Şimdiye kadar yaşamınızı değiştirmek için neleri değiştirmeniz gerektiğinden, hangi durumların sizi güçlendireceğinden, ne tür durumların sizi güçsüz kılacağından söz ettik. Bu bölümde, istediğiniz zaman istediğinizi üretebilmeniz için durumlarınızı nasıl değiştireceğinizi öğreneceksiniz. İnsanlar genellikle yeterli kaynağa sahiptirler, fakat onları kontrol edemezler. Nasıl kontrollü olacağınızı, yaşamdan nasıl daha çok tat alacağınızı, durumlarınızı ve eylemlerinizi nasıl kontrol edebileceğinizi, nasıl değiştirebileceğinizi ve bu sonuçları vücudunuzda nasıl üreteceğinizi bu bölümde açıklayacağız. Tüm bunlar çok kısa bir sürede gerçekleştirilebilir
Size değişimi öğreteceğim model ve SDP’nin öğretim yöntemi, terapi okullarının bir çoğunda kullanılanlardan çok farklıdır. Bir dizi okulun uyguladığı terapi yöntemleri birbirine o kadar çok benzer ki, artık bu yöntemler kültürel bir totem olmuştur. Birçok terapici, değişim için içinize yerleşmiş negatif deneyimlere geri dönerek, bunları tekrarlamak zorunda olduğunuzu söyler. Bu fikir de negatif deneyime sahip kişilerin bu deneyimlerini ancak koyacak yer kalmayıncaya kadar içlerinde bir sıvı gibi tutmaları sonucu dışan taşırılarak veya yakılarak atılabileceği inanışından gelmektedir. Terapiciler bu nedenle, söz konusu süreçle temas edebilmenin tek yolunun, olayların deneyimini tekrarlamak ve tüm acılan tekrar duymak ve hepsini bir anda dışarıya atmak olduğunu söylerler.
Tüm deneyimlerim, bu yöntemin insanlara yardım etmek için en etkisiz yollardan biri olduğunu göstermektedir. Öncelikle insanlardan korkunç bir rahatsızlığı tekrar denemelerini istemek, onları olabilecekleri en acılı ve en beceriksiz duruma sokmak demektir. Birilerini beceriksiz duruma soktuğunuzda, onların yeni becerikli davranışlar ve sonuçlar üretme olasılıklarını büyük oranda azaltıyorsunuz demektir. Gerçekte bu yaklaşım, acılı ve beceriksiz paterni daha da güçlendirebilir. Sürekli olarak sınırlama ve acı sinirsel durumuna ulaşılırsa, gelecekte bu durumları tetiklemek çok daha kolay hale gelecektir. Bir deneyimi tekrar canlandırdıkça, onu tekrar kullanma olasılığınız artar. Bu da niçin geleneksel terapicilerin çok uzun sürede sonuç alabildiklerini açıklar.
İyi arkadaş olduğum terapiciler var. Onlar, hastalarıyla içtenlikle ilgilenmektedir. Bir fark yarattıklarına inanıyorlar. Doğrudur. Geleneksel terapi sonuçlar üretmektedir. Bununla birlikte buradaki sorun, bu sonuçların hem hastaya daha az acı vererek, hem de daha kısa sürede elde edilip edilemeyeceğidir? Bandler ve Grinder’in yaptığı gibi, dünyadaki en etkili terapicilerin eylemlerini modellersek; bu sorunun cevabı evettir. Gerçekten de beyninizin nasıl çalıştığını anlamada ustalaşırsanız,
kendi kendinizin terapicisi ve danışmanı olabilirsiniz. Hatta çok kısa bir süre içinde davranışlarınızı, duygularınızı, nişlerinizi değiştirme yeteneği kazanarak; terapinin de ötesine geçebilirsiniz.
Etkili sonuçlar üretmede değişim sürecinin, yeni bir model yaratmakla başlayacağına inanıyorum. Problemlerinizin taşın-caya kadar içinizde birikeceğine inanıyorsanız, deneyeceğiniz şey de aynen öyle olacaktır. Sinir sistemimiz bana göre bir müzik kutusuna benzer. Öldürücü bir sıvı gibi içimizde acı biriktirmek yerine, sistemin bu özelliğinden yararlanmamız gerekir. İnsan önceden kaydedilmiş deneyimleri tekrarlamaya devam ederse gerçekten ne olur? Biz onları, müzik kutusundaki plaklar gibi beynimizde biriktiririz. Yine onlar gibi beynimizdeki kayıtlar da çevremizdeki uygun uyarıcılar tetiklendiğinde, doğru düğmeye basıldığında herhangi bir anda tekrar çalınabi-lir.
