TÜRK TARİHİNDE YOLCULUK
Türkiye Selçuklu Devleti
Malazgirt Savaşı’ndan sonra Selçuklu komutanlarından Kutalmış Oğlu Süleyman Şah, Anadolu’daki fetihlerini batıya yaydı. 1075’te Bizans’tan İznik’i alarak burayı başkent yaptı ve bağımsızlığını ilan etti. Büyük Selçuklu Devleti, ayrı bir devlet kurulmasından rahatsız oldu. Ancak Türkiye Selçukluları bulundukları coğrafyada sınırlarını iyice genişletti.
Türkiye Selçuklu Devleti, sınır komşusu Bizans ile 1176da Miryokefalon‘da savaştı. Bu, Türklerin Anadolu’da Bizans karşısında Malazgirt’ten sonraki en büyük zaferiydi. Bu zaferle Anadolu’nun Türk yurdu olduğu kesinleşti.
Cengiz Han’ın önderlik ettiği Moğollar’ın akınları sonucunda Türkiye Selçuklu Devleti ‘nin gücü azaldı ve sultanlar Moğollar tarafından atanmaya başlandı.
Haçlı Seferleri
Haçlı Seferleri 11-13. yüzyıllar arasında Hristiyanlar’ın kutsal saydıkları yerleri Müslümanlar’dan almak için düzenledikleri seferlerdir. İkinci nedeni ise ekonomisi zayıf olan Avrupalıların ekonomilerini geliştirmek amacıdır.
Haçlı Seferleri
1096–1099 1.Haçlı Seferi: Kudüs Haçlıların, İznik ve Batı Anadolu Bizans’ın eline geçti. Selçuklular Konya’ya çekilip orayı başkent yaptılar. |
1147-1149 2.Haçlı Seferi: Haçlılar Selçuklular tarafından bozguna uğratıldı. |
1176: Haçlılarla işbirliği yapan Bizans, 2.Kılıçarslan komutasındaki Selçukçululara Miryokefalon’da yenildi. |
1189–1192 3.Haçlı Seferi: Savaş, Selahattin Eyyübi’nin Kudüs’ü ele geçirmesiyle başladı. |
1204 4.Haçlı Seferi: Haçlılar İstanbul’u işgal ederek Latin İmparatorluğunu kurdular. |
Osmanlı’da Bir Merkez
İznik, Hristiyan dünyası için önemli bir merkezdi.1075’te İznik’i Bizans’ın elinden alan Süleyman Şah, Burayı başkent yaptı. İznik’in Türklerin eline geçmesi Bizans’ın Avrupa’dan yardım istemesiyle Haçlı Seferleri’ne temel hazırladı. 1. Haçlı Seferi sonucunda Bizans’ın eline geçen İznik’i Osmanlı Beyliğinin hayallerindeydi. En sonunda Osman Gazi burayı aldı. Bunun sonucunda beyliğin saygınlığı Anadolu’da arttı.
Osmanlıların İznik’te yaptıkları faaliyetlerden biri de medrese açmak oldu. Bu medresenin müderrisi Davud-ı Kayseri olarak atandı. Davud-ı Kayseri bu medresede sadece dini değil felsefi eğitim de verdi.
Neden Balkanlar?
Bizans İmparatoru Kantakuzenos, kızını(Nilüfer Hatun) Orhan Bey ile evlendirmişti. Böylece iki devlet arasında ittifak oluştu. Bu ittifak’a dayanarak Kantakuzenos Sırp Kralı’na karşı Osmanlı’dan yardım istedi. Orhan Gazi bu isteği reddetmedi. Bunun üzerine gönderilen Osmanlı komutanlarından Orhan Gazi’nin oğlu Süleyman Paşa, Trakya’da Sırplara karşı büyük bir zafer kazandı(1353). Süleyman Paşa ordusundan bazı askerlerini Avrupa Yakası’ndaki Çimpe Kalesi’ne bıraktı ve bu köprü başını Anadolu’dan getirdiği askerler ile güçlendirdi. Daha öncesinde Karasi beyleri de zaman zaman deniz yoluyla Gelibolu’ya akınlar yapmış ve buraya yerleşmişlerdi.
