Bir memleketin coğrafyası ilk bakışta, ister esrarlı dağlar, ister yalçın kayalar, ister cennet gibi ovalar, ister kuş uçmaz kervan geçmez bozkırlar olsun; bunlar insanların basıp geçtiği ölü bir âlemdir.
Fakat bir gün gelir, insanların kayıtsızlıkla çiğnediği toprak canlanır. Cansız coğrafya “vatan” olmuştur. Ortada bir mucize vardır: Bunu kim yapmıştır, nasıl yapmıştır?
Bana göre bunun ilk şartı hatıralardır. Bu hatıralar yumağına tarih diyoruz. Yüzlerce yılda yaşanan binlerce olay bizi bu topraklara bağlar. Sosyal bilgiler 7.sınıf
Oğuz boyları, Anadolu‘nun her köşesine yayılarak, bu coğrafyayı kendi duygu, düşünce ve kültürlerinin taşa, toprağa işlenmiş şekli olan camiler, saraylar, evler, yollar, köprüler, kervansaraylar, su yolları, hamamlar, çeşmelerle donatarak vatana çevirmişlerdir.
R. Oğuz ARIK, Coğrafyadan Vatana, s.11-37’den derlenmiştir.
Doğu ile Batı arasında doğal bir köprü görünümünde olan Anadolu, coğrafî konumu, iklimi ve doğal güzellikleriyle eski çağlardan beri her toplumun sahip olmak isteği bir bölgedir. Bu ne¬denle de Anadolu, tarih boyunca çeşitli savaşlara sahne olmuştur.
Anadolu’ya ilk Türk akınları 4. yüzyılda Kafkasya üzerinden Hunlar tarafından yapıldı. 6. yüzyılda ise Sabir Türkleri Anadolu’ya akınlar yaptılar. Hun ve Sabir Türklerinin akınları Ana¬dolu’yu yurt edinme amacı taşımıyordu.
Anadolu’yu yurt edinmek amacıyla plânlanan akınlar, Büyük Selçuklu Devleti’nin kurulma¬sından sonra gerçekleştirildi. Oğuz Türkleri’nin çeşitli boyları, Anadolu’ya keşif akınları yapma¬ya başladılar. Bu akınların amacı hem Anadolu’yu tanımak hem de Bizans’ın direncini kırmayı amaçlıyordu. Bizans için Anadolu çok önemliydi. Anadolu, Bizans’ın tahıl ambarı durumundaydı.
Türk akınlarının artması üzerine Bizans İmparatoru Romanos Diogenes (Romen Diyojen) büyük bir ordu ile Doğu Anadolu’ya hareket etti. Amacı Türk akınlarını durdurmak, Türklerin Anadolu’ya yerleşmelerini engellemekti.
Sultan Alparslan ise Doğu’da ve Batı’da fetihlere devam ediyordu. Bizans İmparatorünun büyük bir ordu ile Doğu Anadolu’ya geldiğini haber aldı. Selçuklu Sultam Alparslan Romanos Diogenes’e ba¬rış teklifinde bulunduysa da kabul edilmedi.
İki ordu 26 Ağustos 1071’de Malazgirt Ovası’nda karşılaştı. Bizans ordusunda birçok millet¬ten paralı asker vardı. Hatta Müslüman olmayan Avrupalı Oğuz Türkleri olan Peçenek ve Uzlar da vardı.
Türk ordusu ise sayı olarak daha azdı. Türk ordusunun tamamı savaşlarda tecrübeli Oğuz Türkleriydi.
Daha ilk anda Bizans ordusunda paralı asker olarak görev yapan Oğuz Türkleri taraf değiş¬tirerek Türk ordusuna katıldılar.
Savaş, Türk atlılarının kitle hâlinde ok taarruzu ile başladı. Bizanslıların yabancı oldukları Türklerin Turan (bozkır) savaş taktiği ile karşılaştı. Yapılan savaşta Bizans ordusu yenildi. Bi¬zans İmparatoru esir alındı.
Sultan Alparslan, esir imparatora iyi davrandı ve onunla bir anltaşma yaptı. Doğu Anadolu Türklerde kalacak, Bizans her yıl vergi verecekti.
Tarihçi Yılmaz Öztuna, Malazgirt Meydan Savaşı’nm dünya tarihinin dönüm noktalarından biri olduğunu ileri sürmektedir.