Bu nedenle biz, mutlu ve neşeli deneyimlerimizi hatırlayabilir ya da bunları ifade eden şarkıları çalacak düğmeye basabiliriz. Terapik planınızda tekrar acı getirecek düğmeye basmak varsa; değiştirmeyi istediğiniz negatif durumu güçlendiriyor olabilirsiniz.
Buradaki önemli nokta çalınmayan plakların ortaya çıkmayacağıdır. Bu, anlamsız bir şeydir. Beceriksiz his ve duygularınızı yaratan yolları değiştirmek, müzik kutusunu tekrar programlamak kadar kolaydır. Durumunuzu değiştirmek için acılarınızı tekrar denemek zorunda değilsiniz. Yapmak zorunda olduğunuz şey, iç temsilinizi negatiften pozitife değiştirmektir. Pozitif iç temsil de otomatik olarak tetiklenir ve daha etkin sonuçlar üretmenize neden olur. Coşkunluk akımını hızlandırmak ve devredeki acı akımını kesmek zorundasınız.
İç temsillerimizi beş duyumuzla yapılandırırız. Bunlar da; görme, işitme, dokunma, tatma, koklamadır. Diğer bir anlatımla dünya deneyimimiz görsel, işitsel, dokunsal, tatsal ve kokusaldır. Bu nedenle zihnimizde hangi deneyimleri biriktirirsek biriktirelim; onlar, bu duyular aracılığıyla, özellikle üç alt biçem olan görsel, işitsel ve dokunsal mesajlar aracılığıyla temsil edilirler.İç temsilleri oluştururken bu biçemlerden çok fazla sayıda gruplar oluşturulabilir. Beş duyunuzu ya da temsil sisteminizi, deneyim ya da sonuçlarınızı oluştururken kullandığınız karışım maddeleri olarak düşünebilirsiniz. Herhangi bir kimse özel bir sonucu üretebiliyorsa; bu sonuç belirli fiziksel ve zihinsel eylemlerle yaratılır. Aynı eylemleri tam olarak taklit edebilirseniz, bu kişinin ürettiği sonuçlan üretebilirsiniz. Bir sonuç üretebilmek için hangi karışımların gerekli olduğunu bilmelisiniz. Tüm deneyimlerimiz beş duyumuzdan ya da biçemlerden türetilir. Bununla birlikte, sadece hangi karışımların gerekli olduğunu bilmek yeterli değildir. Tam istediğiniz sonucu üretebilmek için kesin olarak hangi karışımdan ne kadar gerekli olduğunu bilmek zorundasınız. Herhangi bir karışımdan daha az ya da ilaha fazla koyarsanız; istediğiniz sonucu tür ve kalite olarak elde edemezsiniz.
İnsanlar bazı şeyleri değiştirmek istediğinde; genellikle bir ya da iki şeyi birlikte değiştirmeyi düşünüyorlar. Hislerini, yani durumlarını veya davranışlarını; ya da hem hislerini, hem de davranışlarını birlikte değiştirmek istiyorlar. Örneğin bir sigara tiryakisi fiziksel ve duygusal hislerini (durum) ve aynı zaman-
da sigara üstüne sigara yakan davranış patentini değiştirmek istiyor. Durumun gücü bölümünde, davranış ve durumları değiştirmenin iki yolu olduğunu açıklamıştık. Ya his ve davranışlarınızı değiştiren fizyolojinizi ya da iç temsillerinizi değiştireceksiniz. Bu bölümde özellikle nesneleri temsil şeklinizi nasıl değiştirebileceğinizi öğreneceksiniz. Bu da, amaçlarımıza ulaşmada bizi destekleyecek davranışları üretme ve hissetme gücü verecektir.
