Çocuk ve Hata
Yerinde duramama, kurallara karşı gelme, olumsuz davranışlar göstermesine ve neticede pek çok hatalarda bulunabilme çocuk ve her insan için kaçınılmazdır. Affetmek, bağışlamak, hoş görmek önemli bir güzelliktir. Hepimizin kendine özgü kusurları ve hataları olabilir. Çocuklar da öyledir. Çocukları tanımak çok önemlidir. Çocuğun zekâ düzeyini, yeteneğini, özelliklerini çok iyi bilmek gerekir. Çocuklardan başaramayacakları şeyleri beklemek onun başarısını artırmadığı gibi onu farklı yanlışlıklara, hatalara da düşüre-bilir. Hatalar bazen kasıtlı olarak yapılır ki bu, tehlikeli bir davranış biçimidir. Genellikle istemeden yapılan hatalar vardır ki bunları hoş görmek, kabullenmek, rehberlik etmek, kusurların ve hataların azalmasına yönelik davranışlar sergilemek gerekir. Önemli olan, kusurları kabullenip sahiplenmektir. Hazreti Mevlana’nın Kusursuz dost arayan dostsuz kalır. Sözü oldukça anlamlıdır. Kusurlarımızdaki gerçek gücü bulduğumuzda pek çok güzelliklere sahip olabiliriz. Tıpkı ÇATLAK KOVA adlı öyküde olduğu gibi
Hindistan’da bir sucu boynuna astığı bir sopanın uçlarına taktığı iki büyük kovayla su taşımış. Kovalardan biri çatlakmış. Sağlam olan kova her seferinde ırmaktan patronun evine ulaşan uzun yolu dolu olarak tamamlarken, çatlak kova içine konan suyun sadece yarısını eve ulaştırabilirmiş. Bu durum iki yıl boyunca her gün böyle devam etmiş.
Sucu her seferinde evine sadece 1,5 kova su götürebilirmiş.
Sağlam kova başarısından gurur duyarken, zavallı çatlak kova görevinin sadece yarısını yerine getiriyor olmaktan dolayı utanç duyuyormuş. iki yılın sonunda bir gün çatlak kova ırmağın kıyısında sucuya seslenmiş Kendimden utanıyorum ve senden özür dilemek istiyorum. Neden… diye sormuş sucu. Niye utanç duyuyorsun
Kova cevap vermiş Çünkü iki yıldır çatlağımdan su sızdığı için taşıma görevimin sadece yarısını yerine getirebiliyorum. Benim kusurumdan dolayı sen bu kadar çalışmana rağmen, emeklerinin tam karşılığını alamıyorsun. Sucu şöyle demiş Patronun evine dönerken yolun kenarındaki çiçekleri fark etmeni istiyorum.
Gerçektende tepeyi tırmanırken çatlak kova patikanın bir yanındaki yabani çiçekleri, etrafı ısıtan güneşi görmüş; fakat yolun sonunda yine suyunun yarısını kaybettiği için kendini kötü hissetmiş ve yine sucudan özür dilemiş.
Sucu çatlak kovaya şöyle demiş Yolun sadece senin tarafında çiçekler olduğunu ve diğer kovanın tarafında hiç çiçek olmadığını fark ettin mi Bunun sebebi, benim, senin kusurunu bilmem ne ondan yararlanmamdır. Yolun senin tarafına çiçek tohumlan ektim ve her gün biz ırmaktan dönerken sen onları suladın, ¡ki yıldır ben o güzel çiçekleri toplayıp onlarla patronumun sofrasını süsleyebildim. Sen böyle olmasaydın bu güzellikleri yaşayamayacaktık.
İnsanlık çocuklara verebileceği şeylerin en güzelini vermeye mecbur kalır; çünkü çocuk, insan soyunun en masum, en sevilen ferdidir. Çocukları korumak, kollamak şöyle dursun, gittikçe çocuklarımızı toplum dışına atmada ve suçlarını her geçen gün sıralayıp artırmada ustalaşıyoruz. Her çocuğun, kendine özgü beceri ve sevimlilikleri vardır; ancak anne ve babalar nedense onların güzel yanlarını, becerilerini, sağlıklı oluşlarını ön plana çıkarmayıp hep olumsuzlukları gündeme getirmeyi alışkanlık edinmişlerdir. Çocuk suçlarının pek çok değişik sebepleri vardır. Hiçbir çocuk suç işlemeyi arzulamaz ve istemez. Onu buna iten faktörler vardır. Bunların başkaları şöyle özetlenebilir
– Çocuğun iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayıramayışı.
– Aile yaşayışının bozuk olması.
– Üvey ana ve üvey babanın tutumları.
– Babanın alkolik ve kumarbaz olması.
– Anne yaşayışının iyi olmayışı.
– Kardeşler arasında ayrıcalık yapılması.
– Çocuğun iyi arkadaş çevresi edinemeyişi.
– Ana ve babadan yeterli ilgi ve şefkat göremeyişi.
– Yoksulluktan ötürü arkadaşlarını kıskanması.
– Anne-babanın çocuğa karşı cimri davranması.
– Anne ve babadan uzun süre ayrı kalış.
– isteklerinin değerlendirmeye alınmaması.
– Sürekli ret edilişi ve alaya alınması.
– Sürekli eleştirilmesi.
Çocukta, fena bir hareketin tekrarına mani olmak için alınan terbiye tedbirine ceza denir. Öfke ile ceza verilirse, bu haksızca olabilir. Eğitimde ceza, fena hareketleri önlemek gayesiyle verilmelidir. Sinirlilik ve heyecan, eğitimin düşmanıdır, itaatsizlik, asilik ve saldırganlığa ustalıkla verilen cezalar, davranış bozukluğu olan çocuklarda bunları önemli ölçüde azaltır. Çocuğun ceza alması karşısında üzüldüğünü gördüğünüzde yaşayacağınız sıkıntı ve huzursuzluğa katlanın. Mantıklı olan, kararlarınızda ilkeli davranın. Uygulayamayacağınız cezaları vermeyin, sınırları belli olan ceza yöntemini uygulamanız sevginizin başka bir yansımadır. Gerekirse bazen de görmezlikten gelin; ama uygulayacağınız cezayı hak eden çocuğa da cezasını yaşına ve özelliğine uygun olarak verin. Ceza verme ihtiyacı hissedilirken şu noktalar göz önünde bulundurulmalıdır:
– Ceza, adil, mutedil ve ölçülü olmalıdır.
– Suçu önleyici mahiyette olmalıdır.
– Ceza, geciktirilmemelidir.
– Ceza, suça eşdeğer olmalıdır.
– işlediği suç ikide bir çocuğun yüzüne vurulmamalıdır.
– Cezaların en ağırı, sevdiği şeylerden onu mahrum etmektir.
– Ceza metodu içinde dayak olmamalıdır.
– Dayağın, eğitimde acizliğin bir ifadesi olduğu unutulmamalıdır.
– Dayağın, faydadan çok zararı olduğu bilinmelidir.
– Verilen ceza, yeni bir sürtüşmeye zemin hazırlamamalıdır.