Osmanlı Devleti’nin Rumeli’deki İskân Politikası
Türklerin Rumeli’ye geçişleri başlangıçta Türk dervişleri ile başlamıştır. Söz konusu dervişler yerli halkın gönüllerini kazanmışlar ve asıl fetih hareketine zemin hazırlamışlardır. Rumeli’nin ıssız yerlerinde yerleşim alanı oluşturan bu dervişler, bu bölgeye ilk yerleşenlerdir. Rumeli’ye bu şekilde iskan eden Sarı Saltuk ile Bursa’nın alınmasında önemli rol oynayan “Geyikli Baba” bunlara örnek olarak verilebilir. Buradaki merkezi otoritenin güçlenmesi ile buralara konargöçer olan Türkmenler yerleştirilmiştir. Özel haklar tanınmıştır. Bu şekilde fetih hareketi kolaylaştırılmıştır.
Osmanlı Ordusu
Tımarlı sipahiler: Osmanlı Devleti’nin en önemli askeri birliği tımarlı atlı birliklerdir. Tımarlı sipahileri kendine verilen dirliğin (toprağa bağlı köylüden alınan verginin) geliri karşılığında asker yetiştirilirdi. Savaş sırasında tımarının azlığı veya çokluğuna göre “cebelü” denilen tam donanımlı silahlı ve zırhlı asker yetiştirmekteydi.
Akıncılar: Hafif atlı birlikler olup uçlarda bulunurlardı. Ordunun keşif hizmetini görmek gibi görevleri de vardı.
Osmanlı Yöneticileri
Divan-ı Hümayun, bütün kamu görevlilerini denetlemek, sefer ve savaş hazırlığına karar vermek, önemli iktisadi ve mali kanunları karara bağlamak gibi pek çok görevi vardı.
Divan- Hümayun: Padişah başkanlığında toplanan üst düzey devlet görevlilerin devlet işlerini görüştükleri meclistir. Toplantılara katılan asil üyeler, sadrazam, vezirler, kazaskerler, defterdar ve nişancıdır.
Sadrazam: Padişahın vekili olup, devlet idaresinde büyük yetki sahibidir.
Vezirler: Bakanlık ve valilik gibi önemli görevler yaparlar ve paşa unvanı taşırlar.
Nişancı: Padişahın yazılarına onun imzası olan nişanını koymak ve tuğrasını çekmekle görevlidir. Devletin en önemli gelir kaynaklarından olan arazi kayıtlarını içeren tahrir defterlerindeki düzeltme ve değiştirmeleri o yapar.
Defterdar: Osmanlı Devleti’nin maliye işlerinden sorumludur.
Kazaskerler: Kadı ve müderrislerin atama ve tayin işleri ile ordu görevlileri ve devleti ilgilendiren davalara bakarlar.
Osmanlı Devleti Yeni Başkentinde
İstanbul, Osmanlı Devleti’nin Anadolu ve Rumeli topraklarında yer almaktadır. İstanbul’un bulunduğu konum nedeniyle Bizans imparatorları fırsat buldukça Avrupa devletlerini ve Anadolu beyliklerini Osmanlı Devleti’ne karşı kışkırtmaktaydı. Osmanlı Padişahı 2. Mehmet kafasına koymuştur; yo o İstanbul’u alacak ya da İstanbul onu. Hazırlıklarını yapar, Yıldırım Beyazid’in yaptırdığı Anadolu Hisarının tam karşısında Rumeli Hisarı’nın yerini tespit eder.
İstanbul fethedildiğinde Karadeniz’de Cenevizliler, Akdeniz’de de Venedikliler ticaretle uğraşıyordu. Trabzon’da Haçlı Seferleri sırasında Bizans’tan ayrılan Kommenler Hanedanı devlet kurmuştu(1204).
