Ataturk ve Başörtüsü

Bu bilimsel eseri Araştımacı Yazar Mehmet DERİ’ye aittir.Diğer çalışmalarını katogoriler kısmında kendisine ait bir bölüm mevcuttur.Kendisine çok teşekkür ederiz.

CUMHURİYETİMİZİN KURUCUSU ATATÜRK BAŞÖRTÜSÜNE KARŞI DEĞİLDİ

Mehmet DERİ*
Adına ister başörtüsü denilsin ister türban denilsin(türban, Fransızca bir kelime olup, kumaştan yapılmış, başa bağlanan örtü, sargı anlamlarına gelmektedir) tesettürün bir parçası olup, Rabbimizin Ahzab Sûresi 59. ayeti kerime ve Nur Sûresi 31. ayeti kerimelerle her Müslüman kadına farz kıldığı dinî bir emirdir.

Prof. Dr. Ramazan Boyacıoğlu, İslâmî Araştırmalar Dergisi’nde “Atatürk, Kadın ve Tesettür” adlı makalesinde Atatürk’ün başörtüsüyle ilgili şu sözlerine yer vermektedir:
“Eğer kadınlarımız dinin emrettiği bir kıyafetle, faziletin icap ettiği davranış tarzıyla içimizde bulunur, milletin ilim, sanat ve sosyal etkinliklerine katılırsa bu durumu emin olunuz, milletin en mutaassıpları dahi takdir eder

Yine Atatürk 1 Mart 1923’te Büyük Taarruzdan sonra ziyaret ettiği Konya Kızılay Hanımlar Kolu’nun davetinde yaptığı bir konuşmasında: “Dinimizin tavsiye ettiği tesettür, hem hayata hem de fazilete uygundur” diyerek çok açık bir şekilde başörtüsünün dinî ve sosyal yönünü ortaya koyar.
22 Eylül 1924’te Samsun’da öğretmenlerle yaptığı bir konuşmada: “dinin icabı olan tesettür, kısaca ifade etmek lazım gelirse, denebilir ki kadınları sıkıntıya sokmayacak ve adaba aykırı olmayacak sade bir şekilde olmalıdır. Tesettür, kadını hayatından, mevcudiyetinden soyutlayacak bir şekilde olmamalıdır” diyerek, tesettürün kadının sosyal hayatındaki fonksiyonunu engellemediğini ifade etmektedir.

Ataturk ve Başörtüsü

Bir diğer konuşmasında ise Atatürk: “örtünme biçimi konusunda dinimizin, milli ananelerimizin, akıl ve mantığın, ahlak ve faziletin gerektirdiği, doğal ve kolay olanı kabul etmeliyiz” demek suretiyle, tesettür konusundaki düşüncelerini çok net bir şekilde ortaya koymaktadır.

Mustafa Kemal Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım ve eşi Latife Hanım hiçbir zaman başörtülerini çıkarmamışlardır, bilhassa eşi Latife Hanım resmi ve özel bütün toplantı ve merasimlere başörtülü olarak katılmıştır. Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhurbaşkanı olduğu 29 Ekim 1923 gününden, vefat ettiği 10 Kasım 1938 tarihine kadar, kadınların örtünmesine karşı olmamıştır. Onun hayatta olduğu ve Cumhurbaşkanı olarak çalıştığı 15 yıl zarfında başörtüsünü yasaklayan hiçbir kanun ve yönetmelik yürürlüğe konmamış ve başörtüsü yasağı hiçbir yerde uygulanmamıştır.
Bu dönemde TBMM’ye halk arasından seçilen bir kısmı kadın milletvekilleri, başörtüleri ile genel kurula katılmış, yemin ederek yasama görevlerine başörtülü olarak devam etmişlerdir. Bu kadın milletvekillerinin fotoğrafları TBMM. Arşivi’nde mevcuttur.

Bu durum karşısında başörtüsünün Atatürk ilke ve inkılaplarına aykırı olmadığı gerçeği ortaya çıkmaktadır. Hakikaten ülkemizde ilk başörtüsü yasağı, cumhuriyetin ilanından 58 yıl ve M. Kemal Atatürk’ün vefatından 43 yıl sonra ( 22. 7. 1981) tarihinde bakanlar Kurulu kararı ile orta dereceli okullarda ve bir yıl sonra (16. 7. 1982) tarihinde kamu kurum ve kuruluşlarında ve kanunla değil, Bakanlar Kurulu’nun kabul ettiği yönetmeliklerle yürürlüğe konulmuştur.

Bu duruma göre Mustafa Kemal Atatürk’ün sağlığında, onun ilke ve inkılapları yürürlüğe konduğu zaman başörtüsü yasağı bulunmadığına ve ilk yasak 1981 tarihinde yürürlüğe konulduğuna göre, başörtüsü Atatürk ilke ve inkılaplarına aykırı değildir.

Sonuç olarak söylemek gerekirse: İslam’a saygılı olan ve bunu birçok yerde dile getiren Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, kadınların tesettürüyle ilgili bir değişiklik yapmamış, tesettür ve kıyafet konusunda kadınları özgür ve serbest bırakmış, esas amacının Türk kadınının sosyal, bilimsel, ekonomik ve sanat hayatında büyük işler başarabilecek kapasite ve yetenekte/beceriklikte olduğunu belirterek, kadını sosyal hayata kazandırmak olduğunu birçok yerde ifade etmiştir.

* Uzman Tarihçi, Araştırmacı-Yazar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir