Gençlerin sorunları toplumun sorunlarından bağımsı? değildir. Sosyal, ekonomik, kültürel ve siyası sorunlar gençlerin tutum, davranış ve beklentilerini etkilemektedir.
Türkiye’de yapılan araştırma sonuçları karşılaştırıldığında 1970’ler ve 1990’lar gençliğinin pek çok açıdan farklılık gösterdiği görülmektedir.
Türkiye’de gençliğin çok farklı sorunları vardır. Bu sorunların önemi zaman süreci içinde farklılık gösterse de bazı sorunların kalıcı olduğu görülmektedir.
Türkiye’nin ve Türkiye gençliğinin değişmeyen sorunlarından biri eğitim sorunudur. Cumhuriyet’inkuruluşundanbu yana eğitime önem verilmişse de, bir türlü çağdaş bir eğitim sistemine geçilememiştir. Ortalama eğitim süresi açısından Avrupa’nın en geride kalan ülkesiyiz. Ortalama öğremm süresi 3.6 yıldır. Öte yandan okullaşma oranı. Batı ülkelerine göre düşüktür. Batı’da okullaşma oranı yükseköğretimde %45-50’ler civarında iken Türkiye ‘de bu oran %16’lar-da kalmaktadır. Eğitimdeki alt yapı yetersizliği, kaynak yetersizliği, yöntem eksiklikleri, plansızlık ve ezberci niteliği bugün de tartışılmaktadır.
Gençlerin öteki önemli sorunlarından biri de işsizlik sorunudur. Yatırımların yetersizliği ve nüfusun hızla artması nedeniyle gençlerin önemli bir kısmı iş bulamamaktadır. Diplomalı işsizlerin oranı her gün artmaktadır. Bu durum özellikle okuyan gençliği rahatsız (tedirgin) etmektedir. Eğitimde mesleki yönlendirmenin yetersizliği de işsizliğin başka bir nedenidir.
Gençliğimizin değişmeyen sorunlarından biri de kuşak çalışmasıdır. Toplumdaki hareketliliğe, gelir dağılımındaki dengesizliklere ve hızlı toplumsal değişmeye bağlı olarak, gençlerle yaşlı kuşaklar arasındaki kültürel farklar artmaktadır. Eğitim ve kitle iletişim araçları gençlerin değerler sisteminin daha hızlı değişmesine neden olmaktadır. Özellikle gençlerle yaşlı kuşaklar arasındaki kültürel çatışmanın nedenlerinden biri de değerler sistemindeki farklılaşmadır.
Öte yandan toplumdaki demokratikleşme sürecinin yavaşlığı da gençleri rahatsız etmektedir. Gençler otoriter toplum yapısı, otoriter aile yapısı ve otoriter eğitim sisteminden yakınmaktadır. Daha demokratik bir ortam ve daha çok özgürlük istemektedir.
Gençlerin değerler sistemi son yirmi yılda önemli ölçüde değişmiştir. Çalışmamız boyunca yaptığımız istatistiksel analiz ve karşılaştırmalar 1970’ler gençliği ile 1990’lar gençliğinin önemli öîçüde farklılaştığını ortaya koymaktadır.
1970’ler gençliği paraya önem vermezken, 1990’lar gençliği mutlu olmanın temel aracı olarak parayı görmektedir. Günümüz gençliği için para, değerler sisteminde en üst sırada yer almaktadır.
1970’ler gençliği eğitim ve mesleği para kazanmanın araçları olarak görürken, 1990’lar gençliği için zengin olmanın yollan miras, şans oyunları ve politikadır. Politikanın bir para kazanma yolu olarak algılanması son yıllardaki siyasal yozlaşmaya bağlanabilir. Bu konu ayrıca araştırılması gereken bir konudur.
Sevgi konusunda 1970’ler gençliği ile 1990’lar gençliği arasında önemli bir farklılık yoktur.
197û’ler gençliği Özgürlüğe önem verirken, 1990’lar gençliğinin özgürlüğe pek önem vermediği görülmektedir.