İç temsilimizle ilgili olarak değiştirebileceğimiz iki şey vardır. Temsil ettiğimiz şeyi değiştirebiliriz. Örneğin en kötü senaryoyu hayal ediyorsak; olası en iyi senaryoyu görüntüleyerek değişiklik yapabiliriz. Ya da bazı şeyleri temsil şeklimizi değiştirebiliriz. Birçoğumuzun zihninde beyni özel bir şekilde cevap vermeye tetikleyecek belirli anahtarlar vardır. Örneğin bazıları için bir şeyi görüntülemek çok büyük bir güdüleyicidir. Diğer bazıları da bir şey hakkında kendi kendilerine konuşurlarken kullandıkları sesin tonunun güdülemelerinde farklılık yaptığını kabul ederler. Hemen hepimiz kendi içimizde ani cevapları te-tikleyen anahtar alt biçemlere sahibizdir. Nesneleri temsil etmenin inceliklerini ve onların bizi etkileme şekillerini bir kere keşfettiğimizde; zihnimize sorumluluk vermeye ve nesneleri bizi zayıflatacak şekilde değil, güçlendirecek şekilde temsil etmeye başlanz.
Bir diğer önemli ayırım da hayalin ilgili ya da ilgisiz olmasıdır. İlgili bir hayal, gerçekten oradaymışsınız gibi olan deneyi-minizdir. Gerçekten o zaman ve yerde tüm benliğinizi siz varmışsınız gibi görür, işitir ve hissedersiniz. İlgisiz bir hayal ise; sizin dışınızda olan bir şeyi seyrediyormuş gibi oluşturduğunuz bir deneyimdir. İlgisiz bir hayalinizi görürseniz; o kendi kendinizi filmde seyretmeye benzer.
Son zamanlarda sahip olduğunuz hoş bir deneyiminizi hatırlamak için bir dakikanızı ayırın. O deneyimin içine gerçekten girin. Gözlerinizle; olaylar, hayaller, renkler, parlaklıklar vb. şeyleri görün. İnsan sesini, diğer sesleri vb. işitin. Duygulan, sıcaklığı vb. hissedin. Deneyim buna benzer. Şimdi de vücudunuzdan aynlın ve bulunduğunuz koşullardan nişlerinizi uzaklaştırın ve deneyimi yaptığınız yerde kendinizi hâlâ görebilecek bir yere yerleşin. Kendinizi sinemada deneyiminizi seyrediyormuş gibi hayal edin. Hislerinizdeki fark nedir? Duygularınız birincisinde mi ikincisinde mi daha yoğundu? Bunlar arasındaki farklar, ilgili ve ilgisiz deneyimler arasındaki farklardır.
İlgili, ilgisiz gibi altbiçem aynmlannı kullanarak, yaşam deneyiminizi kökünden değiştirebilirsiniz. Unutmayın; davranışlarınız içinde bulunduğunuz durumun sonucudur ve bu davranışlarınız nesneleri görüntülemeniz, kendi kendinize söylemeniz vb. şeylerden oluşan iç temsiliniz tarafından yaratılır. Film yönetmeni fikrin izleyiciler üzerindeki etkisini nasıl değiştire-biliyorsa; siz de herhangi bir deneyimin yaşamınız üzerindeki etkisini değiştirebilirsiniz. Yönetmen seyircileri istediği duruma sokabilmek için kamera açısını, müziğin tipini ve sesinin şiddetini, hareketlerin miktar ve hızını, hayalin kalitesini ve rengini değiştirebilir. En üst düzeydeki amaçlannızı ve ihtiyaçlarınızı destekleyecek davranış ya da durumu yaratmak için, siz de beyninizi aynı şekilde yönetebilirsiniz.
Bunun nasıl başanlacağmı göstereyim. Aşağıdaki alıştırmaları yapmanız son derecede önemlidir. Bu nedenle bir alıştırmayı okuduğunuzda durup alıştırmayı yaptıktan sonra diğer alıştırmayı okumaya başlamalısınız. Bu alıştırmaları bir başka kişiyle birlikte yapmak eğlenceli olabilir. Sırayla ipuçlarını vererek onlara cevap verin.
