Dağılma Döneminde Osmanlı İmparatorluğunda Gelişen Düşünce Akımları
Osmanlıcılık : Osmanlıcılık, milliyetçilik düşüncesi ile ortaya çıkan isyanları durdurup, bütün milletleri aynı çatı altında toplayarak, ülke bütünlüğünü sağlamak düşüncesinin adıdır. I. Meşrutiyet öncesinde Jön Türkler adı verilen grup, parlamenter bir sisteme geçiş ile bölünme ve dağılmanın önüne geçilebileceğini savunmuşlardır. Bu düşünce Namık Kemal’in şiirlerinde bütün açıklığı ile dile getirilmiştir. Bu fikir başarılı olamamış ve devlet dağılmaktan kurtarılamamıştır.
İslamcılık : İslamcılık, hangi milletten olursa olsun, bütün Müslümanların halife etrafında birleştirilmesini savunan görüştür. Osmanlı Devleti, monarşik ve teokratik bir devletti. Bu sebeple İslam Dini’nin kuralları genellikle uygulamalarda esas alınmıştır. Ayrıca, İslam Dininin yaygın olduğu topraklarda Osmanlı hakimiyeti sağlanmıştı. Rusya’nın, Osmanlı Devleti yönetimindeki Slavları birleştirme düşüncesi (Panislavizm), II. Abdülhamit döneminden itibaren İslam Birliği düşüncesini kuvvetlendirmiştir. Bu düşüncenin esasını, Dünya’daki bütün Müslümanların birliği teşkil etmekte idi. Ancak bu durum, İngiltere’nin çıkarlarına tersti. Çünkü, İngiltere’nin sömürgelerine giden yollar, Müslümanların çoğunlukta olduğu yerlerden geçmekte idi. Ayrıca İngiltere, Osmanlı Devleti’nin egemen olduğu topraklardaki neft yağının (petrol) farkındaydı.
Batıcılık (Garplılaşma) : Osmanlı İmparatorluğu’nun geri kalmaktan kurtulmasını, batı tipi uygulamalarda görenler bu fikri savunmakta idi. Batı üstünlüğünü kabul eden devlet adamları Lale Devrinden itibaren Avrupa ile ilişkileri geliştirmeye çalışmışlardır. III. Selim dönemindeki Nizam-ı Cedit hareketi, batı örneğinde ilk ciddi, sistemli ve bilinçli yenileşme hareketidir. II. Mahmut döneminin batılılaşma hareketi içinde ayrı bir yeri vardır. İki yüzyıl kadar devam eden çalışmalar, birbirinden kopuk ve sistemsiz olduğundan başarıya ulaşamamıştır.
Türkçülük : Bu akım, Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasında etkili olmuştur. Osmanlı Devleti içinde yaşayan bazı unsurların ayrılarak, ayrı devlet kurmaları ve bazılarının da ayrılma çabaları, Türkçülük düşüncesini öne çıkarmış, bu akım mensupları yayın yoluyla etkili olmuşlardır. Ziya Gökalp, yazı ve eserleri ile bu akımın sosyolojik temellerini ortaya koymuştur. Bu akımın taraftarlarına göre, devletin asıl unsuru olan Türk Milleti’nin milli kültürüne dayanan bir devlet kurulması esas alınmalıydı. Böylece milli birlik sağlanır ve milli egemenlik gerçekleşirdi.