1970’ler gençliği kendine güvenen ve toplumsal bir misyonu olduğuna inanan bir gençliktir. Oysa, 199Û;lar gençliği, bireyselleşme ve yabancılaşma süreçleri sonucunda kimlik arayışı içinde olan bir gençlik niteliği göstermektedir. Toplumcu olma niteliğini yitirmiştir.
19701er gençliği daha Örgütlü ve politize bir gençlikken, 1990’larda gençliğin büyük ölçüde depolıtıze olduğu ve örgütsüzleştiği görülmektedir. Çağdaş demokrasi örgütlü demokrasi olduğuna göre bu, demokrasi açısından olumsuz bir sonuçtur. Gençlerin toplumsal yaşamla ilgilenmesi gelecek açısından önemlidir.
Sonuç olarak, 1970’ler gençliği ile 1990’lar gençliğinin değerler sisteminin önemli ölçüde farklılaştığım söyleyebiliriz.
12 Eylül hareketiyle birlikte Türkiye’de en çok suçlanan toplum kesimlerinden biri gençlik olmuştur. Türkiye’nin 12 Eylül öncesi içine düştüğü top l um sal-ekonomi k bunalım ve çalkantıların ve siyasal terörün sorumluluğu çoğu kez aydınlarla birlikte gençlik kesimine yüklenmek istenmiştir. 12 Eylül harekâtından sonra da gençlik kesimi ciddi bir biçimde denetim altına alınmaya ve sözde, Kemalist ilkeler doğrultusunda yönlendirilmeye çalışılmıştır. Gerçekten de Türkiye gibi gelişme süreci içinde bulunan, ciddi ekonomik ve toplumsal sorunları olan bir toplumda, ülkenin geleceği olan gençliğin dikkatle yetiştirilmesi ve yönlendirilmesi gerekir. 1990’larTürkiyesi’nde nüfusun büyük bir kesiminin gençlerden oluştuğunu hatırlatırsak, gençlik konusun un toplumumuzun geleceği açısından ne denli önemli olduğu kendiliğinden ortaya çıkar. Gençliğin enerjik, dinamik ve esnek bir potansiyel güç olması nedeniyle, dikkatle yönlendirilmesi ve eğitilmesi gerekir. Hele Türkiye gibi hızlı toplumsal değişim süreci içinde bulunan toplumlarda, toplumun geleceği açısından bu sorun daha da güncellik kazanır. Sağlıklı toplumsal ilişkilerin geliştirilmesinde karşımıza çıkan sorunlardan biri de gençliğin yetiştirilmesi, gençliğin güç ve enerjisinin çağdaş değerler doğrultusunda kanalize edilmesi sorunudur. Zaten Atatürk’ün, Cumhuriyet ve devrimlerin koruyuculuğunu Türk gençliğine bırakması da onun gençliğe verdiği önemi açıkça vurgulamaktadır. Çünkü her zaman ve her toplumda gençlik toplumun geleceğidir.
Günümüzün gençliğinin acil çözüm bekleyen pek çok sorunu vardır:
İşsizlikten en çok etkilenen toplum kesimi gençliktir. Genç işsizlerin toplam işsiz sayısı içindeki oranı yüksek ve bu oran gittikçe artmaktadır.
Yasalar gençlere “çalışma hakkı” tanımış ancak milyonlarca genç issizlikten kıvranmaktadır. Eğitim sürecindeki gençler öğrenimlerini tamamladıktan sonra “diplomalı işsizler” ordusuna katılma yani iş bulamama endişesiyle karşı karşıya kalmakta, stres ve psikolojik bunalımlara girmektedirler.
Hayat pahalılığından ve yüksek enflasyondan en çok etkilenen kesim gençlik kesimidir. Çünkü enflasyon, satmalma gücünün zayıflamasına, gelir ya da ücretlerin düşmesine neden olmaktadır. Gençler aşırı hayat pahalılığının yıkıcı etkilerini yaşamaktadırlar.
Emek sömürüsü, azgelişmiş ülkelerde kadınlar gibi gençleri de etkilemektedir. Çocuk emeğinin yeterince korunmaması, çocuk emeğine düşük ücret ödenmesi, yetersiz işgüvenliğiniıı yarattığı iş kazaları, çalışan gençliğin çalışma yaşamındaki en önemli sorunlarındandır.