Kommenler, Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’la ittifak halindeydi. Kırım sahilleri İstanbul’a gelen ticari malların taşınmasında önemli rol oynuyordu. Kırım’ın en önemli liman şehirlerinden olan Sudak, 13. yy’de Türkistan’dan Avrupa’ya uzanan İpek Yolu üzerinde bir merkez şehirdi.
Fetihten sonra başkent haline gelen İstanbul’da birçok değişiklik oldu. Fatih, devlet yapısını düzenleyen bir kararname hazırlattı. Bizans’ın sembolü haline gelen Ayasofya, camiye çevrildi.
Osmanlı, Denizlerin Fatihi
Çaka bey isimli bir Türk, denizcilikte ilk adımları attı. Osmanlı Beyliği, ele geçirdiği beyliklerin gemi ve denizcilerini kullanarak denizlere açıldı.
Orhan Gazi(1326-1362): Osmanlılar, hiç denizcilik deneyimi olmamasına rağmenküçük gemilerden oluşan bir donanma kurarak Marmara Denizi’ne açıldılar. Bu dönemde Osmanlılara katılan Karesi Beyliği’nin donanmasından faydalandılar. |
Yıldırım Beyazid(1389-1402): Zamanında Gelibolu donanmanın üssü oldu, tersane olarak kullanıldı. |
Fatih Sultan Mehmet(1451-1481): İstanbul’un fethinden sonra Akdeniz ve Karadeniz’e açıldı. |
2.Beyazid(1481-1512): Akdeniz’de faaliyet gösteren Türk korsanlarını devlet hizmetlerine alarak donanmayı genişletti. |
Yavuz Sultan Selim(1512-1520): Donanmayı genişletti. |
Kanuni Sultan Süleyman(1520-1566): Yavuz zamanında Osmanlı hizmetine giren Barbaros Hayrettin Paşa’yı kaptan-ı derya yaptı. Osmanlı donanması Akdeniz’in en etkili gücü oldu. |
Osmanlı Devleti tersanelerinin özelliği, büyük bir bölgenin ekonomisini kendi ihtiyaçlarına göre ayarlamasıdır. Tersanenin kullanımına ayrılan Kocaeli ve Bursa ormanlarından, İstanbul’daki atölyelere sürekli kereste gelmektedir.
Hayrettin Paşa 1533’te kaptan-ı derya olarak Osmanlı deniz gücünün başına geçti. Kaptan-ı derya olan Barbaros, akdeiniz’de Türk üstünlüğünü sağlama çalışmalarına başladı. Haçlı donanmasıyla Osmanlı donanması Mora’da Preveze Körfezi’nde karşılaştı.
Kıbrıs’ın alınma nedenleri ve süreci
Osmanlı Devleti, özellikle Anadolu, Suriye, Mısır gibi bölgelere egemen olduğundan, bu ülkeler için stratejik bir üs haline gelen Kıbrıs Venedik idaresindeydi. Kıbrıs adası bu yıllarda Doğu Akdeniz’de Hıristiyanların kalesi durumunda olan tek yerleşim merkezidir. Kıbrıs Kralı, zaman zaman Osmanlı aleyhine kurulan ittifaklara destek vermiştir.
Avrupa ile Asya’yı birbirine bağlayan ticaret yolu, Kıbrıs adasından veya adanın yakınlarından geçmektedir. Zengin ticaret kafilelerini de vurmak isteyen korsanlar bu nedenle Kıbrıs, Girit, Malta, Rodos gibi adalarda üslenmişlerdir.
Müslümanlar adaya 24 sefer yapmışlardır. Bu seferlerde birçok şehit vermişlerdir. Hac gemileri saldırıya uğramıştır. Ayrıca Kıbrıs halkı, Osmanlı sultanı 2. Selim’e, kendilerini Venediklilerin baskısından kurtarması için dilekçe yazmışlardır ve Şeyhülislam da Kıbrıs’ın alınması için fetva vermiştir.
