
Hey, Şapka ve Kılık Kıyafet Kanunu Diye Bir Şey Duydun mu?
Selam! Eski Türk fotoğraflarında insanların niye öyle komik şapkalar taktığını hiç merak ettin mi? Hani şu siyah beyaz resimlerdeki adamlar, fötr şapkalarla filan poz veriyor ya… İşte bunun bir hikayesi var, hem de baya ilginç bir hikaye! 1920’lerde, 30’larda Türkiye’de işler baya değişiyor, modern bir ülke olma yolunda adımlar atılıyor. Ve bu değişimde, kıyafetler de nasibini alıyor. Evet, bildiğin hükümet çıkıp “Şunu giy, bunu giyme!” diyor. Şapka Kanunu, Kılık Kıyafet Kanunu derken, baya bir olay oluyor. Gel, şuna bir bakalım, neymiş ne değilmiş.
Şapka Kanunu’yla Başlıyor Her Şey
1925’te bir gün, Atatürk diyor ki, “Arkadaşlar, bu fesler, bu türbanlar baya eski moda kaldı.” Türkiye’nin modern görünmesini istiyor, Avrupa gibi bir hava katmak istiyor ülkeye. O yüzden, “Artık bu geleneksel başlıklar yasak!” diye bir kanun çıkıyor. Şapka Kanunu diyor buna. Düşünsene, bir sabah uyanıyorsun, hükümet sana “O fesini çıkar, yerine şapka tak!” diyor. Yerine de fötr şapka, panama şapka gibi şeyler geliyor. Hatta Atatürk bile panama şapkayla gezip “Bakın, böyle yapın!” dermiş gibi örnek oluyor. Bazıları “E ama ben fesimi seviyorum!” diye isyan etmiş tabi, bazıları da “Hih, değişiklik fena değil!” diye düşünmüş. Komik bir durum, değil mi?
Sonra Kılık Kıyafet Kanunu Geliyor
Yetmemiş bu, 1934’te bir adım daha atılıyor. Şapka tamam da, şimdi sıra kıyafetlerde. Kılık Kıyafet Kanunu çıkıyor, bu sefer sadece erkekler değil, kadınlar da işin içinde. Erkekler için takım elbiseler, kravatlar; kadınlar için de elbiseler, etekler teşvik ediliyor. Kadınlar için kesin bir kanun yokmuş aslında, ama hükümet “Böyle giyerseniz modern görünürüz!” diye baya bastırmış. Mesela bazı yerlerde peçe, çarşaf filan yasaklanmış. Amaç ne? Eski Osmanlı havasından çıkıp, yeni bir Türk kimliği yaratmak. Avrupa’yla ticaret yapalım, diplomaside güçlü olalım filan… Mantık bu yani.
Peki, Gerekli miydi Bütün Bunlar?
Şimdi burada durup bir düşünelim. Bu kanunlar iyi mi oldu, kötü mü? Bir yandan, Türkiye’nin dışarıdan modern görünmesi için işe yaradı, evet. Eski bir imparatorluktan çıkıp, yeni bir ulus olma yolunda baya bir fark yarattı. Ama öte yandan, insanlar alıştıkları kıyafetlerden vazgeçmek zorunda kaldı. “Bu benim kültürüm!” diye bağıranlar oldu, hatta protestolar, isyanlar bile çıktı. Özellikle köylerde, muhafazakar yerlerde baya bir tepki çekti.
Sonuçta Ne Oldu?
Zamanla işler oturdu tabi. Fotoğraflara bakıyorsun, öncesi ve sonrası acayip farklı. İnsanlar şapkalara, takım elbiselere alıştı. Bugün Türkiye’de her türlü kıyafeti görüyorsun, geleneksel de var, modern de. Ama o zamanlar bu kanunlar, modernleşme yolunda baya büyük bir adımdı. Atatürk’ün planı buydu işte: Türkiye’yi laik, ileriye dönük bir ülke yapmak. Tabi bu yolda tartışmalar, kavgalar da eksik olmadı. Ama sonuçta, bir değişim yaşandı, o kesin.
Türkiye’nin Kıyafet Devrimi: Şapkalar, Kanunlar ve Biraz da Moda
Hadi gel, kıyafet meselesine bir dalalım! Eski Türk fotoğraflarındaki o fötr şapkalı adamları gördün mü hiç? Siyah beyaz karelerde, herkes bir acayip şık pozlar vermiş. Peki, neden böyle bir tarz? İşte bunun arkasında bayağı ilginç bir hikaye var. 1920’ler, 30’lar derken Türkiye modernleşme yoluna giriyor ve bu işin bir parçası olarak kıyafetler de değişiyor. Hükümet bir anda çıkıp “Şunu giy, bunu giyme!” diyor. Şapka Kanunu, kılık kıyafet düzenlemeleri falan… Gel, şuna bir bakalım, neymiş bu işin aslı?