Gençliğin en önemli ve öncelikli sorunlarından biri de eğitim sorunudur. Öğrenim çağındaki nüfusun okullaşma oranının düşük olması, milyonlarca gencin eğitim olanaklarından yoksun kalmasına neden olmaktadır. Örneğin, ABD’de yükseköğretimde okullaşma oranı %60, Avrupa’da %45 iken, bizde açık öğretimle birlikte bu oranın %16 civarında olması gençler ve toplum açısından durumun ne denli ürkütücü olduğunu ortaya koymaktadır.
Gençlik kesimi suç oranının yüksek olduğu bir kesimdir. Bozuk toplumsal koşullar gençliği suça iten bir ortam oluşturmaktadır.
Genç yaştaki insanlara ülke yönetimine katılmakta, seçme ve seçilme hakkı tanımakta, siyasal partilere üye olmakta sakınca gören sistem ve zihniyet, cezaya gelince bu yaştakiler! sorumlu tutmakta ve ceza verebilmektedir.
Günümüzdeki hızh değişimlerin en çok etkilediği toplum kesimlerinden biri de gençlik kesimidir. Hızlı kültürel değişimler yeni değerlerin ve davranış biçimlerinin ortaya çıkmasına, bu ise kuşak çatışmasına neden olmaktadır. Bu kültürel değişim sürecinde, sürekli arayış içinde olan gençlerin en Önemli sorunlarından biri kimlik sorunudur. Baskıcı aile yapısı ve otoriter toplumsal yapı ile yeni değerlere yönelen gençler arasında ortaya çıkan çatışmalar, gençlerin kendilerini özgürce ifadelerini kısıtlamakta ve yabancılaşmalarına neden olmaktadır. Öte yandan toplumsal çelişkilerden, siyasal ve kültürel yozlaşmadan en çok etkilenen toplum kesimi de gençliktir. Gençliğimize sahip çıkmamız, onların sorunlarını ciddibiçimde incelememiz, araştırmamız ve gerekli önlemleri almamız gerekir. Bu ise konuya yeni bir yaklaşım gerektirir.
Gençliğe sevgi, saygı ve hoşgörü ile yaklaşalım.
Gençliğin sesine kulak verelim.
Gençliğe güvenelim ki, o da kendisine güvensin.
Gençliği özgür bırakalım, baskı yapmayalım. Düşündüklerini özgürce ifade etmelerine fırsat verelim.
Gençliğin politika ile ilgilenmesinden korkınayahm.
Gençlere, kendilerini kanıtlama fırsatı verelim.
Gençlere, yetki ve sorumluluk vermekten korkmayalım.
Toplumun en bilgili, en cesaretli, en girişken ve enerjik kesimi olan gençliğin toplumsal üretim sürecine daha üretken biçimde katılmasını sağlayalım.
Gençliği eğitim sürecinde “yarış atı” olmaktan çıkaralım ki, mutlu olsun, geleceğine güvenle bakabilsin.
Gençliği çağdaş insan felsefesine uygun bir biçimde eğitelim ki, kişilik sahibi olsun, kendi kimliğini kazansın Özgür, sorumlu ve yaratıcı olsun.
Gençlerin politika ile ilgilenmelerini engellemeyelim. Tam tersine, politikanın en üst düzeyde toplumsal yasama katılma süreci olduğunu onlara Öğretelim ki. politikadan korkmasınlar, depolitize olmasınlar ve sorumlu birer yurttaş olarak yetişsinler, kendilerine ve topluma sahip çıksınlar.
Kısaca, çağdaş, uygar, demokrat, kişilikli, eleştiren, tartışan, üretken, insan sevgisiyle yoğrulmuş, bilinçli yurttaş kimliğine sahip bir gençlik için, eğitim sistemimizde ve siyasal yapımızda devrimsel bir dönüşümü hızla gerçekleştirmek zorundayız. Ancak o zaman statükocu yapımızdan kurtularak demokratik bir düzene kavuşur ve uygar toplumlar içindeki yerimizi alabiliriz.