Girit
24 yıl süren kuşatmanın ardından Girit’in Osmanlı topraklarına katılması(1699) Doğu Akdeniz’de Venediklilerin yüzyıllardır süren hâkimiyetine son vermiştir.
Ruslarla Yapılan Savaşlar
Ruslarla yapılan savaşta(1768-1774), Ruslar, Boğdan, Eflak, Yaş ve Bükreş’iele geçirdiler. Akdeniz’e giren Rus donanması, Çeşme yakınlarında Osmanlı donanmasını yaktı(1770). Osmanlı Devleti Küçük Kaynarca Antlaşmasını imzaladı(1774). Buna göre Kırım’ın bağımsızlığı kabul edilirken Ruslara boğazdan geçiş hakkı verildi.
Sinop
Sinop, Karadeniz ve Kırım’a yapılan seferlerde üs hizmeti görüyordu. 1853 yılında Ruslar, Sinop’ta bulunan Osmanlı Donanması’nı yaktı. Kırım Savaşı sonrasında Sinop’a Kafkaslardan göçmenler geldi. İngiltere ve Fransa’nın desteğini alan Osmanlı Devleti ile Rusya arasında çıkan savaş sonrasında Paris Antlaşması imzalandı(1856). Bu antlaşmayla Osmanlı Devleti bir Avrupa ülkesi sayıldı ve toprak bütünlüğü Avrupa devletlerinin garantisi altına alındı.
Etkiledik, Etkilendik Ama Nasıl?
Avrupa’da 15 ve 16. yy den itibaren sanat, edebiyat, mimari ve bilimsel alanda hızlı gelişmeler başladı. Osmanlı Devleti Viyana’yı ikinci kez kuşattığında kaybeden taraftı ve 1699’da Avusturya, Lehistan ve Venedik ile imzaladığı Karlofça Antlaşmasıyla ilk kez toprak kaybına uğradı.
18. yüzyıla gelindiğinde 1718 Pasarofça Antlaşması ile başlayıp Patrona Halil İsyanı’yla sona eren bir barış dönemi dikkati çeker. Bu Lale Devri idi.
Osmanlılar Avrupa’yı yakından tanımak, gelişme ve değişimleri yerinde görmek için Paris ve Londra’ya elçiler gönderdi. 1720 yılında Yirmisekiz Mehmet Çelebi Fransa’ya elçi olarak gitti. Ülkeye dönüşünde İbrahim Mütefferika ile temasa geçti ve ilk matbaa kuruldu.
Not: Yirmisekiz Mehmet Çelebi bir diplomattır.
Yenilikler ve Osmanlı Devleti
Osmanlı Devleti’nde sosyal ve kültürel yeniliklerin ve değişimin yaşandığı Lale Devri, dönemin sadrazamının öldürülmesi ve padişahın tahttan indirilmesine sebep olan Patrona Halil İsyanı ile sona erdi. Ancak tüm bunlar yenilik hareketlerini engelleyemedi. Yenilikler öncelikle askeri alandaydı. Avrupa’dan teknik elemanlar, subay ve öğretmenler getirildi. Askeri okullar açıldı.
Yönetim, eğitim, ekonomi ve kültür alanında yenilikler yapıldı. Buna en güzel örnek Sultan 3. Selim’in Nizam-ı Cedit(Yeni Düzen) adlı girişimidir. Yeniliklere karşı en büyük engel bozulan yeniçeri ocağıydı. Yeniçeri Ocağı, 1826’da Sultan 2. Mahmut tarafından kaldırıldı. 1831’de Osmanlı resmi gazetesi Takvim-i Vekayi açıldı. Gazetenin memurlar tarafından okunması istenmişti.
Türk demiryolu tarihi, 1856 yılında başladı. İlk demiryolu hattı İzmir-Aydın arasındaydı.
