat tarihçisi, yazar. Paris’te Sorbonne Üniversitesinde felsefe öğrenimi gördü (1925 – 30). Türkiye’ye dönünce çeşitli liselerde öğretmenlik ve müdürlük yaptı. 1933’de İÜ Edebiyat Fakültesi estetik ve sanat tarihi doçentliğine atandı. Bir süre Güzel Sanatlar Umum Müdürü olarak çalıştıktan sonra Ankara Üniversitesi (AÜ) Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi profesörlüğüne getirildi (1941) . İki dönem (1943 – 50) Urfa milletvekilliği yaptı. 1950’de üniversiteye döndü; AÜ İlahiyat Fakültesi’nde İslam sanatları dersi verdi. 1958’de ordinaryüs profesörlüğe yükseltildi. 1959 – 66’da aynı üniversitenin rektörlüğünü yapan Yetkin, daha sonra AU Eğitim Fakültesi’nde Güzel Sanatlar Eğitimi, Hacettepe Üniversitesi’nin Fen ve Edebiyat Fakültesi’nde Sanat Tarihi kürsülerinde görev yaptı; emekliye ayrıldı. Denemeleriyle de tanınan Yetkin, bunları bir araya getiren kitaplarının yanı sıra felsefe, estetik ve sanat tarihi alanlarında da yapıtlar verdi. Sanat tarihi alanındaki başlıca kitapları İslam Sanatı (1954). Büyük Ressamlar (1955), Türk Mimarisi (1970), İslam Ülkelerinde Sanat (1974), Barok Sanat (1976)’dır.
Suat TAŞER
(1919-1982). Tiyatro üzerine inceleme ve çevirileriyle tanınan yazar, şair. Ankara Devlet Konservatuarı’ndaki öğrenimini tamamlayınca (1945) Ankara Devlet Tiyatrosu’nda oyuncu, Ankara Radyosu’nda spiker olarak çalışmaya başladı. Yönetmenlik de yapan Taşer, 1978’de İzmir Devlet Tiyatrosu Müdürlüğü’ne getirildi. Bu görevi sırasında Dokuz Eylül Üniversitesi Sahne ve Görüntü Sanatları Bölümü’nde dersler de verdi. 1938’den sonra yayımladığı yenilikçi şiirlerle de tanınan Taşer’in sekiz şiir kitabı yayımlandı. Üç Duvarlı Dünya (1951), Tiyatro Meseleleri (1953), Bir Dünya ki (1956) adlı kitaplarında tiyatro eleştiri ve incelemelerini topladı. Aşk ve Barış (1961), Deli Dumrul (1962) adlı oyunları basıldı. Stanislavski’nin Bir Aktör Hazırlanıyor (1967) ve Bir Karakter Yaratmak (1981) adlı kitaplarını çevirdi; ikinci çevirisi Yazko Çeviri İnceleme Özendirme Ödülü aldı.
Spencer TRACY
(1900-1967). ABD’li sinema oyuncusu. Sanat yaşamına sahneyle başladı. 1930’lu yıllarda sinemaya geçerek, çok değişik tiplemelerle sinema sanatının en önemli oyuncularından biri oldu. 1937’de Kahraman Kaptanlar, 1938’de Yarının Gençliği adlı filmleriyle üst üste iki Oscar kazandı. Yaşamının son günlerine değin sinemadan kopmadı. Öldüğü yıl, son filmi Beklenmeyen Misafir’de oynadı. Öteki önemli filmleri şunlardır Göç ve Zafer, Öfke, Kara Güneş, Edison, Yukarı Mahalle, Yeşil Ufuklar, Günahkar Baba, Gelinin Babası, Zafer Madalyası, İhtiyar Adam ve Deniz, Nürnberg Duruşmaları.
