CEMALEDDİN AFGÂNİ (1837-1897)

Hayatı ve görüşleri; Hemedan yakınındaki Esedabad’da doğmuştur. İslami ilimleri özümsemiş, felsefe ve modern bilimlere özel ilgi duymuştur. Anadili Türkçe’nin yanında Arapça, Farsça, Fransızca, İngilizce ve Rusça öğrenmiştir. Genç yaşta Hindistan’a gitmiş ancak ingilizler tarafından tehlike olarak görüldüğünden burayı terketmiştir. Daha sonra Kahire’ye gitmiş, Ezher hocaları ve öğrencileriyle özel dostluklar kurmuş ve evinde birçok insana ders vermiştir. Mısır’dan İstanbul’a gelmiş, Ayasofya ve Sultan Ahmet camilerinde vaazlar vermiş, sonra Meclis-i Kebir-i Maarif azalığına getirilmiştir.

*İstanbul’a gelişinde devlet erkânı tarafından çok iyi karşılanan Cemaleddin Afgani’nin konuşmaları ve ortaya attığı fikirleri bazı resmi ulemayı rahtsız etti. Onu dinsizlikle itham ettiler. Bu rahatsızlık daha çok Afgani’ye gösterilen ilgi dolayısıyla idi.
*Olumsuzlukları gidermek, ümmete yeni ufuklar açmak için felsefe ve kelamdan bahsediyor, fizik, usul-i fıkıh ve tasavvuf dersleri veriyordu.
*Mehmet Akif Afgani’yi savunan yazılar yazmıştır.
*Muhammed Abduh’la birlikte Müslümanları batı’nın sömürgeciliğine karşı harekete geçirmeyi hedefleyen El-Urvet’ul Vüska’yı çıkardı.
*1892’de 2. Abdulhamit Londra Türk sefiri vasıtasıyla Afgani’yi İstanbul’a davet etti ve ikinci kez İstanbul’a geldi. Ancak kendisini çekemeyenler yine aleyhine iftira ve dedikodulara başladılar ve küfürle itham ettiler. Bu da Abdulhamit ile aralarının açılmasına neden oldu.
*En önemli eseri materyalistlere karşı yazdığı er-Redd ala’d Dehriyyun adlı kitabıdır.
*Afgani’nin hayatı düşüncesi ile tam bir uyum içerisindeydi. Hayatı da düşüncesi de üç ayırt edici nitelikle belirlenmiş bulunmaktaydı; İnsanı hayretler içerisinde bırakacak mükemmellikte bir maneviyat, engin bir dini coşku ve bütün faaliyetlerini çok kuvvetli bir şekilde etkilemiş olan yüksek bir ahlaki şuur.
*Kendilerini yabancı hâkimiyetinden kurtarabilmeleri amacıyla tüm Müslüman halkların bir tek halife altında birleşmeleri üzerinde duran Afgani, batılı yazarların deyimiyle ‘Politik Pan İslamizm ‘in kahramanı olmuştu. Bu düşünceyi desteklemesi için Sultan Abdulhamit’in kendisine özel ilgi gösterdiği bilinmektedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir