İBNİ SİNA
EŞ,ŞEYHU’R-REİS / AVİCENNA
Ö. 428 / 11. YY BAŞLARI
- Kendisine kadar gelen geleneğin zirvesini temsil etmektedir. Kendinden sonraki filozofları gölgede bırakmıştır.
- Felsefi açıdan dinamik, teorik açıdan ise ikna edici bir sistemde Bağdat meşşailerinin Aristotalesciliğini Kindi ve etrafının ve Yeni Eflatunculuğunu bir araya getirmiştir.
- İsmaili düşünce etkisiyle ilk olarak felsefe ile tanışmış, fakat onlara karşı her zaman mesafe koymuştur.
- Felsefenin alanını dini olgular içerecek şekilde genişletir ( nübüvvetin mahiyeti, ölüm sonrası hayat )
- Teknik bir dili, edebi bir üslubu vardır. Bu yönüyle diğerlerinden ayrılır.
- İbn-i Sina, İhvan-ı Safa’nın risalelerinden büyük ölçüde yararlanır.
- İhvan-ı Safa sayesinde felsefe ile tanışmıştır. Vacibu’l-vucud konusundaki görüşleri de Âmirî kaynaklıdır.
- İlk önce hocalarından yardım alarak eğitime başlamış, daha sonra onları yetersiz bularak okumalarını kendi başına geliştirmiştir.
- Siyasilerin desteğini alarak büyük çaplı eserlere ulaşma şansına ulaşmıştır ve hayatı sıkıntılı ve hareketli geçmiştir. ( hükümdarın hastalığı sebebiyle saraya girmesiyle saray kütüphanesine ulaşıyor, burada bulunan evaîl kitapları / öncekilerin bilimsel felsefi bilgi birikimini anlatan kitaplardan faydalanır. )
- 18 yaşında bütün ilimlerin nihai sınırına ulaşmış.
- Daha önce yüzeysel olarak ele alınan konuları derinden incelemiştir ve İslami alana yoğunlaşarak İslam dünyasında daha çok kabul görmüştür.
- Tıp öğrenmenin kolay olduğunu ve onu en çok zorlayanın metafizik olduğunu söyler.
- Bir konuyu öğrenecekse önce önermeler ortaya koyar sonra kıyasa gider. Kıyas formundan bilgiye ulaşır. Ona göre orta terim bütün bilimlerin anahtarıdır. Orta terim neden- sonuç ilişkisi verdiğinden buraya büyük önem verir.
!! NOT : EL- Haddü’l-Evsat : Orta terimi merkeziyete yerleştirir bütün ilimlere buradan ulaştığını söyler. Bilgiye ulaşmak için her yolu dener.
- Farabi kanalıyla metafizikte tanrının zatını ve mutlak birliğinin anlatıldığını görür.
İBNİ SİNA’NIN ESERLERİ
Eserlerinin hepsi günümüze kadar ulaşmıştır.
- ŞİFA : En önemli kitabıdır.
- Mantık fizik metafizik olarak üç temel konuya ayrılır.
- ‘’Şifa veren’’ ve ‘’yeten’’ anlamına gelir.
- Her konu sistematik olarak ele alınır.
- Felsefe ansiklopedisidir.
- Aristotalesci yapıyı en geniş ele alan eserdir.
- Kelamcıların en sık kullandığı eser olmuştur. ( Fahreddin Razi, Gazali )
- Eserde varlık mümkün vacibu’l-vucud gibi varlıksal kavramları metafiziksel alana dönüştürmüştür.
- Eserin başında mu’tezili kelamcılara değinerek felsefe-kelam bütünleşmesini gerçekleştirir.
- SİRETU’Ş-ŞEYH ER-REİS : İbn-i Sina’nın hayatı hakkında bilgi verir. Hayatının bir dönemine kadar kendisi devamını öğrencisi Cüzcani yazmıştır. Bu çok görülen bir yöntem değildir.
- NECÂT : Şifa’nın özeti gibidir. Kelamcıların hudûs deliline karşı sert eleştiriler yer almaktadır.
- EL- İŞARAT VE’L-TEMBİHAT : bu esere özel bir önem verir. Kendi meclisinde öğrencilerine okuttuğu eseridir. Tasavvufa bu eserle yaklaşmıştır. İbni Arabi, Konevi gibi mutasavvıflar İbni Sina metafiziğinden etkilenmiştir.
- EL-KANUN Fİ’T-TIBB : Tıptaki en önemli eseri hem Ortaçağda hem de İslam Dünyasında
İBNİ SİNA NEFİS TEORİSİ
İNSANİ NEFSİN MAHİYETİ ve AKIL
- İbni Sina’ya göre insan nefis ve beden olmak üzere düalist bir yapıdan oluşur. Ona göre nefs, cevher olarak bağımsız bir varlığı vardır. Gayri maddi ve basittir. Cisimde bulunan bir güç değildir. Nefsi ilk yetkinlik olarak tamamlar. Bunun sebebi canlı türünün bil-fiil olarak var olmasının nefis ile gerçekleşmesinin dolayısıyladır. İkinci yetkinlik ise türe ait özelliklerini bil-fiil olarak ilk yetkinliğe bağlı şekilde ortaya çıkmasıdır.
- İbni Sina’ya göre nefs insana özgü değildir, bitki ve hayvanda da bulunur. Ona göre bozuluş dünyasında üç tür nefis vardır : Nebati, hayvani, insani.
- Nefsin bu denli çeşitli olmasının sebebi onu taşıyan cismin mizacıdır. Mizacı ne kadar mutedil ise nefsin düzeyi de o kadar yüksektir.
- Eflatuncu yaklaşımın aksine nefis bedenden önce değil bedenle birlikte var olur. Nefsin semavi alemden sadır oluşu ve akıllar ile hudusu İbni Sina’nın nefis teorisini sudurcu kozmolojisi üzerinden metafiziğe bağlar ve onun bir konusu haline gelir.
- İbni Sina’ya göre nefis, bedenden ayrı manevi bir cevherdir. Bunun delili, insanda bulunan akli idrak ile duyusal idrakin arasındaki farkın açıklanmasına ve akli idrakin cisim olmayan bir cevherde gerçekleştiğinin gösterilmesine dayanır.
- Duyusal idrak güçleri cismani bir organla idrak ederler. Madde ve suret ayrımını yapamazlar. Nesnenin madde ve suretini birbirinden ayırt edemez. Oysa akli idrak gücü nesnenin suretinin maddesinden her yönüyle tam olarak soyutlayıp idrak edebilmektedir. İşte onun bu özelliği ona sahip olan şeyin cisimsel olmayan bir cevher ( nefs ) olduğunu gösterir.
- Ayrıca duyusal idrak güçlerinin aksine akıl gücünün kendini idrak edebilmesi kendi bilincinin farkına varabilmesi bu gücün cisimsel olmadığını gösterir.
- Düşünce tarihinde ilk defa İbn-i Sina nefsin kendini bilmesi olgusunu İslam dünyası yanında Orta çağ Avrupası’nda meşhur olan boşlukta uçan deliliyle açıklamaya çalışır. Bu örnekle İbn-i Sina bedenimizden kuşku duyabileceğimizi fakat ruhumuzun olmadığını asla düşünemeyeceğimizi vurgular. Nefis bedenle birlikte var olsa da mahiyet olarak bedenden farklıdır ve bedenle birlikte yok olmaz.
- İbn-i Sina Yeni Eflatunculardan da yararlanarak ölüm sonrası hayatı temellendirir.
- Aristo’ya göre insan nefsi ile hayvan nefsi arasında fark yoktur ama İbn-i Sina’ya göre fark vardır. İbn-i Sina’ya göre insan nefsinin diğer nefislerden ayıran ve böylece insanı insan yapan belirli güçleri vardır. Bu insani güçler ikiye ayrılır :
- Eyleme Dayalı / Âmile/Pratik güç: İnsan bedeninin hareket ilkesidir. Bu güç insanı düşünmeye bağlı birtakım fiillere yöneltir. İbn-i Sina’ya göre nefsin bu gücü beden üstünde yönetici olmasını sağlar. Dolayısıyla bu güç insanın ahlaklı bir varlık haline gelebilmesi ancak bu gücün bedeni güçlere hakim olup yönetmesiyle gerçekleşir.
- Bilme / Âlime / Teorik Dayalı güç : Yukarıya ulvi olana dönük olan ve insanın bu alanla ilişkisini sağlayan güçtür. Bu güç, tümel bilgiyi elde etmeye yarar. İlk ve ikincil akledilenleri nefse kazandırır. Bu güç sayesinde insan diğer canlılardan ayrılır. Bu güç ile metafizik bilgisini elde ederek yetkinliğe ulaşır.
- Akıl tümel olanı te başına kavrayamaz, dış etkene ihtiyaç duyar o da kozmolojik akılların sonuncusu olan faal akıldır. Ona göre bu akıl, hep etkindir.
- Farabi gibi İbn-i Sina’ya göre de onun insan aklına olan nispeti günesin göze olan nispeti gibidir.
- Tümelin bilgisine tikellerle ulaşılmaz, tikelleri düşünerek tümelleri almaya hazır hale gelerek sonunda fal aklın ışığının insanın aklına erişmesiyle yani işrakle (aydınlanma ) gerçekleşir.
- Nefis, tikellerin yardımı ile belli bir konuma gelir sonra da faal aklın ittisali ile tümel bilgisine ulaşır.
- İnsan aklı dört aşamadan geçer :
- Heyulani Akıl : her insanda olan bilme yetisi / bil-kuvve halde akıl buradadır.
- Meleke halindeki akıl : Belli ilkeler burada kazanılır. ( İlk akledilirler )
- Fiil halindeki akıl : Deney, gözlem, sezgi, düşünme ile ikinci akledilebilir şeyler kazanılıyor. Faal akıl devrede. Bil- fiil düşünülür stop.
- Müstefad akıl : İnsani aklın tam anlamıyla bil-fiil hale geldiği bilgilerdir. Mükemmellik son nokta.
- İbn-i Sina bilgiyi elde etmede sadece düşünceden yararlanmaz aynı zamanda sezgiden de yararlanır. Sezgi bilinmeyenin bilgisine aniden geçiştir. Sezgi, hads’tir. Sezgi, ilahi bir feyizdir, fal akılla doğrudan bir akli ittisaldir. Sezgi çaba olmaksızında gerçekleşir.
- İbn-i sina’da hads, nübüvvet olgusunu açıklarken başvurduğu anahtar kavramlardan biridir. Peygamber de hem akıl hem de sezgi aktiftir. Faal akılla mükemmel bir ilişki içindedir. Peygamberlerin taşıdığı kutsi akılda sezgi ile bilgi elde etmesi mümkündür.
- Peygamberin nefsine ait iki önemli özelliği vardır :
- Birincisi hayal gücü : Bu özellik sayesinde geçmiş ve gelecekteki hiç kimsenin bilmediği ve şahit olmadığı olayları bilir. Semavi nefislerden birtakım cüzi bilgileri alabilir.
- İkincisi mucize gösterebilmesi / Tabiatı değiştirebilme:
- İbn-i Sina’nın nefs ve akıl görüşü sadece bilgi teorisi ve ahlak felsefesi gibi alanları değil nübüvvet, mucize, vahiy, keramet gibi pek çok konuyu da felsefi ve rasyonel temelde izah eden bir sistem ortaya koymuştur.
Kanak:Tuncay TEZCAN