Çok hoş bir anınızı düşünmenizi istiyorum. Yakın ya da uzak geçmişteki bir anınız olabilir. Sadece gözlerinizi kapayın, gevşeyin ve onu düşünün. Hayalinizi düşünün ve onu parlak ve daha parlak hale getirin. Hayaliniz parlaklaşhkca durumunuzun nasıl değiştiğine dikkat edin. Bundan sonra sizden istediğim zihinsel görüntüyü kendinize yaklaştırmanızdır. Şimdi durun ve onu büyütün. Hayalinizde bu işlemleri yapınca, ne oldu? Deneyimin yoğunluğu değişmedi mi? İnsanların büyük çoğunluğu için hoş bir anıyı daha parlak, daha yakın ve daha büyük yapmak, çok daha güçlü bir hayal ve çok daha hoş bir durum yaratır. O iç temsilin neşesini ve gücünü artıracaktır. Sizi çok daha güçlü ve çok daha neşeli bir duruma sokacaktır.
Herkes görsel, işitsel, dokunsal altbiçemlerine ya da temsil sistemlerine ulaşır. Fakat farklı temsil sistemlerine farklı derecelerde bağlanırlar. Birçok kimse beynine daha çok görsel çerçeveyle ulaşır. Onlar kafalarındaki görüntülere tepki gösterirler. Bazıları işitsel, bazıları da dokunsal olarak ulaşırlar. Bunlar da işittikleri ya da hissettiklerine daha kuvvetli tepki gösterirler. Bu nedenle görsel çerçevelerinizi değiştirdikten sonra, aynı şeyi diğer temsil sistemleriyle yapmaya çalışın.
Şimdiye kadar üzerinde çalıştığınız, neşeli anınızı geri getirin. İşittiğiniz seslerin şiddetini yükseltin. Ona daha çok ritm, daha çok baslık verin ve rengini değiştirin. Onları daha kuvvetli ve olumlu yapın. Şimdi de aynı şeyi dokunsal altbiçemlerle gerçekleştirin. Belleğinizi daha öncekinden daha ılık, daha yumuşak ve daha düzgün yapın. Şimdi deneyiminiz hakkındaki hislerinize ne oldu?
Aynı şeyi negatif hayalle yapalım. Sizi alt üst eden ve acı duymanıza neden olan bir şeyi düşünmenizi istiyorum. Şimdi o hayali alın ve daha parlak hale getirin. Kendinize yaklaştırın ve büyütün. Beyninizde neler oluyor? Daha önce hissettiği kötü hisler, öncekilerden çok daha güçlü bir hale gelmektedir. Şimdi hayali daha önce bulunduğu yere koyun. Onu daha küçük daha donuk yapar ve daha uzağa koyarsanız ne olur? Deneyin ve hislerinizdeki farka dikkat edin. Negatif nişlerinizin gücünü kaybettiğini göreceksiniz.
Benzer şeyi diğer biçemlerle deneyiniz. İç sesinizi dinleyin ya da yüksek, kesik kesik tonda deneyiminize neler olduğuna bakın. Deneyiminizi tam ve kesin olarak hissedin. Büyük bir olasılıkla benzer şekilde negatif hisler yoğunlaşacakhr. Tekrar ediyorum; bunları akademik bir şekilde anlamanızı istemiyorum. Bu alıştırmaları sizi hangi biçem ve altbiçemlerin daha çok güçlendirdiğine dikkat ederek, yoğun ve kendinizi vererek yapmanızı istiyorum. Hayaldeki değişikliklerin nişlerinizi nasıl değiştirdiğine dikkat ederek bu adımları zihninizde tekrar uygulamalısınız.
Az önceki negatif hayalinizi şimdi küçültün. Hayal büzül-dükçe neler olduğuna dikkat edin. Onu bulanıklaştırarak, do-nuklaşhrarak ve görülmesi çok zor bir yere atarak üzerindeki dikkatinizi dağıtın. Şimdi onu kendinizden iyice uzaklaştırın. Sonuç olarak, hayali bir daha göremeyeceğiniz bir şekilde güneşe gönderin. Onu dünyadan uzaklaştırdıktan sonra; ne işittiğinize, ne gördüğünüze ve ne hissettiğinize dikkat edin.
Aynı şeyleri işitsel biçem için yapın. İşittiğiniz sesin şiddetini azaltın. Onu daha uyuşuk bir hale getirin. Ritmini ve sıkıntısını yok edin.