Yenilik taraftarı padişah 3.Selim ‘in ardından Osmanlı tahtına 2.Mahmut geçti. 2. Mahmut adalet işlerine önem verirdi. Bu yüzden Adil Mahmut olarak ünlendi.
Krallık yönetimine karşı girişilen büyük bir halk hareketi olan Fransız İhtilali milliyetçilik, eşitlik, özgürlük ve adalet ilkelerini yaygınlaştırdı. İhtilalin birçok milleti topraklarında barındıran Osmanlı Devleti’ni de etkilemesi kaçınılmazdı. Başta Rusya olmak üzere Fransa, İngiltere gibi devletler Osmanlı’daki Hıristiyanları isyana teşvik etti. Sırplar ve Yunanlılar milliyetçilik duyguları ile bağımsızlıklarını ilan ettiler. Tanzimat, Islahat fermanları, 1.Meşrutiyet ve 2. Meşrutiyet siyasi alanda yani arayış ve anlayışların göstergesidir.
1.Meşrutiyet ile Osmanlı Devleti ilk anayasaya kavuştu ve meclis açıldı.
Sultan 2. Abdülhamit döneminde mesleki ve teknik eğitimin ülke çapında yaygınlaşması için okullar açıldı.
(MİTHAT PAŞA İLK “MEMLEKET SANDIĞI”NI KURAN KİŞİ)
EKONOMİ VE SOSYAL HAYAT
Tarihte Toprak Yönetimi
Selçuklularda tarım yapılan topraklar ikta denilen bölümlere ayrılmıştı. İktalar hizmet veya maaş karşılığında belirli süreler için askerlere, komutanlara ve devlet adamlarına verilirdi. Bu usullerle verilen topraklar has ikta ve haraci olarak üçe ayrılıyordu. Has toprakların geliri doğrudan sultan ailesine veriliyordu. İkta sahipleri ise toprakları işleme karşılığında belli sayıda asker besliyor ve savaş zamanlarında orduya katılıyorlardı. Haraci toprakların geliri de devlet hazinesine aktarılıyordu.
İkta sisteminin faydaları
– Merkez ordusu güçlenmiştir.
– İkta topraklarındaki üretim denetim altına girmiştir.
– Devletin önemli giderleri karşılanmıştır.
Osmanlı Devletinde Toprak Yönetimi
Osmanlı Devleti’nde toprağın sahibi devletti. Ancak çiftçinin vermekle yükümlü olduğu vergiyi devlet değil devlet adına maaş karşılığı bir görevli alırdı. Bu görevliye sipahi, bu uygulamaya da tımar sistemi adı verilirdi.
Tımar Sistemi 1839’da yayımlanan Tanzimat Fermanı ile tamamen ortadan kaldırıldı.
Tımar sisteminin faydaları
Tımar sistemi, Osmanlı devleti’nde toprak üretiminde devamlı bir verimlilik sağlamış ve hazineye yük olmadan güçlü ordulara sahip olmayı mümkün kılmıştır.
KÜÇÜK KRONOLOJİ
1015 Türklerin Anadolu’ya ilk akınları
1048 Pasinler zaferi
1071 Malazgirt zaferi
1075İznik’te Selçuklu Devleti’nin kurulması
1261-1300 Osmanlı Beyliklerinin kuruluşu
1308 Türkiye Selçuklu Devletinin Sonu
1326 Osmanlıların Bursa’yı Fethi
1331 Osmanlıların İznik’i fethi
1354 Osmanlıların Ankara ve Gelibolu’yu fethi
1361 Osmanlıların Edirne’yi fethi
1364 Sırpsındığı savaşı
alıntı
çok güzel bir site konuyu daha iyi anlamama yardımcı oldu tşk…
bi pq yq
Çk gzeL bi sitee :D Çk işimize de yaradı çk Teskkerlerr.. :P :D :)
harikaa
çok qüzel bi site…ayrıca çoqta işime yaradı::]]]