Ya Amerikan Mandası Olsaydık?..
Anadilimiz olan “Türkçe”nm de yasayla korunması gereken “ulusal değerler” durumuna geldiği günleri yaşıyoruz. Böyle bir yasa hazırlığı olduğunu okuyunca (Milletvekili Işılay Saygın tarafından) konu tartışma gündemine gelmiş oldu.
Türkiye Cumhuriyeti’n in kuruluş yıllarında Atatürk’ün bağımsızlık mücadelesinin hiçbir engel tanımayan yılmaz bir kurucusu olduğu, günümüz gençliğine iyi anlatılamamıştır. Atatürk’ün yanında yer almış kimi kimilerin bile koşulların kötülüğünden etkilenerek “Biz böyle kurtulamayız, yenemeyeceğimiz engellerde yitip gitmektense Amerikan mandasını kabul edelim, uygar dünyaya katılalım” biçiminde düşündükleri de bugün unutulmuş gibidir. Atatürk ve dönemi anlatılırken bu olayların da eleştirel düşünce açısından, değişik seçenekleriyle tartışılarak anlatılması gerekir.
Biz de “Ya Türkiye, Amerikan mandası olsaydı, bugün neler yaşanırdı” sorusuna yanıt arıyoruz.
– Öncelikle “İngilizce”, “Türkçe”den daha önemli sayılırdı, iyi Türkçe bilmek pek önem taşımazdı, ama iyi ingilizce bilmek çok önemli sayılır, hem toplumsal değer hem de yüksek gelir sağlamada anahtar olurdu.
– Amerikan kolejleri, ingilizce eğitim yapan kolejler ve üniversiteler, Türkçe eğitim yapan okullardan çok daha yüksek bir değer taşırdı.
– Amerikan Doları, Türk Lirası’ndan daha etkili bir para birimi olurdu. Türkiye’de yapılan hesaplar, Örneğin otel ücretleri, satılan malların bedelleri dolar üzerinden hesaplanırdı. İnsanlar, Türk Lirası yerine Amerikan Doları biriktirmeye çalışır. “Kaç paralık adam?” deyiminin yerini, “Kaç dolarlık adam?” deyimi alırdı.
– Türkiye’nin hangi görevlilerine ne miktarda ücret verileceğine Amerika’nın egemen olduğu kurumlar karar verir, Türk yetkilileri bu durumu “ellerinde olmayan neden” olarak açıklarlardı,
– Türkiye’de siyasal iktidara yükselmek isteyen politikacılar, “kendilerinin Amerika tarafından istenen, Amerika başkanı ile çok samimi olduğunu iftiharla açıklayan” bir tutum sergilerlerdi. Amerika’da mülk edinmek, orada iş yapmak, Türkiye’de politika yapan kişiye prim sağlardı.
– Amerikan sineması, sinema salonlarıyla, getirtilen filmlerle bütün ülkeye egemen olur, en abur cubur filmler bile her sinemada oynarken Avrupa filmleri bile salon bulamaz duruma gelirdi.
– Amerika’da her yeni çıkan müzik türü bile anında Türkiye’ye gelir, hemen benimsenir, çocukların bile diline ve hareketlerine yansırdı.
– Amerikan tipi fast-food beslenme yayılır ve yüksek bir benimsenme değeri taşırdı. Yiyecek ve içecekler Amerikan markası taşıyorsa pazar değeri hemen artardı.
– Amerikalılar nasıl giyiniyorsa Türkler de hemen öyle giyinmeye başlar, kasketlerinden ayakkabılarına kadar her yerde Amerikan markaları satılırdı. Bunlan giymeyenlerkendilerini “görgüsüz, ahmak, hanıso” hissettikleri için onlar da ne yapar eder, bu markalardan edinmeye çalışırlardı.
– Türk çocukları kendi kültürlerinin dehası olan Nasreddin Ho-ca’yı öğrenme fırsatı bulamadan Amerikan çizgi filmlerinin kahramanlarım tanırlar: Niııja Kaplumbağaları, Süpermen, Bad-Man, Action-Man gibi kahramanlarla hayal dünyalarını kurarlardı.
– Çocukların giysileri de Amerikan markası taşımıyorsa anne-babaları “yavrularına gereken değeri veremedikleri duygusıf’na kapılır, hemen koşup onlara bu markalardan giyecekler alırlardı.
– Türkçe adı olan hiçbir derginin satış şansı olmadığı için çıkan dergilere özenle “Amerikanca” adlar bulunur, bu dergiler kapış kapış satılırdı.
– Amerika’da yaygın olan salon oyunlan daha önce oynanan oyunların yerini alır, bu oyunu oynatan salonlara gitmek özel bir önem taşırdı.
– Mağazalar, marketler, giysi dükkânları, yiyecek içecek salonları hep “İngilizce” adlar kullanır, caddelere çıkanlar kendilerini Amerika’nın sokaklarında hissedip mutlu olurlardı. Bu mağazalara girip çıkmak, buralardan alışveriş yapmak Türkler için özel bir gurur kaynağı olurdu. Buralardan yapılan alışverişlerde de yabancı markalı ekmekler, yabancı markalı peynirler, içkiler daha değerli sayılırdı.
– Sonra da sıra koltuklara, kanepelere gelir, Amerikan tipi evler yapılır, dolar üzerinden satışa sunulurdu.
– Ucuzluk yapan mağazalar “ucuzluk” yazılı tabelaya bir de “sale” sözcüğünü eklerlerdi.
İyi ki Amerikan mandası olmamışız, değil mı’.’
Bunlar zaten var