SOPHOCLES
(İÖ 497 İÖ 406). Atinalı üç büyük tragedya yazarından biri. İlk başarasını 28 yaşında Aiskhylos’ un da katıldığı bir yarışmada kazandı. Altmış yılı aşkın yazarlık yaşamı süresince Dionisia törenleri ve Lenaia şenliklerinde sayısız ödüller aldı. Perikles ve Nikias dönemlerinde önemli devlet görevlerinde bulundu. Yüzün üstünde oyun yazdığı öne sürülmekteyse de, yapıtlarından yalnız yedisi zamanımıza kalabilmiştir. Klasik Yunan tragedyasını doruğa ulaştıran Sophocles, öncelikle oyun kişilerini birer karakter kişiliği içinde verdi ve koroyu, kahramanların trajik durumunu daha da yoğunlaştıracak, olaylara yorum getirecek biçimde, kullandı. Dili yalın, diyalogları kıvrak ve akıcıydı. Oyunlarında konuşma örgüsü ile koro arasındaki ilişkiler gevşemeye başlamakla birlikte bu, oyunun bütünlüğünü bozacak bir gelişmeye yol açmadı. Sophocles kişilerini de oldukları gibi değil, olmaları gerektiği gibi gösterdi, bununla birlikte onları inandırıcı kılmayı başardı, iki oyuncuyla oynanan tragedyaya üçüncü kişiyi sokan da Sophocles oldu. Koroyu on iki kişiden on beş kişiye çıkardı, boyalı dekor panolarını geliştirerek oyuna Frikya müziğini de soktu. Türkçeye de çevrilen, bazıları sahnelenen yapıtları şunlar: Aias, Antigone, Elektra, Kral Oidipus, Oidipus Kolonos’ta, Philoktetes, Trakhis Kadınları.
Simone SIGNORET
(1921-1985). Güçlü oyunculuğuyla Fransız sinemasının, etkin kişiliğiyle de Fransız entelektüel yaşamının önde gelen kişilerinden. 1946 yılında oynadığı Makadam adlı filmdeki rolüyle kendini sinema dünyasına kabul ettirdi. 1982 yılındaki son filmi Kuzey Yıldızı’na değin bir çok unutulmaz kompozisyon çizdi. 1960 yılında En İyi Kadın Oyuncu Oscar’ım aldığı Tepedeki Oda’nın yanı sıra özellikle Altın Horoz, Salem Büyücüleri, Kaçak, Onca Yoksulluk Varken gibi filmlerde başarı kazandı. Kırk yıla varan sinema yaşamı boyunca oluşturduğu birikimi üç kitabında edebiyat alanına da taşıdı, ilk iki kitabı anıların içeriyordu Özlemin Eski Tadı Yok ve Yann Gülümsüyordu. Üçüncüsün de edebi ağırlık ön plandaydı. Elveda Volodia.
Sergey Vasilyevic RACHMANİNOV
(1873-1943). Lirik yapıtlarıyla tanınan büyük Rus bestecisi. Moskova Konservatuarı’ndaki öğrenimi sırasında Puşkin’in şiirinden uyarladığı tek perdelik Aleko operasıyla altın madalya kazandı. Moskova’da Marinski Okulu’nda öğretmenlik, Bolşoy Tiyatrosu’nda orkestra şefliği yaptı. Çeşitli ülkelerde konserler verdi, piyano virtüözü olarak adını duyurdu. 1917 Sovyet Devrimi sırasında Paris’te buluyordu. Bir süre İsviçre’de yaşadıktan sonra ABD’ne gitti'(1936) ve orada yerleşti. Ancak bu döneminde başarılı yapıtlar veremedi. Çaykovski’den esinlenen Rahmaninov, özellikle piyano yapıtlarıyla tanındı. Bunların en tanınmışı çok genç yaşında bestelediği Prelüd’dür (1891). Öteki önemli yapıtları arasında dört piyano konçertosu, Ölüler Adası adlı senfonik şiir, Senfonik Danslar ve Cimri Şövalye, Francesca da Rimini operaları sayılabilir.