Osmanlı’da Herkes Kendi Modasını Yaratıyordu
Önce şunu hayal et: Osmanlı zamanında kıyafetler tam bir karman çorman. Memurlar, “Benim rütbem bu, kıyafetim şu” diye dolanıyor; din adamları, “Benim dinim bu, kıyafetim de bu” diyerek kendi tarzını yaşıyor. Halk desen, yaşadığı yerin havasına, suyuna, geleneklerine göre giyiniyor. Yani sokakta yürüsen, kimin ne olduğunu kıyafetinden hemen çakıyorsun. Ama yeni Türk devleti kurulunca, “Bu böyle olmaz, biraz düzen lazım” dediler.
Mustafa Kemal’in Hedefi: Modern Bir Türkiye
Mustafa Kemal, yani Atatürk, Türkiye’yi modern bir ülke yapma peşindeydi. Avrupa’ya bakıp, “Bunlar baya iyi işler yapmış, biz de yapalım” diyordu. Kanunlar, kurumlar Avrupai hale gelirken, kıyafetlerin de bu modernleşme trenine binmesi gerekiyordu. Ama tabii, bunu birden bire yapmadı. Önce halkı hazırlamak istedi. 1925’te askerlere, “Sağlık için şemssiperli şapka giyeceksiniz” dediler—hani şu vizörlü, havalı şapkalar. Aynı günlerde bazı milletvekilleri meclise şapkasız gelmeye başladı. Gazeteler de bu değişimi yazıp durdu. Yani halka, “Bakın, yakında kıyafetlerde bir şeyler olacak” mesajı verdiler.
Kastamonu’da Şapka Şov
Sonra Mustafa Kemal, “Artık zamanı geldi” dedi ve 24 Ağustos 1925’te Kastamonu’ya bir gezi düzenledi. Orada halka açık açık söyledi: “Fikrimiz, zihniyetimiz, tepeden tırnağa medeni olacak. Medeni ve uluslararası kıyafet bizim için en iyisi, onu giyeceğiz.” Yani, “Dünya nasıl giyiniyorsa, biz de öyle olacağız” diyordu. Üstüne bir de Panama şapka takıp gezdi, adeta “Bakın, böyle yapıyoruz” dedi. Bu gezi bir dönüm noktası oldu. Büyük şehirlerdeki memurlar, daha emir gelmeden şapkaları takıp işe gitmeye başladı.
Ankara’da Şapkalı Karşılama
Kastamonu’dan Ankara’ya döndüğünde ise şaşırtıcı bir manzara: Karşılamaya gelenlerin çoğu şapka takmıştı! Halk bu değişimi baya benimsemeye başlamıştı. Bunun üzerine, 25 Kasım 1925’te “Şapka Giyilmesi Hakkında Kanun” çıktı. Şapka giymek artık resmi olarak zorunluydu. 1934’te bir adım daha atıldı: Din adamlarının ibadet yerleri dışında dinî kıyafetlerle dolaşması yasaklandı. Sadece her dinin en üst düzey yetkilisi bu kıyafetleri dışarıda giyebilecekti.
Kadınlar da Modaya Uyuyor
Kadınların kıyafeti için özel bir kanun çıkmadı, ama Türk kadınları boş durmadı. Modernleşme dalgasını görüp, “Biz de bu trene bineriz” dediler. Peçe, çarşaf gibi geleneksel kıyafetler yavaş yavaş kenara çekildi; yerini elbiseler, etekler aldı. Kanun yoktu belki, ama toplumun havası değişmişti.
Sonuç: Yeni Bir Türkiye Görünümü
Bu kıyafet değişimiyle Türkiye bambaşka bir çehreye kavuştu. Sadece giyim kuşam değil, Batı’yla arasındaki görünüm farkı da kapanmış oldu. Artık dışarıdan bakanlar, “Bu modern bir ülke” diyordu. Tabii bu değişim sancısız olmadı; bazı yerlerde tepkiler, itirazlar çıktı. Ama zamanla her şey oturdu. Bugün Türkiye’de her tarzı görüyorsun: Geleneksel de var, modern de. O dönemki kanunlar ise modernleşme yolunda kocaman bir adımdı.
Bir yanıt bırakın